Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1761 E. 2021/2205 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/04/2019
NUMARASI ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 25/11/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 24/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili; 18.02.2016 tarihinde davalıya Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı aracın tekerleğinden fırlayan taşın, aracın arkasında dava dışı motorsiklette yolcu olarak bulunan davacının gözüne gelmesi üzerine davacının görme yetisini kaybettiğini, davacının kusursuz, sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğunu, davalıya başvurmalarına rağmen olumlu cevap alamadıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100,00 TL geçici; 100,00 TL sürekli işgörmezlik tazminatının temerrüt tarihinden itibarın işleyecek avans faiziyle ve poliçe limitiyle sınırlı olarak davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının talebi yönünden zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının dava açmadan evvel davalı şirkete başvuru yapmadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davalı şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, davacının maluliyeti konusunda ATK Trafik İhtisas Dairesinden rapor alınması gerektiğini, poliçede sadece sürekli maluliyet hallerinin teminat altına alındığını, davacının müterafik kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiğini, dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın trafik kazası nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, toplanan delillere, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalıya ZMMS poliçesi ile sigortalı aracın seyir halinde iken tekerinden fırlayan taş parçasının arkasında seyir halinde olan motosiklette yolcu olarak bulunan davacının gözüne isabet etmesi sonucu davacının yaralandığı, davacının yaralanmasında davalıya sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı, kusurun önünde seyreden davalıya sigortalı aracı güvenli mesafede takip etmeyen arkada seyir halinde bulunan motosiklet sürücüsü ile kask güvenlik önlemini almayan davacıda olduğu, bu durumda sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmaması nedeniyle davalıdan tazminat talep edilemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiş; hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesince meydana gelen kazada davalı … şirketinin sigortalısı olan aracın sürücüsünün kusursuz olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmişse de bu kararın hatalı olduğunu, hükme esas alınan kusur raporunun yeterli inceleme, araştırma ve tahkikat yapılmadan düzenlendiğini,
Öncelikle davaya konu kazanın meydana geldiği yerle ilgili olarak yolda bozulmanın olduğu, çukurlaşan yola asfalt dökülerek çukurların doldurulduğu, çukurları doldurmak üzere dökülen asfaltın çukurlara oturmadığı ve yol üzerinde araç geçerken sıçrayabilecek şekilde olduğunun dosya kapsamında da yer alan kolluk birimlerinin görgü tespit tutanağında açık ve bariz bir şekilde ifade edildiğini, sürücü…’nin aracını sevk ve idare ederken yolun bu durumunu dikkate almamış olup üzerine düşen dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu durumda sürücünün, KTK madde 52/b hükmünü ihlal ettiğini, kazanın gerçekleşme şekli de göz önüne alındığında dava dışı sürücünün aracının hızını ve seyrini yolun gerektirdiği duruma uydurmadığı ortada olup şayet dava dışı sürücü aracını çakıllı olan yola uygun olan bir hızda sürseydi yolda çakıl sekmesi meydana gelmeyecek ve davacının da yaralanmayacağını, bu açıdan dava dışı sürücünün en azından tali kusurlu olduğunu, KTK‘nun 52 /b maddesi gereğince sürücülerin hızlarını, kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak zorunda olduğunu, ayrıca sürücünün hızının da azami limitlerin üstünde olduğunun somut olayda basit bir incelemeyle anlaşılacağını, olay mahallinde inceleme yapılmadan; daha da ötesi yukarıda belirttiği tutanak dikkate dahi alınmadan ve aracın hızı konusunda bir araştırma yapılmadan bu şekilde bir rapor düzenlenmesinin kabul edilemez bir durum olduğunu, bilirkişinin dava dışı sürücünün hızına ve aracın yola uygun seyredip seyretmediğine dahi değinmediğini, tarafınca ilk derece mahkemesinden tarafların kusur durumlarının incelenmesi için Ankara…’na gönderilmesi talep edilmişse de bu talebin hatalı bir şekilde kabul görmediğini, yetersiz incelemeye göre tek bir bilirkişi tarafından tanzim edilmiş bilirkişi raporuna göre hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, Tazminata ilişkin bilirkişinin hesabı genel olarak doğru ise de davacının geçici iş göremezlik hesabında tazminata esas ücretinin 1.603,12 TL olarak kabul edildiğini, ancak 2016 takvim yılında agi dahil net ücretin 1.300,99 TL olup hesaplamanın da buna göre yapılması gerektiğini, ayrıca davacının maluliyetinin Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre tespit edildiğini, oysa ki kaza konusu poliçenin tanzim tarihinin genel şartlar değişikliği öncesi olan 27.02.2015 olduğunu, bilirkişinin de bu hususu tespit ettiğini, dolayısıyla maluliyetin de Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği’ne göre tespit edilmesi gerektiğini, bu suretle…. Başkanlığı’na müzekkere yazılarak davacının maluliyetinin tespitinin sağlanması gerekirken mahkemece davanın reddine karar verilmesinin de ayrıca hatalı olduğunu, nitekim genel şartlar değişikliğinin ancak değişiklik sonrası tanzim