Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2123 E. 2022/137 K. 28.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : … ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 28/01/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/02/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalılar…. ve … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde: 02/08/2014 tarihinde davalılardan …’in kullandığı, davalı … … Ltd. Şti. adına kayıtlı, davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı aracın, davacı …’in kullandığı, diğer davacı … … adına kayıtlı araca arkadan çarparak …’in yaralanmasına sebebiyet verdiğini, çarpma sonucunda davacı taraf aracının da önündeki dava dışı … ve …’a ait araçlara çarpıp, tarlaya girerek durabildiğini, …’in hayati tehlike geçirecek şekilde ve ciddi derecede cismani zarara uğradığını ve halen hareket edemediğini, tedavisinin devam ettiğini, trafik kaza tespit tutanağına göre sürücü …’in asli ve %100 kusurlu olduğunu, diğer araç sürücüleri …, … ve …’ın herhangi bir kusurlarının olmadığını, … Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/26199 sayılı dosyasında soruşturma başlatıldığını, davalıların kazadan dolayı davacılara karşı farklı mevzuatlar gereği sorumlu olduklarını, …’in kazada yaralanmasından dolayı tedavi masrafları, ulaşım giderleri ve refakatçi giderleri gibi cismani zararlarının oluştuğunu, kaza sonrası çalışamamasından dolayı kazanç kaybının oluştuğunu, iş ve çalışma gücü kaybına uğradığını, maluliyete uğradığından ekonomik geleceğinin sarsılması nedeniyle zararının oluştuğunu, kaza sonrası acı, elem, kaygı ve ızdırap duyması nedeniyle manevi zararının oluştuğunu, … …’in adına kayıtlı aracında kaza sonucu hasar oluştuğunu ve aracın kullanılamaz hale geldiğini, araçta meydana gelen hasar dolayısıyla değer kaybının ve kazanç kaybının oluştuğunu, babası …’in yaralanması nedeniyle duyduğu elem ve ızdırap nedeniyle manevi zararının oluştuğunu, … …’in eşi, diğer davacı …’in ise babasının meydana gelen kaza sonucunda yaralanması nedeniyle acı ve elem duyduklarını, bu nedenle manevi zarara uğradıklarını belirterek … açısından; bedensel zarara uğraması nedeniyle toplanacak delillere göre 6100 Sayılı kanunun 107. maddesi uyarınca belirlenecek maddi tazminat tutarına göre artırılmak üzere şimdilik tedavi masrafı için 50,00 TL, kazanç kaybı için 6.000,00 TL, çalışma gücünün yitirilmesinden doğan kayıplar için 100,00 TL ve ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle doğacak kayıplara ilişkin 100,00 TL olmak üzere toplam 6.250,00 TL tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi açısından poliçe limiti dahilinde ve poliçe kapsamında sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, 70.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, … … açısından; trafik kazası sonucunda adına kayıtlı ticari aracın zarara uğraması nedeniyle toplanacak delillere göre 6100 sayılı Kanunun 107. maddesi uyarınca belirlenecek maddi tazminat tutarına göre artırılmak üzere şimdilik araç zararı için 500,00 TL, değer kaybı için 50,00 TL ve kazanç kaybına ilişkin 6.000,00 TL olmak üzere toplam 6.550,00 TL’nin kaza tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıların tümünden, davalı sigorta şirketi açısından poliçe limiti ve kapsamı dahilinde ve kazanç kaybı dışlanmak suretiyle sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini(24/02/2015 tarihli dilekçede değer kaybına yönelik talep sigortaca karşılanıp ödendiğinden bu talebin konusuz kaldığını bildirerek bu yönde karar verilmesinin talep edildiği), 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, … … açısından 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, … açısından 40.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş;15/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile, maddi tazminata ilişkin taleplerini …’er için 452.973,24 TL’ye, … … için ise 16.500,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalılar … ve … … Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde; her ne kadar davalı …’in sürücüsü olduğu araç ile davacı …’in sürücüsü olduğu araca arkadan çarpmış ise de, kazanın oluşumunda davalının kusuru bulunmadığını, kazanın, zeminin yağışlı, kaygan ve bozulmuş olması nedeniyle …’in kullandığı aracın duramayarak, davacı …’in kullandığı araca arkadan çarpması şeklinde gerçekleştiğini, aracın duramamasında asıl etkenin yol zemininin tren rayını andırır hale gelmesi ve aracın duruşunu engelleyerek kaymaya sebebiyet vermesi olduğunu, ayrıca davacı …’in gerekli güvenlik önlemlerini almadığını, emniyet kemerinin takılı olmadığını, davacı …’in iş göremez hale geldiği iddiasının ispatına yönelik dosyaya rapor veya belge sunulamadığını, davacının iş göremez hale gelse dahi bu durumun sebebinin araç kullanırken emniyet kemeri takmaması olduğunu, zararın artmasına, doğmasına ve tazminat yükümlüsünün durumunun ağırlaşmasına davacının hal ve hareketlerinin sebep olduğunu, davacı …’in tedavi giderleri SGK tarafından karşılandığından bu giderlerin davalı taraftan talep edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, davacı …’in kazanç kaybı, çalışma gücünün yitirilmesinden doğan kayıpları ile ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan kayıplarının ispatının gerektiğini, davacıların manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu ve sosyal ve ekonomik durumları dikkate alındığında zenginleşmeye dönük olduğunu, …’in kazanın meydana gelmesinden atfı kabil bir kusuru olmadığından diğer davalı şirketin ise yalnızca işleten olması sebebiyle sürücünün kusuru oranında sorumluluğunun söz konusu olduğunu, dolayısıyla davacıların manevi tazminat istemlerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davacının kendi sebep olduğu zararları davalılardan talep edemeyeceğini, davacı … …’in aracında meydana gelen zarara ilişkin dosyaya herhangi bir belge ve delil sunulamadığını ve afaki bir şekilde kazada zarara uğrayan araca dair meydana gelen zararın talep edildiğini, araçta meydana gelen zararın davacı …’in emniyet kemerinin takılı olmaması ve aracın trafik güvenliğine uygun olarak durmaması nedeniyle kontrolünü kaybetmesinden dolayı oluştuğunu, araçta meydana gelen değer kaybına ilişkin talebin ispatının gerektiğini, davacı … …’in aracının “…” plaka denilen özel statülü servis plakasına sahip olduğunu, kaza sonrasında işbu araçtaki “…” plakanın başka bir araçta kullanıldığını ve davacının ticari faaliyetinde herhangi bir kesinti olmadığını, dolayısıyla davacının işbu aracın kazaya karışmasından dolayı kazanç kaybının bulunmadığını, davanın haksız fiil sebebine dayalı tazminat talebi olduğundan ticari faiz isteminin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu,davacılar maddi tazminat davası yönünden belirsiz alacak davası açmış iseler de hangi tazminat talebine ilişkin ne tutarda tazminat talep ettiklerini belirtmediklerini, talep edilen maddi tazminatların sebep ve niteliği itibariyle bu taleplere ilişkin belirsiz alacak davası açılmasına hukuken olanak bulunmadığını, davacılar … …, … … ve …’in manevi tazminat taleplerinin de fahiş olduğunu ve tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına göre davalıların fakirleşmesine, davacıların ise zenginleşmesine sebebiyet verecek miktarda olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; davalı … … Ltd. Şti. adına kayıtlı aracın davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olduğunu, poliçe gereğince teminatın kaza tarihi itibariyle maluliyet için şahıs başına 268.000,00 TL, maddi hasarda ise araç başına 26.800,00 TL olduğunu, manevi tazminat talepleri ile araç hasarı sebebiyle doğan kazanç kaybı talebinin poliçe teminatı kapsamında olmadığını, davacı …’in tedavi giderlerine ilişkin maddi tazminat taleplerinin yerinde olmadığını, davacının tüm tedavi giderlerinin SGK tarafından karşılanması gerektiğini, davacının tedavi giderleri için ne kadar tazminat talep ettiğinin açıklaması gerektiğini, davacı …’in geçici ve sürekli iş göremezlikten doğan maddi zararlarından davalı sigortacının sorumlu olduğu düşünülse dahi sorumluluğun kusur oranında ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, bu yönde davacının maluliyet oranını tespiti konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasının, kazaya karışan araç sürücülerinin kusur oranlarının belirlenmesinin ve sonrasında aktüer tarafından tazminat miktarının tespitinin gerektiğini, davacı … … ile ilgili araç hasarından doğan maddi tazminat talebi bakımından da aynı şekilde kusur oranı tespit edildikten sonra araçta meydana gelen hasarın ve değer kaybının bilirkişi aracılığı ile tespitinin gerektiğini, davacılar vekilinin kaza tarihinden itibaren avans faizi isteminin yerinde olmadığını, davacıların dava tarihinden önce sigorta şirketine herhangi bir başvuruda bulunmadıklarını, bu nedenle sigorta şirketinin davacılara karşı temerrütünün söz konusu olmadığını, dava haksız fiil esasına dayandığı gibi davacılar ile sigorta şirketi arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığından reeskont, ticari veya avans faizine değil yasal faize hükmedilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece, tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi sonucunda; davacılar … … ve …’in olay tarihi itibariyle yolcu taşımacılığı konusunda servis işletmeciliği yaptıkları, olay tarihi olan 02/08/2014 tarihinde davalı … yönetimindeki, davalı Limited Şirketin işleteni olduğu ve davalı sigorta şirketinin Zorunlu Trafik sigortasını yaptığı otobüsün Ankara istikametinden çevre yolunu takiben Bursa istikametine orta şeritte seyir halindeyken davaya konu kazanın meydana geldiği……..geldiğinde aracın ön kısmı ile önünde aynı yönde kırmızı ışıkta beklemekte olan davacı … …’e ait olan ve …’in sürücülüğünü yaptığı aracın arka kısmına çarptığı, çarpmanın etkisiyle davacı … yönetimindeki aracın önünde aynı istikamette yine kırmızı ışık nedeniyle beklemekte olan dava dışı başka bir sürücüye ait otomobile arkadan çarptığı, bunun akabinde davacı aracın hareketine devam edip direksiyon hakimiyeti kaybedilen aracın sol ön kısmı ile yolun sağ tarafından boş arsa kenarında beklemekte olan bir başka araca çarptığı, ceza dosyasında ve iş bu dava dosyasında alınan kusur bilirkişi raporlarına göre davalı sürücü …’in tam kusurlu olduğu, olaya karışan diğer sürücülerin bir kusurlarının bulunmadığı, kaza nedeniyle davacı …’in %66 oranında meslekte kazanma gücünü kaybettiği ve geçici iş göremezlik süresinin ise 18 ay olduğu, davacı …’ın kaza tarihinde aracının pert olduğu, davacı …’ın pert aracının yerine 4 ay sonra araç satın alabildiği ve bu dönemde kazanç kaybının meydana geldiği, tüm bu hususlar gözetildiğinde davacı …’ın 08/02/2019 tarihli aktüer bilirkişi ek raporunda da belirtildiği üzere 59.311,79 TL geçici iş göremezlik zararı, 396.260,88 TL sürekli iş gücü kaybından kaynaklanan zararı ile 1.257,50 TL tedavi ve ulaşım giderinden oluşan toplam 456.829,97 TL’lik maddi zararının oluştuğu, ancak dava ve ıslah dilekçesindeki bedellerin gözetilmesi gerektiği, davacı … …’in ise 16.000,00 TL’lik maddi kazanç kaybına uğradığı, davacı … …’in dava dilekçesiyle talep edilen araç zararı ve değer kaybına ilişkin zararlarının dava açıldıktan sonra kasko sigorta şirketince 75.000,00 TL olarak ödendiği, bu konudaki talebin konusuz kaldığı, davacı … vekilinin geçici ve sürekli iş göremezliğe ilişkin zararını 451.715,74 TL olarak ıslah etmesi nedeniyle ıslah edilen bu rakamdan davalı sigorta şirketince yapılan 268.000,00 TL’lik ödeme dikkate alındığında davacı …’in netice olarak geçici ve sürekli iş göremezlik için 183.715,74 TL, SGK’ca karşılanmayan tedavi ve ulaşım giderleri için ise 1.257,50 TL olmak üzere toplam 184.973,24 TL karşılanmayan maddi zararının kaldığı, bu zararlardan dolayı davalı sürücü ve işleten şirketin sorumlu olduğu, davacı … …’in ise 16.000,00 TL kazanç kaybının bulunduğu, bundan da davalı sürücü ve işletenin sorumluluğunun doğduğu, davacı … …’in araç zararlarının ise dava dışı kasko şirketince dava sırasında ödendiği anlaşıldığından, davacı … için geçici ve sürekli iş göremezlik için 183.715,74 TL, SGK’ca karşılanmayan tedavi ve ulaşım gideri için 1.257,50 TL olmak üzere toplam 184.973,24 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 02/08/2014 tarihinden itibaren avans faiziyle davalılar … ve … …… Limited Şirketinden müştereken ve müteselsilen alınıp bu davacıya verilmesine, dava sırasında trafik sigorta poliçe teminat üst limiti ve ferileri ile yargılama giderleri davacı …’e ödendiğinden, ödenen bedel miktarıyla tüm davalılar açısından dava konusuz kaldığından tüm davalılar ve sigorta şirketi yönünden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davacı … … için, 16.000,00 TL kazanç kaybının olay tarihi olan 02/08/2014 tarihinden itibaren avans faizi ile davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp bu davacıya verilmesine karar vermek gerektiği,
Olay tarihi, olayın oluş biçimi, davalı sigorta şirketi dışındaki tarafların sosyal ve ekonomik durumları, davalı sürücünün tam kusurlu olması, davacı …’in olaydan dolayı oluşan maluliyet oranı hakkaniyet ilkeleri de gözetilerek davacı …’in duyduğu manevi elem ve acıyla, diğer davacıların davacı …’in ağır biçimde yaralanması nedeniyle duydukları manevi elem ve acılar dikkate alınarak davacı … için 40.000,00 TL, davacı … … için 20.000,00 TL, davacı … … için 15.000,00 TL, davacı … için ise 15.000,00 TL manevi tazminat takdir edildiği, her ne kadar davalı sürücü ve işleten vekili kaza sırasında davacı …’in emniyet kemeri takmadığını zararın artmasına neden olduğunu ileri sürmüş ise de, kaza tutanağının incelenmesinde bu davacının emniyet kemeri takmadığına yönelik herhangi bir tespitin bulunmadığı, dava sırasında da davalının bu iddiası konusunda herhangi bir delil elde edilemediğinden davalı vekilinin bu savunmasına değer verilmediği ve tazminattan indirim yapılmadığı, yine her ne kadar davalı sürücü ve işleten vekili davada avans faizi talebinin yerinde olmadığını ileri sürmüşse de, taraflara ait kazaya karışan araçların servis araçları oldukları ve ticari amaçla kullanıldıkları anlaşıldığından hükmedilen tazminatlara avans faizi yürütüldüğü, her ne kadar davacı vekilince davacı … için bakıcı giderine ilişkin tazminat isteminde bulunulmuş ise de, dava ve ıslah dilekçesinde bu yönde bir talebi olmadığından ve sonraki aşamalarda davalılar vekilince davanın genişletilmesine muvafakat edilmediğinden davacılar vekilinin buna yönelik tazminat konusunda her hangi bir araştırma yapılmadığı ve davacı tarafın bu iddiasına değer verilmediği gerekçesi ile; dava ve ıslah dilekçesinin kısmen kabulü ile; Davacı … yönünden geçici, sürekli iş göremezlik için 183.715,74 TL, SGK’ca karşılanmayan tedavi ve ulaşım gideri için 1.257,50 TL olmak üzere toplam 184.973,24 TL maddi tazminatın olay tarihi olan 02/08/2014 tarihinden itibaren avans faiziyle davalılar … ve …… müştereken ve müteselsilen alınıp bu davacıya verilmesine, dava sırasında sigorta poliçe teminat üst limiti ve ferileri ile vekalet ücreti ve yargılama giderleri davacı …’e ödendiğinden, ödenen bedel miktarıyla tüm davalılar açısından dava konusuz kaldığından tüm davalılar ve sigorta şirketi yönünden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davacı … … için, 16.000,00 TL kazanç kaybının olay tarihi olan 02/08/2014 tarihinden itibaren avans faizi ile davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp bu davacıya verilmesine, davacı … … araç zararı dava dışı kasko şirketince dava açıldıktan sonra karşılandığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, davacı … için 40.000,00 TL, davacı … … için 20.000,00 TL, davacı … … için 15.000,00 TL, davacı … için ise 15.000,00 TL olmak üzere toplam 90.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 02/08/2014 tarihinden itibaren davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp adı geçen davacılara ödenmesine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ile davalılar … ve ……..Şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Kusur yönünden kararın yerinde olduğunu, ancak gerek … gerekse … … açısından hükmedilen maddi tazminat miktarları ile tüm davalılar açısından hükmedilen manevi tazminat miktarlarının çok az olması nedeniyle istinaf yoluna başvurduklarını,
