Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2067 E. 2022/356 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KAYSERİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2019
NUMARASI : ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalılar …, … ve … … … A.Ş. vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03.10.2015 tarihinde, davalılardan …’nın sevk ve idaresindeki, …’in maliki olduğu … … … … A.Ş.’ne kiralanmak suretiyle işletilen … plakalı aracın davacının içinde yolcu olarak bulunduğu dışı …’ın sevk ve idaresindeki … plakalı araca tali yoldan gelerek ve … levhasına uymayarak çarptığını, meydana gelen trafik kazasında davacı ve sürücü …’ın yaralandığını, ceza yargılaması sırasında alınan rapora göre …’nın ağır kusurlu olduğunu, kazada kusuru bulunmayan davacının kaza neticesinde muhtelif ameliyatlar geçirdiğini ve yoğun bakımda kaldığını, hayatının tehlikeye girdiğini, BTM ile giderilemeyecek duyu veya organ kaybı olduğunu, dalağının tamamen alındığını, dalağının olmaması nedeniyle hayat kalitesinin ciddi şekilde etkilendiğini, sürekli ilaç kullanmak durumunda olduğunu, bu kazadan sonra kendi işini yapamaz hale geldiğini ve bakıma muhtaç durumda kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 100,00-TL maddi, 50.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiş; 07.03.2019 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 35.805,07-TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … vekili, davalının … taşıma işi yaptığını, taşıma işi sırasında adına kayıtlı ve davalı …’in sevk ve idaresindeki araçla davacının içinde yolcu olarak bulunduğu aracın çarpıştığını, ceza dosyasında taraf olmadıklarından kusur oranını kabul etmediklerini, kazaya davacının içinde bulunduğu aracın neden olduğunu bu nedenle yeniden kusur raporu alınması gerektiğini, davacının yaralanmasının iddia edildiği gibi vahim olmadığını, maluliyeti konusunda rapor alınmasını, hukuken talep edebileceği bir maddi zararı bulunmadığını, davacının 1942 doğumlu bir bayan olduğunu, kaza anında işi ve geliri olan birisi olmadığından uğradığı bir gelir kaybının söz konusu olmadığını, davacının kaza sebebi ile yaptığı bir sağlık harcaması var ise bunu dayanakları ile birlikte ortaya koyması ve zararını ispatlaması gerektiğini, davacının yaşı gereği muhtemel sağlık problemleri bulunduğunu, istenen manevi tazminatın fahiş olup tazminatın bir zenginleşme aracı olarak kullanılamayacağını, davalılardan … Sigorta A.Ş.’nin davalının sigortacısı olduğunu, bu kaza nedeniyle istenilebilecek tazminatlardan davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, davalının kaza tarihinde … … … işinde şoför olarak … dağıtım işleri yaptığını, kazanın davacının kusuru neticesinde meydana geldiğini, davacının istediği manevi tazminat miktarının fahiş olup zenginleşme amacı güdüldüğünü belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … … … … A.Ş.vekili, kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı şirket adına kayıtlı olmayıp diğer davalı … adına kayıtlı olduğunu, kaza yapan …’nın …’in çalışanı olup davalı şirketle ilgisinin bulunmadığını, davalı …’un bağımsız işveren olup kendi adına G3 belgesi, ticari ve vergi kaydı bulunduğunu, … … taşımacılığı konusunda acentalık yaptığını, davalı şirketin işleten, kiracı sıfatları bulunmadığından husumet yöneltilemeyeceğini, kusur ve maluliyet konusunda rapor alınması gerektiğini, manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, maddi tazminat talebinin açıklanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta A.