Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1691 E. 2021/2579 K. 29.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

…..

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
……

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/12/2018
NUMARASI ……
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 29/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 13/01/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davalı …vekili ve davalı … AŞ. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde; 28/05/2015 günü davalı … … adına kayıtlı, davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki aracın, maliki davalı … … … AŞ. olan, davalı sürücü …’ın sevk ve idaresindeki araca çarpması sonucunda ölümlü trafik kazası meydana geldiğini, davalı Ziya yönetimindeki araçta yolcu konumunda olan davacıların miras bırakanı … …’in kaza sonucunda hayatını kaybettiğini, bu aracın kaza tarihi itibariyle ZMSS sigortası bulunmadığından zarardan davalı … Hesabı’nın sorumlu bulunduğunu, karşı aracın kaza tarihi itibariyle davalı … Sigorta AŞ.’ye ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, müteveffanın torna ve kaynak işi ile uğraşmakta olup davacıların eş ve babalarını kaybetmenin derin üzüntüsünü yaşadıklarını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile davacılar Mevlüde, …, … ve … için ayrı ayrı 100,00’er TL maddi tazminat ile davacı eş … için 40.000,00 TL, diğer davacı çocuklar için ayrı ayrı 15.000,00’er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte (davalılar …ve … Sigorta AŞ.’den manevi tazminat talebi olmaksızın) davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiş; 15/11/2017 tarihli dilekçesi ile davacı … için maddi tazminat talebini 638.417,73 TL’ye, davacı … … için 57.758,81 TL’ye, davacı … … için 274.917,29 TL’ye, davacı … için 24.551,63 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı … … … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; olay tarihinde kazanın davalı şirkete ait aracın, şirket yetkilisinin yakın arkadaşına seçim çalışmalarına destek olması amacıyla verildiğini, kazanın araç, sürücü … yönetimindeyken meydana geldiğini; olayda karşı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, karşı taraf araç sürücüsü … olup, oldukça yüksek oranda alkollü olduğunun savcılık dosyasında mevcut doktor ve bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, davanın oluş biçimi itibariyle müteveffayı sürücü …’ın hatır taşıması anlamında ücretsiz olarak bir yerden bir yere götürdüğünü, hatır için taşınan yolcunun sürücünün alkollü olduğunu bile bile araca binmekle, aracı çok hızlı kullanmasına engel olmamakla sürücü ile aynı oranda kusurlu olduğunu, davalı şirket aracının … Sigorta AŞ. nezdinde ZMSS poliçesi ile sigortalı olup, davanın aleyhe sonuçlanması durumunda da aleyhe çıkacak bedelin öncelikle … Sigorta AŞ. tarafından ödenmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davalı Hüseyin yönetimindeki diğer davalı …..A.Ş. adına kayıtlı aracın davalı şirket nezdinde 16/09/2014-13/09/2015 tarihleri arasında geçerli olmak üzere 290.000,00 TL limitle ZMSS poliçesi ile sigortalı olduğunu, sigorta şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olduğunu, müteveffanın kaza esnasında emniyet kemeri takılı olmaması sebebiyle müterafik kusurlu olduğunu, destekten yoksun kalma tazminatı belirlenirken, belirlenebilir, bilinen bir ücret yok ise asgari ücretin baz alınması gerektiğini, yapılacak tazminat hesabının aktüer sıfatına sahip bir bilirkişi kanalıyla yaptırılması gerektiğini, kaza tarihinden itibaren avans faizi talebinin haksız olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; ceza yargılamasının henüz başlamadığını, Cumhuriyet Başsavcılığında soruşturma aşamasında olduğunu, davalı aracına arkadan çarpan diğer aracın çok süratli ve zikzak çizerek geldiğinin tanık ifadelerinden de anlaşıldığını, davalının elinde olmayan araç arızası ile ilgili olarak bütün tedbir ve önlemleri aldığını, kazada kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı …vekili cevap dilekçesinde; davalı kurumun adresi Şişli/İstanbul olup, yetkili mahkemenin İstanbul Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, kusur durumunun bilirkişi incelemesi ile tespiti gerektiğini, müteveffanın araçta yolcu olup, hatır taşıması nedeniyle tazminattan indirim yapılması gerektiğini, emniyet kemeri takmadığından tazminattan indirim yapılması gerektiğini, davacı gelirinin bordro ve SGK kayıtları ile ispatı gerektiğini, kaza tarihinden itibaren faiz talep edilemeyeceğini, avans faizi talebinin de yasal dayanağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … cevap dilekçesinde; olayda … …’a ait araçta sürücü olarak bulunmadığını, tutanaklar ve raporların da bu doğrultuda olduğunu, kazada şahsının da yaralandığını, aleyhine açılan davanın reddini savunmuştur.
