Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/2007 E. 2021/2547 K. 24.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/05/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)

KARAR TARİHİ : 24/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 31/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı …vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 04.07.2015 tarihinde meydana gelen kazada vefat eden …’ın desteğinden yoksun kalan …’a 193.230,32-TL tazminat ödendiğini, ödenen tazminatın yetersizliği iddiasıyla davalı aleyhine … Tahkim Komisyonu nezdinde açılan davada … için ödenmesi gereken tazminatın 144.837,00-TL belirlendiğini, tahkim yargılamasıyla davalı tarafından fazla yapıldığı tespit edilen 48.393,00-TL’nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan tahsiline ilişkin taleplerinin sonuçsuz kaldığını ileri sürerek, TBK madde 77 gereği fazla ödenen 48.393,00-TL’nin ödeme tarihi olan 08.09.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; uyuşmazlığa konu kaza sonrasında imzalanan ibraname karşılığında toplamda 23.336,00-TL ödendiğini, davalı tarafından yapılan ödemenin aktüerya hesaplamalara dayandırıldığını, fazla bir ödeme varsa bunun ex-gratia ödemesi olarak kabulü gerektiğini, ödenen ve ödenmesi gereken miktar arasında farkın, hesaplama yönteminden kaynaklandığını, ibraname karşılığı yapılan ödemenin iadesinin söz konusu edilemeyeceğini, tacir olan davacının basiretsiz davranışının davalıya yükletilemeyeceğini ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, sebepsiz zenginleşme nedeniyle fazla ödenen bedelin iadesi istemine ilişkin olduğu, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; 04/07/2015 tarihinde … sevk ve idaresindeki …’ında yolcu konumunda olduğu aracın Ankara ili istikametinden Kazan ilçesi istikametine doğru seyir halinde iken aracın direksiyon hakimiyetini kaybetmesiyle tek taraflı ölümlü ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği, kazada davalının eşi …’ın hayatını kaybettiği, kazaya karışan aracın davacı … şirketi nezdinde 17/08/2014 – 17/08/2015 tarihleri arasında ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğu, davalının … şirketine başvurarak destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunduğu, 19/08/2015 tarihli aktüer raporunda sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu dikkate alınarak vefat eden … destekçileri … için 193.230,32-TL , … için 8.510,62-TL , … için 10.469,88-TL ve … için 21.125,18-TL olmak üzere toplam 233.336,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının 08/09/2015 tarihinde başvuranlara ödendiği, … destekçilerinin davacı … şirketi tarafından kendilerine yapılan ödemenin yetersiz olduğundan bahisle 02/10/2015 tarihinde … tahkim komisyonuna başvurdukları, … tahkim komisyonunca yapılan inceleme sonrasında 19/01/2016 tarihli bilirkişi raporu ile davalı …’ın talep edebileceği maddi tazminat tutarının 144.837,00-TL olduğunun tespit edildiği, davacı … şirketi tarafından davalıya fazla ödenen 48.393,00-TL’nin istirdatı talebiyle iş bu davanın açıldığı anlaşılmakla; ödeme tarihinde davalı tarafından davacı aleyhine borçlu olmadığı bir meblağın ödettirilmesi amacı ile cebri icra yapılmadığı gibi açılmış bir davanın da bulunmadığı, davacı tarafından davalıya yapılan ödemenin temelinin, davalı tarafından davacıya yapılan başvuru sonucu davacı … şirketince bizzat alınan aktüer raporuna dayandığı, davacı … şirketinin aktüer hesabını yaptırdığı ve TRH tablosu ve %1,8 teknik faiz üzerinden hesaplama yaparak borcunu ifa ettiği, bakiye tazminat için açılan