Ş. cevap dilekçesi sunmamış, duruşmada davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davaya konu trafik kazasında davalı …’nın %100 oranında kusurlu olduğu kanaatine varıldığı, kazanın oluşumunda davacı … ve dava dışı …’ın herhangi bir kural ihlalinin bulunmaması nedeniyle kusurlarının olmadığı, davacı …’ın dava konusu kaza nedeniyle geçici ve kalıcı iş göremezliğinin bulunup bulunmadığı hususunda … Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığı’ndan rapor alındığı, 16/10/2017 tarihli raporda %25 oranında meslekte kazanma gücünden kaybının bulunduğu ve 2 ay süreyle mutat iş ve gücünden kaldığı süreye ilişkin tespite tarafların itiraz etmiş olmaları nedeniyle, 22/05/2018 tarihli ek rapor alındığı, mahkemece bu rapor ve ek rapora itibar edildiği, raporda belirtildiği üzere davacının dava konusu trafik kazası sebebiyle %25 oranında kalıcı iş göremezliğinin, 2 ay süreyle de geçici iş göremezliğinin bulunduğu kanaatine varıldığı mahkemece aldırılan kusur ve maluliyet konusundaki raporlar ile bu raporlara yönelik olarak yapılan kabuller dikkate alınarak, aktüerya bilirkişisinden davacının aktüer zarar hesabının yapılması amacıyla 20/11/2018 tarihli rapor alındığı, yıl değişikliği sebebiyle daha sonra 20/02/2018 tarihli ek rapor alındığı rapor ve ek raporda yapılan tespitlere itibar edildiği, bu rapor ve ek raporun yeterli, objektif, denetime açık olduğu kanaatine varıldığı, dava konusu trafik kazasının 16/04/2016 tarihli 6704 sayılı kanun değişikliğinden önce meydana gelmiş olması sigorta poliçesinin de bu tarihten önce düzenlenmiş olması nedeniyle önceki genel şartlara ilişkin hükümleri uygulanarak maluliyet raporu aldırıldığı ve PMF tablosuna göre hazırlanan aktüer raporuna itibar edildiği, davacıya bir SGK ödemesi olmadığı dosya kapsamındaki 22/11/2016 tarihli cevabi yazı ile sabit olduğundan davalı … … … A.Ş. vekilini bu husustaki beyanlarına itibar edilmediği, davalı … vekilinin aktif çalışma yaşını davacının tamamladığına ilişkin itirazlarına ilişkin davacı yaşının aktif çalışma yaşında olmamasının tazminat istemine engel olmayacağı, aktüer raporunda sonraki döneme ilişkin AGİ’siz hesaplama yapılmış olması nedeniyle itibar edilmediği, davacının dava konusu kaza nedeniyle 1.820,86-TL geçici iş göremezlik zararının, 35.805,07-TL kalıcı iş göremezlik zararının bulunduğu kanaatine varıldığı, davacı vekilinin tedavi giderleri ve bakıcı gideri konusunda taleplerini ıslah dilekçesine konu etmemesi ve davalılardan bu yönde bir talepte bulunmaması nedeniyle bu hususta bir karar verilmediği, davacı vekili dava dilekçesinde faiz talep etmemiş ise de, kısmi dava olarak açılan iş bu davadaki 05/03/2019 tarihli ıslah dilekçesinde kaza tarihinde itibaren maddi ve manevi tazminat taleplerinin tamamı yönünden faiz talep etmiş olması nedeniyle Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 27/10/2016 tarihli 2016/8814 Esas 2016/9438 Karar sayılı ilamında dikkat alınarak ıslah dilekçesinde feri nitelikteki faiz talebini ileri sürebileceği kanaatine varıldığı, davacı vekili her ne kadar davalı … Sigorta A.Ş. yönünden trafik kaza tarihinde itibaren faiz işletilmesini talep etmiş ise de, dava kapsamında gönderilen … Sigorta A.Ş.’nin 16/05/2016 tarihli cevabi yazısı ile davacının dava öncesi başvurusunun olmadığının bildirilmiş olması ve davacı vekilinin dava öncesi davalı sigorta şirketine başvuru yapıldığına dair herhangi bir evrak sunmamış olması nedeniyle davalı … Sigorta A.Ş. yönünden dava öncesi herhangi bir temerrüt gerçekleşmediği anlaşılmakla bu davalı yönünden faiz başlangıç tarihinin dava tarihi olarak belirlenmesi gerektiği, manevi tazminat talebi yönünden ise; zaman itibarı ile somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6098 sayılı TBK.’ nun 56 (mülga 818 sayılı BK.’ nun 47) maddesinde “Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünü zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedelsel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarında da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir.” hükmüne yer verildiği, ayrıca 22.06.1966 tarih