Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2014 E. 2021/2337 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/04/2019
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 09/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 09/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … vekili, davalı … …- vasisi … … ve katılma yoluyla istinaf talebinde bulunan davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili; 28.05.2011 tarihinde … ……. sevk ve idaresindeki….. plaka sayılı araç ile seyir halinde iken araçlara kırmızı ışık yandığı esnada karşıdan karşıya geçmekte olan yaya müvekkiline çarpması neticesinde yaralamalı trafik kazasının meydana geldiğini, bu kazada yaralanan müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını beyan ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; 50,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 50,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 100,00 TL maddi tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline; 20.000,00 TL manevi tazminatın, olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 08/01/2019 tarihli dilekçe ile davasını ıslah etmiş ve talebini maddi tazminat talebini toplamda 107.403,11 TL’ye artırmıştır.
Davalı … …; zamanaşımı definde bulunarak, davanın esasına ilişkin olarak, kendi kusuru olmadan gerçekleşen ve gri renkli … … araç sürücüsünün sebep olduğu kazadan ötürü kendisine karşı dava açılmasının haksız olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili; zamanaşımı definde bulunarak, davanın esasına ilişkin olarak, müvekkili adına kayıtlı olan ve davaya konu trafik kazasına karışan aracın müvekkilinin izni ve bilgisi hilafına alınarak kullanıldığını, somut olayda, davacının kardeşinin ve davacının bizzat verdiği ifadelerde, kazanın Sincan’dan ….. istikametine doğru çok hızlı bir şekilde giden ve kimliği belirlenemeyen dava dışı araç sürücünün ağır kusuru ile gerçekleştiğini ve bu durumun da müvekkilinin sorumluluğunu ortadan kaldırdığını, iş bu davanın haksız menfaat temini amacıyla ve kötüniyetli olarak ikame olunduğunu, talep edilen manevi tazminatın fahiş olduğunu, kazanın gerçekleşmesine davacının kendi kusurunun yol açtığını beyan ederek, davarım reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …… Şirketi vekili; … plakalı aracın trafik sigortasının … nolu poliçe ile 22.06.2010-22.06.2011 tarihleri arasındaki rizikolara karşı müvekkili şirket tarafından sağlandığını, davacı tarafça davadan önce gerekli tüm belgelerle başvuruda bulunulmadığından en fazla dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumluluğun söz konusu olabileceğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tarafların kusur durumunun tespiti için alınan 23.03.2016 tarihli ilk raporda; davalı sürücü … …’un ışık ihlali nedeniyle tam kusurlu olduğu, davacının kusurunun bulunmadığı belirtildiği,…. alınan 01/08/2016 tarihli raporda; tanıkların ifadelerine ve tutulan ilk raporlara göre olayın ilk olarak plakası tespit edilemeyen bir aracın davacıya çarpması ile meydana geldiği, davalı sürücünün davacıya daha sonra çarptığı, yaya …’e yeşil ışık yandığının kabulü halinde kazada kusursuz olduğu, plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen gri renkli … … marka araç sürücüsünün %80 oranında kusurlu, davalı sürücü … …’un %20 oranında kusurlu, yaya …’e kırmızı ışık yandığının kabulü halinde ise, davacı yayanın %100 oranında tam kusurlu, olduğu kanaatinin bildirildiği, tarafların itirazları ve çelişkilerin giderilmesi amacıyla … Trafik Kürsüsünden alınan 13/01/2017 tarihli bilirkişi raporunda ise; dosya kapsamında alınan beyanlara göre davacı yayaya yeşil ışık yandığı ve kazada kusurunun bulunmadığı, davalı sürücünün %100 oranda tam kusurlu olduğu kanaatinin bildirildiği, Adli Tıp kurumu Genişletilmiş Uzmanlar Kurulundan alınan 12/09/2018 tarihli raporla