Meydana gelen kaza sebebiyle ağır cismani zarara uğrayan …’ın maluliyeti her ne kadar %66 olarak belirlenmiş olsa da bu oranın çok düşük kaldığını, zira davacının yatalak durumda olup bakıma muhtaç biçimde yaşamını sürdürdüğünü, bu oranın fiili durum değerlendirildiğinde gerçeği yansıtmadığını, bu sebeple davacının maluliyetinden kaynaklı yapılan maddi tazminat hesabının pek az olduğunu,
Hükme esas alınan ek bilirkişi raporunda maddi tazminat hesabı yapılırken dikkate alınan ücretin de dosya kapsamı dikkate alındığında az olduğunu, kök rapora bu hususta da itirazda bulunmalarına rağmen bu itirazın dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda ücret net asgari ücretin 3,26 katı olarak dikkate alınsa da …… 08.05.2015 tarih ve 18 sayılı cevabi yazısında, servis işletmeciliği yapan bir kişinin 2014 yılı içerisinde ortalama aylık kazancının 4.000,00 TL olabileceğinin belirtildiğini, ancak bilirkişi tarafından … Servis İşletmeleri yazısında belirtilen ücret brütmüş gibi değerlendirilerek 3,26 oranının dikkate alındığını, halbuki yazı cevabından ücretin brüt olduğuna ilişkin bir açıklama bulunmamakta olup, bildirilen ücretin net ücret olduğunu, bilirkişi tarafından net tutar olan 4.000,00 TL’nin brütünün tespit edilerek orantılama yapılması gerektiğini,
Dosyada bulunan ilk hesap bilirkişi raporunda ETO yazısına istinaden 3,90 katı dikkate alınarak hesaplama yapılmış olup bu oranla da çelişki bulunduğunu, dolayısıyla hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaba esas alınan ücret düşük olduğundan maddi tazminat tutarının da eksik olarak belirlendiğini,
Maddi tazminat hesabında, davacının pasif dönem hesabı yapılırken asgari ücretin dikkate alınmasının da yerinde olmadığını, ayrıca maddi tazminat kalemi olarak talep edilen masraflar (tedavi giderleri), kazanç kaybı, çalışma gücünün yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplara ilişkin zararın, hüküm altına alınan maddi tazminat miktarından çok fazla olduğunu, kaza tarihi dikkate alındığında davacının bakıcı giderinin de, tedavi gideri kapsamında kaldığını, buna rağmen bu hususta inceleme ve araştırma yapılmadığını, …’in kaza öncesi sağlıklı bir insan iken kaza sonrası yatağa bağımlı hale geldiğini, sürekli bakıma muhtaç durumda olduğunu,
Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında, bir kimsenin başkasının bakımına muhtaç sayılabilmesi için ömür boyu yatağa bağımlı olması veya yeme, içme, gaita ve idrarını bir başkasının yardımı olmaksızın yapamaması gerektiğini, davacının da kaza sonrası yatağa bağımlı hale geldiği gibi yemeğini tek başına yiyemediğini, tek başına tuvalet ihtiyacını gideremediğini, sonda kullandığını ve altından alındığını, Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporlarında davacının %66 oranında meslekte kazanma gücünü kaybetmiş sayılacağı, geçici iş göremezlik süresinin 18 aya kadar uzayabileceğinin belirtildiğini ve nörolojik muayenesinde tuvalete gitmekte zorlandığı, sonda kullandığı tespitinin yer aldığını, dolayısıyla ATK raporu ile de davacının ağır cismani zarara uğradığı ve başkasının bakımına muhtaç olduğunun sabit hale geldiğini, itiraz hakkı saklı kalmak kaydıyla davacının geçici iş göremezlik süresi 18 ay olarak belirlendiğinden, en azından bu dönem yönünden talebin kabul edilmesi gerektiği kanaatinde olduklarını (Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin Esas: 2010/11453 Karar: 2011/3411 Karar Tarihi: 12.04.2011 kararı) sonuç olarak … açısından her bir maddi tazminat kalemi yönünden hükmolunan miktarların az ve eksik olduğu kanaatinde olduklarını,
… … yönünden ise kazanç kaybına hükmedilmesi yerinde olmakla birlikte, hak kazandığı maddi tazminat tutarının hüküm altına alınan miktardan daha fazla olduğu kanaatinde olduklarını, karşı taraf yararına kazanılmış hak doğmaması yönünden bu sebeple de istinaf yoluna başvurduklarını, … açısından 40.000,00 TL manevi tazminata hükmedilse de bu miktarın pek az olduğunu, zira …’in karşı tarafın %100 kusuru neticesinde yatalak duruma geldiğini, kazanın meydana geliş şekline göre, sadece kırmızı ışıkta beklemekte olan davacı yönetimindeki araca arkadan çarpmak suretiyle davacının manevi olarak ne kadar büyük zarara uğradığının ortada olduğunu, kaza öncesinde sağlıklı bir insan iken, davaya konu kaza sebebiyle adeta ölümden döndüğünü, felç halde kaldığını, psikolojik olarak da aşırı derecede yıprandığını,
Davalıların kazadan sonra davacı ile ilgilenmemesinin bu acıyı bir kat daha arttırdığını, tamamen yatalak hale gelmesi sebebiyle ekonomik olarak da yıkıma uğradığını, çok zor günler yaşadığını, pek çok icra dosyasına muhatap kaldığını, kaza nedeniyle kendisini yarım insan gibi hissetmesi, sağlığını kaybetmesi, felç hale gelmesi ve iş yaşamının tamamen son bulması dikkate alındığında talep gibi manevi tazminata hükmedilmemesinin doğru olmadığını,
… … için hükmedilen 20.000,00 TL manevi tazminatın da pek az olduğunu, … …’in, kaza geçiren …’in eşi olup, kazanın meydana gelmesi ile hayatının alt üst olduğunu, doktorların …’in yaşamasının çok zor olduğu şeklindeki beyanları karşısında adeta yıkıldığını, çocuklarına durumu açıklamakta zorluk yaşadığını, kaza sonrası süreçte çok zor günler geçirdiğini ve hala geçirmekte olduğunu, eşinin sağlık durumu nedeniyle kendini toparlayamadığını, her an eşini kaybedeceği korkusu ile yaşadığını, kazadan sonra yaşadığı ve halen yaşamaya devam ettiği elem ve ızdırabın bir nebze giderilebilmesi için talepleri doğrultusunda manevi tazminata hükmedilmemesine itiraz ettiklerini,
… … için hükmedilen 15.000,00 TL manevi tazminatın da az olduğunu, kaza geçiren …’in oğlu ve meslektaşı olup, kazanın meydana gelmesi ile hayatının alt üst olduğunu, kazadan sonra doktorların … hakkında yaşamasının çok zor olduğu şeklindeki beyanları karşısında adeta yıkıldığını, çok zor günler geçirdiğini, babasına bir şey olacağı, her an ölümün meydana geleceği korkusu ile yaşadığını, kazada kendisine ait aracın pert olduğunu, ticaret hayatının doğrudan etkilendiğini, babası ile ayrı araçlarda para kazanırken evin tüm yükünün kendi üzerine kalması ve pek çok icra takibine muhatap kaldığı da göz önüne alındığında yaşadığı zorluk ve acının büyüklüğünün ortada olduğunu, kazadan sonra yaşadığı ve halen yaşamaya devam ettiği elem ve ızdırabın bir nebze giderilebilmesi için talepleri doğrultusunda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini,
… için hükmedilen 15.000,00 TL manevi tazminatın da az olduğunu, kaza geçiren …’in kızı olup, kazanın meydana gelmesi ile hayatının alt üst olduğunu, kazadan sonra doktorların … hakkında yaşamasının çok zor olduğu şeklindeki beyanları karşısında adeta yıkıldığını, çok zor günler geçirdiğini, babasına bir şey olacağı, her an ölümün meydana geleceği korkusu ile yaşadığını, kazadan sonra yaşadığı ve halen yaşamaya devam ettiği elem ve ızdırabın bir nebze giderilebilmesi için talepleri doğrultusunda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğini, manevi tazminata yönelik hükmün B-1 maddesinde toplam 90.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 02.08.2014 tarihinden itibaren davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacılara belirtilen miktarlarda verilmesine şeklinde yazıldığını, 02.08.2014 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsile yönelik hüküm kurulması gerektiğini, bu hususta tavzih talebinde bulunduklarını, henüz bir karar verilmediğinden talebin ret riskine binaen bu hususta da istinaf başvurusunda bulunduklarını, dilekçelerine ekli….Başkanlığının 04.10.2019 tarih ve 78663742 sayılı raporunda; 02.08.2014 tarihinde gerçekleşen trafik kazasına bağlı hastada meydana gelen C4 vertebra kırığı ve buna bağlı parapleji, idrar-gatia inkontinansı dikkate alınarak; davacı …’ın E cetveline göre çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %100 olduğu ve kaza nedeniyle kişinin sürekli bakıma muhtaç olduğunun tespit edildiğini, dolayısıyla hüküm kurulan maddi tazminat miktarının pek az olduğu ortada olduğundan bu sebeple yeniden maluliyete dair maddi tazminat hesabı yapılmasını talep ettiklerini,