ve 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında manevi tazminatın, bir ceza ya da gerçek anlamda bir tazminat olmayıp, zarara uğrayan kişinin manevi ıstırabını bir nebze dindiren, ruhsal tahribatını onaran bir araç olabileceğinin belirtildiği, bu durumda TBK’ nun 56. maddesi hükmü ve İçtihadı Birleştirme Kararı da nazara alınarak, olayın meydana geliş şekli, davalı …’nın %100 oranında kusurlu oluşu, davacının kusurunun bulunmayışı da dikkate alınarak, davacının kaza nedeni ile duydukları elem ve üzüntüler, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, olay tarihine göre paranın alım gücü ve hakkaniyet ilkeleri bir arada değerlendirilmek suretiyle davacının uğradığı manevi zarar nedeni ile, manevi tazminat talebinde haklı olduğu kanaatine varılmış olmakla davacının davalılar …, … ve … … … A.Ş. hakkındaki manevi tazminatı davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, 30.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 03/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, … ve … … … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının davalılar …, … ve … … … A.Ş. hakkındaki fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği, davacı vekili dava dilekçesinde davalı … Sigorta A.Ş. yönünden de manevi tazminat talep etmiş ise de, KTK’nın 92/1-f maddesi ve zorunlu mali mesuliyet sigortalarına dair genel şartlar uyarınca manevi tazminat taleplerinin zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında olmadığını dava dosyasına sunulan … numaralı … plakalı araca ait10/05/2015 – 10/05/2016 dönemine ait ZMMS poliçesinde de davalı … Sigorta A.Ş.’nin manevi tazminattan sorumlu olacağına dair bir kloz düzenlenmediğinden davalı … Sigorta A.Ş.’nin manevi tazminat yönünden herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından davacının davalı … Sigorta A.Ş.’ye karşı açtığı manevi tazminat davasının reddine karar vermek gerektiğinden davacının davalılar hakkındaki maddi tazminat davasının kabulü ile, 1.820,86-TL geçici iş göremezlik zararı ve 33.984,21-TL kalıcı iş göremezlik zararından oluşan toplam 35.805,07-TL maddi tazminatın davalı … Sigorta A.Ş.’nin iş bu dava tarihi olan 15/04/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta poliçesi teminat limiti ile sınırlı sorumlu olması koşulu ile, davalılar …, … ve … … … A.Ş.’nin ise kaza tarihi olan 03/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, …, … … … A.Ş. ve … Sigorta A.Ş.,’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,davacının davalılar …, … ve … … … A.Ş. hakkındaki manevi tazminatı davasının kısmen kabulü kısmen reddi ile, 30.000,00-TL manevi tazminatın olay tarihi olan 03/10/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, … ve … … … A.Ş.’den müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacının davalılar …, … ve … … … A.Ş. hakkındaki fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin reddine, davacının davalı … Sigorta A.Ş. hakkındaki manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş;hükme karşı davalılar …, … ve … … … A.Ş. vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kararın usul ve yasaya aykırı ve haksız olduğunu, öncelikle tazminat, genel ilkeleri itibarı ile uğranılan gerçek zararın karşılığı olmakla hiçbir zaman zenginleşmeye sebebiyet verecek düzeyde olmaması gerektiğini, bu nedenle tazminat alacaklısı ile tazminat borçlusunun sosyo-ekonomik durumları ile mütenasip bir miktara hükmedilmesi gerektiğini, bu manada somut olaya bakıldığında nihai tazminat borçlusu ve tazminata sebebiyet veren olayın faili konumundaki …’un çalışanı …’in asgari ücretle çalışan bir kişi olduğunu, davacının da kaza tarihinde 73 yaşında köyde yaşayan bir bayan olduğunu, olaydaki maluliyeti düşük olup zaten fiilen çalışma gücünü yitirmiş bir insan olduğunu, bu olay ve olgular nazara