Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1545 E. 2021/2457 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

Ankara BAM 26. Hukuk Dairesi …
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

.

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/03/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 16/12/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/01/2022

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 30/11/2014 tarihinde, davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olan… plakalı araç ile davacının kullandığı … plakalı motosikletin karıştıkları kaza sonucunda davacının ağır şekilde yaralandığını, kazaya karışan her iki aracın sürücüsünün de kırmızı ışık ihlali yaptığını kabul etmediği dikkate alınarak Yargıtay’ın eşit kusur ilkesi gözetilerek davacının en azından %50 kusursuz olması nedeni ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, davacının daimi sakat kalmasından dolayı 5.000,00-TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyen avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 30/10/2017 tarihli ıslah dilekçesi ile talebinin 56.918,43-TL olarak artırmıştır.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan… plakalı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortasının davalı sigorta şirketi tarafından yapıldığını, kaza nedeni ile doğan zarardan davalı şirketin poliçe limiti ile sınırlı olarak ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsüne atfedilen kusuru kabul etmediklerini, kusur durumu ve maluliyet durumunun Adli Tıp Kurumu’ndan alınan rapor ile belirlenmesini, hesap raporunun aktüerya konusunda uzman bilirkişiden alınan rapor ile belirlenmesini, davacının kaza nedeni ile elde ettiği gelirlerin tespitini isteyerek, kaza tarihinden avans faizi isteminin yasal dayanağının olmadığını belirtmiş ve davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkeme; dava konusu kazanın meydana gelmesinde sigortalı aracı kullanan dava dışı sürücü …’in %100 kusurlu olduğunu, davacının ise kusurunun bulunmadığını, davacının kazaya bağlı yaralanması nedeni ile vücut genel çalışma gücünü %6.3 oranında kayıp ettiğini ve 9 ay süre ile iş ve gücünden kaldığını, kusur durumu ve maluliyet durumuna göre yapılan hesaplamada davacının geçici ve sürekli iş göremezlik zararının 76.912,16-TL olarak belirlendiğini belirterek, talep kapsamına göre davanın kabulüne, 56.918,43-TL maddi tazminatın 04/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar vermiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu kazanın ışık ihlali sonucu meydana geldiğini, ancak hangi aracın ışık ihlali yaptığının tespit edilememesi nedeni ile her iki araç için de %50 kusur kabul edilmesi gerekirken, mahkemece benimsenen kusur oranlarının hatalı olduğunu, davacının kaza tarihinden 17 yaşında olmasına rağmen davacı için geçici iş göremezlik tazminatına hükmedilmesinin de usul ve yasaya aykırı olması nedeni ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
İstinaf talebinde bulunan davalı vekilinin istinaf sebepleri doğrultusunda, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Dava konusu kazadan sonra düzenlenen kaza tespit tutanağında; her iki sürücünün de kırmızı ışıkta geçmediklerini beyan etmiş olmaları nedeni ile kusur değerlendirmesi yapılmadığı, … Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verildiği görülmüştür.
Kazanın oluşuna ilişkin olarak alınan 25/10/2017 tarihli kusur raporda ise; kazanın oluşuna ilişkin olay yeri basit krokisinin olmadığı, kaza tespit tutanağına göre, kazanın ışıklı kavşakta meydana geldiği, dava dışı sürücü …’in olay yeri kavşağa yaklaşırken yeşil ışığın sarıya döndüğü yönündeki ifadesi ile birlikte davacı sürücü ve onun aracında bulunan tanığın kırmızı ışıkta durdukları ve yeşil ışık yanınca hareket ettikleri yönündeki beyanları bir arada değerlendirildiğinde; sigortalı araç sürücüsünün olay yeri kavşağa yaklaşırken sarıya dönen ışıkta geçmek için hızını artırdığı ancak ışık kırmızıya döndüğü sırada kavşağa giriş yaptığı ve bu sırada sağındaki kavşak kolunda, yeşil ışık yanmasının akabinde hareketle kavşağa giriş yapan davacı yönetimindeki motosiklete mevcut seyir hızı ile frensiz çarptığı kanaatine varıldığından, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün %100 kusurlu olduğu ve davacı sürücüsünün ise kusurunun bulunmadığı belirtilmiştir. Dosyadaki mevcut yazılı deliller ile kazaya karışan sürücüler ve tanık beyanları bir arada değerlendirildiğinde; uzman bilirkişi tarafından yapılan kusur tespiti ile kusur oranının oluşa, usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, istinaf eden davalı vekilinin kusura yönelik istinaf istemleri yerinde görülmemiştir.
Ancak, HMK’nın 26. maddesi hükmü gereğince hakim, kural olarak tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır. Ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Buna usul hukukunda; taleple bağlılık ilkesi denilmektedir ve yargılamanın temel ilkelerinden biridir. Yargılama bu ve benzeri ilkeler ile şekillendirildiğinden, gerek taraflar gerekse hakim yargılamanın ilkelerini gözetmek durumundadır. Bunun sonucu olarak; ilk derece mahkemesinin davacının talep ettiğinden fazlasına karar vermesi durumunda, istinaf mahkemesinin, kamu düzeni gözetilerek, kararı kaldırıp, taleple sınırlı olacak şekilde yeniden esas hakkında karar vermesi gerekmektedir.