Davalılardan … Sigorta Şirketi tarafından …’in uğradığı bakıcı gideri zararına ilişkin olarak tedavi gideri poliçe limiti dahilinde ödeme yapıldığını, kaza tarihi olan 2014 yılında ZMMS poliçesi tedavi gideri teminat tutarının 268.000,00 TL olduğunu, sigorta şirketi tarafından bu alacak kalemi yönünden tedavi gideri teminatı limiti doğrultusunda ödeme yapıldığını, davalı sigorta şirketi tarafından 268.000,00 TL anapara, (Tedavi gideri teminat limit tutarı) ile 60.000,00 TL işlemiş faiz olmak üzere 09.10.2020 tarihinde ödeme yapıldığını, işbu davada maddi tazminat talebi içerisinde bakıcı gideri talebinin de bulunduğu belirtilmesine rağmen talep bulunmadığı gerekçesi ile bakıcı giderine yönelik araştırma yapılmadığını, bu yöndeki istinaf talebi kabul edilir ise, hesaplanacak bakıcı giderine yönelik zarardan ve haksız fiil tarihinden itibaren hesaplanacak faizden yukarıda dökümü yapılan ana para ve faiz ödemesinin mahsup edilmesini, bakiye faiz ve ana para alacağı ile ilgili olarak her türlü talep ve dava haklarını saklı tuttuklarını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı … ve ………. Limited Şirketi vekili istinaf dilekçesinde; öncelikle mahkemenin kararı vermekle dosyadan el çekmiş olmasına rağmen kanun yoluyla düzeltilecek hususta dosyayı yeniden ele alarak kararda geçmeyen, hüküm altına alınmayan hususları tashih yoluyla karara eklediğini, kararını düzelttiğini, manevi tazminat yönünden avans faizi ibaresini hükme eklediğini, bu hususun 6100 sayılı HMK hükümlerine uygun olmadığını, istinafa konu kararın bu yönlerden kaldırılması gerektiğini,
Dosya kapsamındaki dilekçelerde kusura ve davacı …’in kaza anında emniyet kemerinin takılı olmadığına ilişkin ayrıntılı açıklamaları olmasına, bu kapsamda davalı …’in kaza anında emniyet kemerinin takılı olmamasından dolayı netice itibariyle daha ağır yaralandığı iddia edilmesine, bu yönde alınan adli tıp raporunda da yaralanmanın niteliği itibariyle emniyet kemerinin takılı olmaması nedeniyle oluşan yaralanmalara benzediğine yer verilmesine rağmen bu konunun yeterince araştırılmadığını, kazanın, yolun zeminin havanın yağışlı ve kaygan olması, zeminin ağır vasıtalar tarafından aşırı derecede ezilmesi sebebiyle adeta tren rayını andırır bir hal alması nedeniyle meydana geldiğini, davalının aracı durdurmak için otobüslerde hızın etkili bir şekilde azaltılmasını sağlayan, retarder olarak (Retarder, temel olarak şaftın ucuna yerleştirilen rotor ve stator denilen iki çark ile çalışan hidrodinamik basınçlı bir sistemdir.) bilinen aracın etkili bir şekilde durmasını sağlayan sistemi, fren sistemini kullanmasına rağmen, davalı …’in kullandığı aracın, zeminin kötü, ıslak ve kaygan olması sebebiyle duramadığını, davacı …’in kullandığı araca arkadan çarptığını, kaza gününe ilişkin hava tahmin raporlarının celbi talep edilmesine, bu hususta mahallen keşif icrası istenilmesine rağmen bu hususların hiçbirinin araştırılmadığını, itiraz edilen, itirazlarını karşılamayan kusur bilirkişi raporuna itibarla davanın kısmen kabul edildiğini, kusur durumunun oluşa uygun olarak araştırılmadığını, hükme esas alınan kusur bilirkişisi raporunda kazanın meydana geldiği yerin zemin durumunun, yol kusurunun tartışılmadığını, kaza anında mahallen keşif icrası ile yolun durumunun da araştırılmadığını, kazanın değerlendirmesinin yalnızca araçlar yönünden yapıldığını, fiziki koşullar, hava koşulları, özellikle yol durumuna dair bir değerlendirmeye raporlarda yer verilmediğini, kusur bilirkişisi raporuna itirazlarının giderilmediğini, kopyala yapıştır yöntemi ile hazırlanan kusur raporlarına itibarla hüküm kurulduğunu,
Keza aynı şekilde davacı …’in yaralanma şekli, bu kişinin kaza anında emniyet kemerinin takılı olmadığını ispatlamasına karşın bu hususların da oluşa uygun olarak araştırılmadığını, eksik inceleme yetersiz gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, ceza dosyasında tanık olarak dinlenen; …’ın, “Şoför frene bastı yerler yağmurdan dolayı kaygan olduğu için duramadı, öndeki araca çarptı, …’ın ışıklarda şoför yerler ıslak olduğu için duramadı, hakimiyetini kaybetti, öndeki diğer minibüse çarptı, İsmail İlçin’in ışıklara yaklaşınca şoför frenlere bastı ama yerler kaygan olduğu için duramadı öndeki başka bir servis minibüsüne vurdu.” şeklindeki beyanları ve dinlenen aynı içerikteki diğer tanık beyanlarının değerlendirilmediğini, kaza tespit tutanağında da yolun ıslak ve nemli olduğuna yer verildiğini, tüm tanıkların kaza gün ve saatinde yolun kaygan olduğunu belirtmesine, bu yönde kendilerinin de itirazları olmasına karşın, kaza gününün meteorolojik durumu celp edilmediği gibi yoldaki bozulmalara ilişkin kaza yerinde de yol kusuruna ilişkin mahallen keşif incelemesi yapılmadığını,
Davacı …’in … Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesinin 02.08.2014 tarih ve 44463 sayılı genel adli muayene raporunda, davacı …’in “boynunda şişlik ve boyunda ağrı” olduğu tanısına yer verildiğini, trafik kazalarında sürücünün emniyet kemerinin takılı olmaması halinde aracın darbe alması durumunda sürücünün öne ve sonrasında da arkaya doğru harekette bulunduğunu, bu hareketin doğal sonucu olarak da boyun bölgesinde yaralanma meydana geldiğini, …’in ilk adli muayene raporu incelendiğinde de boyunda ağrı şikâyeti ile hastaneye müracaat ettiği boyunda şişlik tanısına raporda yer verildiğini, bu durumun davacının kaza anında emniyet kemerinin takılı olmadığını ispata yetmesine, bu yönde aldırılan adli tıp raporunda da benzer şekilde belirlemeler yapılmasına karşın hüküm altına alınan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılmadığını,
Nitekim 02.08.2014 tarihli polis ifadesinde; “Davacı … Yılmazerin ışıklarda yabancı plakalı bir başka araç arkasında beklerken bir anda bilemediğim bir başka araç, arkadan benim aracıma çarptı. Sonrasını hatırlamıyorum, 112 beni Tıp Fakültesi Hastanesine getirmiş tedavim yapılıyor, boynum incinmiş.” dediğini, Adli Tıp Kurumu 3. Adli İhtisas Kurulunun 12.04.2017 tarihli raporun 4. maddesinde kurulumuzun 06.11.2016 tarihli nörolojik muayenesinde; yaklaşık 1 yıl önce kırmızı ışıkta beklerken arkadan araç çarptığı ve boynu kırıldığı açıklamasına, sonuç kısmında ise “…Arkadan çarpmalarda en sık rastlanan lezyon kamçı hareketine bağlı olarak boyun omurları ve medulladaki hasardır. Arka tarafta boyunluk olmayan hallerde bu etki artar.” açıklamasına yer verildiğini, bu açıklamanın, kaza anında davacı …’in emniyet kemerini takılı olmadığı yönündeki iddialarını doğruladığını, trafik kazalarında arkadan çarpma anında araç içerisindekilerin koltuklarına gömüldüğünü, koltuk iskeletlerinin bu anda aldıkları ani yük ile geriye doğru bir miktar yattığını, kemer takıldığında kişi koltuğa sabitleneceği için yerinde kaldığını, kafanın geriye hareketinin de bir pasif güvenlik donanımı olan koltuk başlıkları tarafından engellendiğini, kişinin emniyet kemerinin takılı olmaması halinde, koltuktan ayrılıp, kafasını tavana çarpabildiğini, koltuk başlıklarının bu durumda etkisiz kaldığını, boyun kırılması ile sonuçlanabilecek bu tip kazaların zannedilenin aksine son derece ölümcül olduğunu, kazanın oluşuna bakıldığında kazanın arkadan çarpma şeklinde olduğu, davacı …’in arkadan çarpılan aracın sürücüsü olduğu, kaza sonrasında da adli tıp raporunda belirtildiği üzere; boynunun kırıldığı, boyun kırılmasına bağlı olarak da davacıda diğer sekellerin oluştuğunun rapor içeriğinden anlaşıldığını, dolayısıyla davacının emniyet kemerinin takılı olmaması sebebiyle davacının boynunun kırıldığı dolayısıyla zararın, meslekte kazanma gücü oranındaki eksilmenin artmasına davacının kusurlu eyleminin sebep olduğunu, kaza anında araçta başka kişiler olmasına, davacı …’in önündeki araçlara çarpmasına rağmen kazada en fazla yaralanmanın bu kişide meydana geldiğini (Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/1348 E. ,2019/12009 K., T:), 08.02.2019 tarihli ek bilirkişi raporu hükme esas alınarak, davacı … lehine 184.973,24 TL maddi tazminata hükmedildiğini, davacı … için … Servis Araçları İşletme Odasının 08.05.2015 tarihli yazısında belirtilen servis işletmeciliği yapan bir kişinin 2014 yılı içerisindeki aylık kazancı esas alınarak tazminat hesaplandığını, davacı …’in servis işletmecisi olması halinde yapılacak işin bu davacının muhasebe kayıtları üzerinde basit bir inceleme ve sonuç olarak da gerçek kazancın ne olduğunun tespiti olacağını,
