Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1525 E. 2021/2207 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/01/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi ve Manevi Tazminat
KARAR TARİHİ : 25/11/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 27/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacılar vekili ile davalılar … ve … vekili ile ihbar olun … … A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, 06/08/2017 tarihinde davalıların sürücüsü, işleteni ve zorunlu mali mesuliyet sigortacısı olduğu aracın yaya olarak karşıya geçmekte olun davacıların murisi …’a çarpması neticesi vefat ettiğini, olayla ilgili ceza dava dosyası açıldığını, davacıların babası ve eşi olan müteveffanın ölümü nedeniyle maddi ve manevi olarak zor durumda kaldıklarını, davalı … şirketine başvurmalarına rağmen olumlu cevap alamadıklarını belirterek davacı eş … için 100.000,00 TL manevi, şimdilik 300,00 TL maddi; çocukları … ve … için 40.000,00’er TL manevi şimdilik 300,00’er TL maddi tazminatın kaza tarihi itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş;18.12.2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davacı eş … yönünden maddi tazminat talebini 21.202,53 TL’ye yükseltmiştir.
Davalılar … ve … vekili, olayla ilgili ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiğini, müteveffanın yaşı itibariyle emekli olup emekli maaşı aldığını ve maaşın davacı eşine intikal ettiğini, herhangi bir maddi kaybın söz konusu olmadığını, manevi tazminat taleplerinin fahiş olduğunu, kaza neticesi …’a ait olan aracın büyük hasar gördüğünü, kasko sigortasından kaynaklı talep haklarını saklı tuttuklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … … AŞ. vekili, zarardan poliçe kapsamında, azami limitle ve kusur oranında sorumlu olduklarını, kusur yönünden ATK ‘dan rapor alınmasını, davacıların destek tazminatı talep edip edemeyeceği hususunun resen araştırılmasını, TRH 2010 tablosunun dikkate alınarak teknik faizin 1.8 ele alınmasını, yasal faiz istenebileceğini, manevi tazminatın teminat kapsamı dışında kaldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İhbar olunan … … AŞ.vekili, davalılara ait aracın İMMS ile sigortalı olup limitin 100.000 TL olduğunu, sorumluluklarının ZMMS üstündeki miktarla ve kusurla sınırlı olduğunu, kusur durumunun ATK raporuyla belirlenmesini, poliçe kapsamında istenen manevi tazminat miktarların fahiş olduğunu, yasal faiz istenebileceğini, davacılar tarafından başvuru şartının yerine getirilmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece davanın, davacılar desteği olan yaya müteveffanın ölümü nedeniyle destek tazminatı ve manevi tazminat isteğine ilişkin olduğu, ihbar olunan … … A.Ş’nin her ne kadar davalı gerçek kişiler vekili tarafından dahili dava edilmesi ve … …’nın 10/05/2017 başlangıç tarihli sigortası nedeniyle sorumluluğunun olacağı açıklanarak talep edilmiş ise de ihbar olunan bu sigortanın zorunlu dava arkadaşlığının bulunmadığı halde hukukumuzda dahili dava müessesesi olmadığından ve ihbar olunan bu sigortanın yine davalılar yanında feri müdahil sıfatı oluşmadığından bu davalı hakkında hüküm tesis edilmediği ve sunduğu dilekçelerin dosyaya eklenmesiyle yetinildiği, Ankara 41. Asliye Ceza Mahkemesinde görülmekte olan taksirle ölüme sebebiyet atılı suçundan yapılan yargılamada alınan 02/08/2018 günlü ATK raporunda müteveffanın olayda asli kusurlu olduğu, sürücü …’ın ise tali kusurlu bulunduğunun açıklandığı, alınan aktüer bilirkişi raporunda davacılardan … ile …’ın destek tazminatı talep edemeyecekleri, eş … …’ın ise talep edebileceği destek tazminatının 21.202,53 