da 01/08/2016 tarihli Adli Tıp raporundaki görüşlerin tekrar edildiği, davacının maluliyetinin tespitine yönelik olarak alınan son 05/11/2015 tarihli Adli Tıp Genel Kurulu raporunda; davacının % 13,60 oranda kalıcı, 6 ay geçici iş göremezliğinin bulunduğunun tespit edildiği, incelenen ceza dosyasında davalı sürücü … … un trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunu işlediğinden bahisle sanık olarak yargılandığı Sincan 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin….. E sayılı dosyasında, olayın, plakası tespit edilemeyen bir araç nedeniyle gerçekleştiği kabulüyle beraat kararı verildiği, kararın 11/03/2013 tarihinde kesinleştiği, kesinleşen ceza dosyası, tanık beyanları ve tutanaklar dikkate alındığında olayın plakası tespit edilemeyen bir aracın davacıya ilk olarak çarpması ve sonradan davalı sürücünün de davacıya çarpması sonucunda meydana geldiği, alınan kusur raporlarından ….. tespitlerine itibar edilerek, olayın oluşuna ilk seçenekteki kusur tespitinin uygun olduğuna kanaat getirildiği, zira soruşturma ve ceza dosyası kapsamında dinlenen tanık beyanlarından davacı yayaya yeşil ışık yandığı anlaşılmış olup, davacının olayda kusuru bulunmadığı, plakası tespit edilemeyen sürücünün hızı ve ışık ihlali nedeniyle %80, diğer sürücü davalının ise hızını ayarlayamaması ve ışık ihlali nedeniyle kazaya engel olamaması nedeniyle %20 oranda kusurlu olduğunun kabul edildiği, tazminat hesabına yönelik olarak alınan 03/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda; mahkemenin kabulündeki kusur oranlarına göre davacının kusuru bulunmadığından, davacının 103.480,34 TL kalıcı, 3.922,77 TL geçici işgöremezlik tazminatı talep hakkı bulunduğu, davalı sürücünün kusuru gözetilirse davalıdan istenebilecek miktarın 784,55 TL geçici, 20.696,07 TL kalıcı işgöremezlik tazminatı olduğunun belirtildiği, davacı tarafından tüm sorumlulardan müşterek ve müteselsilen talepte bulunulduğundan, diğer sorumlu davada taraf olmasa dahi, kusur durumu rücu ilişkisi içinde değerlendirilmesi gereken bir husus olduğundan, tüm tazminat miktarının hüküm altına alınması gerektiği, (Yargıtay 17. HD nin 2016/11886 E, 2017/6732 K sayılı ilamı), öte yandan, dava konusu kaza nedeniyle davacıda meydana gelen çaresizlik ve acı nedeni ile ruh sağlığındaki bozulma, yaşı, maluliyet oran ve süresi ile tarafların sosyal ve ekonomik durumları, caydırıcılık ilkesi gözetilerek, ihlal sonucu davacının uğradığı manevi zararın giderimi, zedelenen yaşama sevincini tazelemek, bunu yaparken felaketi özlenir kılmama, davalıyı ekonomik bir yıkıma sürüklemeksizin, daha dikkatli ve özenli olmaya sevk etmek hedeflenerek günün ekonomik koşullarına göre belirlenen manevi tazminatın davalı sürücü ve araç malikinden tahsili gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile kısmen reddine, 103.480,34 TL kalıcı işgöremezlik, 3.922,77 TL geçici iş göremezlik olmak üzere toplam 107.403,11 TL tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen ( sigorta şirketi yönünden poliçe limitleri dahilinde) tahsili ile hükmedilen tazminata davalı sigorta şirketi yönünden dava tarihinden diğer davalılar yönünden kaza tarihi olan 28/05/2011 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, 15.000,00 TL manevi tazminatın davalı sigorta şirketi dışındaki davalılardan müştereken ve müteselsilen olay tarihi olan 28/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … istinaf dilekçesinde, Yerel Mahkemece, dava konusu kazanın oluşumunun hatalı tespit edildiğini, Yerel Mahkeme gerekçesinde, “28.05.2011 tarihinde plakası ve sürücüsü tespit edilemeyen gri renkli … … marka aracın davacı yayaya çarpması ve daha sonra çarpmanın etkisiyle davalı … …’un sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın da davacıya çarpması neticesinde” dava konusu trafik kazasının meydana geldiğinin belirtildiğini, 28.05.2011 