Zira mahkeme kararında bu kişinin yaptığı işin ticari bir iş olduğu kabul ve değerlendirmesi ile hüküm altına alınan maddi tazminatın avans faizi ile birlikte tahsiline karar verildiğine göre kazancın belirlenmesinde de yapılacak en yalın işin kişinin ticari defter ve muhasebe kayıtları, maliyeye bildirdiği kazancı üzerinden gerçek kazancını belirlemek, belirlenen ve bilinen gerçek kazanca göre de hesaplama yapmak olduğunu, faraziyelere dayalı olarak yapılan hesaplamanın hak ve çıkarlar dengesini bozacağını, hükme esas alınan 08.02.2019 tarihli ek hesap bilirkişi raporu Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına aykırı olduğu gibi farazi hesaplamaları muhtevi iş bu raporun, kök rapora, 1. ve 2. Ek rapora, bilirkişi tarafından tanzim edilen 08.11.2018 tarihli rapora karşı itirazlarını da karşılamadığını, 02.11.2018 tarihli hesap bilirkişi raporu ve 08.02.2019 tarihli ek rapor incelendiğinde; bilirkişinin dosya kapsamındaki davacı …’in adına kayıtlı “…” plakayı sattığına, vergi kaydını kapattığına, hesaplama tarihi itibariyle davacının adına kayıtlı ticari bir işletme olmadığına dair belgeler incelenmeden hesaplama yapıldığını, hesap tarihinde davacı adına kayıtlı … plaka ve servis işletmesi olmadığını, davacının o tarihte emekli olduğunu ve SGK’dan emekli maaşı aldığını, hesap incelemesinin yapıldığı tarihte davacı adına kayıtlı ticari bir işletme ve elde ettiği gelir bulunmadığını, buna dair dosya kapsamında her hangi bir delil olmadığı gibi bilakis davacının adına kayıtlı … plakayı sattığına dair kayıt ve belge olduğunu, bilirkişi raporuna bu yönde itirazları olmasına, davacının işletmesine ilişkin gelirini gösterir vergi kayıtlarının ilgili vergi dairesinden celbi talep edilmesine rağmen itirazlarının giderilmediğini, davacının hesaba esas gerçek kazancının belirlenmesine temel teşkil edebilecek vergi, muhasebe, ticari defter, SGK kayıtlarının getirilmediğini, … Büyükşehir Belediye Başkanlığından, Trafik Tescil Müdürlüğünden davacı … adına … plaka olup olmadığının sorulmadığını, tüm deliller toplanmadan hüküm kurulduğunu, davalı taraf aleyhine fahiş derecede yüksek maddi tazminata hükmedildiğini, SGK Başkanlığı … Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Yunus Emre Sosyal Güvenlik Merkezinin 28.03.2018 tarih ve 4.751.126 sayılı yazısı incelendiğinde davacı …’in “2103513185 tahsis numaralı aylığından yapılan SGDP kesintisinin iş yerini 31.10.2014 tarihinde kapatması nedeniyle aynı tarih itibariyle sonlandırıldığının görüleceğini, 02.42.2014 tarihli yoklama fişi incelendiğinde davacı …’in; İzmit 31. Noterliğince düzenlenen 16.10.2014 tarihli satış sözleşmesi ile adına kayıtlı aracı (yoklama fişindeki yazı tarafımızca tam okunamadığından plaka yazılamamıştır) sattığının, … (yoklama fişindeki yazı tarafımızca tam okunamadığından tarih ve yevmiye numarası ile Noterlik numarası yazılamamıştır) Noterliğinin sözleşmesi ile adına kayıtlı 26 5S 0163 plakalıyı sattığının, SSK’den emekli olduğu başka bir gelirinin olmadığının resmi şekilde tutanak altına alındığını, tazminata ilişkin raporlarda belirtilen evrak ve kayıtlara yer verilmediğini, farazi kabul ve değerlendirme ile hesaplama yapıldığını, maluliyete dayalı maddi tazminat hesaplamalarında kişinin karar tarihine en yakın tarihe ve hesaplama tarihine göre bilinen gelirine göre hesaplama yapılması gerektiğini, Yargıtay’ın yerleşik kararlarının da bu yönde olduğunu,
Davacı …’in 16.10.2014 tarihi itibariyle adına kayıtlı aracı sattığı, 02.12.2014 tarihi itibariyle de iş yerinin kapanışına dair yoklama fişi düzenlendiği, 31.10.2014 tarihinde de iş yerinin kapatıldığı ve SGK kayıtlarına işlendiği sabit olmasına karşın, tüm bilirkişi raporlarında hatada ısrar edilerek davacının adına kayıtlı servis olduğu kabul ve değerlendirmesinden yola çıkılarak hesaplama yapılmasını kabul etmediklerini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacı …’in … plakalı aracı ile servis işletmecisi olduğu, … Servis Araçları İşletmecileri Odası’nın 08.05.2015 tarih ve 18 sayılı yazısında servis işletmeciliği yapan birisinin 2014 yılı tarihini kapsayan aylık kazancının 4.000,00 TL olduğu, bu tutarın net kazanca çevrildiğinde 2.956,03 TL, 2014 yılı asgari ücrete göre oranlandığında da asgari ücretin 3,26 katı olduğu kabul ve değerlendirmesi ile geçici iş göremezlik, işlemiş devre işleyecek dönem zarar hesabının yapıldığını, oranlamaya esas asgari ücretin hatalı ve fazla bulunduğunu, davacı …’in kazancının hatalı tespit edildiğine dair itirazlarını tekrarladıklarını, davacıların da kabulünde olduğu üzere; kaza anında davacı …’in kullandığı … plakalı servis aracının, davacı adına değil diğer davacı oğlu adına kayıtlı olduğunu, dava dilekçesinde bu aracın davacı … …’e ait olduğu, bu araç ile davacının servis işlemeciliği yaptığı, aracın kaza yapması nedeniyle de davacı … …’in kazanç kaybı talebinde bulunduğunu, hal böyle olmasına rağmen hükme esas alınan raporda davacının … plakalı araç ile servis işletmeciliği yaptığı kabul ve değerlendirmesine raporda yer verilmesini kabul etmediklerini, yoklama fişinde de belirtildiği üzere davacı …’in adına 26 … 0163 plaka kayıtlı olup, davacı bu plakalı ile servis işletmeciliği yapmaktayken plakayı ve aracı satması nedeniyle 31.10.2014 tarihi itibariyle iş yerini kapattığını, 02.12.2014 tarihinde de iş yerinin kapandığına vergi mükellefi bulunmadığına dair yoklama fişi düzenlendiğini, dolayısıyla 31.10.2014 tarihinden sonra servis işletmeciliği bulunmadığını, davacının bile isteye kapattığı işletmesi sanki varmış gibi kabul edilerek işletmeden elde edebileceği farazi kazanç üzerinden tazminat hesabı yapılması, yapılan bu tazminat hesabının da hükme esas alınmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, dolayısıyla bu dönem sonrasında davacının bilinen bir kazancı olmadığından geçerli asgari ücrete göre hesaplama yapılması gerektiğini, bilirkişi raporundaki en büyük yanılgılardan birinin bu olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının 02.08.2014-28.02.2016 tarihleri arasında 18 aylık dönem boyunca %100 malul olduğu kabul ve değerlendirmesi ile servis işletmecisi olduğu kabul ve varsayımı ile hesaplama yapılmış ise de bu hesaplamanın da hukuka ve hakkaniyete uyar bir tarafı bulunmadığını, Yargıtay kararlarına göre; davacının bir işletmesinin var olması halinde işletme zararının değil, yerine çalışacak bir kişinin bulunması ihtimaline göre zararın hesaplanması, zarar döneminde işletmenin kapatılıp, kapatılmadığının araştırılması gerektiğini, davacının %100 malul sayılacağı 02.08.2014-28.02.2016 tarihleri arasında 18 aylık dönem boyunca oluşacak zararı kabul anlamına gelmemek kaydıyla bu dönemde fiilen çalışamaması, servis işletmesini kendi yerine bir şoför vasıtasıyla yürütülebilmesi mümkün olduğundan dönem zararının, şoföre ödeyeceği ücret kadar olacağını, TUİK verilerine göre de … ilinde Servis şoförleri asgari ücretle çalıştığından bu dönem zararının, zarar dönemine uygun asgari ücret kadar olacağını, bu husustaki itirazlarının soyut gerekçelerle reddedildiğini, 31.10.2014 tarihinde iş yerinin kapatıldığını, 01.02.2014 tarihinde de vergi kaydının kapatılmasına ilişkin yoklama fişi düzenlendiğini, dolayısıyla davacı …’in 31.10.2018 tarihinden sonra servis işletmeciliği faaliyeti bulunmadığını, davacının bu tarihten sonra servis işletmesi bulunmaması nedeniyle burada kaza tarihi olan 02.08.2014 tarihi ile işletmenin kapatıldığı 31.10.2014 tarihi arasındaki dönem için davacının yerine çalışacak bir şoförden dolayı ödenecek tutarın belirlenerek zararın hesaplanması, 31.10.2014 tarihinden sonraki dönem yönünden de pasif devreye kadar olan dönem açısından davacının emekli olması, SGK’dan emekli geliri elde etmesi, bunun dışında elde ettiği bir gelirinin olmadığı göz önüne alınarak bilinen asgari Ücrete göre hesaplama yapılması gerektiğini,