alındığında Mahkemece hükmedilen tazminatlar ve özellikle de manevi tazminatın yüksek olduğunu, zira bu kadar yaşı olan ve bu maluliyette olan birisi için hükmedilen manevi tazminatın olay tarihinin eski olması sebebi ile yasal faizleri de hesaplandığında hiç de azımsanmayacak miktarlara ulaştığını, bu durumda belki şu an itibarı ile genel manada abartılı olmadığı intibaı verse bile olay tarihi nazara alındığında; manevi tazminat alacaklısının hiçbir geliri olmayan ve 73 yaşında ev hanımı olması, tazminat borçlusunun da asgari ücretle çalışan bir işçi olması karşısında faizleri ile ulaşılan rakamı tazminat borçlusunun hayatının sonuna kadar ödese yine bitiremeyeceğini, zaten hayatı boyunca kazanacağı ve biriktireceği tüm paranın bu miktar olacağını, tazminatın tahsili tarihinde tazminat alacaklısının bakiye ömrü nazara alındığında bu tazminatı harcayamayacağını, bu güne kadar hükmedilen genel tazminatlarda kazazedenin genç yaşta ölümü yada malul kalması sonucu ancak bu rakamlara hükmedildiğini, zira ülkenin genel ekonomik şartları ve asgari ücretin düzeyi nazara alındığında bu manevi tazminatın yüksek olduğunu dolayısı ile tazminat ilkelerine aykırı bu manevi tazminat miktarının kaldırılması yada en azından makul ve hakkaniyete uygun bir rakama indirilmesi gerektiğini, ayrıca manevi tazminata esas olan maluliyet oranı da yüksek olup maluliyete yönelik itirazlarının nazara alınmadığını, keza davacının bakiye ömür ve pasif dönemi için yapılan itirazlar da nazara alınmadan belirlenen durum neticesinde hükmedilen manevi tazminatın yüksek olduğunu belirterek kararın manevi tazminata ilişkin kısmına yönelik istinaf talebinin kabulü ile manevi tazminat talebinin reddine:en azından tazminat ilkelerine uygun şekilde mahkemece hükmedilen miktarın yüksek olması sebebi ile indirilmesine ve makul bir miktara hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı …’in kaza tarihinde … … kargonun işinde çalıştığını, ilgili firmada şöfor olarak ve … dağıtım işleri yaptığını, söz konusu kaza … üzerinde gerçekleşmiş olup, yapılan yargılamada kusur tespitinde hataya düşüldüğünü, davacının tedbirsiz ve dikkatsiz olduğu hususunun göz önünde bulundurulmadığını, zira kaza mahallinde levhaların olmayışı gibi nedenlerin kusur raporunda göz önünde bulundurulmadığını, dosya içerisinde alınan bilirkişi raporunda; davacının kaza nedeniyle yaşı itibarı ile bir işte çalışmasının mümkün olmadığını, herhangi bir kazanç elde etmediğini, kazanç elde eder gibi hesaplama yapılmasının kabul edilemeyeceğini, hesaplama yapılırken yaşam tablosunda pasif dönemine ilişkin hesaplama yapıldığını, geçici ve sürekli iş göremezlik hesaplamalarının hakkaniyet dengesine aykırı olduğunu, hesaplamaların İçtihatlara aykırılık olduğunu, davacının kullanmış olduğu ilaçların kaza ile ilgisi olmayıp, yaşının gereği olan rahatsızlıklar olduğunu, yerel mahkemenin vermiş olduğu; manevi tazminat oranı fahiş olup, diğer tarafın zenginleşmesine imkan sağladığını, kaldı ki … işçi olup, belirtilen manevi tazminatı ödemesinin imkan dahilinde olmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … … … Aş.vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosyada mevcut kayıtlardan görüleceği üzere kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı şirket adına kayıtlı olmayıp, diğer davalı ve aracı işleten olan … adına kayıtlı olup, sürücüsü …’ın ise işveren ve işleten …’in işçisi olup davalı şirketle hiçbir ilgisi bulunmadığını, davalı şirket, aracın işleteni de olmadığını gibi aracı kiralamadıklarını, davalı şirket bu olayda araç sahibi ya da işleten olmadığından trafik kazası nedeni ile açılan davalarda husumet davalı olarak araç sahibi (işleteni) ile şoförü adına açılabildiği için şirketin işbu davada husumet ehliyeti bulunmadığını, kaza yapan araç maliki ve işleteni olan davalı …’in … … … A.