Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1795 E. 2021/2558 K. 24.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:…
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/04/2019
NUMARASI : ….
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 24/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 17/01/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 07.07.2015 tarihinde davalıya zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı aracın, davacının sevk ve idaresindeki araca çarpması sonucu oluşan trafik kazasında davacının belinin kırıldığını ve malul kaldığını, davalı sigortalı araç sürücüsünün kazanın oluşumunda tam kusurlu olduğunu, davacının bilgisayar mühendisi olup kaza tarihinde…… 5.300,00 TL maaşla çalıştığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 1.000,0TL daimi iş görmezlik ve 500,00TL geçici iş görmezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini dava ve talep etmiş; 19.01.2019 günlü bedel artırım dilekçesi ile de daimi iş görmezlik tazminatını 290.000,00 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, kusur oranı ve 290.000,00 TL poliçe limitiyle sınırlı olarak sorumlu olduklarını, davacının maluliyet oranının belirlenmesi ve maluliyet ile trafik kazası arasındaki illiyetin belirlenmesi için ATK’dan rapor alınmasını, tazminat hesabında bilinen ücret olması halinde bu ücretin aksi halde asgari ücretin esas alınması gerektiğini, avans faiz talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu, kusur bilirkişisinin 24.02.2017 günlü raporunda, davacının sol şerit seyirle sağa doğru şerit izleme ve değiştirme kuralına aykırı davranarak davalı sigorta şirketince güvence altına alınan araca çarpması sonucu kazanın meydana geldiğinden davacının tam kusurlu olduğunun belirlendiği, bu rapora itiraz edilmesi üzerine Adli Tıp Kurumu’ndan alınan 30.10.2018 günlü ve 2786 sayılı raporda; trafik kaza tespit tutanağı ve ceza mahkemesi dosyası irdelenerek, davacının seyir sırasında yola dikkatini vermemiş olması, hızını kaza yeri azami hız limitine göre ayarlayıp teyakkuzla seyretmeye önem ve özen göstermemiş olması nedeniyle %25 oranında, dava dışı sürücünün orta şeritte seyredip olay yerine geldiğinde sol yan arka tarafını yeterince kontrol etmeden hatalı biçimde şerit değiştirerek davacının önünü kapattığından %75 oranında kusurlu olduğunun saptandığı, dosya arasına alınan ceza yargılamasının yapıldığı 31.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/1449esas sayılı dosyasına sunulan Adli Tıp Kurumu’nun 08.03.2017 günlü ve 1187 sayılı raporunda, davacı hızının azami hız sınırına uygun olmadığından tali kusurlu, dava dışı sürücünün sol yanını yeterince kontrol etmeden hatalı biçimde sola doğrultu değiştirdiğinden asli kusurlu olduğunun belirlendiği, gerek ceza yargılamasındaki gerekse mahkemece alınan Adli Tıp Kurumu raporunun birbiriyle uyumlu olup oluşa uygun olduğundan hükme esas alınarak rapor gerekçeleri uyarınca davacının %25, davalının sigortaladığı araç sürücüsünün %75 oranında kusurlu olduğunun kanıtlandığı, Ankara Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı’nca düzenlenen 25.07.2016 günlü ve 1464 sayılı raporda davacıda daimi iş görmezliğinin %33,2; geçici iş görmezliğinin de 9 ay olduğunun belirtildiği, bu rapor gereğince davacının daimi ve geçici iş görmezlik oranının kanıtlandığı, davacının davalının sigortaladığı araç sürücüsünün kusuru nedeniyle daimi ve iş görmezlik oluşturacak biçimde yaralanması nedeniyle bu zararlarının belirlenmesi için aktüer bilirkişisinden rapor alındığı 14.01.2019 günlü raporda, geçici iş görmezlik