Hükme esas alınan raporda bu şekilde tazminat hesaplanmadığını, davacı yararına, davalılar zararına fazladan tazminat hesabı yapıldığını, SGK yazısına ve Yoklama Fişine göre davacı …’in 31.10.2014 tarihinden sonra servis işlemeciliği faaliyeti bulunmadığı gibi adına kayıtlı … plaka da bulunmadığını, Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına göre bilinen dönem zararının, bilinen kazanç tutarlarına göre bilinmeyen dönem (iskontolu) zararının ise bilinen son ücret nazarı dikkate alınarak iskontolama yapılmak suretiyle hesaplanacağını, davacının bilinen kazancının, servis işletmecisi olması halinde vergi dairesine beyan ettiği kazanç olup, bunu tespit etmek yerine, gerçeğe dayalı olup olmadığı bilinmeyen … Servis İşletmecileri Odasının yazısında belirtilen tutara itibarla zarar hesabının yapılmasını kabul etmediklerini, bilirkişi raporunda; sanki davacı adına kayıtlı bir ticari “ … “ plaka varmış, vergiye tabi ticari işletmesi mevcutmuş gibi hesaplama yapıldığını, fahiş derecede yüksek tazminat hesabı yapıldığını, … Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde çalışan Servis Araçlarının (okul ve personel)hangi koşullar altında ve ne şekilde çalışacaklarını, bunların işleticileri ile verilen hizmetten yararlanan kuruluşlar arasındaki ilişkileri uygulamayı yürütecek ve denetleyecek olan kuruluş ve organların yetki ve sorumluluk alanlarını belirleyen … Büyükşehir Belediyesi Servis Araçları Hizmet Yönetmeliğinin 2 inci maddesinde … il sınırları içerisinde “…” plakalı araçlar ve öz mal araçlarla yolcu taşımacılığının yapılacağı, bunun dışındaki araçlarla servis taşımacılığı yapılamayacağı hüküm altına alınarak, okul ve servis taşımacılığın “…” plakalı araç veya öz mal araçlarla yapılacağına ve diğer hususlara Yönetmelikte yer verildiğini, Yönetmelik hükümlerine göre … ilinde servis işletmeciliği yapabilmek için öncelikle … Büyükşehir Belediyesinden adına kayıtlı tahditli “…” plakanın olması gerektiğini, plaka tahdidini düzenleyen 1986 yılına ait Bakanlar Kurulu Kararı ile de bu hususun karara bağlandığını, davacı …’in adına kayıtlı bir “…” plakanın, bu plakadan dolayı servis işletmesinin, servis işletmesinden dolayı da vergi kaydının, bu işletmeden elde ettiği gelire ilişkin herhangi bir kayıt ve belge bulunmadığını, bilakis davacı …’in adına kayıtlı ticari işletmeyi 31.10.2014 tarihinde kapattığı, 02.12.2014 tarihinde de vergi yoklamasının yapılarak vergi kapanış kaydının yapıldığı, dolayısıyla bu tarih sonrasında davacının “…” plakalı aracının ve bu araçla servis işletmesinin olmadığı kuşkuya mahal vermeyecek şekilde açık olmasına rağmen; davacının … plakalı araç ile servis işletmesi yaptığı, bu işletmeden de … Servis Araçları Odası Başkanlığı tarafından bildirilen tutarda gelir elde ettiği kabul ve değerlendirmesi ile olmayan işletmeden dolayı davacının kazanç elde ettiğinin kabul ve yaklaşımı ile; davacı yararına, davalı taraf zararına fahiş derecede tazminat hesaplaması yapılmasının açıkça dosya kapsamına, hukuka ve hakkaniyete de aykırı olduğunu, bilinen veriler varken faraziyelere dayalı olarak hesaplama yapılmasının, hukuka, hakkaniyete aykırı olduğu gibi Yargıtay’ın bu husustaki uygulamalarına da aykırı olduğunu,(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/9782 E. – 2017/2137 T: 25.04.2017, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2016/8899 E. -2017/1264 K., T: 09.02.2017, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/14220 E. – 2018/6590 K., T: 02.07.2017, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/7352 E. – 2018/1254 K., T: 22.02.2018, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/6801 E. – 2018/1018 K., T: 15.02.2018, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/16850 E. – 2018/9051 K., T: 15.10.2018, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015/13232 E. – 2018/7098 K., T: 12.07.2018). Hükme esas alınan 08.02.2019 tarihli bilirkişi raporunun 2.nci sayfasında davacının kazancının asgari ücretin 3,26 katı olduğunun kabul ve değerlendirmesi ile hesaba esas ücretin belirlendiğini, geçici iş göremezlik zararına ilişkin yapılan hesaplamada, davacının %100 malul sayılacağı dönemin 18 ay olduğu, bu dönemin de 02.08.2014 – 28.02.2016 tarihlerini kapsadığının belirtildiğini, bu sürenin de yanlış ve hatalı hesaplandığını, kazanın 02.08.2014 tarihinde olduğunu, bu tarihin üzerine 18 ay eklendiğinde sürenin 02.02.2016 tarihinde dolduğunu, raporda bu sürenin 28.02.2016 olarak bulunduğunu ve davacının %100 malul sayıldığı dönem için fazladan tazminat hesaplandığını, geçici iş göremezlik dönem kazancının da hatalı ve yanlış belirlendiğini, davacı …’e SGK tarafından ödenen geçici iş göremezlik ödeneği ile tedavi masrafları ve daimi iş göremezlik ödeneğine ilişkin bir araştırma yapılmadığını, bu ödemelerin TBK’nın 55 inci maddesi ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında rücu edilebilecek alacaklardan olması, dolayısıyla tazminat hesabından düşülmesi için ilk peşin sermaye değerinin adı geçen kurumdan celbi gerekmesine rağmen bunların da celp edilmediğini, eksik inceleme ile hüküm kurulduğunu, 08.02.2019 tarihli bilirkişi raporunda bilinen dönem zararına ve bu zararın hesaplanmasına dair ücrette hatalı belirlendiğinden sonuç olarak davacı yararına, davalılar zararına fazladan tazminat hesabı yapıldığını, Davacı … 29.02.1960 doğumlu olup, Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre 60 yaşını doldurduğu döneme (29.02.2020 -29,02.1960: 60) kadar olan dönemin aktif çalışma dönemi olduğunu, davacının aktif dönem yaş hesabı yapıldığında da 2020 yılının 29 şubatında 60 yaşını doldurduğunu, dolayısıyla davacının iskontolu zarar döneminin 29.02.2020 tarihine kadar olduğunu, oysaki bu sürenin raporda 31 12.2020 tarihine kadar hesaplandığını, sürenin yanlış ve hatalı bulunmasından dolayı da tazminat hesabında hatalı sonuca ulaşıldığını, dolayısı ile davacının pasif dönem zararına dair sürenin de hatalı olduğunu, pasif dönem zararına dahil olması gereken süreninde aktif dönem zararına kaydırılarak sonuç olarak davacının yararına fazladan tazminat hesabı yapıldığını, davacı …’in kendi adına kayıtlı bir araç ile kaza yaptığı, aracının çalışmaz hale geldiğine dair herhangi bir veri bulunmadığını, bilakis davacıların da kabulünde olduğu üzere; emekli olan davacının, oğlunun adına kayıtlı servis aracında kaza anında şoför olarak görev yaptığını, davacının servis işletmecisi olduğuna, adına kayıtlı servis aracına, servis işlemecisi olması sebebiyle aynı zamanda tacir veya esnaf sayılması nedeniyle fatura kesme yükümlülüğü olması nedeniyle kestiği faturalara, elde ettiği aylık kazanca dair bir veri ve delilin olmadığını,
Öncelikle davacı …’in adına kayıtlı servisi ve servis işletmesinin varlığını ve bu işletmeden elde ettiği kazancın ispatı gerektiğini, Davacı, kazancını ispatlayamamışken … Servis İşletmecileri Odasının yazısına istinaden davacının aylık kazancının 4.000,00 TL olduğunun kabul ve değerlendirmesinin, maddi zarar hesabı yapılmasının, bu kazancın da hükme esas alınmasının usule, yasaya, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunda; davacının bilinen dönem zararı ile iskontolu dönem zararının da – kabul anlamına gelmemek kaydıyla mükerrer hesaplandığını, davacının servis işletmecisi olması halinde, kabul anlamına gelmemek üzere %66 malul olduğu varsayılan kişinin servis şoförü olarak çalışmasının mevzuat açısından mümkün olmadığını, servisi davacının bizzat kendisinin kullanma zorunluluğu bulunmadığını, Kaldı ki kaza tarihinde de davacının kendi adına kayıtlı araçla kaza yapması söz konusu olmayıp, oğlu adına kayıtlı şoför olarak çalıştığı araçla kaza yaptığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacının servis işlemecisi olması halinde maluliyeti sebebiyle çalışması mümkün olmadığından yerine bir şoför tayin ederek işlemini devam ettirmesi gerektiğini, zarar hesabının da buna göre değerlendirilmesi ve yapılması gerektiğini, raporda bu yönde değerlendirme yapılmadığını, %66 sürekli maluliyet üzerinden fahiş derecede