davada … hakem heyetinin PMF tablosu ve progresif rant yöntemine göre hesaplama yaptığı bu nedenle oluşan farkın tazminatın hesaplanma şeklinden kaynaklandığı, uyuşmazlığa konu sözleşmenin düzenlendiği tarih itibariyle uygulamada birden fazla hesaplama yönteminin söz konusu olduğu, davacı … şirketinin tazminat hesabında uygulaması gereken yöntemi bilebilecek durumda olması nedeniyle basiretli bir tacir gibi davranmadığı buna göre davacı … şirketince yapılan ödemenin cebri icraya dayalı bir ödeme olmadığı gibi hataen yapılmış bir ödemede olmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı … şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; bilirkişi raporu hüküm kurmaya ve denetime elverişli olmadığı gibi kanuna aykırı olarak hukuki değerlendirme yapıldığını, raporda tazminatlar arasındaki farkın hesaplama yönteminden kaynaklandığı, sözleşmenin akdedildiği tarih itibarıyla PMF Tablosu ve progresif rant yönteminin kullanıldığı, bu yüzden davacı şirketin hesaplama yönteminde yanılgıya düştüğünden bahsedilmesinin zor olduğu,
TBK uyarınca sebepsiz zenginleşme şartlarının gerçekleşmediğinin öne sürüldüğünü, bilirkişi raporunda hukuki değerlendirmelerde bulunulduğundan hukuki değerlendirmelere ilişkin hususların yok hükmünde olduğunu, bilirkişinin görevlendirilmesi ve yetki alanının, başvuru neticesinde TRH tablosu üzerinden yapılan ödeme ile PMF Tablosu üzerinden yapılacak hesaplamaların değerlendirilmesine ilişkin olduğunu, bilirkişinin yetkilendirildiği sınırları aşarak taraflar arasında gerçekleşen ödemede sebepsiz zenginleşmeden bahsedilip bahsedilemeyeceği yahut sebepsiz zenginleşmeye konu olacak nitelikte bir yanılgı olup olmadığı hususunda hukuk, inceleme ve değerlendirme yapmasının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 266 gereğince yok hükmünde olduğunu, zira HMK madde 266 hükmünce hukuki inceleme ve değerlendirmelerin ancak hakim tarafından yapılacağı bu hususlarda bilirkişiye başvurulamayacağının açıkça düzenlendiğini, genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağını, hukuk öğrenimi görmüş kişilerin, hukuk alanı dışında ayrı bir uzmanlığa sahip olduğunu belgelendirmedikçe, bilirkişi olarak görevlendirilemeyeceğini, mahkemenin ara kararı açıkça … açısından inceleme yapılması yönünde olmasına rağmen; sayın bilirkişinin hukuki değerlendirmede de bulunarak mahkeme ara kararına aykırı, olacak şekilde rapor tesis ettiğini, mevcut raporun, HMK madde 273 doğrultusunda öngörülen bilirkişi görev alanının belirliliği ilkesine aykırılık teşkil ettiğini, bilirkişi incelemesi ara karara, kanuna ve yönetmeliğe aykırı yapıldığından, yok hükmünde olup hüküm kurmaya ve denetime de elverişli bulunmadığını, … tahkim komisyonu kararının taraflar bakımından kesin hüküm teşkil ettiğine ilişkin beyanlarının dikkate alınmadığını, tarafların yapılan tahkim incelemesi esnasında dosyaya kazandırılan 19.01.2016 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda kurulan tahkim kararı ile bağlı olduğunu, bahsi geçen bilirkişi raporunda ve kesinleşen tahkim kararında … şirketince … tarafına yapılması gereken destekten yoksun kalma tazminatının 144.837,38-TL tutarında olduğu ve dolayısıyla …’ın ek tazminat talebinin reddine karar verildiğini, dolayısıyla söz konusu tahkim kararının şekli açıdan kesinleşerek maddi bağlamda da tarafları bağlayıcı hale geldiğini, kesin hüküm konusunu teşkil eden vakıaya dayanan tarafın, iddiasını ayrıca ispat etmek zorunda olmadığını, somut olayda vaki kesin delilin; davalı …’ın gerçek zararının 193.230,32-TL tutarında değil;144.837,38-TL tutarında olduğunu