Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1338 E. 2021/1899 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/12/2018
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : Tazminat

KARAR TARİHİ : 27/10/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 27/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 02.12.2016 tarihinde … sevk ve idaresindeki … plakalı araç ile … sevk ve idaresindeki …. plakalı zırhlı aracın çarpışması sonucu meydana gelen trafik kazasında … plakalı araç içerisinde yolcu olarak bulunan müvekkilinin ağır yaralandığını, kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusuru olmadığını, olayla ilgili….. sayılı dosya ile soruşturma yürütüldüğünü, kazaya yol açan…. plakalı aracın … Sigorta A.Ş. tarafından sigortalandığım, bu nedenle müvekkilinin geçici ve sürekli işgöremezlikten doğan zararı ile … kapsamında faturalandırılamayan tedavi giderleri ve … Fakültesinden alman rapor ücretinin poliçe limiti dahilinde davalı sigorta şirketi tarafından karşılanması gerektiğini, geçici işgöremezlik süresinin 360 gün olduğunun ve … kapsamında fatura edilemeyen tedavi giderlerinin de 12.000,00-TL olduğunun tespit edildiğini, kaza nedeni ile müvekkilinin gündelik işlerini dahi yapamaz hale geldiğini, müvekkilinin kaza öncesinde özel bir sürücü kursunda usta eğitmen olarak çalıştığını, belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla davacının geçici işgöremezlikten doğan zararı nedeni ile 100,00.-TL, sürekli bakıcı gideri nedeni ile 100,00.-TL, … kapsamında fatura edilemeyen tedavi giderleri için 100,00.-TL ve … Fakültesinden alınan rapor ücreti için 1.200,00.-TL olmak üzere toplam 1.500,00.-TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 09/11/2018 tarihli dilekçesi ile talebini sürekli iş göremezlik için 139.215,11.-TL. geçici bakıcı gideri için 21.103,81 TL. … tarafından fatura edilmeyen tedavi içinde, 11.900,00.TL olarak belirtip arttırmış, 18.12.2018 günlü duruşmada geçici iş göremezlik tazminat taleplerinin bulunmadığını beyan etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili cevap dilekçesinde; dava konusu trafik kazasına karışan …. plakalı aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasının müvekkili şirket tarafından düzenlendiğini, davacı tarafın istenilen eksik belgeleri müvekkili şirkete iletmediğini, kaza ile davacının sakatlığı arasındaki illiyet bağının tespit edilmesi gerektiğini, öncelikle kusur ve maluliyet oranlarının belirlenmesi gerektiğini, yürürlükte olan genel şartlar uyarınca % 69 maluliyet oranının altında ortaya çıkan kalıcı sakatlıklar dışında bakıcı ücreti talep edilemeyeceğini, tedavi giderlerinden müvekkili şirketin sorumlu tutulamayacağını, davacı tarafça talep edilen geçici işgöremezlik tazminatının da teminat dışı olduğunu, dava konusu kazanın iş kazası olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, varsa … tarafından yapılan ödemelerin tenzil edilmesi gerektiğini, hesaplamalarda asgari ücretin esas alınması gerektiğini, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe teminat limitleri dahilinde olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, dava konusu trafik kazası nedeniyle; kazanın oluşumunda %100 oranında kusurlu bulunan ve davalı sigorta şirketinden ZMMS ile sigortalı olan … plaka sayılı araç içinde yolcu olarak bulunan davacının, bahse konu sigorta poliçesine istinaden 139.315,11 TL sürekli iş göremezlik, 1.200,00 TL rapor için yapılan ödeme ve 9.000,00 TL … tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen tedavi gideri talep hakkının bulunduğu, ancak 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ve kaza tarihi itibariyle iş bu olaya uygulanan …. hükümleri gereğince geçici iş göremezlik süresine ilişkin bakıcı gideri talep hakkının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; 139.315,11 TL sürekli iş göremezlik, 9.000,00 TL … tarafından karşılanmayan ve fatura edilemeyen tedavi gideri ve 1.200,00 TL … …. tarafından düzenlenen rapor için yapılan ödeme tutarı olmak üzere toplam 149.515,11 TL maddi tazminatın 14.02.2018 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte poliçe limiti ile de sınırlı olmak kaydı ile davalı taraftan alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin talebin (geçici iş göremezlik süresine ilişkin bakıcı gideri) reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili istinaf dilekçesinde, maluliyet oranının tespiti için Adli Tıp 3. İhtisas Kurulundan rapor alınması gerektiğini, Trafik Sigortası Genel Şartları ve 6111 Sayılı Yasa ile tedavi giderine ilişkin sorumluluğun ortadan kalkmış olması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, davacı tarafça talep edilen maluliyet raporuna ilişkin ödenen masraftan müvekkil şirketin sorumlu tutulmasının kabulünün mümkün olmadığını, sigortalı sayılı araçta yolcu olarak bulunmakla, söz konusu olayda hatır taşıması bulunmakta iken yerel mahkemece bu hususta indirim yapılmadan hüküm verilmesinin isabetsiz olduğunu, ıslah edilmemiş tutar için tazminat faiz sorumluluğu temerrüt tarihinden itibaren, ıslah edilmiş tutara ilişkin tazminat ve faiz sorumluluğunun ise ıslah tarihinden itibaren başlaması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
Davacı …vekili istinaf dilekçesinde, yerel mahkemece geçici bakıcı gideri talebinin reddedildiğini, yerel mahkemece her ne kadar geçici bakıcı gideri talebinin reddedilme gerekçesi olarak 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren ve kaza tarihi itibari ile işbu olaya uygulanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartların A.5. maddesinin “Sağlık Giderleri Teminatı” başlıklı (b) bendinde yer alan hükmü gösterilmiş olsa da bugüne kadarki yerleşik Yargıtay kararları ile; geçici iş göremezlik süresi içerisindeki iyileşme süresi içerisinde bakıcıya ihtiyaç duyulabileceği ve bakıcı gideri olarak da brüt asgari ücret kadar ödeme yapılabileceği ve bu giderin de poliçe teminatı kapsamında olduğu kabul edildiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Dava; trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle, sürekli iş göremezlik, geçici iş göremezlik tazminatı ve bakıcı gideri istemine ilişkindir.
Geçici bakıcı giderine ilişkin olarak, …’nın sorumlu olduğu tedavi giderlerinin neler olduğu, 2918 Sayılı yasanın 98. maddesinde düzenlenmiş olup, sorumluluğunun kanunda belirtilen giderlerle sınırlı olması, geçici iş görmezlik zararlarından ve bakıcı giderlerinden …’nın sorumlu olacağına dair kanunda düzenlenme bulunmaması, ayrıca 2918 Sayılı Yasanın 92. maddesinde geçici iş göremezlik zararlarının ve geçici bakıcı giderlerinin sigorta teminat kapsamı dışında olduğuna ilişkin bir düzenlemenin de yer almaması, ikincil norm olan Genel Şartlar ile kanunla belirlenen sorumluluğun daraltılması mümkün olmadığı gibi kanunen sorumluluğu bulunmayan …’nın sorumlu olduğuna da karar verilemeyeceğinden, davalının geçici bakıcı giderinden sorumlu olmadığına ilişkin mahkeme gerekçesi yerinde görülmemiştir.
Faturalandırılmayan tedavi giderine ilişkin olarak ise, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin, işleten ve sürücünün yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır, ancak sigortanın … tarafından karşılanmayan belgesiz tedavi giderlerinden sorumluluğu devam etmekte olup buna yönelik mahkeme kabulü yerinde ise de, buna yönelik yapılan araştırma hüküm kurmaya elverişli değildir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarında belirtildiği üzere olayın niteliği gereği bütün giderlerin belgelendirilmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Ulaşım gideri konusunda belge bulunmasa da, davacının yaralanmasına göre tedavisi tamamlanıncaya kadar hastaneye gidip gelmesi hayatın olağan akışına uygundur. Bu durumda mahkemece doktor bilirkişiden davacının tedaviye gitmesi gerektiği tarihler konusunda rapor alınarak davacının ikamet adresi ile hastanelerin mesafesi, o tarihlerdeki ticari taksi ücretleri v.s. gözönünde bulundurularak makul bir ulaşım giderine hükmedilmesi gerekmektedir. Yine yaralanmaya bağlı olarak yapılması olanaklı bulunan fatura edilemeyen tedavi giderleri yönünden davacının tüm tedavi evrakları incelenerek yaralanma derecesi ve iyileşme süreci de gözetilerek uzman doktor bilirkişiden alınacak rapor sonucuna göre fatura edilmeyen tedavi giderleri hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme neticesi karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur. (Yargıtay 17. H.D’nin 11.06.2020 tarih 2019/2585 Esas- 2020/3385 Karar, 28.02.2019 tarih 2016/4476 Esas- 2019/2293 Karar, 27.09.2017 tarih 2015/1535 Esas- 2017/8273 Karar, 09.04.2015 tarih 2015/1134 Esas – 2015/5600 Karar ve 12.11.2012 tarih 2012/32523 Esas-2012/12417Karar).