Yine, dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan HMK’nın 297/2.maddesi ile; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar etmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüpheye ve tereddüt uyandırmayacak şekilde göstermesi gereklidir.” hükmü kabul edilmiştir.
Somut olayda davacı vekilinin dava dilekçesi ile sadece 5.000,00-TL sakatlık tazminatı/sürekli iş göremezlik tazminatı talep ettiği, geçici iş göremezlik tazminatı talebi bulunmadığı, 25/10/2017 tarihli aktüer raporu ile davacı için 7.782,33-TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 49.136,43-TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 56.918,43-TL tazminat hesaplandığı, davacı vekili tarafından 30/10/2017 tarihinde verilen ıslah dilekçesi ile tazminat türü belirtilmeksizin 56.918,43-TL üzerinden davanın ıslah edildiği görülmüştür. Yerel Mahkemece, kararın gerekçe kısmında geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatına karar verildiğini açıklamakla birlikte, hüküm fıkrasında “maddi tazminat” şeklinde hüküm kurulmuştur. Mahkemece verilen karar ve kurulan hüküm HMK 26. ve 297. maddelerine aykırılık taşımaktadır.
Davacı vekili dava dilekçesi ile sürekli iş göremezlik tazminatı talep etmiş olup, geçici iş göremezlik tazminatına ilişkin olarak talebi bulunmamaktadır. Bilirkişi raporu ile geçici iş göremezlik tazminatı hesabı yapılmış, mahkemece rapor ve ıslah dilekçesi doğrultusunda hüküm kurulmuştur. HGK 03/05/2017 tarih, 2017/17 E. 2017/1094 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı gereğince, dava dilekçesi ile talep edilmeyen geçici iş göremezlik tazminatının miktar artırımına dair ıslah dilekçesi ile talep edilmesi mümkün değildir. Mahkemece, bu esaslara ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun “taleple bağlılık ilkesi” başlığını taşıyan 26. maddesindeki düzenlemeye aykırı şekilde hüküm kurulması usule aykırı olduğundan yerel mahkeme kararının kaldırılması gerekmiştir.
Kaldı ki, Yerel Mahkemece, 56.918,43-TL maddi tazminat yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olup, kabul kapsamı yönünden hangi tazminatın, ne miktarda kabul edildiği ayrı ayrı ve infazda tereddüt yaratmayacak şekilde, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların tek tek sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüte mahal vermeyecek mahiyette gösterilerek karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi, taraflara yükletilen hak ve sorumluluklar yönünden açık olmayan, taraflar yönünden şüphe ve tereddüt uyandıracak nitelikte hüküm kurulması (10/04/1992 gün ve 1991/7 Esas, 1992/4 K sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı) da doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davalı vekilinin sair istinaf istemlerinin reddine, davacı lehine talep aşılarak hükmedilen geçici iş göremezlik tazminatı yönünden kararının kaldırılmasına, istinaf konusu yapılmayan kısımlar baki kalmak üzere, HMK.nın 353/1.b.2. maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar verilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 08/03/2019 tarih, 2016/193 Esas 2019/284 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine,
Buna göre;
1-Davanın kısmen KABULÜNE, 49.136,43-TL sürekli iş göremezlik tazminatının 04/03/2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3.356,50-TL harçtan, peşin alınan 29,20-TL ve ıslah ile alınan 177,32-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.149,98-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, kabul edilen miktar üzerinden, karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan AAÜT’sinin 13/1.maddesine göre belirlenen 7.187,73-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, red edilen miktar üzerinden, karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan AAÜT’sinin 13/1.maddesine göre belirlenen 5.100,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yatırılan 29,20-TL peşin harç ve 177,32-TL ıslah harcı olamak üzere toplam 206,52-TL harç bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 29,20-TL başvurma harcı, 4,30-TL vekalet harcı, 207,50-TL tebligat gideri, 45,20-TL müzekkere masrafı, 3.000,00-TL bilirkişi ücretinden oluşan toplam 3.286,20-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre 2.836,90-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlasının davacı üzerinde bırakılmasına,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
8-HMK 333. maddesi gereğince yatırılan gider avansından kalanın karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,

İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
ll-Davalı tarafından yatırılan 972,00-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
lll-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
lV-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısım var ise HMK’nın 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
V-Karar tebliğ ile harç iade işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yerine getirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 16/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.