TL bulunduğunun açıklandığı, birlikte düzenlenen kusur raporunda bilirkişi … tarafından kusur yönünden yapılan açıklamada araç sürücüsünün %40 oranında kusurlu bulunduğu, bu raporun ceza mahkemesi dava dosyasındaki araç sürücüsünün tali kusurlu olduğu yönündeki rapor sonucu ile de uyumlu bulunduğu, mahkemece tüm kanıtların birlikte değerlendirildiği, davacılar murisinin yaya iken davalılardan …’ın sürücüsü olduğu davalı … … AŞ’ye ZMMS ile sigortalı ve işleteni … olan … plakalı araç ile çarpışması neticesi vefat ettiği ve geriye kalan davacılardan eş … için 21.202,53 TL kusur oranı da dikkate alınarak destek tazminatı hesaplandığı anlaşılmış olup davacılardan … ve …’ın yaş ve sosyal konumları itibariyle destek tazminatı talep edemeyecekleri de belirlenmekle maddi tazminat yönünden davacılar … ve …’ın maddi tazminat taleplerinin reddine, davacı … …’ın ıslah edilmiş destek tazminatı isteğinin kabulü ile 21.202,53 TL’nin davalılar … ile …’dan kaza 06/08/2017 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle (davalılardan … …’dan 15/02/2018 tarihinden itibaren) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerektiği, bundan ayrı davacıların manevi tazminat talebi hakkında, desteğin vefatının davacılarda yaratacağı manevi zararın maddi bir ölçümü tam olarak yapılamasa da bir nebze olsun yaşanılan manevi yoksunluğun sebepsiz zenginleşmeye yol açmayacak şekilde kusur oranı da dikkate alınarak yapılan değerlendirilmesi neticesinde, davacıların davalı işleten ve sürücüden aşağıdaki miktarlarda manevi tazminatı olay tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte talep edebilecekleri kanaatine varılmış olmakla davanın kısmen kabulü ile; davacılar … ve …’ın maddi tazminat taleplerinin reddine, davacı … …’ın ıslah edilmiş destek tazminatı isteğinin kabulü ile 21.202,53 TL’nin davalılar … ile …’dan kaza 06/08/2017 tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle (davalılardan … …’dan 15/02/2018 tarihinden itibaren) müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, davacılardan eş … … için 40.000,00 TL, çocuklar … için 25.000,00 TL, … için 25.000,00 TL manevi tazminat miktarlarının davalılar … ile …’dan 06/08/2017 kaza tarihinden itibaren işletilecek avans faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hükme karşı davacılar vekili ile davalılar … ve … vekili ve ihbar olunan … … Aş vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Davacılar … ve …’ın maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesinin usul, yasa ve yerleşik Yargıtay Kararlarına aykırı olup Bölge Adliye Mahkemesince bu ret kararının kaldırılıp, maddi tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini,
Davacılar … ve …’ın, vefat eden muris …’ın çocukları olup babalarının vefatı nedeniyle destekten yoksun kaldıkları ve maddi zarara uğradıkları açık olup bu iki davacı yönünden maddi tazminat isteğinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu,
Davacılardan eş … … için; 40.000,00 TL manevi tazminat miktarı olayın ağırlığı ve vefat eden murisin vefatı nedeniyle uğradıkları acı ve üzüntüyü karşılamaktan uzak bir miktar olduğunu, murisin eşi davacı … …’ın, … hastası olup bu hastalık nedeniyle iki kalça ve bir dizine protez takılmış olduğundan, kendi işlerini tek başına görme imkanı bulunmadığını, davacı eşin tüm bakım ve geçiminin müteveffanın karşıladığını şu an ise eşin tüm bunlardan davalıların haksız eylemi nedeni ile mahrum kaldığını, bu elim kaza sonrasında davacı eşin; bakımından, geçiminden, hastalık nedeniyle oluşacak sağlık desteklerinden, müteveffanın aldığı emekli maaşının bir kısmından ve hayat arkadaşından mahrum bırakıldığını, ömür boyu bakıma muhtaç olan eşin artık yalnız başına hayatla mücadele etmeye çalıştığını, murisinden başkaca hiçbir desteği olmayan eş için mahkemenin 21.202,53 TL maddi, 40.000,00 TL manevi tazminata karar vermesinin eşin uğradığı maddi ve manevi zararı karşılamaktan uzak bir miktar olduğunu,
