Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2108 E. 2022/540 K. 04.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/05/2019
NUMARASI : …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 04/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 07/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, 22/09/2011 tarihinde müteveffa sürücü …’ın … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu aracın sağ tarafa devrilmesi sureti ile ölümlü-yaralanmalı trafik kazası meydana geldiğini, içerisinde yolcu konumunda bulunan davacıya atfedilecek herhangi bir kusur olmadığını, … plakalı aracın kaza tarihi itibariyle davalı … şirketine ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, kaza sonrası davacının önce … Hastanesinde, daha sonra … … ve Araştırma Hastanesinde tedavi altına alındığı, kazaya ilişkin olarak ….. Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2011/793 soruşturma numarası ile soruşturma başlatıldığını belirterek talep artırım hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 3.000,00 TL maddi tazminatın kaza tarihi itibariyle değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 17/05/2017 tarihli dilekçesi ile; taleplerinin 1.500,00 TL’sinin geçici iş göremezlik tazminatı, kalan 1.500,00 TL sinin ise kalıcı iş göremezlik tazminatına ilişkin olduğunu açıklamış, 14/02/2018 tarihli talep artırım dilekçesi ile geçici iş göremezlik tazminatı talebini 6.187,97 TL’ ye, kalıcı iş göremezlik tazminat talebini 185.050,32 TL’ye çıkarmış, 04/12/2018 tarihli dilekçesi ile de toplam taleplerinin 171.373,90 TL olduğunu bildirmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının … şirketine müracaat ettiğini ve gerekli evrakları tamamlanması sebebiyle 22/03/2013 tarihinde ödeme yapılarak davacının mağduriyetinin giderildiği, davalının herhangi bir sorumluluğu kalmadığını bu sebeple davanın reddinin gerektiği, ayrıca ödemenin eksik yapıldığı iddiası olsa bile davacının 2 yıllık hak düşürücü süre zarfında davayı açmamış olması sebebiyle zamanaşımı yönünden davanın reddinin gerektiğini, esas yönünden ise … plakalı aracın kaza tarihini kapsar şekilde davalı … şirketine sigortalı olduğunu, teminat limitinin 200.000,00 TL ile sınırlı olduğunu, … şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusuru oranında olduğunu, davacının emniyet kemeri takmaması sebebiyle müterafik kusurlu olduğunu, davacının hatır taşıması için araçta bulunduğunu bu sebeple hatır taşıması indirimi yapılması gerektiğini, bildirerek, öncelikle davanın ödeme yapılması ve zamanaşımı nedeniyle usulden reddine, davayı kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte dava tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, kaza tek taraflı olduğundan ve davacı araçta yolcu olarak bulunduğundan davacıya yüklenebilecek kusur bulunmadığı tüm kusurun sigortalı işletenin sorumluluğunda olduğu….. Ana Bilim Dalı Başkanlığınca hazırlanan rapora göre, davacının vücut çalışma gücünden %37 nispetinde kaybettiği, 9 ay süreyle iş göremez halde kaldığı, devamlı surette başka birinin bakımına muhtaç olmadığı, davacının yasal asgari ücret elde edeceğinin kabul edilmesi gerektiği, kaza 22/09/2011 tarihinde meydana geldiğinden ve poliçe 16/09/2011 tarihinde tanzim edildiğinden yeni genel şartlar kapsamında yapılan değişikliklerin dikkate alınmayacağı, davalı … şirketinin davadan önce yapılan kısmi ödemeyi gerekçe göstererek iki yıllık hak düşürücü sürenin tamamlandığı yönündeki savunmasına, ödeme sonrası herhangi bir ibraname düzenlenmemiş olması nedeniyle itibar edilmediği, davalı … şirketinin hatır taşıması nedeniyle indirim yapılması gerektiği yönündeki savunmasına; araçta bulunan … ve davacının kaza sonrası kollukça alınan beyanlarından anlaşıldığı üzere davacı ile işleten arasında dünürlük ilişkisinin bulunması nedeniyle itibar edilmediği, davalı … şirketi, davacının … Tahkim Komisyonu’na müracaat ettiğini ve tahkim komisyonu henüz karar vermediğini, bu nedenle davanın konusunun kalmadığını iddia etmekte ise de 10/10/2018 tarihli sulh protokolü ve ibraname incelendiğinde, davacının sadece bakıcı tazminatı talebi ile … Tahkim Komisyonu’na müracaat ettiği ve yapılan sulh ve ibralaşmanın bu nedenle bakıcı tazminatı hakkında olduğu, eldeki davayı etkilemediği, davalı … şirketinin emniyet kemeri takılı olmamasına dayalı müterafik kusur savunmasının yerinde