Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1383 E. 2021/1946 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No:…
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
….
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/02/2019
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)

KARAR TARİHİ : 04/11/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 10/12/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde;17/05/2016 tarihinde, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası bulunmayan aracın, yaya kaldırımında müvekkiline çarpması neticesinde müvekkilinin yaralandığını ve maluliyetinin meydana geldiğini, zararlarından davalı ……. Hesabı’nın sorumlu olduğunu, ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000,00 TL geçici iş göremezlik, 1.000,00 TL tedavi gideri ve 3.000,00 TL daimi iş göremezlik zararının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili 15/10/2018 tarihli dilekçesi ile dava değerini 170.376,75 TL olarak belirlemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; açılan davanın haksız olduğunu, usulüne uygun müvekkiline müracaat edilmediğini, sorumluluklarının zorunlu mali sorumluluk sigorta teminat limitleri ve sigortasız araç sürücüsünün kusuru ile sınırlı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın trafik kazasından kayanaklanan cismani zarar nedeniyle, kazaya neden olan aracın sigortasız olması nedeniyle ….. Hesabı’ndan maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, davacının; davalıya müracaata ilişkin başvuru şartına yönelik eksikliği dava açtıktan sonra ikmal ettiği, bu nedenle dava şartlarında eksiklik bulunmadığı,……. alınan raporda davacının meydana gelen kaza neticesinde %28,2 nispetinde vücut çalışma gücünü kaybettiği ve 9 ay iş göremez kaldığının bildirildiği, trafik uzmanından alınan bilirkişi raporuna göre kazanın meydana gelmesinde sigortasız araç sürücüsünün %100 oranında kusurlu olduğunun tespit olunması nedeniyle, davalının sigorta teminat limiti ile sınırlı olarak davacının zararlarından sorumlu olduğu, aktüer hesap bilirkişisinden alınan rapora göre davacının geçici iş göremezlik zararının 11.870,38 TL, sürekli iş göremezlik zararının 143.478,92 TL, 9 ay bakıcı giderinin ise 15.027,45 TL olduğunun hesap edildiği, raporun karar vermeye elverişli olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile 143.478,92 TL daimi iş göremezlik zararı, 11.870,38 TL geçici iş göremezlik zararı ve 15.027,45 TL bakıcı gideri olmak üzere toplam 170.376,75 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacının müvekkiline eksik evrak ile müracaat etmiş olması nedeniyle 2918 Sayılı Yasanın 97. maddesine uygun başvurunun yerine getirilmemiş olmasına göre davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, geçici iş göremezlik zararı ve bakıcı giderinin ZMMS kapsamında olmaması nedeniyle müvekkilinin de sorumluluğunda olmadığını, mahkemece sorumluluğa ilişkin olarak alınacak raporun Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılmasına ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik hükümlerine göre alınması gerektiğini, Yargıtay içtihatlarına aykırı yönetmelik hükümlerine göre karar verilmesinin hatalı olduğunu, davacının bakıcı gideri talebi yönünden ise bakıcı tutulduğunun kanıtlanması halinde brüt asgari ücret üzerinden belirlenebileceği, aksi halde aile içinde bakıldığının kabulünün gerekeceği bu nedenle değerlendirmenin eksik incelemeye dayalı olduğu gerekçesi ile kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle sürekli iş iş göremezlik ve geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri istemine ilişkindir. Kaza yapan aracın zorunlu sorumluluk sigortası bulunmaması nedeniyle davalı …… tazminat talep edilmiştir.
Olay tarihinde, zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan araç sürücüsünün, direksiyon hakimiyetini kaybederek yaya kaldırımında yürümekte olan davacıya çarparak yaralanmasına neden olduğu, davacının yaralanması nedeniyle sürekli ve geçici iş görmez kaldığı ve iyileşme süresince bakıma muhtaç kaldığı, kaza tespit tutanağı, kusur raporu, yaralanmasına ilişkin maluliyet raporu ve dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Davalı vekili tarafından, 2918 Sayılı Yasanın 97. Maddesi gereğince müvekkiline müracaat edilmeden dava açıldığı ve dava şartının yerine getirilmediği ileri sürülmüş ise de, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 97. maddesi ile, zorunlu mali sorumluk sigortasından faydalanmak isteyen hak sahiplerinin dava yoluna gitmeden önce sigortacıya yazılı başvuru yapması gerektiği düzenlenmiş olmakla birlikte, bu başvuru yapılmadan dava yoluna gidilmesi halinin dahi HMK’nın 115/2.maddesi gereği tamamlanabilir dava şartı olduğu Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin yerleşik uygulamaları ile kabul edilmektedir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin…….. Sayılı Emsal kararları) Davacı dava açtıktan sonra, davalıya müracaat ile dava şartındaki eksikliği ikmal etmiş olmasına göre mahkemece dava şartındaki eksikliğin giderildiği kabul edilerek, davanın esası hakkında karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Davalının geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı giderinin sorumlulukları kapsamında olmadığına ilişkin istinaf talebi yönünden ise; SGK’nın sorumlu olduğu tedavi giderlerinin neler olduğu, 2918 Sayılı yasanın 98. maddesinde düzenlenmiş olup, sorumluluğunun kanunda belirtilen giderlerle sınırlı olması, geçici iş göremezlik zararlarından ve bakıcı giderlerinden SGK’nın sorumlu olacağına dair kanunda düzenlenme bulunmaması, ayrıca 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının ve geçici bakıcı giderlerinin sigorta teminat kapsamı dışında olduğuna ilişkin bir düzenlemenin de yer almaması karşısında; ikincil norm olan Genel Şartlar ile kanunla belirlenen sorumluluğun daraltılması mümkün olmadığından ve kanunen sorumluluğu bulunmayan SGK’nın sorumlu olduğuna da karar verilemeyeceğinden, davalının bakıcı giderinden ve geçici iş göremezlik zararlarından sorumlu olmadığına ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin iş göremezlik zararının hesaplanmasında esas alınan maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yönünden ise; istinaf eden davalının sorumluluğunun belirlenmesinde, 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi, 91. maddesi ile 90 ve 92. Maddeleri ile 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunun 14. Maddesi ve … Hesabı Yönetmeliği esas alınır. KTK’nın 91. maddesinde, sigortanın, işletenin sorumlu olduğu zararlardan sorumlu olduğu belirtilmiş iken, 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde zararın ve tazminatın belirlenmesinde uygulanacak hükümlere yer verilmiş, 92. maddesinde ise teminat dışı kalan haller düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunu 14. Maddesi gereğince bedensel zararlardan sorumlu olan … Hesabı da, KTK’nın 85/1 maddesi kapsamında kalan zararlardan, zarar görene karşı (2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi sayılan haller hariç) sorumludur. … Hesabının sorumlu olacağı zarar “Gerçek Zarar” olmalıdır. Kaza tarihinde KTK’nın 90. maddesinde 6704 Sayılı yapılan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğu (ve dolayısı ile … Hesabı’nın bedensel zararlardan sorumluluğu); işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrıştırılmış, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlemesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
Ancak, 6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında, Anayasa Mahkemesi….. Karar Sayılı Karar Tarihi 17/7/2020 kararında “Kanunun 90. maddesinin Birinci Cümlesinin ‘„.bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ve 92. maddesinin (i) Bendi” başlığı altında incelediği Anayasa Aykırılık Sorunun incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan sigorta teminat limiti ile sorumlu olan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinde yer alan sigortanın temerrüte ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda, aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, Sigorta Şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartlar ikincil norm olup, kanuna aykırı düzenlemeler geçerli değildir. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, Kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, Kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortanın sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır.
Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğu “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda Genel Şartlarda sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “Gerçek Zarar” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır. Bu nedenle 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, sigorta yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmaz.
Nitekim, Danıştay 8. Dairesi de 20/03/2020 tarih ve …. sayılı …… Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapan ve tazminatın belirlenmesinde idareye tanınan yetkilere ilişkin olarak yürütmenin durdurulması talepli iptal başvurusunda…..tarihli yürütmenin durdurulması kararında da, “Gerçek Zarar” ve Anayasa Mahkemesi kararına vurgu yapılarak, tazminat hesaplanmasına bir kısım maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, her ne kadar yürütmenin durdurulması kararı somut olay tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlere ilişkin ve olayda uygulanma imkanı yok ise de, Genel Şartlarda yapılan düzenlemeye, ….. iptal kararından sonra bakış açısını yansıtmaktadır.
Somut olayda, kaza tarihinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kanuni düzenleme olmayıp, Genel Şartların ikincil norm olmasına göre genel şartlardaki düzenleme Kanuna ve Yargıtay içtihatlarına aykırı şekilde zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor alınması gerekmektedir.
“Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik”, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” yerine getirilmiş bir yönetmelik değildir. “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”, “Maluliyet İşlemleri Tespit Yönetmeliği” ile kısmen yürürlükten kaldırılmış ise de, “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücünün” belirlenmesinde uygulanan “İş Kazası ve Meslek Hastalığı” oranlarının belirlenmesine yönelik hükümleri, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan …. Sayılı Genelgede ve Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 17/09/2015 tarihli ….. Sayılı Genelgesinde açıklandığı üzere halen yürürlükte olması karşısında, davacının maluliyetinin belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde alınan rapora göre karar verilmesi gerekir.
Kaldı ki; kişinin sadece engel oranın belirleyen “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” ekindeki cetvellerde kişinin meslek durumunun da nazara alınmaması karşısında, TBK’nın 54. Maddesi kapsamında “Çalışma gücünün azalması ve yitirilmesi” tespiti açısından yeterli olmadığı, açıktır. Bu nedenle davalı vekilinin rapora ilişkin istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davalının bir diğer istinaf sebebi, aktüer hesap bilirkişisi tarafından yapılan hesaplamaya ilişkin olup, yapılan hesaplamanın Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından benimsenen yönteme uygun olmasına göre davalı vekilinin yapılan hesaplamaya ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Buna göre; dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenler ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkeme kararında usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına göre; davalı vekilinin tüm istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmesi gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı vekilinin yerel mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurma harcı peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davalıdan alınması gereken 11.638,44 TL nispi istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan (44,40 + 2898,51) 2.942,91 TL harcın mahsubu ile bakiye 8.695,53 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
6-HMK’nın 333. maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Duruşma açılmadan dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca kararın usulen tebliğinden itibaren 2 HAFTA İÇERİSİNDE TEMYİZ YOLU AÇIK olmak üzere 04/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.