Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1881 E. 2021/2446 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2019
NUMARASI ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 16/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ile davalı … tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;

TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Asıl dava dosyasında davacı vekili; 22.06.2013 tarihinde davalıların zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ve sürücüsü olduğu aracın davacıya ait araca çarptığını, davacıya ait araçtaki hasar bedelinin 1.250,00 Euro olduğunu, araçta değer kaybı da meydana geldiğini, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada 5.000,00 TL değer kaybının sigorta şirketi poliçe sınırları dahilinde diğer davalıdan tamamının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında talebini 19.912,50 TL olarak belirlemiştir.
Birleştirilen dosyada davacı vekili; davalının sürücüsü olduğu aracın davacıya ait araca çarpması sonucu aracın hasar gördüğünü, davacının aracın tamiri süresince araç kiralamak zorunda kaldığını, toplam 8.000,00 TL kira bedeli ödendiğini belirterek dosyanın Ankara 26.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/429 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesini ve 8.000,00 TL araç kiralama bedelinin yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, mahkemece dosyasının Ankara 26 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/429 E. sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Davalı … şirketi vekili, zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesindeki teminat limitinin 25.000,00 TL olduğunu değer kaybının teminat kapsamında bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiş yargılama aşamasında davacıya ait aracın kasko sigorta şirketi olan … … poliçe limitinin tamamının 27.06.2014 tarihinde ödendiğini belirtmiştir.
Davalı …, kusuru kabul etmediğini, arkadan gelen araçtan kaçmak isterken kazanın meydana geldiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı sürücü …’ın meydana gelen olayda %100 oranında tamamen kusurlu olduğu, dava dışı sürücü Atilla Işık’ın kusurunun bulunmadığı…. plakalı araçta meydana gelen değer kaybı bedelinin 19.912,50 TL olduğu, birleşen dava açısından davacı aracının 20 günde tamir edileceği, günlük 150,00 TL’den 3.000,00 TL araç mahrumiyeti olacağının tespit edildiği gerekçesi ile davalı … şirketi yönünden asıl ve birleşen davanın reddine, davalı … yönünden asıl davanın kabulü ile 19.912,50 TL değer kaybı tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalıdan tahsiline, birleşen davanın kısmen kabulü ile 2.250,00 TL mahrumiyet zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, karara karşı davacı vekili ve davalı … tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; birleştirilen dosyada 8.000,00 TL araç kiralama bedelinin kısmen kabul edildiğini, 22.01.2016 tarihli bilirkişi raporunda, aracın 20 iş gününde tamir edilebileceği, kusurda düşülerek 2.250,00 TL olduğu görüşüne itibar edildiğini, oysa aracı tamir eden ….’nin alınan belgede, aracın 24.06.2013 ile 22.11.2013 tarihleri arasında tamirde bulunduğunun belirtildiğini, davalı …’ın kusur oranı Adli Tıp tarafından %100 kusurlu olarak belirtilmesine rağmen önceki bilirkişi raporuna göre davalının % 75 kusur oranına göre tazminata hükmedildiğini, davalı … şirketi yönünden asıl dava ve birleşen davanın reddedildiğini ve sigorta şirketi lehine vekalet ücreti takdir edildiğini, davayı 30.07.2013 tarihinde açtıklarını, davalı … şirketinin yaklaşık 1 sene sonra 27.06.2014 tarihinde davacı şirkete hasar bedelini ödediğini, davanın açıldığı tarihte davalı … şirketinin ne kadar ödeme yapacağını bilinemediğinden taraf olarak gösterildiğini, davadan çok sonra yapılan bir ödemeden dolayı davanın reddi sebebiyle sigorta şirketi lehine vekalet ücreti takdir edilemeyeceğini, davalı … lehine vekalet ücreti takdir edildiğini, 16.11.2018 tarihli celsede davalı vekilinin vekillikten çekildiğini, … vekiline vekalet ücreti takdirinin de hatalı olduğunu ileri sürmüştür.
Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde; gerekçeli karar yazılıncaya kadar istinaf başvuru süresi dolma ihtimali doğrultusunda istinaf başvuru dilekçesi yerine süre tutum dilekçesini verdiğini, gerekçeli kararın tebliğini müteakip, istinaf yoluna başvuru gerekçelerimi ayrıntılı olarak ileteceğini bildirmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacı vekilinin ve davalı …’ın HMK.nın 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
1-Davalı … tarafından verilen dilekçede istinaf gerekçesi belirtilmeden dilekçenin süre tutum dilekçesi olduğu belirtilmiştir. Kanun yoluna başvurma süresinin gerekçeli kararın tebliği ile başladığı davalarda süre tutum dilekçesi verilmiş olsa dahi gerekçeli kararın tebliğinden itibaren kanun yoluna başvuru süresi olan iki hafta içinde istinaf kanun yoluna başvuru sebeplerinin belirtildiği gerekçeli dilekçenin verilmesi gerekir. Davalı tarafından gerekçeli karar tebliğ edilmeden süre tutum dilekçesi verilmiş ise de gerekçeli kararın tebliğinden sonra süresi içinde istinaf nedenleri bildirilmemiş olması nedeniyle başvurusunun HMK.nın 352. maddesi gereğince usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-6100 sayılı HMK.nın istinaf başvurusu üzerine yapılacak incelemenin kapsamını düzenleyen 355. maddesinde “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Davacı vekili tarafından asıl ve birleştirilen dava dosyalarında Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmış her iki dosyanın Asliye Hukuk Mahkemesinde birleştirilmesine karar verilmiş ve Ankara 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/429 E. sayılı dosyasında uyuşmazlığın çözümünde Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğu belirtilerek görevsizlik kararı verilmiş, Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından asıl ve birleştirilen dosyada yargılama yapılarak esasa ilişkin karar verilmiştir.
