Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
…
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2017
NUMARASI …
KARAR TARİHİ : 29/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/01/2022
Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 19.08.2013 tarihinde davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın davacının sevk ve idaresinde bulunan motorsiklete çarpması sonucu davacının yaralandığını ve malul kaldığını, davalı tarafından 24.02.2016 tarihinde 18.323,06 TL ödenmiş ise de ödemenin yetersiz olduğunu, davacının muhtar olup aynı zamanda çiftçilik yaptığını, gelirinin en az asgari ücretin üç katı olduğunu belirterek HMK.nın 107. maddesi gereğince şimdilik 2.200,00-TL geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt-avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 06.11.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 24.445,74 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … şirketi vekili, Ereğli Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/3296 Hazırlık dosyasında sigortalı … ile davacı arasında uzlaşma yapıldığını bu nedenle CMK 253/19 maddesi gereğince davalı şirketin sorumluluğunun sona erdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, kaza tespit tutanağına göre 19/08/2013 tarihinde Konya Ereğli ilçesi … caddesi kavşağında meydana gelen ve davalı … şirketi tarafından sigortalı…. plakalı araç ile davacıya ait ….. plakalı aracın çarpışması sonucu trafik kazası meydana geldiği ve kazada davacının yaralandığı, davacının şikayeti üzerine Ereğli Cumhuriyet Başsavcılığınca 2013/3296 soruşturma dosyasında … hakkında başlatılan soruşturma sırasında müşteki ve şüpheliye uzlaşma teklif edildiği, tarafların 3.000,00-TL’nin şüpheli … tarafından müşteki …’a ödenmesi hususunda uzlaştıkları ve şüpheli tarafından 3.000,00-TL’nin müştekiye ödendiği, tarafların bu şekilde uzlaştığı, uzlaştırma raporunun Cumhuriyet Savcısı tarafından 09/04/2014 tarihinde onaylandığı, davacı ile davalı … şirketinin sigortalısı olan … arasında 5271 sayılı Kanun’un 253/19 maddesi kapsamında uzlaşma sağlandığında uzlaşmaya konu olan aynı trafik kazasından dolayı davacının trafik kazasına sebep olan kişiye veya sigortacısına karşı dava açmasının mümkün olmadığı, her ne kadar davalı … şirketi tarafından 24/02/2016 tarihinde 18.323,06-TL ödeme yapılmış ise de kanun gereğince sona ermiş olan dava hakkının kısmi ödeme nedeni ile yeniden doğmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle davacının davasının reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLER
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme dosyası ile davalı aleyhine maluliyetten kaynaklı maddi tazminat davası açtıklarını, davalı yan dava öncesi bir kısım ödeme yapmışsa da ödemenin Yargıtay tekniklerine uygun hesaplanmaması, maluliyet, gelir, kusur gibi diğer değişkenlerin doğru tespit edilememesi nedeni ile yapılan ödemenin eksik olduğunun dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu ile ortaya konulduğunu, buna uygun şekilde talep artırım dilekçesi verilip harçlandırıldığını, yerel Mahkemenin soruşturma aşamasında tarafların 3.000,00-TL üzerinden uzlaştıklarını belirterek 5271 sayılı CMK 253/19 gereği davanın reddine karar verdiğini, bu hususta kanun maddeleri ve Yargıtay kararları açık olup taleplerinin reddinin usul ve yasaya uygun olmadığını, Karayolları Trafik Kanunu’nun 111. maddesinin “Sorumluluğa ilişkin anlaşmalar; Bu Kanunla öngörülen hukuki sorumluluğu kaldıran veya daraltan anlaşmalar geçersizdir.” hükmünü içerdiğini, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi kararında “uzlaşma sigorta şirketinin durumunu ağırlaştırmıyorsa geçerliliği yoktur.” şeklinde olduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2015-17658 Esas 2017-190 Karar sayılı kararında açıkça görüleceği üzere “Davacının zararı tamamen giderilerek kaza nedeniyle bir ibralaşma yapılmadığından ve yapılan anlaşma sigorta şirketinin işletene rücu olmadığı için sigorta şirketinin durumunu ağırlaştırmaması nedeniyle ancak ödeme miktarı kadar sigorta şirketini sorumluluktan kurtaracağından, zarar görenin bakiye zararını sigorta şirketinden talep edebileceği anlaşıldığından, mahkemece taraf delilleri toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir”söz konusu kazada herhangi bir rücu durumu mevcut olmadığından bu nedenle sigorta şirketinin durumunu ağırlaştıran bir husus bulunmadığını, sigorta şirketinin, müteselsil sorumlulardan birisi olduğunu, Borçlar Kanunu “Müteselsil Borçluluk Maddesi Gereği 164. c. Borçluların bireysel davranışı, madde 165- Kanun veya sözleşme ile aksi belirlenmedikçe, borçlulardan biri kendi davranışıyla diğer borçluların durumunu ağırlaştıramaz.. Borcun sona ermesi madde 166- Borçlulardan biri, alacaklıya ifada bulunmaksızın borçtan kurtulmuşsa, diğer borçlular bundan, ancak durumun veya borcun niteliğinin elverdiği ölçüde yararlanabilirler.” hükümlerinde açıkça görüleceği üzere müteselsil borçlulardan birisi olan kusurlu araç şoförü sigorta şirketinin durumunu ağırlaştırmadığını, aksine ödeme yapmak suretiyle yaptığı ödeme nispetinde borçtan kurtararak durumunu hafiflettiğini, bilirkişi raporunda da bunun gözetildiğini ve talep edilebilir zarar miktarının ona göre tespit edildiğini, borcun niteliği haksız fiil olduğundan sigorta şirketinin borçtan kurtulmasının mümkün olmadığını, davalı … şirketinin talep edip kendisine gönderilen tüm evrakları inceleyerek davacıya bir kısım ödeme yaptığını, sigorta şirketi basiretli tacir olarak mevcut durumu gözetmiş ve ödeme yapmışken aksi kanaat oluşsa dahi bu hususta davacı lehine kazanılmış hak doğduğunu, TTK madde 18…”(2) Her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir.” hükmü gereği basiretli tacir olmak sigorta şirketine borcun yerine getirilmesini engelleyecek hareketleri önceden nazara alma yükümlülüğü yüklediğini, sigorta şirketi de bunu gözeterek ödeme yapmışken bakiye zarar miktarından da sorumlu olacağını, aksine yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın davacı idaresinde bulunan motorsikletle çarpışması sonucu davacının yaralandığını belirterek geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep etmiştir.