Murisin oğlu davacı …‘ın babasını kaybetmenin elem ve ızdırabının yanı sıra müteveffa babasından kalan ev kredi borcunu, evin aidat ve fatura giderlerini ve ayrıca murisin kredi kartı borçlarını ödemekte olduğunu, davacı … yönünden maddi tazminatın reddinin hatalı olduğunu, çünkü babasının ölümü ile maddi zarara uğradığının sabit olduğunu, manevi tazminat olarak verilen 25.000,00 TL.nin ise uğranılan manevi zarar ile acı ve ıstırabı dindirecek bir miktar olmadığını,
Murisin kızı … ise, kaza sonrası müteveffanın kaldırılmış olduğu hastanede çalıştığı için kaza sonrası gelen hastanın babası olduğunu görüp müteveffanın elim durumuna şahit olduğunu, babasının kaza sonrasındaki vücut haline ve yaralanmalarına şahit olup hastanedeki durumuna şahit olması nedeniyle yaşadığı ani travma ve kayıptan dolayı ekstra bir durum yaşayarak tarifi mümkün olmayan acı ve ızdırap duyduğunu, … yönünden maddi tazminat isteğinin reddinin ise hatalı olup, babasının ölümü ile maddi zarara uğradığının sabit olduğunu, manevi tazminat olarak verilen 25.000,00 TL.’nin ise uğranılan manevi zarar ile acı ve ıstırabı dindirecek bir miktar olmadığını, manevi tazminat açısından verilen karara ilişkin olarak manevi tazminatın tutarını belirlemede, hakim, takdir hakkını kullanırken, ülkenin ekonomik koşullarını, tarafların sosyal ve ekonomik durumlarını, paranın satın alma gücünü, tarafların kusur durumunu, olayın ağırlığını, gibi özellikleri göz önünde tutmalı; hükmedilecek tutar, manevi tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranla olması gerektiğini,
Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin, …. ve 27/02/2019 Tarihli Ek Kararı ile haklı ihtiyati tedbir taleplerinin ret edildiğini ve anılan ek kararın hatalı olduğunu, … Plakalı araç kazaya karışan ve davacıların miras bırakanına çarparak ölümüne neden olan araç olduğunu, tazminat davasında araç üzerine ihtiyati tedbir konulması şartlarının oluştuğunu, HMK. madde 389.gereğince; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” Mahkemenin dosyadan el çektiğinden bahisle ihtiyati tedbir talebini ret etmesinin hatalı olduğunu, HMK’nın 389. maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde hakimin, ihtiyati tedbire davanın her aşamasında karar verebileceğini, bu nedenle öncelikle ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesinin dosya kapsamı ve davanın niteliği gereği isabetli olacağını, bu ilkeler dikkate alındığında davacılar için hükmedilen manevi tazminat miktarlarının düşük olduğunu, Adalet,aile bireylerinin yukarıda anlatılan bütün üzüntülerini bir nebze olsun azaltabilmek ve aile bireylerinin hayatını idame ettirebilmesi için gerekli bedelin ödenmesini sağlamakla elde edilebileceğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme hükmünün kaldırılması ve dosyanın yeniden incelenerek hakkaniyetle karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle ;