Davalı … … cevap dilekçesinde; kazaya karışmayıp sadece araç sahibi olduğunu, aracı müteveffa amcası … …’in ricacı olarak ve akrabalık bağlarını kullanarak kardeşi Burhan …’in şahitliği eşliğinde aldığını, sonradan kaza yaptığını ve öldüğünü öğrendiğini, olayda kendisinin kusuru bulunmadığını, … …’i evine almayan eşi … ve babalarını eve gelirse öldürürüm diye gıyabi tehdit eden çocuklarının bu olaya ne kadar üzüldüklerinin babasının ölümünden 15 gün sonra tatile giden … tarafından gösterildiğini, adına kayıtlı aracın kazadan mütevellit pert olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Yerel mahkemece davanın, ölümlü trafik kazası nedeniyle ölenin eşi ve çocukları tarafından açılan destek ve sigorta şirketi ile …dışındaki davalılardan manevi tazminat talebine ilişkin olduğu, tüm dosya kapsamına göre; olay tarihinde davacı Mevlüde’nin eşi diğer davacıların babaları … …’in davalı …’ın sevk ve idaresindeki davalı … …’ın sahibi olduğu, ZMSS poliçesi bulunmayan araçta yolcu olarak seyri sırasında, davalı …’ın sürücüsü olduğu, davalı … … … A.Ş.’ye ait, davalı sigorta şirketine ZMSS poliçesi ile sigortalı araçla çarpışması sonucu meydana gelen kazada öldüğü, olayda sürücü …’ın alkollü olarak kullandığı araç ile gece vakti meskun mahalde bölünmüş yolun sol şeridini takiben seyredip, aydınlatmanın olduğu yere geldiğinde yola gereken dikkati vermeme, hızını ve sürüşünü meskun mahal şartları ile gece görüşüne göre ayarlamama, bu haliyle ön ilerisinde sol şerit içerisinde dörtlü ikaz lambaları yanık durumda, arkasında da dubaların bulunduğu araca, fren tatbik etmesine karşın hızından dolayı duramayarak çarpması sonucu meydana gelen olayda asli %75 oranında kusurlu, davalı …’ın gece vakti meskun mahal içerisinde seçim öncesi bayrak asma çalışması için, bölünmüş yolun sol şeridi içerisine aracını park edip, dörtlü ikaz lambalarını yakmış ve yakın mesafeye duba koymuş ise de; arkadan gelen sürücülerin uyarılması bakımından, yeterli mesafeye, bir tehlike ortamının varlığını belirtecek şekilde, reflektör, kırmızı lamba vs önlem almadığı, bu ihmalinden dolayı tali, %25 oranında kusurlu olduğu, müteveffanın gelirine ilişkin olarak davacı tarafça tornacılık kalfalık belge fotokopisinin sunulduğu, bu yönde başkaca bir delilin olmadığının bildirildiği, her ne kadar tornacı kalfalığı yapan kişinin geliri için yazışmalar yapılmış ise de; tek başına bu belgenin müteveffanın ölmeden önce bu işi yaptığının kanıtı sayılamayacağı, bu haliyle asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamaya değer verilmesi gerektiği, ek raporda 2018 yılı asgari ücret verilerine göre hesaplamanın yapıldığı, denetime ve hüküm kurmaya elverişli aktüerya uzmanı bilirkişinin ek raporu kapsamında destek zararının davacı eş … için 202.633,05 TL, davacı … … için 51.088,22 TL, davacı … … için 10.578,48 TL, davacı … için 4.254,00 TL olarak hesaplandığı, davacıların desteğinin bulunduğu araç sürücüsünün de kusurunun bulunduğu, karşı araç sürücüsünün de kusurlu olduğu, davacıların desteğinin yolcu olma durumu da nazara alınarak her iki araç sürücü, malik ve sigorta şirketi – … Hesabı’ndan talebin yerinde olduğu, hatır taşımasından dolayı indirime yönelik itirazda bulunulmuş ise de; müteveffanın yolcu olduğu aracın sahibi ve sürücüsünün amcası olup, akrabalık bağının boyutu da nazara alınarak hatır taşıması durumunun olamayacağı anlaşılmakla davacı … için 202.633,05 TL, davacı … … için 51.088,22 TL, davacı … … için 10.578,48 TL, davacı … için 4.254,00 TL üzerinden destek zararı taleplerinin kısmen kabulüne, davalı sigorta şirketi ve …yönünden dava tarihi öncesi itibariyle temerrüt oluşmadığından alacağa bu davalılar yönünden dava, diğer davalılar yönünden olay tarihinden itibaren, araçlar özel araç olmakla yasal faiz işletilmesine karar vermek gerektiği, davacıların davalı sigorta şirketi ve …dışında diğer davalılara yönelik manevi tazminat davalarına yönelik olarak, yapılan inceleme ve tüm dosya kapsamına göre; olayın oluş şekli, tarafların kusur