tarihli görgü ve tespit tutanağında davacı tarafa müvekkili adına kayıtlı aracın çarptığına dair bir bulgu bulunmadığını, tutanakta davacıya başka bir aracın çarptığı (gri renkli … … marka araç) ve aracın olay yerinden kaçtığı ve bu nedenle plakasının alınamadığı tespitinin yapıldığı; müvekkilin adına kayıtlı araçta bulunan hasarlar ise “ön camın kırıldığı, ön kaputunda içe doğru çökük vaziyette olduğu, başkaca bir hasarın bulunmadığı” şeklinde belirtildiğini, tutanakta belirtilen çarpma/hasar şekli dikkate alındığında, davacının, başka bir aracın çarpması sonucu fırlayarak müvekkil adına kayıtlı aracın üstüne düştüğünün görüleceğini, davacı tarafın tanığı …’in davacının kardeşi olduğunu, beyanlarının objektif sayılamayacağını, illiyet bağının kesildiğini, Adli Tıp Genişletilmiş Uzmanlar Kurulu’nun ilk seçenekteki kusur tespitinin uygun olduğu yönünde bir tespit ve değerlendirmesi bulunmadığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an olsun müvekkilin dava konusu olay nedeniyle sorumlu olduğu düşünülse bile, müvekkil tespit edilen zararın %20’lik kısmından, hafif kusuru oranında sorumlu tutulması gerekir iken yerel mahkeme tarafından zararın tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu bulunulduğuna hükmedilmesinin hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini, kararda, yukarıda belirtilen itirazların “diğer sorumlu davada taraf olmasa dahi, kusur durumu rücu ilişkisi içinde değerlendirilmesi gereken bir husus olduğundan, tüm tazminat miktarı hüküm altına alınmıştır.” denilerek reddedildiğini, bu gerekçe ile müvekkilin, ‘’ismi, adresi, kim olduğu bilinmeyen, gerçekte var olan ancak kimse tarafından tespit edilemeyen bir üçüncü kişi ‘’ ile müteselsil sorumlu tutulduğunu, %20’lik kusura tekabül eden zarardan fazlasının müvekkil tarafından tazmin edilmesi durumunda, fazla ödenen tazminat için müvekkilin ‘’ ismi, adresi, kim olduğu bilinmeyen, gerçekte var olan ancak kimse tarafından tespit edilemeyen bir üçüncü kişi’’ ye rücu edebileceğinin hüküm altına alındığını müteselsil sorumluluğa hükmedilebilmesi için bir zarardan farklı ya da aynı hukuksal nedenlerle sorumlu bulunan kişilerin ‘’mevcudiyeti ve belirlenebilir olması’’nın gerekli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davalı … …- vasisi … … istinaf dilekçesinde, haksız davanın reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Katılma yoluyla istinaf talebinde bulunan davacı vekili istinaf dilekçesinde, hükmedilen manevi tazminat miktarının yetersiz olduğunu belirterek kararın bu yönden kaldırılmasını, davalıların haksız istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatı ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Bilindiği gibi müteselsil borçluluk; alacaklının, borcun tamamının ifasını birden çok borçludan ve dilediğinden isteyebildiği, borcun tamamı ifa edilinceye kadar borçluların hepsinin sorumlu olduğu bir borç ilişkisidir.
Kanundan kaynaklanan teselsül, müteselsil borçluluğun doğrudan doğruya bir kanundan kaynaklanması halidir.
Haksız eylem sebebiyle müteselsil sorumluluk hali ise 818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun 50’nci ve Türk Borçlar Kanunu’nun 61’inci maddesinde düzenlenmiştir.
818 sayılı (mülga) Borçlar Kanunu’nun “Müteselsil mesuliyet” ana başlığını, “Haksız fiil halinde” alt başlığını taşıyan 50’nci maddesinin birinci cümlesi “Birden ziyade kimseler birlikte bir zarar ika ettikleri takdirde müşevvik ile asıl fail ve fer’an methali olanlar, tefrik edilmeksizin müteselsilen mesul olurlar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Benzer açıklama 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) “Müteselsil sorumluluk” ana başlığını, “Dış ilişkide” alt başlığını taşıyan 61. maddesinde de yer almaktadır. Madde; “Birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” düzenlemesini içermektedir.