Yerel Mahkemece davacılar adına eş … için 40.000,00 TL manevi tazminat ile 21.202,53 TL maddi tazminat destekten yoksun kalma, müteveffanın çocukları … ve … için 25.000,00 “şer TL ayrı yarı manevi tazminata hükmedildiğini, davacıların bu miktarlar üzerindeki mahkeme kararını kabul etmedikleri gibi istinaf yoluna da gittiklerini, davacıların istinafa dair başvurularına karşı ileri sürdükleri itirazlarını aynen tekrar ettiklerini, verilen tazminat miktarlarının özellikle eş … için ve çocukları için mahkemece taktir edilen manevi tazminatın yasalarımız doğrultusunda değerlendirdiğimizde tazminat alacaklılarının sebepsiz zenginleşmeye yönelik kazanımlarının söz konusu olduğunu çok miktarda tayin edildiğini, tazminat alacaklarının ekonomik ve sosyal durumları ve ayrıca tazminat borçlularının ekonomik ve sosyal durumları yeterince hak ve nesafete göre araştırılmadan yine tazminat borçlularından davalı …’ın öğrenci oluşu henüz hayatını idam ettirecek vaziyette bir geliri olmadığı gibi ailesi ile birlikte aynı evde kalmakta anne ve babasının yardımı ile geçindiğinin gözardı edildiğini, diğer tazminat borçlusu …’ın aracının bulunması ve bu aracın kaza sonucu Zarar görmesi, kendisinin ekonomik koşullarının yeterli olmaması bir çiçekçi dükkanından elde etmiş olduğu çok sınırlı gelirler ile bu elim kazada ki uğranılan zararları karşılayabilecek büyüklükte cirosu da bulunmadığını, eşinin de bu olaylardan dolayı kendileri gibi çok üzüldüğünü ve hastanede tedavi olduğunu tedavilerinin devam ettiğini, bunlar birlikte düşünüldüğünde maddi yönden büyük zarara duçar olduklarını, mahkemece takdir olunan tazminatlar tutarının manevi tazminat olarak her 3 davacı için 90.000,00 TL, eş için ise 21.202,53 TL tutarında ki destekten yoksun tazminatta düşünüldüğünde davalıların bu miktardaki tazminatları gelirleri ile karşı taraftakilerin gelirleri ile taktir olunan fazla miktardaki tazminatların orantısız olduğunu, zira müteveffanın asli kusurlu, kazaya karışan …‘ın tali kusurlu olduğunu, kusur oranlarının da değerlendirilmesi sırasında gerek bilirkişi %40’a %60 oranını nasıl taktir ettiğinin anlaşılmadığını, raporun aleyhe olan bölümleri nedeni ile kabul etmediklerini, mahkemenin taktirine gelince kusur oranlarının diğer davacıların adına verilen miktarlar bakımından da orantısız olarak taktir edildiğini, tazminat miktarlarının fahiş olduğunu istinaf incelemesi sırasında dosya kapsamına göre tarafların ekonomik ve sosyal durumları davalılarında bu elim kazada ki mağduriyetleri göz önünde bulundurularak söz konusu hükmedilen tazminatların orantısız olması sebebi ile verilen kararın kaldırılması gerektiğini, mahkeme kararında belirtilen avans faiz uygulamasının da yerinde olmadığını, olayın ticari bir iş olarak değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılmasına davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … … Aş vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
İlk Derece Mahkemesince manevi tazminat yönünden verilen karar ihbar olunan sıfatıyla hukuki ve somut gerekçelere dayalı itirazları değerlendirilmeyerek ve gerekli inceleme yapılmaksızın tesis edilmiş olup kararın kaldırılması gerektiğini; ihbara cevap dilekçesinde izah edildiği üzere dava konusu 06.08.2017 tarihli kazaya karıştığı belirtilen ve … plakalı araca ait 10.05.2017/10.05.2018 dönemini kapsamak üzere ihbar edilen şirketçe tanzim edilen … no.lu kasko … poliçesinde yer alan ihtiyari mali mesuliyet teminatının ancak davacının, ihbar edilen şirkete kasko poliçesi ile sigortalı … plakalı araca ait kaza tarihinde geçerli trafik poliçesi teminatını aşan zararlarının sözkonusu olması halinde ve azami olarak limiti ile sınırlı olmak üzere devreye girecek olup Mahkemece bilirkişi incelemesi ile tespit edilen maddi zararın, hadise tarihi itibarıyla geçerli trafik poliçesi teminatları kapsamında kaldığından tanzim edilen ihbara konu poliçenin devreye girmeyeceğini, bununla birlikte ihbara konu kasko poliçesinde yer alan İhtiyari Mali Mesuliyet teminatı kapsamında manevi tazminat