Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1930 E. 2021/2248 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

Ankara BAM 26. Hukuk Dairesi ..
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2019
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 02/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 30/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … … Aş vekili ve davalılar … ile … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 23.06.2017 tarihinde davalı …’nun, sevk ve idaresinde olan araçla seyri sırasında güvenlik şeridinde bulunan müteveffa…’un sevk ve idaresindeki araca çarpması neticesinde meydana gelen trafik kazasında… ile araç içerisinde bulunan eşi …’un vefat ettiğini, sürücü …’nun aracında yolcu olan davacının ise yaralandığını, kaza sırasında davalı araç sürücüsü …’nun alkollü olduğunun belirlendiğini, davalının tamamen kusurlu olarak kazanın oluşumuna neden olduğunu, kaza neticesinde davacının yaralandığını, tedavisinin yapıldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 50,00TL tedavi gideri, 50,00TL kazanç kaybı gideri, 50,00TL çalışma gücünün azalması ve yitirilmesi gideri, 50,00TL’de ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayba ilişkin tazminat ile 40.000 TL manevi tazminatın(manevi tazminat talebi … şirketi dışındaki davalılara yönelik olmak üzere) davalılardan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesi ile geçici işgöremezliğe ilişkin tazminat talebini 5.616,24 TL olarak arttırmıştır.
Davalı … … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davalı sürücü …’nun sevk ve idaresindeki aracın davalı şirket nezdinde 07.09.2016-07.09.2017 tarihleri arasında ZMMS poliçesinin düzenlendiğini, poliçenin limitinin azami 310.000,00TL olduğunu, bu poliçeden ödeme yapılabilmesi için sigortalıların kusurlu olduğunun belirlenmesinin gerektiğini, davacının yaralanması yönünden Adli Tıp Kurumundan rapor alınması gerektiğini, sağlık giderleri yönünden sorumluluklarının bulunmadığını, davalı şirketin temerrüdünün bulunmaması nedeniyle ancak dava tarihinden itibaren faiz istenebileceğini savunmuştur.
Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; davalı … ile davacı …’ın arkadaş olduklarını, olay tarihinde gezmek için davalının aracı ile yola çıktıklarını, araç içerisinde birlikte alkol aldıklarını, ayrıca davacının uyuşturucuda aldığını, bu durumda davacının eyleminin zararın doğması ve artmasında etkin olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesi davacının maddi tazminat isteminin kısmen kabulüne,5.616,24TL geçici iş göremezlik tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, hüküm altına alınan miktara davalılardan … şirketi yönünden dava tarihi olan 14/02/2018 tarihinden itibaren, davalılar … ile … yönünden de olay tarihi olan 23/06/2017 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat istemlerinin reddine, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne,7.500,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’ndan olay tarihi olan 23/06/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, hüküm davalı … … Aş vekili ve davalılar … ile … vekili tarafından süresi içinde ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
İstinaf eden davalı … … Anonim Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının, kanunda belirtilen başvuru şartını yerine getirmediğini, … şirketine başvuru yapmaksızın, doğrudan dava açma yolunu seçtiğini, bu nedenle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının maluliyetinin “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe” göre tespit edilmesi gerektiğini, geçici işgöremezlik zararının teminat kapsamında olmadığını, bilirkişi hesap raporunda TRH 2010 tablosunun kullanılması gerektiğini, davacıya SGK tarafından rücuya tabi herhangi bir ödemenin yapılıp yapılmadığı veya gelir bağlanıp bağlanmadığının araştırılması gerektiğini, hatır taşıması nedeniyle belirlenen tazminattan indirim yapılması gerektiğini, hükmedilecek tazminattan davacıların desteğinin müterafik kusurluluğu oranında indirim yapılması gerektiğini, davacının kaza nedeniyle kalıcı sakatlığının meydana gelmediğini, belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