kesin surette ortaya koyduğunu, dolayısıyla başvuru neticesinde yapılan ödemenin davalının gerçek zararını aşacak şekilde olduğu ve vaki kesin hüküm nedeni ile başvuru neticesinde yapılan aşkın ödemenin sebebinin kesin hükümle ortadan kalktığını, davacı şirketin, başvuru üzerine … tarafına ödediği destekten yoksun kalma tazminatının 193.230,32-TL tutarında olmasından bahisle 48.393,00-TL tutarında fazla ödeme yapmış olduğunu, bu meyanda davalı …’ın 48.393,00-TL tutarında sebepsiz zenginleştiğini, kesin hüküm ile davalı …’a başvuru ile yapılan ödemenin fahiş olduğunun ortaya konulduğunu, davalı …’ın gerçek zararının 193.230,32-TL tutarında değil; 144.837,38-TL tutarında olduğunun kesin hükümle sabit olduğunu, tazminat hesaplamasının TRH tablosuna göre yapılmasındaki sebebi, yani 48.393,00-TL tutarındaki fazla ödemenin hukuki dayanağını ortadan kaldırarak 48.393,00-TL tutarında yapılan fazla ödemenin bu doğrultuda kamu düzeninden olan kesin hükme aykırılık teşkil ettiğinden fahiş olduğunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu madde 111/2 hükmünce ödeme yani sorumluluğa ilişkin anlaşmaların fahiş olması halinde iptal edilebilir olduğunu, kanun koyucunun ödenen tazminat ile gerçek zararın giderilmesini amaçladığından fahiş olan ödemelerin iptalini sağlayıcı düzenlemeler yaptığını, zaten kesin hüküm ile hesaplama yöntemi ve …’a ödenmesi gereken meblağ aksi ispat edilemeyecek nitelikte olduğundan işbu sebepsiz zenginleşme davası ile başvuru neticesinde ödenen tazminatın fahiş olan kısmının iptal yaptırımına tabi olduğunu; dolayısıyla yapılan fazla ödemenin hem genel hem de özel düzenleme gereğince sebepsiz kaldığını, yargılamada hangi hesap yönteminin tercih edildiğine dair uygulamada bir birlik yok iken … şirketinin ticari örf ve adete uygun davranarak bir uzman aktüer kişi görüşüne başvurarak yaptığı ödemenin kesin hüküm ile fahiş olduğunun ortaya konulması ve hesaplama yönteminde “yanılgıya” düşülmesinin hiçbir surette … şirketinin yaptığı fazla ödemeyi destekten yoksun kalan tazminat alacaklısından sebepsiz zenginleşme hükmünce rücu etmesine engel olmadığını, davacı şirketin başvuru üzerine 193.230,32-TL tutarında ödemede bulunduğu ancak tarafları bağlayıcı etkiyi haiz kesin hüküm ile davacı şirketin tazminat yükümlülüğünün sadece 144.837,38-TL tutarında olduğu, davalı …’ın 48.393,00-TL tutarında sebepsiz zenginleştiği ve … şirketinin fazla ödenen kısmı rücuen tahsil hakkına sahip olduğunu, yerleşik yargıtay içtihatlarında ve doktrinde KTK 111 uygulamasında yetersiz veya fahiş olduğu belli olan durumlarda iki yıl içinde iptalinin yapılabileceği belirtilmiş olup, zarar gören 3. kişilerce … şirketlerine yapılan başvuru sonrası alınan ödemeler ve akabinde alınan ibranamelere rağmen iki yıl içerisinde açılan davaların mahkemelerce değerlendirilip, yargılama yapıldığını ve bir birlik içerisinde bu usulün uygulandığını, bu durumda aynı konumda olan ancak burada tazminatı alan değil ödeyen konumunda olan davacı şirketin ödemeyi 08.09.2015 tarihinde yaptığı ve istinafa konu davayı 21.03.2017 tarihinde açtığı hususlarının dikkate alınmadığını, bu iki yıllık süre, zamanaşımı süresi olmayıp “hak düşürücü süre” olduğundan, kısmi ödemeyi yapmış olan davacı şirket süresi içerisinde davasını açtığından ve hak düşürücü sürenin mahiyeti gereği taraflarca ileri sürülmese bile hâkim tarafından resen gözetilmek zorunda olduğu dikkate alındığında davanın reddi kararının doğru olmadığını, davacı … şirketinin basiretli bir tacir gibi hareket etmediği ve hataen yapılmış bir ödeme olmadığı gerekçesinin de hatalı olduğunu, bilirkişi raporunu kabul anlamına gelmemekle birlikte ödemenin aşkın kısmının hukuken sebepsiz kaldığını, zira destekten yoksun kalanların başvurusu üzerine … şirketinin yapmış olduğu ödemenin aktüer raporuna göre gerçekleştiğini, … şirketinin ticari hayatın gerekleri, teamülleri ile ticari örf ve adete uygun davranarak bir uzman görüşüne başvurduğunu ve tacirden beklenen objektif ihtimam ölçüsünü sağladığını, maddi anlamda kesin hüküm teşkil eden hakem kararı ve tahkim incelemesi esnasında dosyaya kazandırılan aktüerya hesabı doğrultusunda tazminat yükümlülüğünün daha az olduğuna hükmedildiğini, şirketin tazminat yükümlülüğü hakem kararı üzerine kesinleştiğinden ve tarafları bağladığından fazla ödenen tazminatın sebepsiz zenginleşme hükümlerince rücuen tahsil edilebileceğini, bilirkişi raporunda hukuki yönden inceleme ve değerlendirmede bulunularak; PMF tablosu üzerinden hesaplama yapılması gerektiği yahut “yüksek olasılıkla PMF tablosuna göre hesaplanma ihtimalinin”davacı şirketin bilgisinde olduğu iddia edilerek sigortacının TRH tablosu üzerinden hesaplama yapmasının sebepsiz zenginleşmeye konu bir hata olamayacağı beyan edilmiş ve yerel mahkemece bu husus gerekçeye eklenmiş olsa da kaza tarihi olan 04.07.2015’te yeni Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları henüz yürürlüğe girmiş olup, uygulamada hangi hesap yönteminin kullanılacağı hususunda bir görüş birliği bulunmadığını, davacı … şirketinin ticari örf ve adete uygun davranarak bir uzman görüşüne başvurduğu aktüerin; “gri dönem” olarak adlandırılan bu süreçte yeni Genel Şartlar’da ve Yönetmelikte öngörülen hesaplama yönteminin kullanılacağı yanılgısına düşmesi sonucu davalı …’a yapılan ödemenin; kesin hükümle sabit olduğu üzere PMF Tablosu üzerinden hesaplanacağı karara bağlandığından TRH Tablosu üzerinden yapılan hesaplama sonucu ödenen fazla kısmın (48.393,00 TL) sebepsiz kaldığını, gri dönem olarak adlandırılan bu dönemde genel şartlar ve kanun yürürlük tarihlerinin farklı olması, kaza tarihi mi yoksa poliçe tanzim tarihine göre mi değerlendirme yapılacak olması hususlarında uygulamada, doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında farklılıklar olması hatta … şirketleri arasında dahi bir birlik olmaması gibi sebeplerle davacı şirketin kendini borçlu zannederek hataen bir ödeme yaptığı ve bu ödemenin sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde iade hakkının olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve istinaf edenin sıfatına göre yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava; davacıya trafik sigortalı aracın karıştığı trafik kazası sonucu, başvuru üzerine zarar gören hak sahibi davalı eşe ödenen destek tazminatının, daha sonra … tahkim komisyonunda yapılan yargılamada fazla olduğunun tespit edildiği iddiası ile açılan sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.
Bilirkişinin hukuki değerlendirmede bulunması doğru değil ise de, görev alanına giren hususlarda da görüş belirtildiğinden, bu hususlara itibar edilerek raporun yok hükmünde olduğu kabul edilmemiştir. Kesin hüküm HMK’nın 303. maddesinde düzenlenmiş olup, … Tahkim Komisyonu kararı bu anlamda taraflar arasında kesin hüküm oluşturmamıştır. Sebepsiz zenginleşmenin TBK’nın 77. Maddesinde, istirdat davası ise aynı kanunun 78. maddesinde düzenlenmiş, davanın sebepsiz zenginleşme nedeniyle fazla ödenen meblağın iadesine ilişkin olduğundan, TBK’nın 78. maddesi gereği, borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimse, bunu ancak kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilir.
Somut olayda davalının başvurusu üzerine davacının, ifa kastıyla bilerek ve isteyerek, TRH Tablosu ve %1,8 teknik faiz üzerinden yapılan hesaplamaya göre borcunu ifa ettiğinin anlaşılmış olup, bakiye tazminat için hak sahipleri tarafından açılan davada … Hakem Heyetince PMF Tablosu ve progresif rant yöntemine göre hesaplama yapılmıştır. Tazminatlar arasındaki fark, tazminatın hesaplanma şeklinden kaynaklanmaktadır. Hesaplamalarda TRH Tablosu ve %1,8 teknik faizin kullanılması gerekliliği 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ZMSS Genel şartlarında belirtilmiş olup, sözleşmenin tarafı konumundaki davacı bunu en iyi bilebilecek kişilerdendir. Sözleşmenin akdedildiği tarih itibarıyla uygulamada birden fazla hesaplama yöntemi söz konusu olmakla birlikte, mahkemeler tarafından tazminat hesaplarında PMF Tablosu ve progresif rant yönteminin kullanılması, bu hususun uygulayıcılar ve … şirketleri tarafından bilinmesi, davacının tazminat hesabında TRH Tablosu ve %1,8 teknik faiz yöntemi yönünde tercihini kullanarak, nezdinde görevli aktüer bilirkişi raporu gereğince tazminat ödemesi nedeniyle davacının, yanlış bir bilgi ve düşünce sonucu kendisini borçlu sanarak ifada bulunduğundan bahsedilemez. Borcun varlığı ya da saikte bir yanılmanın söz konusu olmaması, yanılma söz konusu olsa dahi şüphenin, sebepsiz zenginleşme açısından yanılmayı ortadan kaldırması, uygulamada yargının, PMF Tablosu ve progresif rant yöntemi gereğince zarar tespitini kabul etmesi, bu durumda bakiye tazminat iddiasıyla açılacak bir davada zararın, yüksek olasılıkla PMF Tablosuna göre hesaplanma ihtimali olduğu, davacının bilgisindeyken artık davacı hesaplama yönteminde yanılgıya düştüğünden bahsedilemez. Kaldı ki davalı için fazla ödeme yapıldığının tespit edildiği tahkim yargılamasında müteveffanın babasının dikkate alındığı bilirkişi raporunda, davalı açısından bakiye tazminat alacağı bulunduğu anlaşılmıştır. Hakem Heyetinde babanın tazminat hakkından feragat etmesi nedeniyle onun payının dikkate alınmadığı rapor üzerinden hüküm tesis edilmiştir. Oysa babanın tazminat hakkından feragat etmesi ile diğer destekler için yapılan hesaplamada babaya pay ayrılarak diğerlerinin destek oranlarının belirlenmesi farklı konular olup, destek alanlardan herhangi biri tazminat almayacak olsa dahi, hesaplamada onun payının da gözetilmesi gerekir.
Davacı tarafından davalıya yapılan ödeme tarihinde davalı tarafından davacı aleyhine borçlu olmadığı bir meblağın ödettirilmesi amacı ile cebri icra yapılmadığı gibi açılmış bir dava da bulunmamaktadır. Davacı tarafından yapılan ödemenin temelinin, davalı tarafından davacıya yapılan başvuru sonucu davacı … şirketince bizzat alınan aktüer raporuna dayanmaktadır. Davacı … şirketinin aktüer hesabı yaptırıp, TRH tablosu ve %1,8 teknik faiz üzerinden hesaplanan borcunu ifa etmesi, bakiye tazminat için açılan davada … hakem heyetinin PMF tablosu ve progresif rant yöntemi gereğince tazminat hesabı yaptırması nedeniyle fark oluşması, davacı … şirketinin tazminat hesabında uygulanması gereken yöntemi bilebilecek durumda olması nedeniyle basiretli bir tacir gibi davranmadığının anlaşılması, davacı … şirketince yapılan ödemenin cebri icraya dayalı bir ödeme olmadığı gibi hataen yapılmış bir ödemede olmadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmaması ve mahkemenin gerekçesine göre davacı … şirketi vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı …vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davacıdan alınması gereken 59,30-TL istinaf karar harcından, peşin alınan 44,40-TL harcın mahsubu ile bakiye14,90-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliğ ve harç ikmali işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca, KESİN olmak üzere 24.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.