taleplerinin, bedeni zararlar limitleri ile teminat kapsamına dahil edilmiş olmakla, ihbar edilen şirketin ihbara konu kasko sigortası poliçesi teminat limiti kapsamında ve sigortalı aracın kusuru oranında manevi tazminat zararından sorumlu olduğunu, ancak ihbara konu manevi tazminata hükmedilebilmesi için başka deyişle ortada tazmini gereken manevi bir zarar olduğunun kabulü için mutazarrırda büyük bir acı, ızdırap, elem ve keder oluşması gerektiğini, Yüksek Yargı tarafından benimsenmiş bu hususa sübjektif unsur denmekte olup “(…) zarar görenin söz konusu ihlal sonucu kişiliğinde, manevi varlığında objektif olarak meydana gelen bu eksilmeyi yaşaması, duyması, onu hissetmesi, bunun sonucunda acı, elem, ızdırap duyması gerektiğini, Tercier’e göre zarar görenin ayrıca bu azalmanın bilincine de varmalı, bir nevi temyiz gücü gibi, acıyı, elem ve ızdırap duyma gücüne sahip olması gerektiğini, (EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş 8. Bası, sf. 483-484)”bu noktada manevi tazminat talep edebilmek için hukuka aykırı bir biçimde bedensel zarara veya ölüme neden olunması, zarar ile eylem arasında nedensellik bağı kurulabilmesi, zarar verenin az çok kusurlu olması, maddi tazminattan farklı olarak, zarar görenlerin, bedensel zarara uğramasa bile, fiziksel kişilik değerlerinin etkilenmiş; eylem veya olayın, ruhsal sarsıntı ve sinir bozukluğu yaratmış olması ve beden bütünlüğü bozulan veya ölümden etkilenen kişilerin, zarar gördükleri kesin olmakla birlikte, hiç maddi tazminat alamamış veya aldıkları maddi tazminatın yetersiz kalmış olması gerektiğini, nitekim Borçlar Kanunu’nun 56. Maddesine göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olması, hükmedilecek bu paranın, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşıdığını, bir ceza olmadığı gibi mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmediğini, o halde takdir edilecek miktarın, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmasını, ayrıca söz konusu tazminat belirlenirken tarafların sosyal ve ekonomik durumlarının araştırılması gerektiğini, buna ilişkin 22.06.1966 günlü ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde de takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartların da açıkça gösterildiğini, bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakimin bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermesi gerektiğini, öyle ki manevi tazminatın belirlenmesinde kazaya karışan aracın kusur oranı, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, Medeni Kanun’da yer alan hakkaniyet ilkesi ile “takdir edilecek miktarın mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır” ilkelerinin esas alınmasını, manevi tazminatın, bozulan manevi dengenin yerine gelmesi için Kanunun öngördüğü bir telafi şekli olduğunu, amacının, olaydan duyulan acı, ızdırap, elem ve kızgınlığı kısmen dahi olsa dindirmek, olayı unutturmak, tekrar normal hayata dönüşü sağlamak olduğunu, manevi tazminatın bir taraf için zenginleşme, diğer taraf için fakirleşme aracı olarak görülmemesi gerektiğini, manevi tazminatın belirlenmesinde ana ölçüt olan acı ve üzüntüyü belirlemenin imkansızlığı nedeniyle manevi tazminat hesaplanırken; maddi tazminatı tamamlayıcı ve zarara neden olanı caydırıcı bir işlev görmesini, ayrıca meydana gelen trafik kazasında kazaya karışan şahısların kusur oranlarının da manevi tazminat belirlenirken ölçüt alınması gereken unsurlardan biri olduğunu, buna göre ihbara konu dava konusu olay işbu şartlar kapsamında değerlendirildiğinde manevi tazminatı takdirinde, tazminat talep eden kişilerin duruşmaya çağrılması, dinlenmesi, haklarında