Böylece kanun koyucu birden fazla kimsenin müşterek kusurlarıyla bir zarara sebebiyet vermesi halinde, bu kimselerin zarara uğrayana karşı müteselsilen sorumlu olmalarını öngörmüştür. Aynı haksız eylemden değişik hukuki nedenlerle sorumlu olanlardan her biri 818 sayılı Kanun’un 50 ve 51. maddeleri uyarınca, zarar nedeniyle davacıya karşı müteselsil (zincirleme, dayanışmalı) olarak sorumlu durumundadırlar. 818 sayılı Kanun’un 142. maddesine göre alacaklı, müteselsil borçluların tümünden veya birinden (veya birkaçından) borcun tamamının veya bir kısmının ödenmesini isteyebilir.
Müteselsil sorumlulukta, kural olarak borçlulardan her biri, 818 sayılı Kanun’un 142. Maddesi (TBK.nun 161. 162. Maddesin) göre, borcun tamamından sorumludur. Nitekim, 2918 sayılı KTK.nun 88/1 maddesinde trafik olayı nedeniyle müteselsil sorumluluk öngörülmüştür. 818 sayılı Kanunun 146. Maddesi (TBK.nun 167.maddesi) uyarınca, sorumluların iç ilişkide kusur oranına göre, birbirlerine rücu hakları da mevcuttur.
Yukarıda açıklandığı üzere, davalılar alacaklıya karşı borçtan müteselsilen sorumludurlar. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun, müteselsil sorumlulukta borçluların iç ilişkilerini düzenleyen hükümleri gereğince, müteselsil borçlulardan biri alacaklıya borcu ödediği takdirde, diğer borçlular da aynı oranda borçtan kurtulur. Ancak, ödeme yapan borçlunun diğer müteselsil borçlulara rücu hakkı bulunmaktadır. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 31/5/2017 tarih ve 2016/13645 Esas, 2017/6150 Karar sayılı ilamı)
Somut olayda, davada teselsül hükümlerine dayanıldığı anlaşılmakla, Mahkemece bu yönde hüküm kurulmasında isabetsizlik görülmemiştir.
Kusur konusunda ise, ceza yargılamasında dinlenen tanıklar … ve …. beyanları ve tüm dosya kapsamında hükme esas alınan raporun oluşa uygun olduğu anlaşılmaktadır.
Hükmedilen manevi tazminat miktarı yönünden; 818 sayılı Borçlar Kanununun 41. maddesi hükmü ile aynı Yasanın 43 maddesinde yer alan “ Hakim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin eyler.” hükmüne göre, somut olayda olay tarihi, olayın oluş şekli, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, kaza nedeniyle davacının çektiği acı ve duymuş olduğu üzüntünün boyutu, hakkaniyet ve manevi tazminat miktarının bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmaması ilkesi ve davacının uğradığı manevi zarar göz önüne alındığında hükmedilen manevi tazminat miktarının usul ve yasaya uygun bulunmasına göre davalı … vekili, davalı … …- vasisi … … ve katılma yoluyla istinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Davalı … vekili, davalı … …- vasisi … … ve katılma yoluyla istinaf talebinde bulunan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2- Davacıdan alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,91 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı …’dan alınması gereken 8.361,35 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, başvuru sırasında peşin alınan 2.090,35 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.271,00 TL istinaf karar ve ilam harcının davalı …’dan alınarak, Hazineye irat kaydına, davalı … …- vasisi … …’dan alınması gereken 8.361,35 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, başvuru sırasında peşin alınan 2.090,35 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.271,00 TL istinaf karar ve ilam harcının davalı … …- vasisi … …’dan alınarak, Hazineye irat kaydına,
4- Davacı ve davalı … ile davalı … …- vasisi … … tarafından istinaf kanun yoluna başvurma harcı peşin yatırıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf talebinde bulunan davacı ve davalı … ile davalı … …- vasisi … … tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde, ayrı ayrı ilgililerine iadesine,
6- Davacı ve davalı … ile davalı … …- vasisi … … tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ayrı ayrı kendi üzerlerinde bırakılmasına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, bakiye harç tahsili ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 09/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

…..

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.