maddi tazminat bulunduğunu, aktüer bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davacı …’in servis işlemecisi olduğunun ispatı halinde de zarar hesabında; davacının elde ettiği kazançtan yolarak çıkılarak hesaplama yapılması, bu kazançtan net kazancının bulunması, elde ettiği kazancın elde edilmesi için harcamış olduğu, sürücü, yardımcı personel, yakıt, bakım, vergi ödemeleri gibi benzer masrafların ve amortisman giderlerinin düşülmesinden sonra günlük, aylık ve yıllık net kazancın bulunması ve kabul anlamına gelmemek kadıyla bu şekilde hesaplama yapılması gerektiğini, ispat edilemeyen aylık kazanç üzerinden maddi zarar hesabı yapıldığını, davacı …’in emeklilik dönem zararı ve tedavi gideri masraflarının da hatalı hesaplandığını, davacı … … lehine 16.000,00-TL kazanç kaybının olay tarihi olan 02.08.2014 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiğini, davacı … …’in kazanç kaybının nasıl ve ne şekilde oluştuğu ve kazaya karışan aracının ne kadar sürede tamir edilebileceğine dair bir belirleme olmadığını, aracın perte ayrılması nedeniyle yerine kiralama veya ikame aracın ne kadar sürede temin edileceğine dair bir araştırmanın yapılmadığını, keza bu kişinin kazancına dair de bir araştırmanın yapılmadığını, kazanç kaybına ilişkin 4 aylık sürenin nasıl ve ne şekilde belirlendiğinin kararın gerekçesinde de açıklanmadığını, soyut kabul ve değerlendirme ile (gerekçeli kararın 7 inci sayfası) “davacı … …’in ise 16.000,00 TL’lik maddi kazanç kaybına uğradığı” gerekçesi ile iş bu davacı lehine 16.000,00 TL maddi tazminata hükmedildiğini, davacının maddi zararını ispat etmesi gerektiğini, dosya kapsamında davacının aylık kazancının 4.000,00 TL, aracın çalışamadığı sürenin 4 ay olduğuna ilişkin somut bir delil bulunmadığını, davacılar … ve … … yararına hüküm altına alınan maddi tazminatların olay tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş ise de kararın bu yönüyle de usule ve yasaya aykırı olduğunu, taraflara ait kazaya karışan araçların servis araçları oldukları ve ticari amaçla kullanıldıkları anlaşıldığından hükmedilen tazminata avans faizi yürütülmesine, gerekçesi ile avans faizi uygulanmasına karar verildiğini, sigorta poliçesine dayalı olarak davanın ikame edildiğini, kazaya karışan araçların ve işletenlerin tacir olup olmadıklarının araştırılmadığını, tarafların sıfatı, olayın trafik kazasına dayalı olarak maddi manevi tazminat talebi olduğu nazarı dikkate alındığında ticari olmayan bir işten dolayı ticari faize hükmedilmesinin usule, yasaya, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacılar yararına hüküm altına alınan manevi tazminat tutarlarının fahiş derecede yüksek olduğunu, olay benzer olmasına karşın trafik kazası nedeniyle meydana gelen ölümden dolayı mirasçılarına 10’ar bin TL manevi tazminata karar verilmesine karşın, yaralamalı trafik kazasında yaralanan kişi lehine 40 bin TL, yakınları lehine 15 ‘er bin TL tazminata hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini, kararın bu yönüyle de hak ve çıkarlar dengesine uygun olmadığını, Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre manevi tazminat tutarları hakimin vicdani kanaatine göre belirlenecek ise de bu belirlemenin sınırsız olmadığını, belirlenen tutarın da taraf denetimine uygun gerekçelerle ortaya konulması gerektiğini, hüküm altına alınan manevi tazminat tutarlarının hakkaniyete uygun olmadığını, fahiş tutarda manevi tazminata hükmedildiğini, tarafların, sosyo ekonomik durumları, kusur durumları benzer iki olayda birbirinden çok farklı tutarlarda manevi tazminata karar verilmesinin kabul edilemeyeceğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince İstinaf edenlerin sıfatı gözetilerek ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda; Dava trafik kazasından kaynaklanan geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı, kazanç kaybı, tedavi gideri, ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklanan tazminat, manevi tazminat, araç hasarı, değer kaybı ve araç mahrumiyeti tazminatı istemine ilişkindir.
1-HMK’nın 304 ila 306. maddelerinde hükmün tashihi ve tavzihi düzenlenmiş olup, 304. madde uyarınca “hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya taraflardan birinin talebi üzerine düzeltilebilir.” HMK’nın 305 maddesinde de “hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt yada aykırılığın giderilmesini isteyebilir.” şeklinde düzenleme mevcut olup, Aynı maddenin 2. Fıkrası gereğince “Hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçlar, tavzih yolu ile sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez.” HMK’nın 304. maddesi son iki cümlesi ile 2. fıkrasında ve 306. maddesinde tashih ve tavzihe dair usul belirtilmiştir
Somut olayda davacı tarafça, davacı …’ın kaza sonucu yaralanması nedeniyle tüm davacılar yönünden talep edilen manevi tazminatların kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsiline karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece hüküm fıkrasının B-1 bendinde “davacı … için 40.000,00-TL, davacı … … için 20.000,00-TL, davacı … … için 15.000,00-TL, davacı … için 15.000,00-TL olmak üzere toplam 90.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 02.08.2014 tarihinden itibaren davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen alınıp davacılara belirtilen miktarlarda verilmesine” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Mahkemece 08.05.2019 tarihli “tashih şerhi” başlıklı ek karar ile davacılar vekili tarafından uyap üzerinden mahkemeye sunulan 03.05.2019 tarihli tavzih talebini içerir dilekçe üzerine dosya ele alınarak, mahkemenin 17.04.2019 tarihli gerekçeli kararının 8-9. sayfalarında yer alan B-1 bendinin 9. sayfa 3. satırındaki “…02.08.2014 tarihinden itibaren” ibaresinden sonra gelmek üzere “avans faizi ile” ibaresinin eklenmesine şeklinde karar verilmiştir. Bir başka ifade ile mahkemece gerekçeli kararda manevi tazminata karar verilirken faize hükmedilmemişken, davacılar vekilinin talebi üzerine manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsiline şeklinde ek karar verilerek, taraflara tanınan hak ve yüklenen borç genişletilip, değiştirilmiştir.
Davacılar vekili tarafından düzeltilmesi talep edilen husus yazı ve hesap hatası olarak kabul edilemeyeceğinden ek kararla düzeltilemeyeceği gibi, bu şekilde verilen 08.05.2019 tarihli ek karar açıkça HMK’nın 305/2 fıkrasına da aykırılık teşkil etmektedir. Gerekçeli kararda hükmedilmeyen faize, tashih veya tavzih yolu ile karar verilemez. Bu husus ilgili tarafça ancak istinaf sebebi olarak ileri sürülebileceğinden, davalılar vekilinin bu konudaki ek karara ilişkin, davacılar vekilinin gerekçeli kararda talep edilmesine rağmen manevi tazminat yönünden faize karar verilmediğine ilişkin istinaf talepleri yerinde görülmüştür.
2-Davacılar vekili dava dilekçesinde; davacı …’ın yaralanması nedeniyle şimdilik 50,00-TL tedavi gideri, 6.000,00-TL kazanç kaybı, 100,00-TL çalışma gücü kaybı, 100,00-TL ekonomik geleceğin sarsılmasından kaynaklanan tazminat, davacı … için 500,00-TL araç hasarı, 50,00-TL değer kaybı, 6.000,00-TL kazanç kaybı talep etmiş, 15.05.2018 tarihli artırım dilekçesinde davacı … için talep edilen araç değer kaybı zararının dava açıldıktan sonra kasko şirketince karşılanması nedeniyle bu talebin konusuz kaldığını belirterek adı geçen davacı yönünden 6.000,00-TL kazanç kaybı zararını toplam 16.000,00-TL olarak artırdıklarını belirtmiştir. Bu durumda bu davacı için dava ve artırım dilekçesine göre kazanç kaybı ve araç hasarı toplamı 16.500,00-TL tazminat talebi olduğu anlaşılmakta ise de, aynı açıklık davacı … yönünden bulunmamaktadır. Zira artırım dilekçesinde davacı … yönünden bedensel zarara uğraması nedeniyle tedavi gideri, kazanç kaybı, çalışma gücü kaybı ve ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle toplam 452.973,24-TL’nın tahsilini talep ettiğini bildirmiş ise de, bu meblağın ne kadarının hangi tazminat kalemine ilişkin olduğu anlaşılamadığı gibi, bedel artırım dilekçesinin ilk sayfasında harca esas değer olarak bildirilen 456.723,24-TL’nın nasıl hesaplandığı da anlaşılamamıştır.
