Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1740 E. 2021/2127 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2019
NUMARASI …..
DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 18/11/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalılar … ve … vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 19/05/2017 tarihinde işleteni davalı …, ZMMS sigortacısı davalı şirket olan, sürücü …’nın sevk ve idaresindeki aracın, sürücü….. sevk ve idaresindeki motosiklete çarpmasıyla yaralamalı, maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, kazada araç sürücüsü …’ın 2918 sayılı KTK’nın 57/1-a maddesini ihlal etmesi sebebiyle asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, davacının motosiklette kusursuz yolcu konumunda olduğunu, davacının kaza nedeni ile görme duyusunu kısmen kaybettiğini, vücudunda kısmi felç oluştuğunu, omuriliğinin zarar gördüğünü, ömür boyu sakat kaldığını, bakıma muhtaç hale düştüğünü ileri sürerek trafik kazasında yaralanarak sürekli ve geçici iş görmezlik zararı oluşan davacı için şimdilik 1.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalılardan …dan manevi tazminat hariç olmak üzere tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … ve … vekili cevap dilekçesinde; yetki itirazında bulunduğu gibi davacının kazanın meydana gelmesinde bizzat kusuru olmasa da, kazaya karışan motosiklette kask takmadan seyahat ettiğini, davacı tarafın maddi zararı hesaplanırken ve manevi zararı değerlendirilirken bu durumun dikkate alınması gerektiğini, kazada davalıların asli kusurlu değil tali kusurlu olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı ve davalı … şirketinin sulh olması nedeni ile maddi tazminat yönünden davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından maddi tazminat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, 35.000,00 tl manevi tazmiantın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar … ve …’dan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalılar … ve … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde; yetki itirazının usul ve yasaya aykırı olarak reddedildiğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğunu, kazada davacının kasksız seyahat etmesi nedeniyle müterafık kusuru bulunduğunu, davalı sürücünün kazada asli değil tali kusurlu olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenlerin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazası nedeniyle oluşan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin olup yargılama sırasında davalı … şirketi tarafından yapılan ödeme akabinde hükümde maddi tazminat talebine ilişkin konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiş olup istinaf hükmün manevi tazminat bölümüne ilişkindir.
Somut olayda kaza tespit tutanağı uyarınca, sürücü …’ın sevk ve idaresindeki aracıyla seyri esnasında sokağa geçtiği sırada aracının ön kısmıyla sürücü … sevk ve idaresindeki motosiklete sol yan kısmından çarpmasıyla yaralamalı ve maddi hasarlı kazanın meydana geldiği, kazanın meydana gelmesinde sürücü …’ın asli kusurlu olduğu, diğer sürücü… kusursuz olduğunun belirlendiği, dava konusu olaya ilişkin …. soruşturma nolu dosyasında sürücü … hakkında taksirle yaralamaya neden olmak suçundan iddianame düzenlendiği, ceza dosyası akıbetinin dosya kapsamından belirlenemediği ve mahkemece bu hususta bir araştırma yapılmadığı,…. tarafından düzenlenen 30/10/2018 tarihli raporda; davacının kaza neticesi meydana gelen parankimal beyin yaralanması maksillofasiyal kırıklar ve ….. kırığına bağlı olarak gelişen özür oranının %13 olduğunun belirlendiği, mahkemece yapılan yargılamayı takiben maddi tazminata yönelik davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat davasının ise kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Haksız fiilden kaynaklanan bir dava, genel yetki hükümlerince davalının yerleşim yeri mahkemesinde (HMK m. 6), davalı sayısı birden fazla ise, bunlardan birisinin ikametgahı mahkemesinde (HMK m. 7/I), aynı Kanun’un 16. maddesi uyarınca haksız fiilin vuku bulduğu, zararın meydana geldiği, zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 110. maddesi ile ZMMS Genel Şartlarının C.7. maddesinde de, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi, kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceği düzenlenmiştir.
Diğer yandan, Zorunlu Sorumluluk Sigortalarında, Yargıtay HGK önceki kararlarında, belirli bir davada kanun ile belirlenen yetkili mahkemeden başka kıyasen yetkili mahkeme belirlenemeyeceğinden bahisle kanunda ve Genel Şartlarda sayılmayan Bölge Müdürlüğünün kıyas yolu ile yetkili mahkeme kabul edilemeyeceği değerlendirilmekte iken (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 14.03.2018 tarih 2017/17-1092 E- 2018/463 K. Sayılı), Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1087 E. – 2020/125 K. sayılı 11.02.2020 tarihli ilamında;
“2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun görevli ve yetkili mahkemeyi düzenleyen 110. maddesinde, motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davaların, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabileceği düzenlenmiştir.
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası (Trafik Sigortası) Genel Şartlarının C.7 maddesinde de yetkili mahkemeler belirlenmiş, Kanundaki yetki kuralı aynen tekrar edilmiştir.
Sigorta Şirketleri ve … Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik’in 10. maddesinde, şirketlerin bölge müdürlükleri ve şube açmak suretiyle yurt içinde teşkilatlanmasının, yurt dışında şube veya temsilcilik açması ilgili diğer mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla serbest olduğu, ancak bu şekilde faaliyete başlanmasını ve faaliyetin sona erdirilmesini müteakip bir ay içinde şirketçe Müsteşarlığa bildirimde bulunulması gerektiği düzenlenmiştir. Mevcut bu düzenleme dikkate alındığında Sigorta Şirketleri ve Reasürans Şirketlerinin Kuruluş ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönetmelik hükümleri uyarınca bölge müdürlüğü yapılanmasına izin verilmiş, genel müdürlük ile şube ve acenteler arasında bölge müdürlüğü adında bir yapılanmanın kurulabileceği kabul edilmiştir.
Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 24.06.2017 tarihli ve……. sayılı kararında da benimsenerek ‘Davacı vekilinin davayı sigortacının bir acenteden daha yetkili olan Bölge Müdürlüğü’nün bulunduğu Bursa ilinde açtığı gözetilerek mahkemece yetki itirazının reddi ile işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir’ denmiştir.
Somut olayda; kaza 19.05.2017 tarihinde Antalya ilinde meydana gelmiştir. Davalılar … ve …’ın yerleşim yeri Antalya, davalı şirketin genel merkez adresi ise İstanbul’dur. Davacı vekili davayı, bölge müdürlüğünün bulunduğu yer olan Ankara’da açmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu merkez veya şubenin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemeleri, Kanun (2918 s. KTK) uyarınca yetkili kabul edildiğine göre, acente ve şubeyi denetleyen üst merci olan, genel merkezin emir ve talimatı doğrultusunda çalışan ve yetkisi şubeye göre daha fazla olan bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğunu kabul etmek gerekir.” denilerek, oy birliği ile alınan karar ile önceki içtihadından dönmüştür. Bu durum karşısında, her ne kadar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun daha önceki kararı gereğince Dairemizce, sigorta bölge müdürlüğünün bulunduğu yerde dava açılmayacağı kabul edilmekte ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’un içtihat değişikliği nedeniyle ile Dairemizce de, ZMMS kapsamında, sigorta şirketine açılan davaların sigorta bölge müdürlüğünün bulunduğu yer mahkemelerinde de açılabileceğinin kabulü gerekmiş olup anılan nedenle davanın yetkili mahkemede açıldığı anlaşılmıştır.
Bununla birlikte mahkemece yapılan yargılamada; kusur bilirkişisi raporu alınmadan, Kaza tespit Tutanağında yapılan belirlemelere göre davalı sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu kabul edilerek karar verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. HMK’nın 266. ve devamı maddelerinde çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilir, hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, kaza sonrası trafik polisi tarafından düzenlenen kaza tespit tutanağında, davalıya sigortalı araç sürücüsünün, sokağa geçişi esnasında davacının içinde yolcu olduğu motosiklete çarpmasıyla kazanın meydana geldiği açıklanarak, kazanın meydana gelmesinde, davalı sigortalı araç sürücüsünün; kural ihlali bulunduğu, davacının yolcu olduğu motosiklet sürücüsünün herhangi bir kural ihlali bulunmadığı belirtilmiştir. Kaza Tespit Tutanağı düzenlenirken kazanın meydana gelme şekline dair detaylı belirleme yapılmamıştır.
Olay tarihinde yürürlükte olan 6098 sayılı TBK’nın 56. maddesi (818 sayılı mülga Borçlar Kanunu’nun 47. Maddesi) hükmüne göre, hâkimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi mal varlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir.
Bu durumda mahkemece, Antalya 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nin…. Esas sayılı ceza dosyası dosya içerisine alındıktan sonra, İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan aldırılacak bilirkişi raporu ile kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporları içeriği, ceza dosyası ve tüm dosya kapsamına göre tarafların olaydaki kusur durumları hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Yine, zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur 6098 sayılı T.B.K. 52. maddesinde “Zarara uğrayan, zarar doğuran eyleme razı olmuş veya kendisinin sebep olduğu hal ve şartlar zararın meydana gelmesine etki yapmış veya tazminat ödevlisinin durumunu diğer bir surette ağırlaştırmış ise, hakim tazminat miktarını hafifletebilir” şeklinde düzenlenmiştir. Zararın artmasını önleyecek güvenlik tedbiri olan emniyet kemerinin takılmaması zararın belirlenmesinde esas alınması gereken bir kusur olmayıp, bu yöndeki bir iddianın ispatı halinde hakimin tazminatı belirlerken resen gözönüne alması gereken müterafik kusurdur. Bu hali ile hükmedilecek tazminattan kusur indirimi yapılmayacak ise de zarar görenin müterafik kusurunun tespiti halinde tazminattan uygun bir indirim yapılması, gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsenmiş ve yerleşmiş bulunmaktadır.
Somut olayda davacı taraf, kaza yapan motosiklette yolcu olup, kaza neticesi davacıda parankimal beyin yaralanması maksillofasiyal kırıklar ve Radius kırığı meydana gelmiş olması gözetildiğinde motosiklette kasksız yolculuk ettiği anlaşılmakla davacının müterafik kusurunun karar yerinde değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle mahkemece öncelikle, Antalya 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nin… Esas sayılı ceza dosyası dosya içerisine alındıktan sonra, İTÜ veya Karayolları Genel Müdürlüğü gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan aldırılacak bilirkişi raporu ile kaza tespit tutanağı, bilirkişi raporları içeriği, ceza dosyası ve tüm dosya kapsamına göre tarafların olaydaki kusur durumlarının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi, zararın artmasında davacının müterafik kusurunun karar yerinde değerlendirilmesi ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiğinden, davalılar … ve … … vekilinin istinaf taleplerinin yukarıda açıklanan gerekçelerle kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, eksikliklerin ikmali ile yeniden hüküm kurulması için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılma sebebine göre davalılar … ve … vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar …… vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 12.Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.03.2019 tarihli,…. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre davalılar … ve … … vekilinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-Davalılar … ve … … tarafından yatırılan 597,71 TL nisbi istinaf karar harcının talep halinde ilgilisine iadesine,
3-İstinaf eden tarafça yatırılan gider avansından, kullanılmayan kısmın ilgilisine talep halinde iadesine,
4-İstinafa gelen tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda gözetilmesine,
5-Kararın tebliği, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 18.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.