durumları, sosyal ve ekonomik durumlar da nazara alınarak tazminat takdir edildiğinden bahisle, davacıların davalılara yönelik maddi tazminat davalarının; kısmen kabulü ile, davacı … için 202.633,05 TL, davacı … … için 10.578,48 TL, davacı … için 4.254,00 TL ve davacı … … için 55.088,22 TL’nin davalılardan müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, alacaklara davalılar … Sigorta AŞ. ve …yönünden 16/10/2015 dava tarihinden, diğer davalılar yönünden 28/05/2015 olay tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, bu kalemden fazlaya ilişkin istemin reddine, davacıların davalılar …, … …, … ve … … … Araştırma AŞ.’ye yönelik manevi tazminat davalarının; kısmen kabulü ile; davacı … için 10.000,00 TL, davacı … … için 4.000,00 TL, davacı … için 4.000,00 TL ve davacı … … için 4.000,00 TL’nin 28/05/2015 olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılar …, … …, … ve … … … Araştırma AŞ.’den müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, bu kalemden fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili, davalı … Sigorta AŞ. vekili, davalı …vekili ve davalı … ..AŞ. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
1-Davacılar vekili istinaf dilekçesinde; Müteveffanın torna ve kaynak işi ile uğraşmakta olup, 26 yıl boyunca bu işi yaptığını, kendisi eşi ve çocuklarının geçimini bu şekilde temin ettiğini, gerçek gelirin baz alınarak hesaplama yapılması gerektiğini,bu sebeple … tarafından sunulan 17.08.2016 tarihli yazı cevabında belirtilen asgari ücretin 5,05 katı olarak yapılan hesaplamaya göre karar verilmesi gerekirken bilirkişi raporunda asgari ücret üzerinden yapılan hesaplamaya göre karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yargıtay içtihatlarına göre de asıl olanın gerçek gelirin tespiti olduğunu, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2003/9-761 sayılı kararında “davacı işçinin kıdemi ve kaynak ustası oluşu dikkate alındığında asgari ücretle çalışması hayatın olağan akışına aykırıdır” denildiğini (Yargıtay 21. HD. 16.03.2010 tarihli 2009/4189 E, 2010/2863 K sayılı kararı, 20.04.2000 tarihli 2000/2793 E, 2000/3117 K sayılı kararı), müteveffa 1989 yılında kalfalık belgesi almış olup, bahse konu kaza tarihinin ise 2015 yılı olduğunu, kaza tarihine kadar yani 26 yıl boyunca bu işi yaptığını, 26 yıl torna ve kaynak işi ile uğraşan müteveffanın asgari ücret ile çalıştığını düşünmenin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Yargıtay İçtihatları doğrultusunda, müteveffanın yaptığı iş ve süresi gözönününde bulundurularak en azından asgari ücretin iki katı tutarında hesaplama yapılarak karar verilmesi gerektiğini, bu da olmazsa gelirin en kötü ihtimalle bu durumu kabul etmemekle birlikte bilirkişi raporunda belirtilen asgari ücretin 1,75 katı olarak hesaplanan miktar üzerinden karar verilmesi gerektiğini, mahkemece manevi ve maddi tazminat kısmen kabul edilmiş olup reddedilen kısım nedeniyle davalılar vekilleri lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 3/2 maddesinde “Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” şeklinde düzenleme olduğunu, maddi ve manevi tazminatın reddedilen kısmı tüm davalılar (manevi tazminat yönünden sigorta şirketi ve …dışındaki davalılar) yönünden ortak olduğunu, bu nedenle davalılar lehine tek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmiş olmasının doğru olmadığını, kararda dört davalı vekili lehine tek vekalet ücreti yerine ayrı ayrı yaklaşık 200.000,00 TL üzerinde karşı vekalet ücretine hükmedildiğini, bu durumun çok ağır bir hata olduğunu (Yargıtay 9. H.D. 2011/7238 E. 2011/8281 K. sayılı kararı), Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.06.2004 Tarih 2004/370 Karar sayılı kararında manevi tazminatın İçtihadı Birleştirme Kararında belirtilen fonksiyonlarının yanı sıra caydırıcılık özelliğinin de bulunduğuna karar verildiğini, burada amaçlananın sadece bir nebze olsun rahatlama duygusu vermek; öte yandan da zarar veren yanı da dikkat ve özen göstermek konusunda etkileyecek