Bu durumda davacılar vekiline dava dilekçesinde davacı … ve … için talep edilen maddi tazminat miktarlarını da gözeterek, bedel artırım dilekçesinde davacı … için hangi tazminat kalemini ne kadar artırdığı hususunda ve ayrıca bedel artırım dilekçesinde harca esas değer (456.723,24-TL) olarak gösterilen meblağ ile davacı … için talep edilen bedensel zarar tutarı (452.973,24-TL) olarak gösterilen meblağa nasıl ulaşıldığı, neye göre belirlendiği hususlarında açıklama yaptırılması gerekirken, bu hususlar netleştirilmeden hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
3-Davacı …’in davaya konu trafik kazası sonucu yaralanması sebebiyle maluliyetinin tespiti hususunda hükme esas alınan rapor ve ek rapor İstanbul ATK 3. Adli Tıp İhtisas Dairesince düzenlenmiş olup, bu raporda davacının yaralanması nedeniyle %66 oranında sürekli malul olduğu ve geçici iş göremezlik süresinin 18 aya kadar uzayabileceği belirtilmiş, aktüer bilirkişisi tarafından bu maluliyet raporu gözetilerek tazminat hesabı yapılmıştır. Davacı tarafça …’ın maluliyetinin ve geçici iş göremezlik süresinin daha fazla olduğu, maluliyetinin zaman geçtikçe arttığı, ilerlediği, yatalak hale geldiği hususunda rapora itiraz edilmiştir. Davacı tarafça istinaf dilekçesi ekinde sunulan, HÜTF Dahili Tıp Bilimleri Adli Tıp ABD Başkanlığı tarafından düzenlenen 04.10.2019 tarihli raporda davacı …’da davaya konu trafik kazasına bağlı meydana gelen C4 vertebra kırığı ve buna bağlı parapleji, idrar-gaita inkontinansı dikkate alınarak, omurga travmaları nedeniyle oluşan omurilik yaralanmaları veya kesilmelerine bağlı parapleji için olay tarihindeki yaşına ve E cetveline göre çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %100 olduğu, kaza nedeniyle kişinin sürekli bir başkasının bakımına muhtaç olduğu belirtilmiştir.
Bu durumda mahkemece davacının maluliyetinde gelişen durum olup olmadığının, kazadan dolayı gerçek maluliyet oranının ve geçici iş göremezlik süresinin tespiti için İstanbul ATK Genişletilmiş Üst Kurulundan, tüm tıbbi tedavi evrakları, önceki maluliyet raporları ve HÜTF Hastanesi tarafından düzenlenen rapor ve dosya kapsamı da irdelenip değerlendirilerek denetime ve hükme elverişli, açıklamalı, gerekçeli, raporlarda ki maluliyet oranları arasındaki farkın nereden kaynaklandığı hususunda bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
4-Davacı …’ın trafik kazası sonucu çalışma gücü kaybından dolayı geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının hesabında gelirinin belirlenmesi, tazminatın doğru tespitinde önemli yer tutmaktadır. Dosya kapsamına göre, davacının diğer davacı … adına trafikte kayıtlı araçla servis işletmeciliği yaptığı anlaşılmaktadır. Davacı … bu aracın sürücülüğünü, bir başka ifade ile şoförlüğünü yapmaktadır. Servis aracının plakası davacı … adına kayıtlıdır. Servis işletmecisi olarak vergi kaydı da bulunmaktadır. Trafik kazasında yaralanması ve maluliyeti sebebiyle artık araçta şoför olarak çalışamadığından gelir kaybı oluşmuştur. Yani bedenen, fiziken bu işi yapamadığından zararı bulunmaktadır. Bunun dışında geliri olduğuna dair de dosya kapsamında belge yada bilgi bulunmamaktadır. Bu halde kendi bedeni çalışması yerine, aracında şoför çalıştırarak kazanç sağlamaya devam etmesi mümkündür. Yerine çalışacak şoförün, davacının yaşı, mesleki tecrübesi dikkate alınarak belirlenmesi önem arz etmektedir.
Bu durumda davacının geliri hesaplanırken, bedenen çalışmasının karşılığı olan ücretin, bir başka anlatımla yerine ikame edilecek şoföre ödenecek ücretin, şoförün davacıya maliyetinin davacının geliri olarak kabulü ile tazminat hesabı yapılması gerekirken, … Servis Araçları İşletmecileri Odası tarafından 08.05.2015 tarihli yazı ile 2014 yılında servis işletmeciliği yapan kişi için bildirilen (net yada brüt kazanç olduğu konusunda da açıklık bulunmayan) aylık 4.000,00-TL geliri olduğunun kabulü ile asgari ücretin 3.26 katı üzerinden yapılan tazminata göre karar verilmesi de isabetli görülmemiştir.
5-Somut olayda hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda, iş göremezlik tazminatı hesabında PMF 1931 Yaşam Tablosu ve prograsif rant yöntemi uygulanarak düzenlenen rapor doğrultusunda, davalı sigorta şirketi tarafından yargılama sırasında ödenen poliçe limiti de mahsup edilerek davacı … lehine bakiye iş göremezlik tazminatına hükmedilmiştir.
Somut olaya bakıldığında, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken,….. ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı)
Bu itibarla, öncelikle yukarıda 3 nolu bentte açıklandığı üzere davacı … için maluliyeti ve 4 nolu bentte açıklandığı üzere gelirinin tespitinden sonra, davacı …’in yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi, progresif rant tekniği uygulanmak suretiyle davacının talep edebileceği iş göremezlik tazminatının hesaplanması, (taraflar lehine kazanılmış usulü haklar da gözetilerek) için rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediği gibi, kabule göre de geçici iş göremezlik süresinin 18 aydan fazla hesaplandığı (02.02.2016 tarihi yerine 28.02.2016 tarihine kadar), davacının aktif yaşam süresinin 28.02.2020 tarihine kadar hesaplanması gerekirken, 31.12.2020 tarihine kadar aktif yaşam süresi tazminatının hesaplandığı, bu hali ile de aktüer bilirkişi raporunun hükme elverişli olmadığı anlaşılmakla, mahkemece açıklanan nedenlerle inceleme, araştırma yapılıp, konusunda uzman bir başka aktüer bilirkişiden hükme esas alınan tazminat raporunun düzenlendiği 08.02.2019 tarihinde bilinen dönem sonlandırılarak, ayrıntılı, gerekçeli ve denetime elverişli bir tazminat raporu alınması ve sonucuna göre (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
6-Davacı … … için, aracın tamirde kaldığı süre boyunca kazancından mahrum kaldığından bahisle toplam 16.000,00-TL kazanç kaybı talep edilmiştir. Araçta meydana gelen hasar konusunda hükme esas alınan bilirkişi raporunda, aracın onarımının ekonomik olmadığı, tamir giderinin aracın piyasa değerinden fazla olduğu, pertinin uygun olduğu belirtilmiş, davacı tarafın kasko şirketince yargılama sırasında aracın piyasa değerinin davacı tarafa ödenmesi nedeniyle mahkemece araç zararına ilişkin dava konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacı …’ın aracının pert olduğu ve 4 ay sonra yeni araç satın alabildiği gerekçesi ile davacı tarafın beyanına göre 4 ay için toplam 16.000,00-TL kazanç kaybının sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir. Aracın pert olması halinde aynı özelliklere sahip yeni bir aracın satın alınabilmesi için gerekli makul sürenin ve bu sürede davacı …’ın mahrum kaldığı kazanç kaybının (kaza tarihinde ve yeni araç alınması için gerekli makul süre içinde, davacı …’ın aracı kullanamaması nedeniyle nereden, ne şekilde ne kadar net kazancı olduğu, hususu araştırılıp, incelenerek, gerektiğinde davacı taraftan bu konuda açıklama yapması istenerek gerçek zararının belirlenmesi) konusunda uzman bilirkişi tarafından tespiti hususunda denetime elverişli ve gerekçeli, açıklamalı rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu gibi bu konuda herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadan karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, yukarıda 1, 2, 3, 4, 5 ve 6 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle inceleme, araştırma yapılıp, sonucuna göre (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmediğinden davacılar vekili ile davalılar … ve … …… Limited Şirketi vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekili ile davalılar … ve … …… Limited Şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekili ile davalılar … ve … …… Limited Şirketi vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile … Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.04.2019 tarihli 2014/708 Esas – 2019/380 Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kararın kaldırılma sebebine göre davacılar vekili ile davalılar … ve … …… Limited Şirketi vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,
2-Davacılar tarafından yatırılan 4.969,10-TL ve istinaf talebinde bulunan davalılar tarafından yatırılan 4.969,09-TL istinaf karar harcının talepleri halinde ayrı ayrı ilgili taraflara iadesine,
3-İstinafa gelen davacılar ve davalılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda ayrı ayrı gözetilmesine,
4-Davacılar ve istinaf talebinde bulunan davalılar tarafından ayrı ayrı yatırılan 200,00’er TL gider avanslarının ilgililerine iadesine,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 28.01.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
…..
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.