Birleştirilen dava dosyasında davacı vekili, kazaya neden olan aracın sürücüsü …’a karşı dava açmıştır. HMK. 166. maddesi gereğince birleştirilen dava dosyaları birbirinden bağımsız ayrı birer dava olduğundan mahkemenin görev ve yetkiye ilişkin hususları da birleştirilen dava yönünden ayrıca değerlendirmesi gerekir.
Ticaret Mahkemelerinin görev alanı 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 5/1 maddesinde “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” ifadesi ile ticari davalar ile sınırlandırılmıştır. Ticari davalar ise TTK 4. maddesinde sayılmıştır. Buna göre 4/1 maddesinde nispi ticari davalar 4/1-a fıkrasından f fıkrasına kadar sayılan hususlar ise mutlak ticari davalar olarak sayılmıştır.
Bir davanın nispi ticari dava sayılması için TTK 4/1. maddesi birinci fıkrasında belirtildiği gibi her iki tarafında tacir olduğu ve her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bir dava olması gerekmektedir.
Mutlak ticari davalar ise TTK 4/1-a maddesinde her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olup olmadığına bakılmaksızın Türk Ticaret Kanununda düzenlenen hususlar ile yine TTK 4/1-f fıkrasına kadar sayılan yasalarda belirtilen davalar olarak sayılmıştır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesi ile birlikte 5/3 maddesi gereği artık Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisinden çıkarak görev ilişkisi haline gelmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1. maddesi gereği göreve ilişkin kurallar kamu düzeni ile ilgili olup hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c maddesi gereğince görev hususunun dava şartı olması, HMK’nın 115/1 maddesi gereğince dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece gözetilmesi gerekir.
Birleştirilen dava; davalının sürücüsü olduğu araç ile kusurlu davranışı neticesi meydana gelen trafik kazasında zarar gören kişinin açmış olduğu maddi tazminat davasıdır. Dava niteliği itibarı ile haksız fiilden kaynaklanmış olup davalının gerçek kişi olması ve TTK 4/1. maddesinde belirtilen her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili nispi dava kapsamında bulunmayan davada uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesi tarafından görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden birleştirilen dava dosyası yönünden dava dilekçesinin görev yönünden reddine dair karar verilmek üzere kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
3-Kabul şekline göre; asıl davaya ilişkin olarak davacılar vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde; davacı vekili asıl dava dosyasında kazaya neden olduğunu iddia ettiği aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı ve aracın sürücüsüne karşı açtığı davada araçta meydana gelen değer kaybının tahsilini talep etmiştir. Dava 03.07.2013 tarihinde açılmış, davalıya ait aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olan sigorta şirketi tarafından yargılama aşamasında poliçe limitinin maddi hasarlar için araç başına 25.000,00 TL olduğu, limitin tamamının 27.06.2014 tarihinde davacıya ait aracın kasko sigorta şirketine ödendiği belirtilmiş, mahkemece sigorta şirketi hakkında açılan davanın reddine karar verilerek sigorta şirketi lehine vekalet ücretine hükmedilmiş ise de dava tarihi itibariyle davacının dava açmakta haklı olduğu, sigorta şirketi tarafından yargılama aşamasında ödeme yapıldığından davanın sigorta teminat limitinin bitmesi nedeniyle konusuz kaldığı gözetildiğinde davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle asıl ve birleştirilen dosyalar bağımsızlıklarını koruduğu halde birleştirilen dosya yönünden davanın Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olması nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken davanın esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK.nın 353/1.a.3.maddesi gereğince birleştirilen davada görev yönünden bir karar verilmek üzere dosyanın kararı veren mahkemesine gönderilmesine, kabul şekline göre asıl dava dosyasında dava açıldığı tarihte davacının dava açmakta haklı olması, sigorta şirketinin teminat limitinin yargılama aşamasında tamamının davacıya ait aracın kasko sigorta şirketine ödenmiş olması nedeniyle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiğinden davacı vekilinin asıl dava dosyasında bu yöne ilişkin istinaf nedenlerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve yeniden inceleme yapılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davacı vekilinin birleştirilen davaya ilişkin istinaf nedenlerinin incelenmesine yer olmadığına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı …’ın istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 352/1. maddesi gereğince USULDEN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile; HMK.nın 353/1.a.3 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf yoluna başvuran taraflarca yatırılan peşin harcın istek halinde yatıranlara iadesine,
4-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafça yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.maddesi gereğince KESİN olmak üzere 16.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.