Ş.’nin çalışanı da olmadığını, davalı …’in, bağımsız bir işveren olup; kendi adına Ulaştırma Bakanlığınca verilmekte olan ve … taşımacılığı yapabilme yetkisini olan G3 belgesi, ticari ve vergi kayıtları bulunduğunu, davalı … bağımsız bir işveren ve bağımsız bir işletmeci olması ve diğer davalı …’nın da malik ve işleten …’in bir çalışanı olması nedeni ile davalı şirketin burada malik ve işleten sıfatı bulunmaması ve sürücü kendi çalışanı olmadığı için adam çalıştıranın sorumluluğu da şirket açısından mümkün olmaması nedeni ile davalı şirketin burada ne malik, ne işleten ve ne de adam çalıştırma durumunda olmadığı için dava konusu kaza ve araçla ilgili olarak hiç bir sorumluluğu bulunmadığını, tüm bu bilgi ve belgelerden da açıkça görüleceği üzere davalı araç maliki ve işleteni olan … ile şoför …’nın davalı şirket çalışanı olamaması ve kaza yapan araçla şirket arasında herhangi bir sürekli bir taşıma sözleşme bulunmaması ve aracın tamamen … … … A.Ş emrinde olmaması ve sürücü …’ın ise diğer davalı …’in bir çalışanı olması ve şirketle hiçbir ilgisinin olmaması nedeni ile istinaf sebeplerinin kabulü ile usul ve yasaya aykırı olan yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini,
Olay günü meydana gelen trafik kazasında kazaya karışan … plaka sayılı aracın maliki ve işleteni davalı şirket olmayan ve araç maliki ile … … … A.Ş arasında uzun süreli bir kiralama ve rehin anlaşması olmaması ve araç üzerinden … Şirketinin herhangi bir fiili tasarrufu bulunmaması nedeni ile … Şirketinin gerek haksız fiil ve gerekse işleten sıfatı ile herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından davalı şirket yönünden davanın husumet yokluğu nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün yasaya aykırı olduğunu, davalı …’in bağımsız bir işveren olduğuna dair bu kişiye ait vergi kaydı, SGK işveren kaydı ve Ulaştırma Bakanlığı tarafından verilmiş olan ve …’in … … taşımacılığı konusunda acentelik yapma yetkisine sahip olduğuna dair verilmiş olan yetki belgesi örneğinin dosyaya ibraz edildiğini, Erzurum 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen ve aynı şekilde araç sahibi ve işleteni …, sürücüsü de …’nın çalışanı … olan Erzurum Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/61 esas 2017/629 karar sayılı dosyasında davalı … … … A.Ş için “2918 sayılı KTK nun 3.maddesinde araç işletenin tanımı yapılmıştır. Davalı … … … plakalı aracın maliki olmadığı gibi dosya kapsamında ileri sürülen delillerden uzun süreli kiracısı, ariyet ve rehin alanı ve araç üzerinde fiiili tasarrufta bulunan da değildir. Dolayısıyla davalı … Kargoya husumet yöneltilemeyeceği sonucuna ulaşılarak davacıların … … firmasına açtıkları davalarının husumet nedeni ile reddine karar vermek gerekmiştir” emsal kararı gereğince aynı şekilde işbu kazaya karışan aracında ne işleteni ne de maliki olan ve yine sürücüsü de … Kargonun çalışanı olmayan işbu kaza nedeni ile açılan davanın da davalı … … açısından husumetten reddine karar verilmesi gerekirken bunun aksine olan kararı kabul etmediklerini, taraflarınca dosyaya sunulan ve aynı şekilde olan bir kaza sonucu davalı şirket aleyhine açılan ve yerel mahkeme tarafından reddedilerek Yargıtay incelemesinde de geçerek kesinleşmiş ve emsal karar olmuş olan Malatya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/533 Esas 2008/116 Karar sayılı kararı ile bu kararı onaylayan Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2008/2540 esas sayılı Mahkeme karar gerekçesinde de belirtildiği üzere: “Araç maliki ile … … … A.