tazminatının 61.294,48TL, daimi iş görmezlik tazminatının 1.505.161,61 TL olduğu ancak poliçe limiti ile sınırlı olmak üzere 290.000,00TL olarak belirlendiği, bilirkişinin niteliği, raporun objektif ve dayanakları gösterilerek hazırlanmış olması nedeniyle hükme esas alındığı hükme esas alınan rapor uyarınca 290.000,00TL daimi iş görmezlik tazminatı ile HMK’nın 26. maddesi uyarınca 500,00TL geçici iş görmezlik tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesinin doğru bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile 290.000,00 TL daimi iş görmezlik 500,00 TL geçici iş görmezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hükme karşı davalı sigorta şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Kararın usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu,
Davacının aktif dönem geliri tespit edilirken davacının gelirinin farazi tutarlara göre hesaplandığını, davacının aktif dönem gelir durumunu da içerir 14/01/2019 tarihli bilirkişi raporunda, dosya münderecatında hiçbir somut mesnedi olmayan, “Davacı … …’ın 2018 yılı Ağustos ayı gelirinin 9.249,17 …. … olduğu” ifadesine yer verilmiş olup; davacının işleyecek aktif dönem gelirinin bu farazi tutara göre hesaplandığını, öncelikle yapılması gerekenin, davacının çalıştığı işyerinden imzalı bordroların dosyaya kazandırılıp bunlara göre karar verilmesi iken aksi şekilde farazi ve afaki tutarlara göre hesap yapılmasının hatalı olduğunu, bilirkişi tarafından hangi belgeye dayanarak davacının gelirinin asgari ücretin 8,192 katı olduğu belirtilmediği gibi, hesaba esas alınan ücretin 2018 yılı geliri olmasının da, davacının 2018 yılındaki gelirinin de varlık ve tutarını kabul manasına gelmemek kaydı ile hukuka aykırı olduğunu, zira işlemiş aktif dönemin gelir hesabı toplamda 36 aylık bir zaman dilimini kapsadığını, bu üç yıllık zaman dilimine yalnız 2018 yılı ağustos ayı gelirinin esas alınmasının hukuka, Yargıtay içtihatlarına ve aktüeryal yönteme aykırı olduğunu, bu hususta Yüksek Mahkemenin de son derece isabetli ve istikrarlı içtihatları bulunmakta olup, yapılması gereken, özellikle işlemiş dönem için kaza tarihinden önceki gelir durumunun hiçbir şekilde tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi olduğunu, bu sebeple, bilirkişi tarafından, dosya muhtevasında bulunmayan 9.249,17 ,,,,, ,,,, tutarına dayanarak hesaplama yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, üstelik davacının gelir tutarını kabul manasına gelmemek kaydı ile, bir an için davacının gelirinin asgari ücretin üzerinde olduğu kabul edilecek dahi olsa, davacı tarafından dava dilekçesinde … …’ın 5.300,00 TL gelir ile çalıştığının ifade edildiğini, Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 26’da düzenlenen Taleple Bağlılık İlkesi ve md. 188’de düzenlenen İkrar uyarınca, “Tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıalar, çekişmeli olmaktan çıkar ve ispatı gerekmez.” Anılan hükümler uyarınca, davacının gelirinin hiçbir hal ve şart altında 5.300,00 TL üzerinde bir meblağ esas alınarak hesaplanmasını kabul etmediklerini, bu sebeple, davacının geliri kesin ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde hesaplanmadan, bunun yanında aktif dönem gelir hesabında işlemiş dönem tutarı belirlenirken kaza tarihinden önceki kazancı esas alınmadan tanzim edilen bilirkişi raporunun Yerel Mahkemece hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğundan kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, aksi takdirde tanzim edilecek hesap raporunda davacının kazadan önceki gelirinin imzalı bordrolar vasıtası ile dosyaya kazandırıldıktan sonra hesaplanması gerektiğini,