bir yaptırımla, caydırıcı olabilmek olduğunu, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 24.6.2013 Tarih 2013/8626 E. – 2013/9860 K. sayılı kararında “Manevi tazminat zenginleşme aracı olmamakla beraber, bu yöndeki talep hakkındaki hüküm kurulurken olay sebebiyle duyulan acı ve elemin kısmen de olsa giderilmesi amaçlanmalı ve bu sebeple tarafların sosyal ve ekonomik durumlarıyla birlikte olayın meydana geliş şekli de göz önünde tutularak, hak ve nesafet kuralları çerçevesinde bir sonuca varılmalıdır. desteğin meydana gelen kazada bir kusurunun bulunmaması ve davacının yakınlık derecesi gözönünde bulundurulduğunda, davacı için takdir olunan manevi tazminatın düşük olduğu görülmüş ve hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.” şeklinde bozma kararı verildiğini, davacıların söz konusu kaza nedeniyle eşini ve babalarını kaybettikleri için uzun süre acı ve ıstırap çekip, halen de çekmeye devam ettiklerini, Mahkemece bu durum dikkate alınmadan çok düşük miktarda manevi tazminata hükmedildiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
2-Davalı …. vekili istinaf dilekçesinde; davalı şirket araç sürücüsüne verilen %25 kusur oranını kabul etmediklerini, zira, işbu davaya konu kazanın, münferit olarak müteveffanın içinde bulunduğu araç sürücüsünün %100 kusuru neticesinde meydana geldiğini, davalı şirkete ait aracı kullanan sürücüye atfı kabil bir kusur bulunmadığını, müteveffanın içerisinde olduğu aracı kullanan …’ın, 204 promil alkollü olarak kasten alkol alıp araç koltuğuna oturmakla bu kazanın meydana gelmesinin yegane sorumlusu olduğunu, oldukça yüksek oranda alkol alıp şoför koltuğuna oturan ve bununla beraber hız sınırlarını da ihlal ederek direksiyon hakimiyetini kaybeden sürücü …’ın kazanın meydana gelmesinde %100 KUSURLU olduğunu, 100 promilden yüksek olarak saptanan alkol düzeyinin, güvenli sürüş yeteneğini kaybettireceğinin bilimsel olarak kanıtlandığını, sürücüde bu oranın 2 katından fazla düzeyde bir alkol oranı saptandığını, bu kadar yüksek oranda alkollü araç kullanımı neticesinde meydana gelen trafik kazalarında ceza yargılamasında olası kast ya da bilinçli taksirden hüküm kurulduğunu, 204 promil alkollü sürücünün hiç bir direksiyon hakimiyeti, refleks ve kontrol sağlayıcı unsurlar olmaksızın kontrolsüz bir şekilde seyir halinde olmasına bağlı olarak hız sınırlarının da bir hayli üzerinde bir hızla araç kullanması neticesinde kazanın meydana geldiğini, bunun en net kanıtının ise, karşı tarafa ait araca ilişkin sol tekere ait 31 mt, sağ tekere ait 34,2 metrelik fren mesafesi olduğunu, Bu fren mesafesine rağmen aracın duramadığını ve kazanın meydana geldiğini, davaya konu kazanın, alkollü olarak araç kullanmak ve buna bağlı aşırı hız nedenleriyle, karşı taraf araç sürücüsünün %100 kusuru neticesinde meydana geldiğini, davalı şirkete ait araç sürücüsü …, hangi önlemleri alırsa alsın bu kazayı önlemesi mümkün olmadığından …’a kusur atfedilemeyeceğini, kusur yönünden yeniden rapor alınmasına ilişkin itirazlarının reddine karar verildiğini, sürücünün alkollü olduğunu bile bile alkollü araç sürücüsü idaresindeki araca binen müteveffanın da sürücü ile birlikte müterafik kusurlu olduğunu, sürücü …’ın, müteveffa … …’i, hatır taşıması olarak aracına almış olup bu sebeple …’a atfedilen kusura müteveffa … …’in de aynı oranda ortak olduğunu, Yargıtay kararına konu olduğu üzere hatır için taşınan yolcu, sürücünün alkollü olduğunu bile bile araca binmekle ya da sürücünün çok hızlı araç kullanmasına engel olmamakla bu durumu bilerek, kabul ederek kendi isteği ile araca binmiş olması sebebiyle, sürücüyle birlikte müterafik kusurlu sayıldığını, alkollü sürücünün aracına binerken muhtemel kaza riskini de göze aldığını ve kabul ettiğini, müteveffanın müterafik kusurlu olduğuna ilişkin pek çok Yargıtay kararı olduğunu (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 21.03.2006 tarih 2005-1430 E – 2006-3027 K sayılı ilamı, 12.06.1997 tarihli 2616-6538 sayılı kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 27.06.1979 gün 15/1060-1245 sayılı kararları, Yargıtay 4. HD’nin 2005/6603 E. 2006/7783 sayılı kararı, Yargıtay 17. HD’nin 2010/8806 esas, 2011/5745 karar sayılı kararı, EsasNo:2016/1436 Karar No:2016/1289 sayılı ilamı, Esas No: 2013/19236 Karar No: 2014/2048 sayılı ilamı), dolayısıyla, dosya kapsamı itibariyle hatır taşımacılığı olduğu ve de müteveffanın 204 promil alkollü olduğu sabit olup bu hususların da değerlendirilerek indirim yapılması gerekmesine karşın indirim yapılmadığını, ayrıca, müteveffanın, emniyet kemeri takmadan yolculuk etmiş olması nedeniyle de kusurlu olduğunu, emniyet kemeri takılı olsa idi belki de bu neticenin meydana gelmeyeceğini, hesaplama yapılırken müteveffanın 45 yaşındaki eşinin evlenme ihtimali bulunmadığının belirtildiğini, 45 yaş henüz genç bir yaş olup …’in yeniden evlenme ihtimalinin yüksek olduğunu, davacılar yararına tazminat hesaplanmasını kabul etmemekle birlikte aksi görüşle tazminat hesaplanacaksa da davacılar kendilerine bağlanan ölüm aylığı gereğince, maddi olarak gelir elde etmekte olup davacıların ölüm aylığından elde ettiği/edeceği gelirin de hesaplanan tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, davacıların, elde ettiği/edeceği gelirlerin araştırılması ve bu gelirlerin de bu tutardan düşülmesinin tazminat müessesesinin gereği olduğunu, davacıların hiç gelirleri yokmuş gibi tazminat hesabı yapıldığını, muhtemel ya da mevcut gelirlerin hesaplamadan düşülmediğini, SGK’dan bağlanan aylık, peşin sermaye geliri ve sair ödemelerin araştırılması gerekmesine karşın bu yöndeki taleplerine rağmen araştırma yapılmaksızın yapılan aktüerya hesabına istinaden verilen kararın, hakça olmadığını, tazminat hesaplanırken davalıların kusur durumları gözetilmeksizin sonuca varıldığını, kusur durumları doğrultusunda davalıların sorumluluk tutarlarının da ayrı ayrı belirtilmediğini, kusurları oranında tazminata hükmedilmesi gerekirken müşterek müteselsil sorumlu olduklarından bahisle hüküm kurulmasının da hatalı olduğunu, aktüerya hesabında, müteveffadan mirasçılarına miras kalmış/kalacak ise bu miras gelirinin de tazminattan indirilmesi, denkleştirme hesabı yapılması gerektiğini, bu hususta hiçbir araştırma yapılmadığı gibi müteveffanın başkaca destekçisi olup olmadığı da araştırılmaksızın, anne-baba nüfus kayıt örneği celp edilmeksizin aktüerya hesabı yapıldığını, eksik inceleme neticesinde alınan aktüerya hesabına ilişkin rapora istinaden karar verildiğini, sigorta şirketi ile …yönünden olay tarihi itibariyle değil de dava tarihi itibariyle faize hükmedilmiş olmasının hatalı olduğunu, kazanın hemen akabinde sigorta şirketine kaza ihbarında bulunulduğunu, hasar dosyası oluşturulduğunu, hasar dosyası celp edilmeksizin farazi olarak ihbar olmadığından bahisle sigorta şirketi ile … hesabının dava tarihinden itibaren faizle mesul tutulmasının doğru olmadığını, hasar dosyası getirilerek ihbar tarihi itibariyle faize hükmedilmesi gerektiğini, alkollü sürücünün aracına binen, aşırı hızlı araç kullanmasına mani olmayan ve emniyet kemeri takılı bulunmayan müteveffanın da müterafik kusurlu olması ve tazminat müessesesinin zenginleşme aracı olarak kullanılamamasına binaen hükmedilen manevi tazminat tutarının da oldukça yüksek olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
3-Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde; davacı yanın zararlarından, ancak sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduklarını, müşterek müteselsil sorumluluğa hükmedilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, 2918 sayılı KTK.nun 91.maddesine göre: “İşletenlerin, bu Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” Yasanın 85/1. maddesine göre de, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüs unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüs sahibi doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde düzenleme yapıldığını, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’nı yapan sigortacının poliçede belirlenen limite kadar, işletenin sorumluluğunu üstlendiğini, Yasanın 85/Son maddesine göre, işleten, araç sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğundan, sigortacının sorumluluğunun da gerek zamanaşımı ve gerekse zararın niteliği yönünden işleten gibi değerlendirilmesi gerektiğini, sigorta şirketinin müşterek müteselsil sorumluluğunun sadece sigortalısı araç işleteni ile arasında olduğunu, davacının zararından davalı şirketin sorumlu olacağı miktarın takdir ve tayini yapılırken öncelikle kusur konusundaki çelişkinin giderilmesi gerektiğini(Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 10.10.2013 tarih, 2012/13545 Esas ve 2013/16208/ Karar sayılı ilamı), Huzurdaki davada davacı yanın, kazanın oluşumunda davalı sürücü …’ın %75, sigortalı araç sürücüsü davalı …’ın ise %25 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen davalı sigorta şirketinin davacının tüm zararından sorumlu olmasından bahsedilemeyeceğini, davalı şirketin sadece sigortalının kusuru oranında ve poliçe teminat limiti dahilinde davacıların zararından sorumlu olacağını, müteveffanın emniyet kemeri takmadan yolculuk etmesi nedeniyle müterafik kusurlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla hükmedilecek tazminattan hakkaniyet gereği indirim yapılması gerektiğini, müteveffanın yolcu olarak bulunduğu araç sürücüsü 2,83 promil alkollü olup, müteveffanın alkollü araç sürücüsü idaresindeki araçla yolculuk etmesi nedeniyle müterafik kusurlu olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla hükmedilecek tazminattan hakkaniyet gereği indirim yapılması gerektiğini, davacılara sgk tarafından gelir bağlanıp bağlanmadığı konusunda ilgili sgk il müdürlüğü’ne müzekkere yazılması gerektiğini, müteveffanın ölümü nedeniyle davacılara SGK tarafından herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığının, maaş bağlanıp bağlanmadığının ve maaş bağlama tarihi itibariyle peşin sermaye değerinin ne olduğunun; maaş bağlanmadı ise davacının/davacıların müracaatı halinde maaş almaya hak kazanıp kazanmadıklarının araştırılması gerektiğini, SGK tarafından bağlanan maaş ya da yapılan ödemeler, mükerrer ödemeye sebebiyet vermemek için tazminat miktarından tenzil edileceğinden davacılara/davacıya SGK tarafından maaş bağlanıp bağlanmadığının ya da ödeme yapılıp yapılmadığının ilgili kurumdan sorulmasını talep ettiklerini, müteveffanın anne-baba kaydını içerir vukuatlı nüfus kayıt örneğinin dosyaya getirilmediğini, başkaca destekçisi olup olmadığının araştırılmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
4-Davalı …vekili istinaf dilekçesinde; müteveffa …’ın yolcu olarak bulunduğu aracın sürücüsü … 2,83 promil alkollü olup, müteveffa …’ın alkollü araç sürücüsü idaresindeki araçla yolculuk etmesi nedeniyle müterafik kusurlu olduğunu, hatır için taşınan müteveffanın, sürücü …’ın alkollü olduğunu bile bile araca binmesi, aracı çok hızlı kullanmasına engel olmaması ve bu şartlarda emniyet kemerini takmadan yolculuk etmesi nedeniyle vefatında müterafik kusurlu olduğu anlaşıldığından, hükmedilecek tazminattan hakkaniyete uygun olarak müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, mahkemece bu hususun tazminatın hesaplamasında gözetilmediğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava; trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
HMK’nun 355. maddesi gereğince istinaf edenlerin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı kalmak kaydı ile yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
1-HMK’nın 297. maddesinde hükümde bulunması gereken hususlar açıkça düzenlenmiş olup, 297/2. maddesine göre taleplerden her biri hakkında taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekmektedir. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gerekmektedir. Somut olayda davacılar vekili dava dilekçesinde, desteğin trafik kazası sonucu ölümü nedeniyle davacı sağ eş Mevlüde ile küçük çocukları …, … ve … için destek ve manevi tazminat, reşit olan davacı … … için sadece manevi tazminat talep etmiştir.
Bu durumda her bir davacının maddi ve/veya manevi tazminatları hakkında mahkemece olumlu yada olumsuz bir karar verilmesi gerekirken, davacı … …’in manevi tazminat talebi yönünden herhangi bir karar verilmemesi doğru olmadığı gibi, adı geçen davacının maddi tazminat talebi olmadığı ve lehine hükmedilen maddi(destek) tazminatı da olmadığı halde, sanki davacı … için de destek tazminatına hükmedilmiş gibi lehine vekalet ücretine karar verilmesi ve yine davacı … için manevi tazminata karar verilmediği halde, sanki manevi tazminata karar verilmiş gibi manevi tazminatın kabul ve red miktarına göre lehine ve aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir.
2-AAÜT’nin 3/2. maddesi hükmü gereğince “müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” somut olayda davacı eş ve küçük çocuklar …,… ve … için tüm davalılardan destek tazminatının müteselsilen tahsili, adı geçen davacılar ve davacı … için davalı sigorta şirketi ve …dışında kalan diğer davalılardan manevi tazminat müştereken ve müteselsilen talep edilmiştir.
Davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmakta olup, bu her bir davacı sayısı kadar dava olduğu anlamına gelmektedir. Davalılar arasında da müteselsil borç ilişkisi bulunmaktadır. Bir kısım davacılar için hükmedilen destek tazminatları toplamı kaza tarihi itibari ile geçerli ZMSS poliçe limiti olan 290.000,00TL’lık teminat limiti dahilindedir. Davalılar yönünden maddi ve manevi tazminat davasının red sebebi aynı(ortak) olup, ayrı bir ret sebebi bulunmamaktadır.
Bu durumda mahkemece her bir davacı sayısı kadar dava bulunduğu ve davaların red sebebinin ortak olduğu gözetilerek, her bir davacı için reddine karar verilen maddi ve/veya manevi tazminat miktarına göre kendini vekil ile temsil ettiren davalı taraf lehine (maddi ve manevi tazminatların hangi davalılardan talep edildiği, hangi davalı yönünden reddine karar verildiği de dikkate alınarak) tek vekalet ücretine karar verilmesi (maddi tazminat 6 ayrı davalıdan talep edildiğinden, maddi tazminat talep eden davacıların 4 kişi olmasına göre davalı taraf lehine maddi tazminat yönünden toplam en fazla 4 vekalet ücreti, manevi tazminat 4 ayrı davalıdan talep edildiğinden ve manevi tazminat talep eden 5 davacı olduğundan, davalı taraf lehine manevi tazminat yönünden toplam en fazla 5 vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden) gerekirken, sanki her bir davacının açtığı davanın ret sebebi, müteselsil sorumluluğu bulunan her bir davalı yönünden farklıymış gibi, her bir davacının, kendini vekil ile temsil ettiren her bir davalıya ayrı ayrı vekalet ücreti ödemesine şeklinde yazılı olduğu biçimde hüküm kurulması da doğru değildir. (davacı eşin reddine karar verilen destek tazminatı üzerinden kendini vekil ile temsil ettiren davalı taraf lehine tek bir vekalet ücreti verilmesi gerekirken, davalı sigorta şirketi, … hesabı, … ve …..A.Ş. lehine 4 ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığı gibi)
3-Somut olayda hükme esas alınan aktüerya bilirkişi raporunda, destek tazminatı hesabında PMF 1931 Yaşam Tablosu ve prograsif rant yöntemi uygulanarak davacı taraf lehine destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanmıştır.
Tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Destek ve hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup,….. ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, desteğin yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi, progresif rant tekniği uygulanmak suretiyle davacıların (özellikle davacı eş yönünden tazminat miktarının değişebileceği dikkate alınarak) talep edebileceği destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması (davalı … ve … tarafından hükmün istinaf edilmediği ve taraflar lehine kazanılmış usulü haklar da gözetilerek) için aktüer bilirkişiden ek rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
4-İstinaf talebinde bulunan davalılar tarafından verilen dilekçeler ve yargılama aşamasında desteğin alkollü olduğunu bildiği sürücü …’ın aracına binmesi nedeniyle kazanın oluşumunda değil ise de, zararın artmasında müterafik kusurlu olduğunu, bu nedenle tazminatlardan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini savunmuşlardır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “tazminatın belirlenmesi” başlıklı 51. Maddesinde; hakimin, tazminatın kapsamını ve ödenme biçimini, durumun gereğine ve özellikle kusurun ağırlığına göre belirleyeceği belirtilmiş; “tazminatın indirilmesi” başlıklı 52. maddesinde ise; zarar gören taraf, zararı doğuran fiile razı olduğu veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olduğu yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırdığı takdirde hakimin, tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği açıklanmıştır.
Buna göre, zarar görenin zarara katılması veya zararın artmasına sebep olduğu hallerde zarar görenin, zararı önleyici ya da azaltıcı tedbirleri almamasında müterafik kusurunun bulunduğunun kabulü gerekir. Müterafik kusur; aynı şartlar altındaki makul, dürüst ve ortalama bir kişinin, kendi menfaati icabı, zarara uğramamak için kaçınacağı veya kaçınması gereken bir davranış tarzını ifade etmektedir. (EREN, Fikret. Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2015. S. 582) Zararın doğumu ya da artmasına yol açan fiil, zarar görenin davranışlarından ileri gelmişse müterafik (ortak) kusurdan söz edilir. (KILIÇOĞLU, Ahmet, Borçlar Hukuku Genel Hükümler. Y. 2012, s.418)
Yukarıda ki açıklamalar dikkate alındığında desteğin müterafik kusuru nedeniyle tazminattan indirim yapılabilmesi için zararın bu nedenle artması, zarar ile mağdurun eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir. Somut olayda desteğin içinde yolcu konumunda olduğu aracın sürücüsü …’ın yüksek oranda(2.04 promil) alkollü olduğu, desteğin oldukça yüksek oranda alkollü olduğunu bildiği sürücü …’ın aracına bindiği ve davaya konu trafik kazasının gerçekleştiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Kaldı ki müterafik kusur mahkemenin resen gözetmesi gereken hususlardandır. Bu durumda mahkemece desteğin olayda müterafik kusuru bulunup bulunmadığı hususu değerlendirilerek, müterafik kusurlu olduğunun kabulü halinde tazminatlardan yerleşik Yargıtay uygulamaları gereğince %20 oranında müterafik kusur indirimi yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu hususta herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; yasal düzenlemeler gereği, TBK’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı taraf yararına vekalet ücreti ve yargılama gideri takdir edilemeyeceği hususunun da gözönünde bulundurulması gerekmektedir.
Yukarıda 1, 2, 3 ve 4 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle istinaf talebinde bulunan davacılar vekili, davalı … Sigorta A.Ş. Vekili, davalı …vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına ve yukarıda açıklanan hususlarda yeniden yargılama yapılarak (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre davacılar vekili ile istinaf talebinde bulunan bir kısım davalılar vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekili, davalı … Sigorta AŞ. vekili, davalı …vekili ile davalı ……. vekilinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ayrı ayrı kabulü ile Ankara 8.Asliye Ticaret Mahkemesinin 31.12.2018 tarihli 2015/695 Esas 2018/1041 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA ve davanın yeniden görülüp sonucuna göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, kararın kaldırılma sebebine göre istinaf talebinde bulunan davacılar vekili ile bir kısım davalılar vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Davacılar tarafından yatırılan 44,40 TL, davalı … Sigorta şirketi tarafından yatırılan 5.098,55TL, davalı …tarafından yatırılan 5.099,00TL nispi, 44,40TL maktu, davalı … AŞ. tarafından yatırılan 5.098,55TL istinaf karar harçlarının talepleri halinde ayrı ayrı ilgili taraflara iadesine,
3-İstinafa gelen davacılar ile davalı … Sigorta AŞ., davalı …ve davalı … AŞ. tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda ayrı ayrı gözetilmesine,
4-Davacılar tarafından yatırılan 100,00TL, davalı … Sigorta Şirketi tarafından yatırılan 150,00TL, davalı …tarafından yatırılan 100,00TL, davalı … AŞ. tarafından yatırılan 150,00TL gider avansından, kullanılmayan kısmın ayrı ayrı ilgili taraflara iadesine,
5-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 29.12.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi

…….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.