İstinaf eden davalılar … ve … vekili istinaf dilekçesinde, kolluk ve savcılık ifadelerinden de anlaşılacağı üzere davalı Doruk ve davacının araçta birlikte alkol ve esrar kullandıklarını, davacının, davalının aracına durumu bilerek bindiğini ve bu şekilde zararın artmasına neden olduğunu, davacının kaza anında 2.13 promil alkollü olduğunu, hükmedilen tazminattan indirim yapılması gerektiğini, davacının kendi iradesi ile hastaneden kaçarak tedaviyi engellediğini, olayda hatır taşıması durumunun varolduğunu, davalı … işleten olmakla zarardan sorumluluğu bulunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, kaza tespit tutanağı uyarınca, 23.06.2017 günü sürücü …’ın, idaresindeki aracıyla seyri sırasında, emniyet şeridine girdiği anda sağında emniyet şeridinde ilerleyen sürücü…’un sevk ve idaresinde olan araca çarpması sonucu kazanın meydana geldiği, sürücü…’un ve yolcu …’un emniyet kemerinin takılı olduğu, kazanın oluşumunda sürücü Mehmet Toy’un kural ihlali bulunmadığı, sürücü …’ın kural ihlali bulunduğunun belirlendiği, mahkemece yapılan değerlendirmede kazanın meydana gelmesinde sürücü …’nun %100 oranında kusurlu olduğu, araç sürücüsü müteveffa…’un ise kusursuz olduğu kanaatine varıldığı, Ankara Batı 3. ACM’nin 2017/423E., 2018/134K. nolu dosyası kapsamında alınan ATK kusur raporuna göre, kazanın meydana gelmesinde sanık sürücü …’nun asli kusurlu, müteveffa sürücü… ve yolcu …’un kusursuz olduğunun belirlendiği, davalı sürücünün kullandığı aracın ZMMS Poliçesinin kaza tarihini kapsar şekilde davalı … … A.Ş. tarafından tanzim edildiği, mahkemece Ankara Üniversitesi ATK’dan alınan 11.06.2018 tarihli maluliyet raporunda, 23.06.2017 tarihli kaburgada çatlak ve kafa travması şeklinde gelişen yaralanma neticesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönütmeliği’ esas alındığında davacının vücut genel çalışma gücünden kaybetmediği, 4 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığının belirlendiği, aktüer bilirkişi tarafından TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faiz uygulanarak düzenlenen 03.01.2019 tarihli raporla, davacının sürekli iş göremezlik zararının bulunmadığı, geçici iş göremezlik zararının 5.616,24TL olduğunun belirlendiği, yerel mahkemece anılan raporun hükme esas alınmasıyla yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmıştır.
1-Davalı … … A.Ş. vekilinin istinaf talebinin incelenmesinde,
Davalı … … AŞ vekili, davacı tarafından davadan önce davalı … şirketine usulüne uygun başvuru olmadığını, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; dava açılmadan önce … şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK.nın 97. maddesinde “… kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş, bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre davacı tarafından dava açılmadan önce, … şirketine başvuru yapıldığı anlaşıldığından KTK.nın 97. maddesinde belirtilmeyen belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle dava şartının yerine getirilmediğine ilişkin istinafı yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin bir diğer itirazı geçici iş göremezlik zararlarının … teminatı kapsamında olmadığına ilişkin olup; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun “Bedensel Zarar” başlıklı 54. maddesinde;
“Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; Geçici iş göremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli iş göremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85.maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” denilmiştir, aynı kanunun 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde … tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, …, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve resmi ya da özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici iş göremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup, 2918 sayılı KTK’nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağından, TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan, KTK’nın 85. maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumludur. KTK’nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında bulunmayan, geçici iş göremezlik zararının, yasaya aykırı şekilde ikincil norm olan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı … şirketinin bu yöne ilişkin istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili tarafından mahkemece alınan maluliyet raporunun uygun olmadığı belirtilerek itiraz edilmiş ise de; meydana gelen kaza tarihi 31/08/2017 olup, tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı KTK Hükümleri ve Yargıtay tarafından tazminat hesaplanmasında benimsenen ilkeler nazara alınır. ZMMS Genel Şartlarda tazminat hesaplanması açısından belirlenen yöntem ve ilkeler, kanun ve gerçek zararın hesaplanmasına ilişkin Yargıtay tarafından benimsenen ilkelere aykırı olmadıkça uygulanabilir. Tazminat hesabında nazara alınacak raporda, gerçek zararın belirlenmesinde önemli olduğundan hesaplama zarardan sorumlu olanın sıfatına göre değil, meydana gelen sonuca göre belirlenir. Yani, haksız fiil neticesinde meydana gelen ölüm veya yaralama halinde, hesaplanacak destek tazminatı veya iş görmezlik tazminatı zarar sorumlusu, ister gerçek kişi, ister kamu tüzel kişisi, ister özel hukuk kişisi, isterse de bunların eylemlerinden sorumlu olan … şirketleri olsun, ortaya çıkan zarar aynı yöntem ile belirlenir. Aynı yöntemle belirlenen gerçek zarardan, sorumluların, sorumlu olacakları miktar ise farklılık gösterebilir ise de, yasal bir düzenleme olmadıkça genel şartlar ile gerçek zararın hesaplanma yöntemi, diğer sorumlulardan ayrıştırılarak farklı bir şekilde belirlenemez.
