Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1704 E. 2021/2125 K. 18.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : …. … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2019
NUMARASI ……

DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 18/11/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 08/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, davalı … şirketine ZMMS sigortası ile sigortalı aracın tekerinin çıkması sebebiyle meydana gelen kaza nedeniyle araca bağlı römorkun devrildiğini ve devrilen römorkta bulunan davacının ağır şekilde yaralanıp malul kaldığını, davalıya yapılan başvuruya rağmen taleplerinin reddedildiğini belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak geçici iş göremezlik nedeniyle 500,00 TL ve sürekli iş göremezlik nedeniyle 4.500,00 TL olmak üzere toplam 5.000,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, aksi düşünce halinde sorumluluklarının sigortalı araç sürücüsünün kusuru ve poliçe limit ile sınırlı olduğunu, maluliyet halinin tespitinin gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; sigorta şirketine başvuru dava şartı olduğundan, uzamış ceza zamanaşımı süresi dolmadan sigorta şirketine başvuruda bulunduklarını ve sigortaya başvurunun yapıldığı 03/05/2018 tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin kesildiğini, zamanaşımı süresinin davanın açıldığı tarihe göre belirlenmesi gerektiği şeklinde aksi kanaatte olunması halinde, zararın … Tıp Fakültesi’nin 05/06/2018 tarihli raporu ile ortaya çıktığını ve buna göre dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin dolmadığını ileri sürerek yerel mahkeme kararının istinaf yoluyla kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı kalmak kaydı ile yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarardan kaynaklanan iş göremezlik sebebiyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, yazılı şekilde davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere zamanaşımı, alacak hakkını sona erdirmeyip sadece onu “eksik bir borç” haline dönüştürür ve “alacağın dava edilebilme özelliği”ni ortadan kaldırır. Zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Bu itibarla zamanaşımı savunması ileri sürüldüğünde, eğer savunma gerçekleşirse hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından, artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Cevap dilekçesinde zamanaşımı defi ileri sürülmemiş ya da süresi içince cevap dilekçesi verilmemişse ilerleyen aşamalarda 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 141/2 maddesi uyarınca zamanaşımı defi davacının açık muvafakati ile yapılabilir.
6098 Sayılı TBK 154. Maddesinde (818 sayılı BK. 133) zamanaşımını kesen nedenler gösterilmiş olup, borçlunun borcunu ikrar etmesi (alacağı tanıması), dava açılması veya icra takibi yapılması zamanaşımını kesen nedenlerdendir. Kanunun 156. maddesi ise, (818 sayılı BK 135) zamanaşımının kesilmesi halinde yeni bir sürenin işlemesi gerektiğini açıkça belirtmiştir. Madde metninde zamanaşımını kesen nedenler sınırlı olarak sayılmış olup, yasa koyucu tarafından açıkça düzenlemediğinden dava şartı gereği salt sigorta şirketine dava açılmadan önce başvuruda bulunma hali, bu başvuru üzerine borçlunun zamanaşımı süresi dolmadan alacağı ikrarı bulunmadıkça tek başına zamanaşımını kesen neden olarak kabul edilemez.
Bazı hallerde, zararın öğrenilmesi, onun kapsamının değil, varlığının öğrenilmesi anlamındadır, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi, zararın öğrenilmiş sayılması için yeterlidir. Buna karşılık ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır. Gelişen durumun varlığı halinde gelişen durumun sona ermesinden itibaren zamanaşımı süresi içinde dava açılması gerekir. Bu haliyle gelişen durum; olay sonucu meydana geldiği halde, başlangıçta bilinen yaralanmalar dışında, sonradan ortaya çıkan veya gelişen, olaya bağlı vücut bütünlüğünü bozan sonuçlar olarak tanımlanabilir. Gelişen durumun olup olmadığı ise her olaya özgü olarak kanıtlara göre değerlendirilir.
Somut olayda davaya konu trafik kazası 01/07/2010 tarihinde gerçekleşmiş ve kaza sonucunda davacı yaralanmış olup, eylem için kaza tarihinde yürürlükte bulunan 5237 Sayılı TCK’nun TCK 89 ve 66/1-e maddelerine göre öngörülen ceza zamanaşımı süresi 8 yıldır. Davacı tarafça dava önce sigorta şirketine 04/05/2018 tarihinde başvuru yapıldığı, davalı … şirketince davacının taleplerinin 15/05/2018 tarihinde reddedildiği, dosya kapsamında davacının, kaza sonucu yaralanmasından dolayı gelişen bir durum olduğuna, tedavinin devam ettiğine yahut bir tarihte sona erdiğine dair bir iddiası olmadığı gibi, davacıdaki maluliyete esas alınan arazların, dosyada mevcut kaza tarihindeki rapor ile … Tıp Fakültesi’nin 05/06/2018 tarihli raporunda aynı olduğu, yukarıda arz edildiği gibi “gelişen durum” halinin mevcut bulunmadığı anlaşılmıştır.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkemece toplanan delillerin takdirinde usul ve yasaya aykırı bir yön olmamasına; zamanaşımı süresi içinde her ne kadar dava açılmadan evvel davalı … şirketine dava şartı gereği başvuru yapılmış ise de davalı tarafça borç ikrar edilmediğinden salt sigorta şirketine yapılan başvurunun zamanaşımının kesen neden olarak kabul edilmemesine, somut olayda zararın öğrenilmesi yönünden kaza tarihinden itibaren gelişen durumun mevcut olamamasına, mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2- İstinaf başvurusu nedeniyle davacıdan alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcından başvuru sırasında peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak, Hazineye irat kaydına,
3- HMK’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4- Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5- Kararın taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, Dairemizin bu kararına karşı HMK’nun 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtayın ilgili Hukuk Dairesince incelenmek üzere temyiz yasa yoluna başvuru hakkı açık olmak üzere 18/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.