sosyal durum incelemesi ve gerekli araştırmalar yapılması gerektiğini, hal böyleyken davacıların murisleri …’ın vefatı nedeniyle derin bir psikolojik buhran içerisinde olup olmadığı değerlendirilmeden hüküm kurulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, üstelik Mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarının hayatın olağan akışına aykırı olduğu; gerek ülke şartları gerekse tarafların sosyal ekonomik durumuna göre fahiş olduğu açıkça ortada olup açıklanan sebeplerle davacılar yönünden zenginleşme amacı taşıyan ve fahiş manevi tazminat tutarına ilişkin ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini, bunun yanı sıra Mahkemece hükmedilen manevi tazminata kaza tarihinden itibaren avans faiz işletilmesine karar verilmesi de haksız ve yersiz olup, kabul edilemez nitelikte olduğunu, zira huzurdaki ihbara konu kaza bir ticari iş değil bir haksız fiil niteliğinde olduğunu, dolayısıyla yalnız TTK’da belirtilen şartları sağlayacak nitelikte ticari işlerde istenebilecek avans faiz talebinin, haksız fiilden kaynaklı bir tazminat talebinde istenemeyeceğini, avans faiz talebinin, ticari nitelikte olan para borçlarına işletilen bir faiz türü olup ihbara konu kazanın ticari iş niteliği taşımadığını, haliyle de ticari işlerde istenebilecek avans faizinin huzurdaki ihbara konu kaza sonunda hükmedilecek tazminat için de istenebilmesinin mümkün olmadığını, sunulan sebeplerle, söz konusu olayın işleten açısından haksız fiilden kaynaklanan bir olay olduğu, ihbar olunan şirketin de yasal olarak işletene düşen hukuki sorumluluğu üstlendiği göz önüne alındığında haksız fiilden kaynaklanan olaylarda ise ancak yasal faizin talep edilebileceği izahtan vareste olup Yargıtay kararlarıyla da sabit olduğunu, bu nedenle davacılar lehine faize hükmedilmesi durumunda da davacı taraf ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edebilecek iken Mahkemece kaza tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesinin bir diğer kaldırma nedeni olduğunu, İhbar olunan şirketin ancak sigortalı aracın kusur oranında sorumlu olduğunu, ilk derece Mahkemesince Ankara 41 Asliye Ceza Mahkemesinde yapılan yargılamada alınan 02.08.2018 tarihli Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi kusur raporunda davacılar murisi müteveffanın olayda asli kusurlu olduğu sürücü …’ın ise tali kusurlu bulunduğunun açıklandığı; Mahkeme aldırılan kusur raporunda araç sürücüsünün %40 oranında kusurlu bulunduğu, bu raporun ceza mahkemesi dava dosyasındaki rapor sonucu ile uyumlu bulunduğu değerlendirmesi yapıldığını, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı belliyken ve ihbar olunan şirketin ancak sigortalısının kusuru oranında sorumlu olacağı açıkken, manevi tazminat yönünden kusur oranı göz ardı edilerek hüküm kurulmasının hakkaniyete ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, izah edilen tüm bu hususlar ışığında, davaya taraf olmamaları sebebi ile haklarında hüküm kurulmaması ve nihayetinde Mahkeme tarafından manevi tazminata ilişkin açıklamalar dikkate alınarak, manevi tazminata yönünden davanın kabulü kararının istinaf incelemesi neticesinde ‘kaldırılması’ ve yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda manevi tazminata ilişkin ‘davanın reddine’ karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava ölümlü trafik kazası nedeniyle ölenin yakınlarının destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemlerine ilişkidir.
1-Dava ihbar olunan … … AŞ. eldeki davanın tarafı olmadığı ve aleyhine kurulmuş bir hüküm bulunmadığından ihbar olunan … … AŞ. vekilinin istinaf dilekçesinin reddi gerekmiştir.