Bu çerçevede, … şirketi, KTK’nın 85/1 maddesi kapsamında kalan zararlardan, zarar görene karşı (2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi sayılan haller hariç) sorumludur. 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde, kaza tarihindeki düzenlemede “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilerek, zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” … limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan … yönünden ayrım yapılmayarak, farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemiştir. Kaza tarihinden sonra KTK’nın 90. Maddesinde 6704 Sayılı yapılan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğunun belirlenmesinde, işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınmış, … şirketinin sorumluluğunun belirlemesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
Ancak, Söz konusu yasal değişikliğin kaza tarihi itibariyle uygulanma imkanı olmadığı gibi, 6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, Anayasa Mahkemesi 2019/40 Esas – 2020/40 Karar Sayılı Karar Tarihi 17/7/2020 kararında “Kanunun 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin’„.bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ve 92. Maddesinin (i) Bendi” başlığı altında incelediği Anayasa Aykırılık Sorunun incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile … şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla … şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, … şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile … şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen … şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin … şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan … teminat limiti ile sorumlu olan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. Maddesinde yer alan sigortanın temerrüte ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda, aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, … Şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartlar ikincil norm olup, kanuna aykırı düzenlemeler geçerli değildir. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, Kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, Kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortanın sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır.
Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğu “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda Genel Şartlarda … şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “Gerçek Zarar” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır. Bu nedenle 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, … yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmaz.
Nitekim, Danıştay 8. Dairesi’de 20/03/2020 tarih ve 31074 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapan ve tazminatın belirlenmesinde idareye tanınan yetkilere ilişkin olarak yürütmenin durdurulması talepli iptal başvurusunda 2020/6095 E. Sayılı 26/01/2021 tarihli yürütmenin durdurulması kararında da, “Gerçek Zarar” ve Anayasa Mahkemesi kararına vurgu yapılarak, tazminat hesaplanmasına bir kısım maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, her ne kadar yürütmenin durdurulması kararı somut olay tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlere ilişkin ve olayda uygulanma imkanı yok ise de, Genel Şartlarda yapılan düzenlemeye, AYM’nin iptal kararından sonra bakış açısını yansıtmaktadır.
Somut olayda her ne kadar davalının sorumluluğuna ilişkin poliçe 01/06/2015 tarihli ZMMS Genel Şartlarından sonra düzenlenmiş ise de, AYM tarafından iptal edilen, tazminat hesaplanmasında sigortanın sorumluluğunun genel şartlara göre belirleneceğine ilişkin düzenlemeye göre, gerçek zararın belirlenmesinde … yönünden zarar sorumlularına sürücü ve işletenden farklı bir yöntem getirilmesi kaza tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 90. maddesine göre mümkün değildir.