Ş arasında uzun süreli bir kiralama ve rehin anlaşması olmaması ve araç üzerinden … Şirketinin herhangi bir fiili tasarrufu bulunmaması nedeni ile … Şirketinin gerek haksız fiil ve gerekse işleten sıfatı ile herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından bu davalı yönünden açılan maddi ve manevi tazminat davasının husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.” şeklinde karar verildiğini, esasa yönelik olarak da, meydana gelen trafik kazasında her iki tarafta kusurlu olması ve ödenmesine karar verilen maddi tazminat tutarı da pek fahiş olması nedeni ile eksik inceleme ve araştırma sonucu verilen kararın kusur ve maddi tazminat yönünden de kaldırılması gerektiğini, yerel Mahkemenin vermiş olduğu manevi tazminat kararını da kabul etmediklerini, olayda Borçlar Kanununda hüküm altına alının manevi tazminat koşullarının oluşmadığını, ortada bir ağır kusur ile haksız bir tecavüz hali bulunmadığını, dava konusu meydana gelen kazada kusur tamamen davacıların murisinde olduğundan ve davalı araç sürücüsünün olayda hiçbir kusuru bulunmadığından manevi tazminat talebinin tamamen haksız ve yersiz olduğunu ve yasal dayanağı olmadığı için bunun aksine olan kararın kaldırılması gerektiğini, hükmedilen manevi tazminat pek fahiş miktarlarda olduğu için kabul etmediklerini, zira manevi tazminat isteminin bir sebepsiz zenginleşme olarak kullanılamayacağını ve sonuçta davacıların sebepsiz olarak zenginleşmesine yol açabilecek bir miktar manevi tazminat olarak verilmeyeceğini, manevi tazminat talep edilmesi koşulu oluşmadığından ve istenen tazminat miktarı da pek fahiş olduğundan manevi tazminat yönündeki kararın da kaldırılması gerektiğini,
Yukarıda arz edilen nedenlerle dava konusu somut olayda olay tarihi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde davacı tarafın talep etmiş olduğu manevi tazminat talebinin yasal şartlarının oluşmaması ve talep edilen manevi tazminat tutarlarının da pek fahiş olması nedeni ile yukarıda yazılı 22.06.1966 gün ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay 4 Hukuk Dairesinin 12.03.2013 tarih ve 2012/4348-2013/4511 karar sayılı kararları da göz önünde bulundurularak yerel mahkemenin tüm davalılar aleyhine vermiş olduğu işbu manevi tazminat kararın usul ve yasaya açıkça aykırı olması nedeni ile kabul etmediklerini ve kararın bu nedenlerle de kaldırılması gerektiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalılar vekillerinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan geçici ve sürekli işgörmezlik tazminatı ile manevi tazminat istemine ilişkindir.
2918 sayılı KTK hükümlerine göre, trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak, trafik kaydına rağmen işletenliğin 3. kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Aynı yasanın 3. maddesinde, “İşleten: Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehin gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.” şeklinde tanımlanmıştır. Aynı kanunun 85. maddesinde ise, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün ünvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen bilet ile işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” hükmüne yer verilmiştir. Bu yasal düzenleme karşısında, kazaya karışan araçların meydana getirdikleri zararlardan araç sahiplerinin hukuken sorumlu olacağı ilkesi benimsenmiş ise de, araç malikleri tarafından herhangi bir sebeple yararlanılması için bir başka kimseye devir edilmesi halinde (kısa bir süre için kiralanmaması kaydıyla) artık üzerindeki fiili hakimiyeti kalmaması ve bu sebeple ekonomik yönden de bir yararlanma olanağının kalktığı durumlarda, o araca kaza sırasında fiili hakimiyeti altında bulunduran ve ondan iktisaden yararlanan kimsenin işleten sıfatıyla meydana gelen zarardan sorumlu tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak da, araç maliki sorumlu tutulmamalıdır. Gerek doktrinde, gerekse Yargıtay’ın uygulamalarında, kiracının işleten sıfatının belirlenmesinde, kira sözleşmesinin uzun süreli olması, araç üzerinde fiili hakimiyet ve ekonomik yararlanma unsurlarının birlikte bulunması gerekmektedir.