2-Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi makine mühendisi …’nın 06.09.2018 tarihli raporunda “Mahkemenin 10.07.2018 tarihli 2. nolu celsesindeki talebi üzerine; Taraflarınında iştiraki ile 04.09.2018 tarihinde olay yeri incelemesi yapıldı, olay yerinde 6 adet resim çekildi: Kaza … …….. binanın önünde oluyor; Karşıdan, karşıya geçmeye çalışan … … Caddesinde; …. yönünde gitmekte olan … plakalı araç sürücüsü …’ın çarpması neticesinde ağır yaralanıyor, kaldırıldığı hastanede ölüyor, olay günü Polis Memurları Osman Karabulut ve …’ın 06.08.2017 günü saat 12:40’da tuttukları raporda kaza oluş durumunu doğruluyor. … Caddesi çift şerit gidiş, dönüşlü trafik akışı yoğun bir cadde kazanın olduğu mahallede yaya geçidi yok; kaza yerinde en yakın ışıklı yaya geçidi; … Belediyesi yönünden 86 metre mesafededir. … yayaların uyacakları kurallardan; K.T.K Madde 68 3.b. şıkkında b- taşıt yolunun karşı tarafına geçmek isteyen yayaların taşıt yolunu yaya ve okul geçidi ile kavşak giriş ve çıkışları dışında herhangi bir yerden geçmeleri yasaktır. Yayalar bu yerlerden geçerken ışıklı işaret veya yetkili kişilerin bulunmadığı geçitlerde veya kavşaklarda güvenlik açısından yaklaşan araçların uzaklık ve hızını göz önüne almak zorundadırlar. Ancak yüz metreye kadar mesafede yaya geçidi veya kavşak bulunmayan yerlerde yayalar taşıt trafiği için bir engel teşkil etmemek şartıyla ve yolu kontrol ederek kendi güvenlikleri sağladıktan sonra yolu en kısa doğrultuda ve en kısa zamanda taşıt yolunu geçebilirler … … Caddesi kaza yerine 86 metre uzaklıkta bulunan ışıklı yaya yolunda, yolu karşıdan karşıya geçemeyerek, kendi güvenliği sağlamamış olup trafik kazasına zemin hazırlamıştır. (K.T.K Madde 68 3.b şartına uymamıştır.) …; asli kusurlu olup kusur oranı % 60’dır. … plakalı araç sürücüsü …; araç kullanırken hız sınırına uymamıştır. … Caddesi gidiş, dönüşlü çift şerit yerleşim yeri (şehir içi) yol olup. azami hız 50 km/h’dır. …, aşırı hız yaparak, araç güvenliği ile yaya geçiş güvenliğini tehlike sokmuştur. Tali kusurlu olup kusur oranı %40 ‘dır. (Araçtaki hasar ile ölümlü trafik kazasında yaralanan …, vücudunda aldığı kırıklar ve otopsi raporu araç hız fazlalığını doğrulamaktadır” şeklinde görüş bildirdiği anlaşılmaktadır. Davalılar vekili anılan rapora itiraz etmiş, mahkemece davalıların itirazı değerlendirilmeden anılan kusur raporuna göre hüküm kurulmuştur. Mahkemece anılan raporun tek bilirkişi tarafından düzenlenmiş olması, davalı sürücü hakkındaki ceza dosyasının derdest olması, davalıların rapora itirazları da gözönüne alınarak Ankara 41.Asliye Ceza Mahkemesinin …. Esas sayılı (kapatılan Ankara 4.Asliye Ceza Mahkemesinin…. Esas ) dava dosyası da eldeki dosyaya eklenmek suretiyle Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi, …. ya da… gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kuruluna tevdi ile davalıların itirazlarının da değerlendirilmek suretiyle kusur raporu alınması ve ayrıca davacıların sosyal ekonomik durumları da araştırılmak suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetli görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davalılar … ve … vekilinin istinaf isteminin kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine, kaldırma ve gönderme sebebine göre adı geçen davalılar vekilinin sair, davacılar vekilinin tüm istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-1 nolu bentte açılanan nedenlerle ihbar olan … … A.Ş. vekilinin istinaf dilekçesinin reddine,
2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar … ve … vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; HMK.nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi KARARININ KALDIRILMASINA,
Yeniden yargılama yapılması için dosyanın kararı veren mahkemeye GÖNDERİLMESİNE, adı geçen davalılar vekilinin sair, davacılar vekilinin tüm istinaf sebeplerinin şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
2-İstinaf yoluna başvuran davacılar, davalılar ve ihbar olunan … … A.Ş. tarafından yatırılan peşin harcın istek halinde yatırdıkları oranda kendilerine iadesine,
3-İstinaf yoluna başvuran davacılar ve davalılar tarafından yapılan yargılama giderinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
4-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu HMK’nın 353/1.a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 25.11.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır .