Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1621 E. 2022/503 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/04/2019
NUMARASI : ….
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 03/03/2022
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 18/03/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalı vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili; 18.08.2016 tarihinde davalı … şirketine Zorunlu Mali Mesuliyet Sigortası ile sigortalı yolcu otobüsünün yaptığı tek taraflı kazada otobüste yolcu olarak bulunan…. sınıf öğrencisi olan davacıların oğlu …’in vefat ettiğini, davalı … şirketine 07.04.2017 tarihinde başvurmalarına rağmen ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere davacı anne-baba için ayrı ayrı 10.000,00TL destekten yoksun kalma tazminatının 20.04.2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiş; 04.04.2019 tarihli talep arttırım dilekçesi ile davacı baba yönünden talebini 144.277,30 TL’ye, anne yönünden 165.722,70 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı …, şirketi savunma yapmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, tüm dosya kapsamından; davacıların murisi ve desteğinin 18/08/2016 günü meydana gelen trafik kazasında vefat ettiği, sigortalı araçta yolcu olarak bulunan desteğin trafik kazası sonucu meydana gelen zararın artmasına yönelik bir hareketi ve müterafik kusurunun bulunmadığı, diğer yandan destek … bakımından kaza tarihinde Hukuk Fakültesinde öğrenci olması nedeniyle davacı anne ve baba için hesaplanması gerekli destekten yoksun tazminatında Ankara Barosu 01.01.2018 – 31.12..2018 tarihleri arasından geçerli olan Avukat – İş Sahibi arasındaki en az ücret çizelgesinin ‘….”Bir avukat yanında, avukatlık ortaklığında veya avukatlık bürosunda ücret karşılığı birlikte çalışma ücretinin” dikkate alınmasının somut olaya uygun düştüğü, zira davacı vekilinin yazılı-sözlü sınava tabi ve belirli prosedürlere dayalı olarak mesleğe alım yapılan Hakim-Cumhuriyet Savcılığı gibi mesleklerin gelirine göre hesaplama yapılması yönündeki talebinin yerinde olmadığı, bu hususun hesaplamada dikkate alınamayacağı, davacı tarafın talep arttırım dilekçesinde bilirkişi marifetiyle tespit olunan miktarlar ve sigorta poliçesindeki limit dikkate dikkate alınarak davacılardan baba … için 144.277,30-TL, anne … için 165.722,70-TL tazminat talebinde bulundukları, bilirkişi tarafından tespit olunan 2019 yılı itibarıyla Hakim-Cumhuriyet Savcısı ya da Avukatlık ortalama aylık gelirinde belirlenen miktar olan 5.623,42 ile 2019 yılı itibarıyla Avukat yanında çalışan bir Avukatın belirtilen çizelgeye göre tespit olunan 3.781,81-TL gelirinin oranlanması (3.781,81/5.623,42=0.6725) sonucu davacılardan …’in (203.812,72-TL* 0.6725) 137.064,05-TL ve davacılardan …’in (234.107.46-TL * 0.6725) 157.437,26-TL destekten yoksun kalma tazminatı talep etme haklarının bulunduğu, mahkemece gerekçeli, denetime elverişli yetiştirme giderleri düşülerek, destek süresi ve payları gözetilerek hazırlanan bilirkişi raporuna hesaplama yol ve yöntemi bakımından itibar edilerek hüküm kurulması yoluna gidildiği, dava açmazdan evvel davalı … şirketine davacı tarafça başvurulduğu ve 20.04.2017 tarihi itibarıyla davalı şirketin temerrüde düştüğü, sigortalı aracın kullanım şeklinin ticari olması nedeniyle avans faizi talebinin yerinde olduğu anlaşıldığından dava dilekçesi, talep arttırım dilekçesi ve sigorta poliçesinde belirlenen limit dikkate alınarak davanın Kısmen kabulü ile; davacılardan …’e 137.064,05-TL ve davacılardan …’e 157.437,26-TL destekten yoksun kalma tazminatının poliçe limitiyle sınırlı ve sorumlu olmak üzere 20.04.2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile adı geçen davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ile davalı … şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava dilekçesinde müteveffanın hukuk fakültesi öğrencisi olduğu gözetilerek hakim- savcı ve avukatlık mesleklerinden birini icra edebileceği, bu sebeple de bu üç mesleğin geliri tespit edilerek ortalamasının alınması talep ettiklerini, yerel mahkeme tarafında da bu talep dikkate alınarak gelir araştırması yapıldığını, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Maaş Mutemetliği tarafından 06.12.2017 tarihinde 2019 yılı için Hakim-Savcıların 7.465,03-TL gelir elde edeceği şeklinde yanıt verildiği, bu cevabı yazı esas alınarak bilirkişi tarafından 20.6.2018 tarihinde kök hesap raporu hazırlandığı, ancak tazminat hesaplaması yalnızca hakim–savcı maaşına göre yapılması, yetiştirme gideri indiriminin fahiş oranda yapılmasından bahisle itiraz ettiklerini, akabinde yerel mahkemece ….de yazı yazılarak bir avukatın aylık ortalama maaşının sorulduğunu,….tarafından bilgi verilememesi üzerine, taraflarınca 2014 TÜİK verileri ve Ankara Barosu Avukatlık ücret tarifesi sunulduğunu, bunun üzerine bilirkişi tarafından düzenlenen 12.03.2019 tarihli ek hesap raporunda Ankara Barosu tarafından düzenlenen 01.01.2018 — 31.12.2018 tarihleri arasında geçerli olan Avukat — İş sahibi arasındaki en az ücret çizelgesine göre 2019 yılı itibarıyla bir hakim — savcı ya da avukat olarak ortalama aylık gelirin 5.623,42 TL olması varsayımı doğrultusunda hesap edilen tazminat miktarları üzerinden poliçe limiti doğrultusunda garame hesabı yapılarak dava değerinin teminat limitine artırıldığını, ancak yerel mahkeme tarafından ek rapor dışına çıkılarak yeni bir oranlama yapılmak suretiyle 25.04.2019 tarihinde karar verildiğini, müteveffanın hukuk fakültesi öğrencisi olduğu gözetildiğinde hakim-savcı-avukatlık mesleklerinden birini yapabilmesi eşit olasılıkta olmasına rağmen tazminat hesaplamasında yalnızca avukatlık mesleğinden elde edilecek gelirin dikkate alınmasının hatalı olduğunu, davaya konu kaza sonucunda hayatını kaybeden müteveffa … … …’in hukuk fakültesi öğrenicisi olduğu dolayısıyla fakülteyi bitirdiğinde, hakim/savcı/avukatlık mesleklerinden herhangi birini yapabileceği, bu sebeple de yapılan tazminat hesaplamasında bu üç mesleğin gelir ortalamasının dikkate alınması gerektiğini, yargılama sırasında hazırlanan 12.03.2019 tarihli raporda da bu şekilde hesaplama yapıldığını, ancak yerel mahkeme tarafından 12.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda tazminat hesaplamasına esas alınan gelire itibar edilmeyip, hakim savcı ve avukatlık gelirinin ortalaması değil yalnızca avukatlık gelirinin dikkate alınması gerektiği belirtilerek 2019 yılı itibariyle avukat yanında çalışan bir avukatın belirtilen çizelgeye göre tespit olunan 3.781,81-TL geliri ile rapora esas gelir oranlanarak; sonuçta da raporda tespit edilen tazminat miktarı oranlama suretiyle değiştirilerek hüküm kurulduğunu, bu durumun hakkaniyete aykırı olduğunu, öncelikle müteveffanın müstakbel geliri belirlenirken hakimlik – savcılık gelirinin dikkate alınamayacağı kanaatine katılmadıklarını, Hukuk Fakültesinde okumakta olan bir bireyin avukat olabileceği gibi, hakim veya savcı da olabileceğini, bu iki ihtimalin eş değer oranda kabul edilmesi gerektiğini, her ne kadar ülkemizde hakim savcı mesleklerine başlamadan önce bir sınav/mülakat aşaması olsa da bu durumun müteveffanın bu mesleği yapabilmesini ihtimal dışında bırakmaması gerektiğini, desteğinin ülkenin en iyi hukuk fakültelerinden birinde başarılı bir şekilde birinci sınıftayken 4,00 üzerinden 3,13 not ortalaması ile fakültenin ikinci öğretim öğrencileri arasında ilk 10’a girip, yedinci olduğunu, somut olarak bu başarıda bir öğrencinin hakim savcılık sınavlarını başarıyla geçip, mesleğe başlamasının çok muhtemel olduğunu, tazminat hesaplaması yapılırken müteveffanın gelirinin hakim/savcı veya avukatlık mesleklerinden birini icra edebileceği gözetilerek, ortalama gelirin dikkate alınması gerekirken yerel mahkeme tarafından yalnızca avukatlık geliri dikkate alınarak oranlama suretiyle tazminat miktarının tespit edilmesi sonucu davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, bu nedenle mahkeme ilamının düzeltilerek, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini,
Yerel mahkemenin, yeni bir rapor almaksızın, re’sen yaptığı hesaplamaya göre hüküm kurması karşısında, davacıların red vekalet ücreti ödemek zorunda bırakılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, kesinlikle kabul anlamına gelmemek üzere, istinaf incelemesi sonucunda belirttikleri istinaf nedenlerinin reddine karar verilmesi ihtimalinde, davalı lehine hükmedilen vekalet ücreti kısmının kaldırılması gerektiğini, yerel mahkemece dosya kapsamına kök ve ek bilirkişi hesap raporları hazırlatıldığını 12.03.2019 tarihli ek raporda müteveffanın gelirinin 7.716,72-TL ve 5.623,42-TL olabileceği kanaatiyle terditli olarak ek rapor hazırlandığını, akabinde tarafınca müteveffanın gelirinin 5.623,42-TL esas alındığı hesaplama göre belirlenen tazminat miktarları doğrultusunda değer artırım dilekçesi sunularak dava değerinin artırıldığını, mahkemece de yeni bir bilirkişi raporu hazırlatılmasına gerek görülmeden 11.04.2019 tarihli celsede karar verilmek üzere sözlü yargılama günü verildiğini, fakat mahkemece karar aşamasında dosyada mübrez bilirkişi raporunda tazminat hesabına esas alınan gelirin hatalı olduğu kanaatiyle, 2019 yılı itibariyle avukat yanında çalışan bir avukatın belirtilen çizelgeye göre tespit olunan 3.781,81-TL gelirine göre, oranlama yapılarak tazminat hesabı yapıldığını yani dosyada yer alan hiçbir bilirkişi raporunda hesaplamaya esas alınmayan bir gelir üzerinden karar verildiğini, bu itibarla da değer artırım talebinde davacılar için kabulüne karar verilmesini talep etmekte oldukları tazminat miktarlarının, Mahkemece belirlenen tazminat miktarlarından daha yüksek olduğundan, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi sonucu davalı lehine 2.725,00-TL red vekalet ücretine hükmedildiğini, bir başka gelir esas alınarak tazminat miktarının belirlenecek olabilmesinin taraflarınca öngörülmemesine rağmen, davacıların red vekalet külfeti ile karşı karşıya bırakılmasının hakkaniyete aykırı olup, dosya kapsamında yer alan raporların hiç birinde hesaplamaya esas alınmayan bir gelirin Mahkemece uygun görülerek, davanın kısmen kabulüne karar verilmesi ve neticeten davacılar aleyhine red vekalet ücretinin doğumu, vekil olarak taraflarının kusurundan kaynaklanmamakta olup, ayrıca davacılara yükletilebilecek bir husus da olmadığından yerel mahkemece bilirkişi raporuna esas alınan gelirin Mahkemece uygun bulunmaması halinde, gerekirse hakimin dosya kapsamında uygun gördüğü, doğruluğuna kanaat getirdiği gelir üzerinden hesaplama yapılması konusunda bilirkişiye talimat vermek suretiyle yeniden ek rapor alınmasına karar vermesi dolayısıyla da taraflarına bir başka tazminat miktarını dikkate alma ve değerlendirme yapma imkanı verilmesi gerekirken hiç ek rapor alınmadan re’sen hesaplama yapılarak hüküm kurulması karşısında, davalı lehine ret vekalet ücretine hükmedilmesinin hakkaniyete aykırı olduğunu, huzurdaki davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını, dosyada hazırlanan bilirkişi raporları teknik olarak doğru olduğu takdirde dava değeri anılan bu raporlara göre artırıldığını, dosyada mevcut ek raporun akabinde sayın mahkemece yeni bir rapor hazırlatılması gereksinimi duyulmadığını, devamla dosyadaki kök raporda yalnızca hakimlik geliri dikkate alınarak hesap yapılmış, akabinde tarafların itirazları sonucunda hakimlik ve avukatlık gelirlerinin ortalamasına göre yeniden hesap yapılmak üzere ek rapor hazırlatılmıştır. Şayet sayın mahkemece hakimlik gelirinin dikkate alınmasının yerinde olmadığı kabul ediliyorsa dosya bilirkişiye gönderilirken talimat verilerek yalnızca avukatlık geliri dikkate alınarak hesap yapılması talep edilebilecekken hatta ortalama gelir dikkate alınarak hazırlanan ek rapordan sonra bile yeniden rapor hazırlatılarak yalnız avukatlık gelirinin dikkate alınması talep edilebilecekken bu işlemlerin hiçbirinin yapılmaksızın dosya karar aşamasındayken re’sen hesap yapılarak hüküm kurulduğunu bu durumun hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme karının kaldırılmasına davanın kabulüne aksi halde davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin kaldırılmasına, davalının istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … AŞ. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usule, yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararına esas alınan raporda bilirkişi tarafından hesaplamaya esas alınan gelirin hatalı olduğunu, davacıların desteği … Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2. sınıf öğrencisi olup müteveffanın hukuk fakültesini bitirdiği zaman direkt olarak hakim, savcı ya da avukat olacağı öngörülerek buna istinaden hesaplama yapıldığını, dosya incelendiğinde ve çoğu gencin üniversite mezunu olmasına rağmen işsiz kaldığı pek çoğunun da asgari ücretle çalıştığı günümüz şartları değerlendirildiğinde; davacıların desteği … …’in daha Hukuk Fakültesini bitirmeden hakimlik mesleğine başlayacağının öngörülmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, liyakatin bu denli önem kazandığı ve hakimlik mesleğine atanmada devletimizin yoğun incelemelerde bulunduğu günümüzde, hakimlik gibi bir mesleğin her hukuk fakültesi öğrencisi tarafından ileride icra edileceği ya da kişinin mesleğe kabul edileceğinin garanti edilemeyeceğini, her ne kadar davacı yan dilekçesinde müteveffa … …’in … gibi köklü bir fakültenin hakimlik sınavlarında başarısının yüksek olduğunu belirtse de, müteveffanın bu mesleğe layık olup olmadığının okuduğu okula göre belirlemeyeceğini, ayrıca müteveffanın hakimlik mesleğini kendisinin yapmak isteyeceğinin de belli olmadığını, bilirkişinin direkt olarak hiçbir gerekçe göstermeden 2019 yılında göreve başlayacak hakim-savcı-avukat maaşının ortalamasını esas alarak tazminat hesaplamasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, huzurdaki davada müteveffa henüz okulunu bitirmemiş olmakla birlikte, okulunu uzatmayacağı da kesin olmayıp hesaplamada bu hususun da dikkate alınması gerektiğini, dolayısıyla yapılacak bu hesaplamaya okulunu uzatıp gelir elde edemeyeceği hususu da dikkate alınarak hesaplama yapılmasını, dolayısıyla aktif dönem hesabında oluşacak gelir azalacak ve tazminattan indirim yapılması gereken yani davacı desteklerin müteveffaya okulu uzattığı dönem kadar yetiştirme gideri kısmı eklenecek dolayısıyla da tazminat miktarı azalacağını, iddialarını kanıtlar nitelikte Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2014/23469 E. 2017/6278 K. T:01.06.2017 kararında “Somut olayda, davacıların kızı destek …’ın, kaza tarihinde … Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü 4. Sınıf öğrencisi olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece hükme esas alınan 13.11.2013 tarihli aktüer raporunda davacıların desteğinin eğer ölmeseydi 2010 yılının Haziran ayında mezun olacağı, 1 ay sonra iş bulacağı ve Maliye Bakanlığının 25.07.2013 tarihli cevabı yazısına göre 9/1 kadrosunda 1.146,00-TL maaşla memur olarak işe başlayarak gelir elde edeceği kabul edilerek hesaplama yapılmıştır.
Ancak hayatın olağan akısına ve ülkemizde memuriyete geçiş için sınav ve atama şartı bulunmasına göre; desteğin mezun olduktan sonra 1 ay sonra memur olarak işe başlayacağının kabulü mümkün değildir. Bu halde Mahkemece; davacılar desteğinin üniversiteden muhtemel mezun olma tarihi, yaşasa idi mezun olacağı bölümle ilgili mezuniyetinden sonra ne kadar sürede iş bulabileceği ve ne kadar maaşla çalışmaya başlayacağı gibi hususların tespit edilmesi; kazanılmış haklara halel gelmemek kaydıyla, davacıların destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesi için başka bir aktüerya uzmanı bilirkişilerden denetime elverişli, ayrıntılı, rapor alınarak karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye ve hatalı değerlendirmeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiş ve hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.” denildiğini, ayrıca hesaplama yapılırken müteveffanın askerlik yapacağı öngörüldüğü takdirde; 22.02.2014 tarihli … Gazetede yayımlanan 6519 Sayılı Kanun Numarası ile 21.06.1927 ve 1111 sayılı Askerlik Kanunun 8. maddesi uyarınca; mezuniyet tarihinde askere gideceği ve geçen bu sürede de kazanması muhtemel gelirinden yoksun kalacağı hesap edilerek hesaplama yapılması gerektiğini, bunun yanında hesaplamanın müteveffanın, askerlik ve yapılması zorunlu 1 senelik avukatlık stajından sonra bir avukatın yanında ya da kendi bürosunda çalışmaya başlayacağı ve Avukatlık Asgari Ücret tarifesi üzerinden hesaplama yapılması gerektiğini dolayısıyla bu hususunun da dikkate alınmadığı kararı bu yönüyle de kabul etmediklerini, kesinlikle kabul anlamına gelmemekle birlikte; bir an için davacıların müteveffanın desteğinden yoksun kaldığı varsayılsa dahi müteveffanın geliri konusunda … kayıtlar nazara alınarak zarar hesabı yapılmasını, asgari ücretin üzerindeki gelir iddiasının meslek odası yazısı veya tanıkla ispatının kabulünün söz konusu olmayacağını, en nihayetinde müteveffanın kaza tarihinde SGK’ya kaydı yoksa zarar hesabının asgari ücret üzerinden yapılması gerektiğini, yetiştirme giderinin hem anne hem baba için hesaplanan tazminattan düşürülmesi gerektiğini, kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla bir an için şirket sigortalısının kazanın oluşumunda kusurlu olduğu tespit edilirse davacı için hesaplanacak tazminattan ölen çocuk küçük olduğu için anne için de hesaplanacak tazminattan yetiştirme ve bakıcı gideri düşülmesi gerektiğini, aksi halde anne için sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olacağını, Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 23.02.2017 2014/24748 Esas ve 2017/1841 Karar sayılı ilamında yetiştirme giderinin hem anne hem de baba yönünden hesaplanan tazminattan tenzil edilmesi gerektiği belirtilmiş olup “Somut olayda; davacı anne … kazada 1 yaşındaki kızı …’i kaybetmiştir. Hükme esas alınan 26.06.2014 tarihli aktüer bilirkişi raporunda muris küçük … yasasaydı annesi davacı …’nın ve dava dışı baba …’in ona 12 yaşına kadar asgari brüt ücretin 1/5 oranında (eşit oranda, yarı yarıya) yetiştirme gideri yapacağı kabul edilerek hesaplama yapılmıştır. Oysa Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre kazada müşterek çocuklarını kaybeden anne ve babanın yaşasaydı ölen kızları için 18 yaş ikmaline kadar eşit oranda yetiştirme gideri yapacakları kabul edilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde 12 yaş ikmaline kadar yetiştirme gideri yapacağı, kabul edilerek yapılan hesaplamaya göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” bilirkişi raporunda sadece baba lehine hesaplanan tazminattan yetiştirme gideri tenzil edildiğini; Yargıtay yerleşik içtihatlarına göre hükmedilen tazminattan hem anne hem de baba için çocuğun 18 yaşına kadar geçireceği süreç için yetiştirme gideri tenzil edilmesi gerektiğini yerel mahkeme kararını bu yönüyle de kabul etmediklerini, mahkeme kararına esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplama yönteminin hatalı olduğunu, hükme esas bilirkişi tarafından hazırlanan raporda müteveffanın aktif dönem geliri TÜİK tarafından 2014 Kasım ayına ilişkin belgedeki 4.802,00-TL brüt gelir net maaş çevrilerek ve bulunan net gelir ile net asgari ücret oranlanarak 3.9430 katsayısı elde edilerek, dönemlere ait net asgari ücretlerin bu katsayı ile çarpıldığını, 2019 yılı itibari ile aylık net gelirin 7.968,41-TL olarak bulunduğunu, ayrıca T.C. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Maaş Mutemetliği tarafından düzenlenen belgenin dikkate alınarak ve 2019 yılı net tutarın ortalama 7.465,03-TL olduğunun belirtildiğini, bu hususta bulunan gelirlerin ortalaması alınarak işleyecek aktif dönemde aylık 7.716,72-TL, yıllık 92.600,64-TL kullanıldığını, oysaki müteveffanın aktif dönem gelirinin TÜİK tarafından 2014 Kasım ayına ilişkin belgedeki 4.802,00-TL brüt gelir net maaşa çevrilerek hesaplama yapılması gerektiğini 2014/2. dönem ile 2019/1. dönem arasındaki aylık gelir artışı bilinmediği için elde edilen 2014/2. dönem net maaşı, 2015/2. döneme kadar asgari ücret artış katsayısı, 2016/2. döneme kadar 2010/1. dönem ile 2015/2. dönem asgari ücret artış katsayı ortalaması, 2019/1. döneme kadar memur maaş artış katsayısı kullanılarak arttırılması, yıllık 71.292,10-TL kullanılması gerektiğini, yerel mahkeme kararının bu yönüyle de kabul edilemeyeceğini, yerel mahkemenin temerrüt tarihinden itibaren avans faize hükmetmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça usulüne uygun bir başvuru yapılıp yasada belirlenen süre dolmadan davalı şirket yönünden alacağın muacceliyetinden söz edilmeyeceği gibi davalı şirketin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini temerrüde düşmediğinden davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla usulüne uygun başvuru yoksa temerrüdün dava tarihi olduğunun kabulü gerekmekte olup yerel mahkemece davacı lehine temerrüt tarihinden itibaren faize hükmedilmesinin kabul edilebilir olmadığını, kaldı ki avans faiz uygulamak için aracın hem ticari olması hem de ticari amaçla kullanılıyor olması gerektiğini dosyada bu yönde bir bilgi, beyan, evrak yokken avans faiz uygulanması haksız ve hukuka aykırı olduğunu belirterek istinaf isteminin kabulü ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/344 Esas ve 2019/495 Karar numaralı ilamının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar vekili ile davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava ölümlü trafik kazasından kaynaklanan, yolcu durumundaki desteğin annesi ve babası tarafından desteğin içinde bulunduğu aracın ZMMS’na karşı açılan destekten yoksun kalma tazminatına ilişkindir.
Mahkemece 12.03.2019 tarihli ek bilirkişi raporu ile tespit olunan 2019 yılı itibarıyla Hakim-Cumhuriyet Savcısı ya da Avukatlık ortalama aylık gelirinde belirlenen miktar olan 5.623,42 ile 2019 yılı itibarıyla Avukat yanında çalışan bir Avukatın belirtilen çizelgeye göre tespit olunan 3.781,81-TL gelirinin oranlanması (3.781,81/5.623,42=0.6725) sonucu davacılardan …’in (203.812,72-TL * 0.6725) 137.064,05-TL ve davacılardan …’in (234.107.46-TL * 0.6725) 157.437,26-TL destekten yoksun kalma tazminatı talep etme haklarının bulunduğu gerekçesiyle anılan miktarlar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 266/1. maddesinde, mahkeme çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir denilmektedir.
HMK’nın 281/2 ve 3. madde ve fıkralarında, mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik veya belirsizliğin açıklığa kavuşturulması bakımından ek rapor alabileceği gibi, gerçeğin ortaya çıkması için yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığı ile tekrar inceleme yaptırır düzenlemesi mevcuttur.
Açıklanan yasal düzenlemeler karşısında mahkeme hakimi çözümü hukuk dışında yani hakim olarak kendisinin bilmediği veya bilemeyeceği hukuki olarak bir sonuca varamayacağı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişiye başvurur ve bilirkişi raporunda tereddütler olursa bilirkişiden ek rapor alır veya gerçeğin ortaya çıkması bakımından yeniden bilirkişi incelemesi yaptırabilir.
Mahkemece her ne kadar gerekçeli kararda alınan bilirkişi raporunda yanlış ve hatalı olduğu değerlendirilen hususlarda yeniden hesaplama yapılarak tazminat belirlenmiş ise de hakim tarafından gerekçeli karar ile yapılan bu hesaplamayı tarafların denetleme imkanı bulunmadığı gibi itiraz etme hakları da yoktur. Mahkeme hakimi tarafından gerekçeli kararda bu şekilde hesaplama yapılarak tazminat belirlenmesi halinde hata yapılmış ise karar vermekle dosyadan elini çeken hakimin bu yanlışlığı veya hatayı düzeltme olanağı da bulunmamaktadır. Hakimin hükme yeterli görmediği rapor ya da raporlar karşısında, bilirkişi raporunda hatalı gördüğü hususları belirterek yeniden bilirkişiden görüş almasına engel olmadığı gibi, gerekirse başka bir bilirkişiden de rapor alabileceği halde taraflara denetleme ve itiraz hakkı tanınmadan gerekçeli karar ile yapılan hesaplamaya göre karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Mahkemece kısmen hükme esas alınan 12.03.2019 tarihli aktüer bilirkişi raporunda, TRH 2010 ve %1,8 teknik faize göre hesaplama yapıldığı anlaşılmaktadır. Somut olaya bakıldığında, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi; TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Aktüerya Bilimleri Bölümü, BNB Danışmanlık, Marmara Üniversitesi ve Başkent Üniversitesi’nin çalışmaları ile “TRH 2010” adı verilen “Ulusal Mortalite Tablosu” hazırlanmış olup, …’da ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih 2019/40-2020/40 sayılı kararı ile; KTK’nun 90. maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir” bölümündeki “bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Yaşam Tablosu ve progresif rant yöntemi kullanılarak (taraflar lehine oluşan usulü kazanılmış haklar da gözetilerek) hak sahiplerinin bakiye muhtemel yaşam süresinin belirlenmesi ve buna göre tazminat hesabı yapılması gerekirken, TRH 2010 yaşam tablosu kullanılmış ise de, progresif rant yöntemi yerine 1.8 teknik faiz yöntemine göre tazminat hesabı yapılması doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacılar ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı kabulü ile 6100 sayılı HMK.nın 353/1.a.6. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yukarıdaki açıklamalara göre mahkemece bilirkişi raporundaki eksik veya hatalı hususlar belirtilerek bilirkişiden ek rapor veya yeni bir bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davacılar ve davalı vekilinin sair istinaf nedenlerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacılar vekili ve davalı vekilinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.04.2019 tarih 2017/344 Esas ve 2019/495 Karar numaralı ilamının KALDIRILMASINA,
Yukarıda açıklandığı üzere işlem yapılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi için dosyanın yerel mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
Kaldırma ve gönderme sebebine göre istinaf isteminde bulunan davacılar ve davalı vekillerinin sair istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
2-Davacılar ve davalı tarafından yatırılan istinaf harcının talepleri halinde yatırdıkları oranda kendilerine iadesine,
3-Davacılar ve davalı tarafından yatırılan gider avansından varsa artan kısmın yatırdıkları oranda karar kesinleştiğinde kendilerine iadesine,
4-İstinafa gelen davacılar ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece Mahkemesince verilecek kararda gözetilmesine,
5-Ankara 12. İcra Müdürlüğü 2019/6650 Esas sayılı dosyasına yatırılan 100.000,00 TL teminatın yatıran tarafa iadesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece Mahkemesince yapılmasına dair,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 03.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.