Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1340 E. 2021/1823 K. 21.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar N…
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/10/2018
NUMARASI …..

DAVANIN KONUSU : Trafik Kazası Nedeniyle Maddi Tazminat
KARAR TARİHİ : 21/10/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 25/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde, 25.04.2017 günü … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan çıkması sonucu meydana gelen kazada araçta yolcu olan müvekkilinin malul-sakat kaldığını, trafik tespit tutanağında … plakalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, kazaya asli ve tam kusuru ile sebebiyet veren … plakalı aracın ZMMS poliçesinin davalı şirket tarafından yapıldığını, anılan poliçenin kaza tarihi itibarıyla sakatlanma tazminatının kişi başına 330.000,00-TL. olduğunu, müvekkilinin maluliyet tazminatının alınması amacıyla davalı sigorta şirketine başvuruda bulunulduğunu, davalının yasal süresi içinde yazılı cevap vermeyerek başvuruyu sürüncemede bıraktığını beyanla, dava değerini artırma ve diğer fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla;200,00-TL. geçici iş göremezlik tazminatı, 3.000,00-TL daimi iş göremezlik tazminatı, olmak üzere toplam 3.200,00-TL tazminatın davalıdan tahsiline, davalıya başvuru tarihini takip eden 8 iş günü sonrası temerrüt tarihi olduğundan, bu tarihten itibaren ticari temerrüt faizine-avans faizine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan 24/04/2018 tarihli dilekçe ile cevap süresinin uzatılması istenilmiş, mahkemece süresinde talep edilmediğinden talebin reddine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, 25/04/2017 tarihinde meydana gelen ve dava dışı sürücü ….. sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracın 2918 sayılı yasanın 56/1-a (Şerit izleme ve değiştirme kurallarına uymamak) maddesini ihlal etmesi nedeniyle tek taraflı maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazasının meydana geldiği, davacı …’un söz konusu araçta yolcu olarak bulunduğu, oluşan kaza sonucunda davacının çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybının % 14 olduğunun tıbbi iyileşme süresinin 4 aya kadar uzayabileceğinin tespit edildiği, kazaya karışan … plaka sayılı aracın davalı sigorta şirketinde ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğu, bu kapsamda davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunduğu, aktüer bilirkişi tarafından düzenlenen 10/08/2018 tarihli rapora göre, davacının kaza nedeniyle 5.616,24-TL geçici iş göremezlik ve ayrıca sürekli iş göremezlik nedeniyle 50.755,13-TL maddi tazminat talep etme hakkının bulunduğunun belirlendiği, poliçedeki şahıs başına azami teminat limitinin 330.000,00-TL olduğu, davalı sigorta şirketinin sunulan kayıtlara göre 23/06/2017 tarihinde temerrüte düştüğü belirlenmekle, dava dilekçesi ve talep arttırım dilekçesi dikkate alınarak davanın ispatlanan toplam 56.371,37-TL maddi tazminat talebi bakımından kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile 5.616,24-TL geçici iş göremezlik ve ayrıca 50.755,13-TL daimi iş göremezlik olmak üzere toplam 56.371,37-TL maddi tazminatın 23/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte (poliçe limiti ile sınırlı olmak kaydıyla) davalı taraftan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı S.S. … Kooperatifi vekili istinaf dilekçesinde, davacının maluliyetinin “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliğe” göre tespit edilmesi gerektiğini, ZMMS genel şartlarına göre geçici iş göremezlik zararının poliçe teminatı kapsamında bulunmadığını, yerel mahkemenin temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz işlemesi yönündeki kararı hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş görmezlik tazminatı istemine ilişkindir. Hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Geçici iş göremezlik zararlarının sigorta teminatı kapsamında olup olmadığına ilişkin olarak; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun “Bedensel Zarar” başlıklı 54. maddesinde;
“Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; Geçici iş göremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli iş göremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85.maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” denilmiştir, aynı kanunun 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde … tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, …, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve … ya da özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici iş göremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup, 2918 sayılı KTK’nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağından, TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan, KTK’nın 85. maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumludur. KTK’nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında bulunmayan, geçici iş göremezlik zararının, yasaya aykırı şekilde ikincil norm olan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketinin bu yöne ilişkin istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili tarafından mahkemece alınan maluliyet raporunun tazminat hesabına uygun olmadığı belirtilerek itiraz edilmiş ise de; meydana gelen kaza tarihi 25/4/2017 olup, tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı KTK Hükümleri ve Yargıtay tarafından tazminat hesaplanmasında benimsenen ilkeler nazara alınır. ZMMS Genel Şartlarda tazminat hesaplanması açısından belirlenen yöntem ve ilkeler, kanun ve gerçek zararın hesaplanmasına ilişkin Yargıtay tarafından benimsenen ilkelere aykırı olmadıkça uygulanabilir. Tazminat hesabında nazara alınacak raporda, gerçek zararın belirlenmesinde önemli olduğundan hesaplama zarardan sorumlu olanın sıfatına göre değil, meydana gelen sonuca göre belirlenir. Yani, haksız fiil neticesinde meydana gelen ölüm veya yaralama halinde, hesaplanacak destek tazminatı veya iş görmezlik tazminatı zarar sorumlusu, ister gerçek kişi, ister kamu tüzel kişisi, ister özel hukuk kişisi, isterse de bunların eylemlerinden sorumlu olan sigorta şirketleri olsun, ortaya çıkan zarar aynı yöntem ile belirlenir. Aynı yöntemle belirlenen gerçek zarardan, sorumluların, sorumlu olacakları miktar ise farklılık gösterebilir ise de, yasal bir düzenleme olmadıkça genel şartlar ile gerçek zararın hesaplanma yöntemi, diğer sorumlulardan ayrıştırılarak farklı bir şekilde belirlenemez.
Bu çerçevede, sigorta şirketi, KTK’nın 85/1 maddesi kapsamında kalan zararlardan, zarar görene karşı (2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi sayılan haller hariç) sorumludur. 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde, kaza tarihindeki düzenlemede “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilerek, zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” sigorta limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan sigorta yönünden ayrım yapılmayarak, farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemiştir. Kaza tarihinden sonra KTK’nın 90. Maddesinde 6704 Sayılı yapılan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğunun belirlenmesinde, işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınmış, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlemesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
Ancak, Söz konusu yasal değişikliğin kaza tarihi itibariyle uygulanma imkanı olmadığı gibi, 6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, Anayasa Mahkemesi…. Karar Sayılı Karar Tarihi 17/7/2020 kararında “Kanunun 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin’„.bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ve 92. Maddesinin (i) Bendi” başlığı altında incelediği Anayasa Aykırılık Sorunun incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan sigorta teminat limiti ile sorumlu olan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. Maddesinde yer alan sigortanın temerrüte ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda, aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, Sigorta Şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartlar ikincil norm olup, kanuna aykırı düzenlemeler geçerli değildir. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, Kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, Kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortanın sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır.
Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğu “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda Genel Şartlarda sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “Gerçek Zarar” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır. Bu nedenle 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, sigorta yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmaz.
Nitekim, Danıştay 8. Dairesi’de 20/03/2020 tarih ve ….. sayılı … Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapan ve tazminatın belirlenmesinde idareye tanınan yetkilere ilişkin olarak yürütmenin durdurulması talepli iptal başvurusunda…. E. Sayılı 26/01/2021 tarihli yürütmenin durdurulması kararında da, “Gerçek Zarar” ve Anayasa Mahkemesi kararına vurgu yapılarak, tazminat hesaplanmasına bir kısım maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, her ne kadar yürütmenin durdurulması kararı somut olay tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlere ilişkin ve olayda uygulanma imkanı yok ise de, Genel Şartlarda yapılan düzenlemeye, AYM’nin iptal kararından sonra bakış açısını yansıtmaktadır.
Somut olayda her ne kadar davalının sorumluluğuna ilişkin poliçe 01/06/2015 tarihli ZMMS Genel Şartlarından sonra düzenlenmiş ise de, kaza tarihinin AYM tarafından iptal edilen tazminat hesaplanmasında sigortanın sorumluluğunun genel şartlara göre belirleneceğine ilişkin düzenlemeden önce olduğu gibi söz konusu düzenlemenin de AYM tarafından iptal edilmiş olmasına göre gerçek zararın belirlenmesinde sigorta yönünden zarar sorumluları sürücü ve işletenden farklı bir yöntem getirilmesi kaza tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 90. maddesine göre mümkün değildir.
Mahkeme “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde maluliyet raporu alarak davanın esası hakkında karar vermiştir. Kaza tarihinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kanuni düzenleme olmayıp, Genel Şartların ikincil norm olmasına göre genel şartlardaki düzenleme Kanuna ve Yargıtay içtihatlarına aykırı şekilde zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden raporun “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor alınması yerindedir.
“Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik”, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” yerine getirilmiş bir yönetmelik olmadığından, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”, “Maluliyet İşlemleri Tespit Yönetmeliği” ile kısmen yürürlükten kaldırılmış ise de, “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücünün” belirlenmesinde uygulanan “İş Kazası ve Meslek Hastalığı” oranlarının belirlenmesine yönelik hükümleri, … Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan ……Sayılı Genelgede ve … Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 17/09/2015 tarihli…… Sayılı Genelgesinde açıklandığı üzere halen yürürlükte olması karşısında, Davacının Maluliyetinin Belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde alınan rapora göre karar verilmesi yerinde görüldüğünden davalının buna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Diğer taraftan, gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, …. ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih…… sayılı kararı ile; KTK’nun 90.maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümündeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmemiş ise de, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21/6/2021 tarih ve…… Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, karara esas alınan rapordaki hesap biçiminin davalı lehine olması ve aleyhe hüküm kurma yasağı gereği tazminat hesap biçimi kaldırma sebebi yapılamayacağından bu husus eleştirilmekle yetinilmiştir.
Faiz başlangıcına yönelik istinaf sebebine ilişkin olarak ise, 2918 sayılı KTK.nun 99/1. maddesi uyarınca rizikonun, bilgi ve belgeleri ile birlikte sigortacıya ihbar edildiği tarihten itibaren 8 iş günü içinde sigortanın tazminatı ödeme yükümlülüğü bulunmakta, bu sürenin sonunda ödememe halinde temerrüt gerçekleşmektedir. Gerekli belgeler ibraz edilmeksizin başvuruda bulunulmuş veya hiç müracaat edilmemişse sigorta şirketinin temerrüdünden bahsedilemez. Somut olayda, davacının davalıya müracaat ettiği ve temerrüdün oluştuğu anlaşılmakla bu yöndeki istinaf sebebine de itibar edilememiştir.
Bu gerekçelerle, davalı S.S. … Kooperatifi vekilinin istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davalı S.S. … Kooperatifi vekilinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 3850,73 TL TL karar harcından peşin alınan 1016,47 TL harcın mahsubu ile bakiye 2834,26TL harcın davalı S.S. … Kooperatifi’nden alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurma harcı peşin yatırıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde davalıya iadesine,
5-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirilmesi, bakiye harç tahsili ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 21/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.