edilecek olan poliçelere uygulanacak olup değişiklikten önce tanzim edilen poliçelerde eski genel şartların uygulanmaya devam edileceğini, Yargıtay 17. HD -…. İlamında “…. Bu bakımdan 01.06.2015 tarihinden sonra yapılan poliçeler için geçerli olan TRH sistemine göre yapılan hesaplamanın hükme esas alınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.” bu hususa vurgu yapıldığını, davacının motorsiklette yolcu olup kusuru bulunmadığını, kusur raporunun hükme esas alınacak mahiyette olmadığını, davacının kask kullanmamasının da ancak müterafik kusura neden olup kusur oranına bir etkisi bulunmadığını belirterek istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davacı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasında yaralanmaktan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi makine mühendisi …’ın 07.03.2019 tarihli raporunda “dosyadaki Olay Yeri ……..yolunun; iki yönlü, birden çok şeritli asfalt kaplamalı, bozuk zeminli, düz olduğu, önde … plakalı aracın seyir halinde olduğu, davacı …’ın, … yönetimindeki motosiklet ile köy içinde gezintiye çıktıklarını, öndeki … plakalı araçtan ne fırladığını anlamadığını, bir şeyin sağ gözüne geldiğini ifade ettiği, sürücü…, yönetimindeki motosiklet ile olay yerine geldiğinde, önde … yönetimindeki …. plakalı aracın seyretmekte olduğunu, arkasında oturan …’ın birden gözüne bir şey çarptığını söylemesi sonucu, … yönetimindeki araçla hastaneye götürdüklerini, yolda ambulansa verdiklerini ifade ettiği; davalı şirkete sigortalı aracın sürücüsü …’nin, yönetimindeki araç ile olay yerinde seyir halinde iken arkadan gelen motosikletin durduğunu aynadan bakınca görünce hemen inip yanlarına gittiğini, …’ın, gözüme bir şey çarptı demesi üzerine araca alıp hastaneye götürmek için yola çıktığını, yaralıyı yolda haber verdikleri ambulansa devrettiklerini ifade ettiği, yukarıda özetlenen tespit ve ifadelerle dosyada bulunan tüm bilgi ve belgelere göre; olayın, motosiklet sürücüsünün önündeki aracı yakın takip etmesi sonucu bozuk zeminli yolda önde seyreden otomobilin sıçrattığı bir cismin motosikletteki davacı yolcunun gözüne çarpması biçiminde meydana geldiği anlaşılmaktadır. Buna göre; dava dışı sürücü …., yönetimindeki araç ile seyrederken hızını yol durumuna göre ayarlaması, öndeki araçla aralarında yeterli takip mesafesi bırakması gerekirken, aksine yakın takip ederek öndeki aracın sıçrattığı cismin yolcunun gözüne gelmesiyle sebebiyet verilen olayda 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/b-c (Hızlarını kullandıkları aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmak, diğer bir aracı izlerken yukarıdaki fıkrada belirlenen durumları göz önünde tutarak güvenli bir mesafe bırakmak, zorundadırlar.) maddesini ihlalle olayda birinci derecede kusurlu olduğu, davacı yolcu …’ın ise, Karayolları Trafik Yönetmeliği 150. maddesi gereğince koruma başlığı kullanması gerekmekte olup, başlıksız motosiklette yolculuk yapmakla ikinci derecede kusurlu olduğu, davalı şirkete sigortalı aracın sürücüsü …, önde se.yretmekte olup sıçrayan malzemeye karşı alabileceği bir tedbir bulunmadığından kusursuz olduğu sonucuna varılmıştır.”şeklinde görüş bildirildiği, davacı vekilinin anılan rapora itiraz ederek 18.02.2016 tarihli Jandarma görgü tespit tutanağında belirtildiği üzere “kazanın meydana geldiği yerle ilgili olarak yolda bozulmanın olduğu, çukurlaşan yola asfalt dökülerek çukurların doldurulduğu, çukurları doldurmak üzere dökülen asfalttın çukurlara oturmadığı ve yol üzerinde araç geçerken sıçrayabileceği” gözönüne alınarak sigortalı araç sürücünün 2918 Sayılı KTK’nun 52/b-c maddeleri gereğince kural ihlali yönünden yeni rapor alınmasını istediği anlaşıldığından mahkemece anılan raporun tek bilirkişi tarafından düzenlenmiş olması, anılan raporda 18.02.2016 tarihli görgü tespit tutağındaki durumun değerlendirilmemesi, davacının kask takmamasının zararı artıran bir durum olup (müterafik kusur olup tazminat miktarından indirim sebebidir) kusur oranına etkisinin olmaması nedeniyle……… gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kuruluna tevdii ile davacının itirazları da değerlendirilmek suretiyle kusur raporu alınması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
Davalı sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olması halinde; davacının dava konusu kaza sonucu yaralanmasına bağlı geçici ve sürekli iş göremezliğinin olup olmadığı ve oranının belirlenmesi için olay tarihinde Yargıtay tarafından uygulanan maluliyet oranının belirlenmesine ilişkin yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre… veya üniversite hastanelerinin adli tıp kürsüsünden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Davacının hak kazanabileceği tazminatın hesaplanmasında ise Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi; TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, Sosyal Güvenlik Kurumunca’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) hak sahiplerinin bakiye muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi ve buna göre tazminat hesabı yapılması gerekmektedir. Davalı sigortalı araç sürüsünün kusurlu olması ve davacının da maluliyeti bulunması halinde yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden, davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, davacı vekilinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan peşin harcın istek halinde kendisine iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.