Mahkemece ‘Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Yönetmeliği’ çerçevesinde maluliyet raporu alarak davanın esası hakkında karar verilmiş olması yerinde görüldüğünden ve SGK’dan davacıya kaza nedeniyle yapılan rücuya tabi bir ödeme olup olmadığına ilişkin yazı cevabı getirtilmiş ve değerlendirilmiş olmakla davalının bu hususa ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
2-Davalılar … ve … vekilinin istinaf talebinin incelenmesinde,
Kaza yapan araç ruhsatının davalı … adına kayıtlı olması gözetildiğinde adı geçen davalının KTK uyarınca motorlu aracı işleten kişinin motorlu aracın işletilmesi sırasında 3.kişilere verdiği zarardan sorumlu olması ilkesi kapsamında davacının zararından sorumlu olması gözetilerek davalılar … ve … vekilinin bu hususa ilişkin istinaf talebinin yerinde bulunmadığı anlaşılmıştır.
3-Davalı … … A.Ş vekili ve davalılar … ve … vekilinin hatır taşıması,muterafık kusur ve manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf taleplerinin incelenmesinde,
Eldeki davada kararı istinaf eden davalı vekilleri davacının araçta hatır için taşındığını savunmuştur. Hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle, bu gibi taşımalarda BK’nın 51. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır. Hakim tazminattan mutlaka indirim yapmak zorunda değilse de bunun dahi gerekçesini kararında tartışması ve nedenlerini göstermesi gerekir.
Ayrıca; zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde sözkonusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunu’nun 52. maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması sözkonusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Somut olayda davalılar vekilleri, davacının kazalı araçta yolcu olduğunu, hatıra binaen taşındığını, ayrıca emniyet kemerini takmadığını, alkollü olduğunu bildiği davacının aracına bindiğini, kazada müterafık kusurunun bulunduğunu savunmuş, dosya kapsamında yer alan kaza tespit tutanağı, ceza dosyasında alınan ifadeler ve tüm dosya münderecatında davacının emniyet kemeri takmadığı, ayrıca; alkollü olduğunu bildiği sürücünün aracına bindiği, can güvenliğini tehlikeye attığı belirtilmiştir.
Buna göre mahkemece, bu savunmalar nazara alınarak tazminattan ayrı ayrı hatır taşıması ve müterafık kusur için %20 oranında indirim yapılması gerekirken, bu indirimler uygulanmadan hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Yine, hükmedilen manevi tazminat miktarına ilişkin istinaf taleplerinin incelenmesinde,6098 TBK’nun 56/1. maddesi hükmüne göre “Hakim bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda olayın özelliklerini göz önünde tutarak zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. ” Aynı Yasanın 51.maddesinde de “Hâkim, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önüne alarak belirler.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Manevi tazminatın miktarı bir taraf için zenginleşme aracı, diğer taraf için de yıkım olmamalıdır. Manevi tazminatın miktarının belirlemesinde her olaya göre değişen özel hal ve şartlar gözetilmelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması ve buna göre manevi tazminat takdir etmesi gerektiği açıkça ortadadır. (HGK 23/06/2004, 13/291-370) Zira MK’nın 4.maddesindeki hak ve nesafet kuralları, kanunun hakime takdir hakkı verdiği hallerde hakimin, hak ve nesafete göre tazminata hükmetmesi gerektiğini öngörmektedir. Belirtilen bu hususlar ve özellikle davacının, alkollü sürücünün aracına durumu bilerek binmesi ve emniyet kemeri bulunmaması, kaza neticesi kaburgada çatlak ve kafa travması şeklinde gelişen yaralanma neticesinde vücut genel çalışma gücünden kaybetmediği, 4 ay süre ile iş göremezlik halinde kaldığının belirlenmesi, davacının yaralanması nedeniyle yaşadığı elem ve ızdırap dikkate alındığında davacı için hükmedilen manevi tazminat miktarının yerinde olmadığı, davacı lehine takdiren 3.500,00 TL manevi tazminat takdirinin hakkaniyete uygun düşeceği sonucuna varılmış ve istinaf eden davalı vekillerinin bu yönleri amaçlayan istinaf taleplerinin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Hükme esas alınan aktüer raporunda TRH 2010 yaşam tablosunun uygulanması yerinde olmakla birlikte 1.8 teknik faiz uygulanması yerinde görülmemiş ise de istinafa gelen tarafların sıfatına göre bu husus inceleme dışı bırakılmıştır.