Olaya ilişkin Ereğli Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/3296 sayılı soruşturma dosyasında, müştekinin …, şüphelinin … olduğu, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 253. maddesi kapsamında, uzlaştırma faaliyetlerinde bulunulduğu, uzlaşma teklif formunda CMK’nın 253. maddesinde düzenlenen uzlaşmaya ilişkin hükümlerin yazılı olduğu, uzlaşmanın mahiyeti, uzlaşmayı kabul veya reddetmenin hukuki sonuçlarının anlatıldığı, davacının tutanakta imzasının bulunduğu, imza inkarında bulunulmadığı, 09.04.2014 tarihli uzlaşma raporunda tarafların 3.000,00-TL’nin şüpheli … tarafından müşteki …’a ödenmesi hususunda uzlaştıkları ve şüpheli … tarafından 3.000,00-TL’nin 07.04.2014 tarihinde müşteki …’a ödendiğine dair uzlaşma tutanağının düzenlendiği, taraflarca raporun imzaladığı, 11.04.2014 tarihinde uzlaşma nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmüştür.
CMK’nın 253/19 maddesi; “Uzlaşma sonucunda şüphelinin edimini def’aten yerine getirmesi halinde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir. Edimin yerine getirilmesinin ileri tarihe bırakılması, takside bağlanması veya süreklilik arz etmesi halinde, 171 inci maddedeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilir. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez. Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra, uzlaşmanın gereklerinin yerine getirilmemesi halinde, 171 inci maddenin dördüncü fıkrasındaki şart aranmaksızın, kamu davası açılır. Uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle tazminat davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır. Şüphelinin, edimini yerine getirmemesi halinde uzlaşma raporu veya belgesi, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesinde yazılı ilam mahiyetini haiz belgelerden sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Yasası’nın 88. maddesinde Zarar verenlerin birden fazla olması halinde “Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesi yapılmış, yine TBK 61. maddesinde “ Dış ilişkide, birden çok kişi birlikte bir zarara sebebiyet verdikleri veya aynı zarardan çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu oldukları takdirde, haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümler uygulanır.” denilmiş, 62. madde de ise “tazminatın aynı zarardan sorumlu müteselsil borçlular arasında paylaştırılmasında, bütün durum ve koşullar, özellikle onlardan her birine yüklenebilecek kusurun ağırlığı ve yarattıkları tehlikenin yoğunluğu göz önünde tutulur. Tazminatın kendi payına düşeninden fazlasını ödeyen kişi, bu fazla ödemesi için, diğer müteselsil sorumlulara karşı rücu hakkına sahip ve zarar görenin haklarına halef olur.” düzenlemesi ile birden çok kişi aynı zarardan aynı sebeple yada çeşitli sebeplerden dolayı sorumlu olabileceği vurgulanmıştır. Türk Borçlar kanunun müteselsil borçluluk ve dış ilişki de borçluların sorumluluğu başlıklı 163. maddesinde “Alacaklı, borcun tamamının veya bir kısmının ifasını, dilerse borçluların hepsinden, dilerse yalnız birinden isteyebilir. Borçluların sorumluluğu, borcun tamamı ödeninceye kadar devam eder” denilerek zarar verenlerin zarar görenlere karşı sorumluluğunun kapsamını düzenlemiştir.
TBK’nın 166. maddesi gereğince borçlulardan birinin ifa veya takasla borcun tamamını veya bir kısmını sona erdirmesi halinde, bu oranda diğer borçlularda borçtan kurtulur. Aynı kanunun 168/2 maddesinde ise alacaklının diğerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirmesi halinde bunun sonuçlarına kendisinin katlanması gerekir.
Davalı şirket kazaya neden olan aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olup, sorumluluğu 2918 sayılı KTK.nın 85 ve 91. maddeleri gereğince araç işleteninin üçüncü kişilere olan hukuki sorumluluğunu, sigortalısının kusuru ve azami poliçe limitine kadar üstleneceğinden ve nihai sorumlu olan haksız fiil faili araç sürücüsü ile yapılan uzlaşmanın dolayısı ile davalı … şirketine sirayet edeceğinin kabulü gerekir.
Açıklanan nedenlerle, dava açılmadan önce soruşturma aşamasında davacı tarafından karşı araç sürücüsünden talep edilen edimli uzlaşma sağlandığı, CMK 253/19. maddesine göre artık davacının maddi tazminat davası açma hakkı bulunmadığı gibi açılmış davadan da feragat edilmiş sayılacağı düzenlemesi gereğince bu feragatin müteselsil sorumlu olan davalı … şirketine de sirayet edeceğinin kabulü gerektiğinden dosya kapsamı, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1.b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İstinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1.b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30-TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40- TL’nın mahsubu ile kalan 14,90-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Başvuran tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK’nın 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 362/1.a maddesi gereğince miktar itibariyle KESİN olmak üzere 29.12.20121 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
…
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.