SGK tarafından ödeme yapılmış olmasına karşın bu miktarın tenzil edilmeden tesis edilmiş olan hükmün hukuka aykırı olduğunu, hükme esas alınan 14/01/2019 tarihli bilirkişi hesap raporunun “İndirimler” alt başlığı altında, “17/11/2015 tarihinde … tarafından gönderilen belgeye göre ödeme yapılmadığı belirtilmiştir.” şeklinde değerlendirme yapılmasına karşın, … tarafından davalı şirkete, davacı lehine ödenilen geçici iş göremezlik rücusu konulu borç bildirim yazısı ,,,, … imzalı, ,,,,,, Belge No’lu) gönderildiğini, … tarafından tahakkuk ettirilen bu borç yazısında, davacı … … adına ödenen 9.038,67 TL geçici iş göremezlik ödemesi, faizi ile birlikte 9.263,76 TL olarak talep edildiğini, bu ödemenin yerel Mahkeme tarafından, zararın varlığını hiçbir şekilde kabul manasına gelmemek kaydı ile, ödeme tarihi nazara alınıp peşin sermaye değeri bulunup hesaplanacak tazminattan tenzil edilmediğinden tesis edilmiş olan hükmün hukuka aykırı hale geldiği gibi davalı sigorta şirketi aleyhine sebepsiz zenginleşmeye mahal vermekte olup davacı lehine mükerrer ödemeye sebep olduğunu, anılan sebeple hukuka aykırı Yerel Mahkeme hükmünün kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini, aksi takdirde yapılacak tazminat hesabından, SGK tarafından yapılan bu ödemenin peşin sermaye değerinin hesaplanarak tenzil edilmesini,
Hükmün teminat limitini aşar biçimde kurulduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından yürütülen yargılama sırasında defaten belirtildiği, hükümde mahkeme tarafından da değinildiği üzere, dava konusu kazada davalı şirkete sigortalı aracın poliçe limiti 290.000,00 TL olup hüküm gerekçesinde de bu hususun belirtildiğini, ancak hüküm kısmına gelindiğinde bu teminat limiti salt daimi iş göremezlik için tüketilmiş olmasına karşın 500,00 TL geçici iş göremezlik için de ayrıca hüküm kurulduğunu, poliçede, 290.000,00 TL olan teminatın, kişi başı sakatlık klozu altında düzenlendiğinden, gerek geçici, gerekse sürekli iş göremezlik tazminatının bu aynı limit kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, Mahkemece aksi biçimde, geçici iş göremezlik için teminat limiti tüketildikten sonra da aşkın biçimde sigorta şirketi aleyhine tazminata hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, hükmün avans faizi üzerinden kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, her ne kadar Yerel Mahkemece hükümde avans faizine hükmedilmiş ise de, dava konusu olayda, tazminat yükümlülüğünü ve zararın varlığını kabul manasına gelmemek kaydı ile, davalı şirkete sigortalı aracın hususi olması sebebi ile yasal faize hükmedilmesi gerektiğini, bu unsur gözetilmeden yalnız davacının talebi ile avans faizine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf eden davalı sigorta şirketi vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan yaralanma nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Somut olayda hükme esas aktüerya bilirkişi raporunda 1931 PMF Hayat Tablosu ve annüite formülü yöntemi uygulanarak düzenlenen rapor doğrultusunda, davacı lehine geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatına hükmedilmiştir.
Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarının, hak sahibi davacının olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak hesaplanması gerekmektedir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) hak sahibi davacının bakiye muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi ve buna göre tazminat hesabı yapılması gerekirken, 1931 PMF Hayat Tablosuna göre tazminat hesabı yapılması doğru görülmemiştir.