Yukarıda 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı … … A.Ş vekili ve davalılar … ve … vekilinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı kabulüne, Mahkemece yapılan yargılamada eksiklik bulunmamasına, yapılan hatanın yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmamasına göre HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının istinaf eden taraflar yönünden kaldırılmasına, mahkemece hüküm altına alınan tazminattan ayrı ayrı % 20 ‘şer oranda hatır ve müterafık kusur indirimi yapılarak ve davacı lehine 3.500,00 TL manevi tazminata hükmedilmesiyle düzeltilerek, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda kesinleşen yönler korunarak yeniden esas hakkında karar verilmesiyle aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I- Davalı … … A.Ş vekili ve davalılar … ve … vekilinin istinaf taleplerinin yukarıda 3.nolu bentte belirtilen gerekçelerle ayrı ayrı kabulü ile; Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 17/04/2019 tarihli, 2018/120 Esas 2019/279 Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, buna göre;
1-Davacının maddi tazminat isteminin KISMEN KABULÜNE, buna göre 3.594,40 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, hüküm altına alınan miktara davalılardan … şirketi yönünden dava tarihi olan 14/02/2018 tarihinden itibaren, davalılar … ile … yönünden de olay tarihi olan 23/06/2017 tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, davacının fazlaya ilişkin maddi tazminat istemlerinin reddine,
2-Davacının manevi tazminat isteminin KISMEN KABULÜNE; buna göre 3.500,00TL manevi tazminatın davalılar … ve …’ndan olay tarihi olan 23/06/2017 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine,
3-Maddi tazminat davası yönünden;
a-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 245,53 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 0,68TL ve ıslah ile alınan 95,06TL harcın mahsubu ile bakiye 149,79 TL karar ve ilam harcının, davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına, (Davalı … şirketinin sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı tutulmasına)
Davacı tarafından yatırılan 0,68TL peşin harç, 95,06TL ıslah harcı, 35,90TL başvuru harcı, 5,20TL vekalet harcı olmak üzere toplam 136,84TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, (Davalı … şirketinin sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı tutulmasına)
b-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul olunan kesim üzerinden takdir ve hesap edilen 2.725,00TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, (Davalı … şirketlerinin sorumluluğunun poliçe limitiyle sınırlı tutulmasına)
c-Davalıların kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle, reddedilen maddi tazminat kalemlerine ilişkin (tedavi gideri, kazanç kaybı, ekonomik geleceğin sarsılması) karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red olunan kesim üzerinden takdir ve hesap edilen 150,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine,
4-Manevi tazminat davası yönünden;
a-Harçlar Kanunu gereği alınması gereken 239,08 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 136,62TL harcın mahsubu ile bakiye 102,46 TL karar ve ilam harcının, davalılar … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yatırılan 136,62TL peşin harcın davalılar … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
b-Davacının kendisini vekil ile temsil ettirdiği görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul olunan kesim üzerinden takdir ve hesap edilen 2.725,00TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’ndan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
c-Davalılar … ve … kendilerini vekil ile temsil ettirdikleri görülmekle, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince red olunan kesim üzerinden takdir ve hesap edilen 2.725,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalılara ödenmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen 800,00TL bilirkişi ücreti, 295,50TL tebligat ve posta gideri ile 400,00TL Adli Tıp Fakurası olmak üzere toplam 1.495,50TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesap ve takdir edilen 231,82TL’sinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgilisine iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
II-Davalı … … ….. Şirketi tarafından yatırılan 100,00 TL istinaf karar ve ilam harcının talep halinde istinaf eden davalıya iadesine,
III-Davalılar … ve … tarafından yatırılan 223,98 TL istinaf karar ve ilam harcının talep halinde istinaf eden davalıya iadesine,
IV-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı … … …… Şirketi tarafından istinaf yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
V-İstinaf başvurusu nedeniyle davalılar … ve … tarafından yapılan 35,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak istinaf eden bu davalılara verilmesine,
VI-HMK’nın 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
VII-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 362/1.a maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 02.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.