Somut olayda kazaya sebebiyet veren … plakalı araç davalı… adına kayıtlıdır. Davalılar tararfından dosyaya sunulan ve davalılar… ile … … … A.Ş. arasında imzalanan 03.12.2012 – 31.12.2017 tarihleri arasında geçerli olduğu anlaşılan 03.12.2012 tarihli Acentelik Sözleşmesinin (EŞYA) 2 . maddesinin “… … … A.Ş. taşımacı firması, … firmasını karayoluyla Türkiye içinde şehirlerarası eşya taşımacılığı konusunda acente olarak tayin etmiştir.”, 3. maddesinin “… … … A.Ş. taşımacı firmasına ait taşıtların yükleme boşalta gümrükleme ve pazarlama işlemleri ile diğer acentelik hizmetleri acente olarak tayin edilen … firması tarafından yapılacaktır”, 4. maddesinin ise “Bu sözleşme kapsamında yapılacak işlemlerden dolayı taraflar Bakanlığa ve 3.şahıslara karşı Karayolu Taşıma Yönetmeliğinde öngörülen sorumluluk ve yükümlülükler bakımından müştereken ve müteselsilen sorumlu ve yükümlüdürler”, 7 maddesinin ise “Taraflar acentalık ilişkisi içindeki süreçleri ve yükümlülükleri kendi aralarında yapacakları ek protokol ile belirleyeceklerdir” şeklinde olduğu ve kazaya karışan … plakalı araçta “… …” yazılı logo olduğu trafik tescil belgesinden anlaşıldığından 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesi gereğince davalı … … … A.Ş.’nin teşebbüs sahibi olarak hükmedilen maddi ve manevi tazminattan sorumlu tutulmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Dosyadaki mevcut delillere göre, dava konusu kazanın; davacının içinde bulunduğu aracın kavşaktan kontrollü şekilde geçişi sırasında, seyrine göre solundaki iki yönlü yoldan seyir hızıyla kontrolsüzce kavşağa giriş yapan ve geçiş hakkını kendisine bırakmayan davalı …’nın sevk ve idaresindeki kamyonla çarpmasıyla meydana geldiği, davacının içinde bulunduğu araç sürücüsü …’ın olayda hatalı tutum ve davranışı bulunmadığından kusursuz olduğu, sürücü … kullandığı kamyonet ile seyri sırasında geldiği kavşakta, seyir yönüne hitap eden kavşak girişindeki “…” işaret levhası gereği, durup trafiği kontrol etmesi ve geçiş hakkına haiz araçlar geçtikten sonra kavşağa kontrollü şekilde girmesi gerekirken, buna riayet etmeyerek, seyir hızıyla kontrolsüzce kavşağa girdiği sırada, sağındaki yoldan gelen geçiş hakkına haiz …’ın kullandığı otomobille 8 m. frenle çarpışması akabinde, bu aracın da kontrolden çıkıp savrularak, yolun karşısında kavşak başında beklemekte olan … idaresindeki araçla da çarpışmasına sebep olduğu olayda dikkatsiz, tedbirsiz davranışı ve kurallara aykırı hareketi ile asli ve tam kusurlu (%100) olduğu, sürücü … kavşak başında, giriş yapmak üzere beklemekte iken, daha önce meydana gelen kazada savrularak gelen aracın sadmesine maruz kaldığı olayda hatalı tutum ve davranışı bulunmadığından kusursuz olduğu sabittir.
Gerek ceza dosyasında alınan 05.02.2016 tarihli, gerekse eldeki davada alınan 13.06.2018 tarihli ATK tarafından belirlenen kusur tespitinin oluşa, usul ve yasaya uygun olduğu; yine kaza tarihinde yürürlükte buluna gerek Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği, gerekse Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği kapsamında birlikte değerlendirildiğinde, davacı …’ın 03.10.2015 tarihli trafik kazası sonucu meydana gelen komplikasyonsuz iyileşmiş çoklu kot kırıkları ile dalak laserasyonu ve splenektomi (dalağın cerrahi olarak çıkarılması) nedeniyle; İki (2) ay süreyle mutat iş ve gücünden kaldığı, tıbbi şifa süresinin 2 (iki) ay olduğu|, bir (1) ay süre ile bakıcı ihtiyacı/yardımcı desteğinin tıbben uygun olacağı, vücut genel çalışma gücünden % 25 (yüzdeyirmibeş) oranında kaybettiği, başka birinin sürekli bakımına muhtaç olmadığını belirleyen … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü ATK’nun 16.10.2017 raporu ve 25.05.2018 tarihli ek raporunun dosya kapsamına uygun olduğu anlaşılmakla, yerel Mahkemece bu kusur oranının ve maluliyet raporunun kabulü ile hükme dayanak alınmasında da bir usulsüzlük görülmemiştir.
Tazminat hesabına ilişkin 20.11.2018 tarihli rapor, 20.02.2019 tarihli ek raporda tazminat hesabında TRH 2010 tablosu ve prograsif rant yöntemi yerine, PMF 1931 tablosunun ( prograsif rant yöntemi doğru olup ) uygulanması doğru değil ise de, bu durumun davalılar lehine olması, hükmün davalı tarafça istinaf edilmesi ve davalı taraf lehine oluşan usulü kazanılmış hak nedeniyle bu konu kaldırma nedeni yapılmamıştır.