Davaya konu kaza 07.07.2015 tarihinde meydana gelmiş olup, hükme esas alınan aktüer bilirkişi raporu 14.01.2019 tarihinde düzenlenmiştir. Anılan raporda davacının 2018 yılı Ağustos ayı gelirinin 9.249,17 Polonya Zloti’si olduğu ve 1.42 TL kurdan aylık gelirinin 13.133.82 TL olduğu, bu tutarın 2018 yılının asgari ücreti olan 1.603,12 TL’nin 8.192 katı olduğu, davacının aktif dönem işgücü kaybı tazminatı hesabı yapılırken gelirinin asgari ücretin 8.192 katı olduğunun dikkate alındığı belirtilerek bu miktar üzerinden tazminat hesaplanmıştır. Davalı vekili, anılan rapora davacının kaza tarihindeki gerçek gelirinin belirlenmesi gerektiğini belirterek itiraz etmiştir. Bilinen gerçek durum varken, varsayıma dayalı tazminat hesabı yapılamaz. Davacı vekili dava dilekçesinde davacının bilgisayar mühendisi olup kaza tarihinde … Elektronikte 5.300,00 TL maaşla çalıştığını belirtmiş, 22.11.2018 tarihli dilekçesi ile de davacının Polonya’da … … Ltd.Şti’nde çalışmaya başladığını, 30.08.2018 de 8.998,16, 27.09.2018 tarihinde 9.174.16, 30.10.2018 tarihinde de 9.249,17 Polonya Zloti’si maaş aldığını belirterek maaş ödeme belgelerini sunmuştur. Davacının çalıştığı … Elektronik tarafından gönderilen yazı cevabında davacının 07.03.2012-17.11.2015 tarihleri arasında anılan şirkette çalıştığı bildirilmiş olup 2015 yılı 7, 8, 9 ve 11. aylara ait maaş bordroları da gönderilmiştir.
Bu durumda mahkemece davacının çalıştığı … Elektronikten 07.03.2012 – 17.11.2015 tarihleri arasındaki, … … Ltd Şti’nden de işe başladığı tarihten bu güne kadar olan bordroları getirtilmek ve davacının kaza tarihinden geriye doğru 4-5 aylık ve kaza tarihinden bugüne kadar olan SGK kayıtları getirtilerek karşılaştırılmak suretiyle gerçek geliri belirlenerek aynı hesap bilirkişisinden ek rapor aldırılarak (davalı lehine oluşan kazanılmış haklar saklı kalmak kaydıyla) sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde, … tarafından davalı şirkete, davacı lehine ödenilen geçici iş göremezlik rücusu konulu borç bildirim yazısı (… İl Müdürlüğü, Muhasebe Yetkilisi Yrd. … imzalı, ,,,,,, Belge No’lu) gönderildiğini, … tarafından tahakkuk ettirilen bu borç yazısında, davacı … … adına ödenen 9.038,67 TL geçici iş göremezlik ödemesi, faizi ile birlikte 9.263,76 TL olarak talep edildiğini, bu ödemenin tazminattan indirilmediğini belirtmiştir. Yerel Mahkemece yargılama sırasında SGK’dan rücu’ya tabi ödeme olup olmadığı sorulmuş, ödeme olmadığı bildirilmiştir. Ancak daha sonra davalıya rucu yazısı gönderildiği bildirildiğinden Mahkemece … İl Müdürlüğünden Muhasebe Yetkilisi Yrd. … imzalı, ,,,, Belge No’lu yazı gereğince davacıya dava konusu kaza nedeniyle rücuu tabi ödeme yapılıp yapılmadığı sorularak ödeme yapılmış olması halinde aktüer bilirkişiden (yapılan ödemenin tenzili bakımından) ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Kabule göre de; hükmedilen tazminatlara avans faiz uygulanmış olmasının hüküm gerekçesinde yer almaması da doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi vekilinin bu hususlara ilişkin istinaf talebinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre karar verilmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalı sigorta şirketi vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 08.04.2019 tarihli, 2015/588 Esas, 2019/324 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
2-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan istinaf harçlarının talep halinde davalıya iadesine,
3-Davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan gider avansından, kullanılmayan kısmın davalıya iadesine,
4-İstinafa gelen davalı sigorta şirketi tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
5-Ankara 8. İcra Müdürlüğünün 2019/6598 esasına yatırılan 520.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,
5-Kararın tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 24.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.