görüldüğü, zira …’un hazırlık beyanında emniyet kemerinin takılı olmadığını ikrar ettiği ve bu kapsamda tazminat tutarından %20 müterafik kusur indirimine gidildiği, davalı tarafça davadan önce 22/02/2013 tarihinde 18.839,00 TL tazminat ödemesi yapıldığından bu tutarın 01/11/2018 tarihli ek raporun düzenlendiği tarihe kadar yasal faiz oranı üzerinden güncellendiği ve güncel değerinin 28.626,12 TL olduğunun bilirkişi tarafından hesaplandığı, önceki ödemenin güncel değerinin, toplam tazminat miktarından mahsup edilerek davacının kalan tazminat tutarının belirlendiği, bilirkişi ek raporunda poliçe limiti 200.000,00 TL’den ödenen tutarın güncel değeri olan 28.626,12 TL mahsup edilerek davalının ödemekle yükümlü olduğu tutarın poliçe limiti gözetilerek 171.373,88 TL olduğu sonucuna varılmış ise de bu işlem, toplam tazminat tutarından öncelikle emniyet kemeri takılmamasına dayalı müterafik kusur indirimi yapılıp, bulunan rakamdan, davadan önceki ödenen tutarın güncel değerinin düşümünün yapılması gerektiği dikkate alınarak yerinde görülmediği, limit gözetilmeksizin davacının maluliyet durumu, yaşı ve asgari ücret üzerinden elde ettiği gelir dikkate alınarak yapılan hesaplamaya göre 6.187,97 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 33.445,01 TL işlemiş dönem iş göremezlik tazminatı ve 178.134,30 TL işleyecek dönem tazminatı olmak üzere toplam hak edilen tazminat tutarının 217.767,30 TL olup, bu tutardan %20 oranında müterafik kusur indirimi yapıldığında ödenecek tazminatın 174.213,84 TL olduğu, davalı … şirketince ödenen tutarın güncel değeri 28.626,12 TL de mahsup edildiğinde ödenmesi gereken tazminat tutarı 145.587,72 TL olması gerektiğinden bilirkişi raporundaki yöntemden ayrılmak suretiyle mahkemece hesaplanan tazminat tutarına karar verildiği, davadan önce davalıya müracaat 09/11/2016 tarihinde yapıldığından 8 iş günü eklendiğinde bulunan tarih dava tarihinden sonraki bir tarih olduğundan dava tarihinin temerrüt tarihi olarak kabul edildiği, sigortalı araç ticari olmadığından faiz türünün yasal faiz olarak belirlendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 145.587,72 TL’nin 16/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … … A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde, davanın iki yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, 17.06.2009 tarihinde müvekkil şirket nezdinde sigortalı … plaka sayılı araç ile tek taraflı şekilde meydana gelen trafik kazası neticesinde müvekkil şirket tarafından, davacıya 22.02.2013 tarihinde 18.839,17 TL ödeme yapıldığını, anılan ödeme ile davacının zararı karşılanmış olup davacının başkaca bakiye zararı bulunmadığını, anılan ödeme 2013 senesinde yapılmış olmakla birlikte davacı tarafından ödemeden 3 sene 8 ay sonra 16.11.2016 tarihinde huzurdaki davanın ikame edildiğini, Karayolları Trafik Kanununun 111. Maddesinde; “Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” hükmünün yer aldığını, 2013 senesinde yapılan ödeme ile davacının zararı tamamen karşılanmış olmakla birlikte şayet davacı tarafından söz konusu tazminat miktarının yetersiz olduğu düşünülüyorsa; Karayolları Trafik Kanunu uyarınca iki yıl içerisinde davanın ikame edilmiş olması gerektiğini, KTK 111. maddesi incelendiği takdirde kanunun lafzında taraflar arasında mutlak suretle ibraname düzenlenmesi gerektiğine dair bir ibare bulunmadığını, mahkemece ibraname düzenlenmediğinden bahisle açık kanun hükmünün uygulanmasının kabul edilebilir bir yanı bulunmadığını, davacı tarafın 10.10.2018 tarihinde düzenlemiş olduğu sulh protokolü ve ibraname ile poliçeden kaynaklı sorumlu olduğu tüm taleplerinden feragat ettiğini, mahkeme tarafından davacı tarafın 10.10.2018 tarihli protokol doğrultusunda müvekkil şirketten “her ne nam altında olursa olsun başkaca hiçbir alacağının bulunmadığına” dair beyanı adeta göz ardı edilerek haksız ve hukuki dayanaktan yoksun şekilde hüküm verildiğini, gerekçesinin yetersiz ve dayanaksız olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Tarafların, dava öncesinde KTK 111. maddesi anlamında ödenecek tazminat konusunda bir anlaşmaya varıp varmadıkları, davanın hak düşürücü süreye tabi olup olmadığına ilişkin olarak yapılan istinaf incelemesinde;
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 111. maddesinde;
“Madde 111 – Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir.
Tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” hükmü yer almaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.04.2021 tarih ve 2017/(17)4-3189 Esas, 2021/525 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, KTK’nın 111. maddesinde ibra ile ilgili bir özel düzenlemeye yer verilerek, tazminat miktarlarına ilişkin olup da yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmaların veya uzlaşmaların yapıldıkları tarihten itibaren iki yıl içinde iptal edilebileceği belirtilmiştir. Kanun’un bu hükmünden yararlanmak için ayrı bir iptal davası açılmasına ya da ibra belgesinin iptalinin açıkça ve ayrıca istenmesine gerek olmayıp, dava sırasında bu husus ileri sürülebileceği gibi, yapıldığı tarihten itibaren iki yıl içinde hükümlerinin kabul edilmediğine ilişkin bir irade açıklamasının bulunması da yeterlidir. Zira anlaşmanın yapıldığı günden başlayarak belirtilen süre içinde bir davanın açılmış olması da, davacının bu anlaşma ile bağlı kalmak istemediğini göstermektedir.
Somut olayda yapılan ödeme nedeniyle sulh ve ibraname düzenlenmediğinden, tarafların ödenecek tazminat miktarı konusunda bir anlaşmaya varmış olduklarından bahsedilmez. Dolayısıyla somut olay bakımından sözü geçen yasa hükmünde öngörülen hak düşürücü sürenin uygulama yeri bulunmamaktadır. Nitekim, yerleşik Yargıtay uygulamalarında da davadan önce yapılan ödemelerin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir.
Davacı tarafın 10.10.2018 tarihinde düzenlemiş olduğu sulh protokolü ve ibraname ile poliçeden kaynaklı sorumlu olduğu tüm taleplerinden feragat ettiğine yönelik davalının istinaf sebeplerine gelince;
10/10/2018 tarihli sulh protokolü ve ibraname incelendiğinde, davacının … Tahkim Komisyonu’nun 2018/39433 Esas sayılı dosyası ile bakıcı tazminatı talebiyle başvuruda bulunduğu, ödemenin yapılması ile birlikte başvuran vekilinin, “yukarıda numarası bildirilen dosyadaki başvuru ve başvuru konusu taleple ilgili olarak … … A.Ş.’nin poliçeden kaynaklı sorumlu olduğu tüm asıl alacak, tüm ferileri, yargılama giderleri ve vekalet ücreti kendilerine ödendiğinden; anlaşma konusu başvuru ve başvuru konusu talep nedeniyle … … A.Ş. ve sigortalısını, maddi tazminat yönünden gayrikabili rücu ibra ettiklerini ve her ne nam altında olursa olsun başka hiçbir alacakları kalmadığını kabul, beyan ve taahhüt ettikleri” şeklinde sulh protokolü ve ibraname imzaladığı, bu nedenle mahkemenin davacının sadece bakıcı tazminatı talebi ile … Tahkim Komisyonu’na müracaat ettiği ve yapılan sulh ve ibralaşmanın bu nedenle bakıcı tazminatı hakkında olduğuna ilişkin gerekçesinin yerinde olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, bilirkişi raporunda, PMF 1931 tablosu marifetiyle zararın hesaplandığının anlaşılması, kaza tarihi ve poliçenin düzenlenme tarihi itibari ile yürürlükte bulunan yasal mevzuat, yöntem ve yerleşik, benimsenen Yargıtay kararlarındaki kriterler esas alınarak tazminat hesabı yapılması, kaza tarihinin ZMM Sigortası Genel Şartların yürürlük tarihi olan 01/06/2015 tarihinden önce olması, her ne kadar gerçek zarar hesabı, önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta ise de, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiş olması ve PMF cetvelinin tatbik edilmesi doğru görülmemiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/6/2021 tarih ve 2021/2457 Esas, 2021/3304 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan rapordaki hesap biçiminin davalı lehine olması nedeniyle istinaf edenin sıfatı gözetildiğinde hesaplamanın yöntemine uygun bulunması, yasal faize hükmedilmiş olması, mahkemenin gerekçesine göre karar usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davalı … … A.Ş. vekilinin yerinde görülmeyen istinaf taleplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince (HMK.nın 355 maddesine göre istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu) esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı … … A.Ş.’den alınması gereken 9.945,10 TL istinaf karar harcından, peşin alınan 2.487,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 7.548,10 TL harcın davalı davalı … … A.Ş.’den tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf talebinde bulunan davalı … … A.Ş. tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinafa gelen davalı … … A.Ş. tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın davalıya iadesine,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ikmali ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dair, duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usullen tebliğinden itibaren 2 HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU açık olmak üzere 04/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

……

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.