İstinafa gelen davalılar vekillerinin hükmedilen manevi tazminat miktarına yönelik istinaf sebepleri incelendiğinde;
Davacının tazminat istemi BK 56. maddeye dayanmakta olup, bu maddeye göre belirlenecek tazminatın zarara uğrayanda bir giderim duygusu yaratması gerektiği açıktır. Ancak tazminat belirlenirken sadece zarara uğrayan yönünden bakılmayıp, karşı taraf açısından da değerlendirme yapılmalıdır. Bu nitelikte bir tazminat miktarı ise, tarafların kusur oranına, ekonomik ve sosyal durumlarına, duyulan acıya, olay tarihindeki paranın satın alma gücüne vb. gibi verilere göre belirlenebilecektir. Tüm bu kriterlere göre belirlenecek tazminat -aynı anda- tarafların ikisini de memnun etmese dahi, adil olacağı için, hukuk tarafından kabul edilen ve uygulanan sistem haline gelmiştir.
Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumları ile birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. Zira, TMK.’nın 4. maddesinde, kanunun takdir hakkı verdiği hallerde hakimin hak ve nesafete göre hükmedeceği öngörülmüştür.
Somut olayda … Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü ATK’nun 16.10.2017 tarihli raporuna göre “…’ın trafik kazası hikayesiyle 03.10.2015 tarihinde yapılan muayenesinde burunda abrazyon, sol alt kotlarda hassasiyet, batın distandü, batın üst kadranda belirgin hassasiyet ve defans olduğu, kafa tomografisinde sağ frontalde ve sağ parietal skalpde travmatik fokal yumuşak doku şişliği, toraks tomografisinde sol 4-11. kotlarda posterior ve laterallerde fraktür hatları, sol hemitoraksta hafif efüzyon olduğu, pnömotoraks olmadığı, batın tomografisinde ve batın ultrasonografisinde dalak orta-üst kesişimde İaserasyon ile uyumlu alanlar, batın sol yarıda perisplenik alandan alt kadrana uzanan hemorajik mayi, diğer (boyun, lomber) tomografileri normal olduğu, göğüs cerrahisi tarafından tıbbi önerilerde bulunulduğu, genel cerrahi yoğun bakım ünitesine yatışı yapıldığı, operasyona alınarak splenektomi yapıldığı, takiplerinde ek problemı olmadığı, 20.10.2015 tarihinde taburcu edildiği,” 25.05.2018 tarihli ATK ek raporuna göre; “kaza nedeni ile davacının 03.10.2015 tarihli trafik kazası sonucu meydana gelen komplikasyonsuz iyileşmiş çoklu kot kırıkları ile dalak laserasyonu ve splenektomi (dalağın cerrahi olarak çıkarılması) yapıldığı, organ kaybı olduğu” belirtilmiştir. Kazanın meydana gelmesinde davalı sürücünün aslı ve tam kusurlu olduğu da sabittir. Davacının yaralanmasının boyutları ve kazadaki kusur durumu gözetildiğinde, hükmedilen manevi tazminat miktarının; duyulan acıyı, çekilen sıkıntıyı hafifletebilecek düzeyde ve her iki tarafın mali ve sosyal durumları uygun olduğu görülerek, istinafa gelen davalı vekillerinin manevi tazminat miktarlarına yönelik istinaf talepleri de yerinde görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, olaya ilişkin alınan kusur, maluliyet ve tazminat bilirkişi raporlarının ve hükmedilen manevi tazminatın dosya kapsamına uygun olduğu, istinaf isteminde bulunan davalılar …, … ve … … … A.Ş. vekillerinin ileriye sürdüğü istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı ve ilk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden yasaya uygun bulunduğundan, adı geçen davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun ayrı ayrı HMK.nın 3531-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalılar …, … ve … … … A.Ş. vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 2,445,84-TL (maddi tazminat için) ve 2.049,30-TL (manevi tazminat için) toplam 4.495,14-TL karar ilam harcından peşin alınan toplam 2.759,90-TL (1.123,78+ 512.32 +1.123,78) harcın mahsubu ile bakiye 1.735,24-TL harcın davalılar …, … ve … … … A.Ş.’ den müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar …, … ve … … … A.Ş. tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-Karar tebliği ile harç mahsup ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.