Davalı vekilinin iş göremezlik zararının hesaplanmasında esas alınan maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yönünden ise; istinaf eden davalının sorumluluğunun belirlenmesinde, 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi, 91. maddesi ile 90 ve 92. maddeleri esas alınır. KTK’nın 91. maddesinde, sigortanın, işletenin sorumlu olduğu zararlarından sorumlu olduğu belirtilmiş iken, 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde zararın ve tazminatın belirlenmesinde uygulanacak hükümlere yer verilmiş, 92. maddesinde ise teminat dışı kalan haller düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, sigorta şirketi, KTK’nın 85/1 maddesi kapsamında kalan zararlardan, zarar görene karşı (2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi sayılan haller hariç) sorumludur. 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde, kaza tarihindeki düzenlemede “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilerek, zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” sigorta limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan sigorta yönünden ayrım yapılmayarak, farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemiştir. Kaza tarihinden sonra KTK’nın 90. maddesinde 6704 Sayılı yapılan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğunun belirlenmesinde, işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınmış, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlemesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
Ancak, 6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, Anayasa Mahkemesi … Karar Sayılı Karar Tarihi 17/7/2020 kararında “Kanunun 90. maddesinin Birinci Cümlesinin ‘„.bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ve 92. maddesinin (i) Bendi” başlığı altında incelediği Anayasa Aykırılık Sorunun incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan sigorta teminat limiti ile sorumlu olan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinde yer alan sigortanın temerrüte ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda, aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, Sigorta Şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartlar ikincil norm olup, kanuna aykırı düzenlemeler geçerli değildir. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, Kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, Kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortanın sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır.
Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğu “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda Genel Şartlarda sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “Gerçek Zarar” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır. Bu nedenle 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, sigorta yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmaz.
Nitekim, Danıştay 8. Dairesi de 20/03/2020 tarih ve …. sayılı … Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapan ve tazminatın belirlenmesinde idareye tanınan yetkilere ilişkin olarak yürütmenin durdurulması talepli iptal başvurusunda…. Sayılı 26/01/2021 tarihli yürütmenin durdurulması kararında da, “Gerçek Zarar” ve Anayasa Mahkemesi kararına vurgu yapılarak, tazminat hesaplanmasına bir kısım maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, her ne kadar yürütmenin durdurulması kararı somut olay tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlere ilişkin ve olayda uygulanma imkanı yok ise de, Genel Şartlarda yapılan düzenlemeye, AYM’nin iptal kararından sonra bakış açısını yansıtmaktadır.
Somut olayda, kaza tarihinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin uygulanmasına ilişkin kanuni düzenleme olmayıp, Genel Şartların ikincil norm olmasına göre genel şartlardaki düzenleme Kanuna ve Yargıtay içtihatlarına aykırı şekilde zarar görene karşı ileri sürülemeyeceğinden “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor alınması gerekmektedir.
“Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik”, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” yerine getirilmiş bir yönetmelik olmadığından, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”, “Maluliyet İşlemleri Tespit Yönetmeliği” ile kısmen yürürlükten kaldırılmış ise de, “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücünün” belirlenmesinde uygulanan “İş Kazası ve Meslek Hastalığı” oranlarının belirlenmesine yönelik hükümleri, … Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan …. Sayılı Genelgede ve … Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğünün 17/09/2015 tarihli…..Sayılı Genelgesinde açıklandığı üzere halen yürürlükte olması karşısında, davacının maluliyetinin belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde alınan rapora göre karar verilmesi gerektiğinden alınan rapor hükme esas alınabilecek nitelikte görülmemiştir.
Diğer taraftan, dosyada mübrez … tarafından düzenlenen raporda da % 20,2 oranın belirtildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece bu durumda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulundan olay tarihinde yürürlükte olan Yönetmelik hükümlerine uygun çelişkiyi giderecek, meydana gelen kaza nedeniyle davacının sürekli ve geçici maluliyetinin bulunup bulunmadığı, davacının maluliyeti bulunması halinde ise kaza ile maluliyeti arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığı, tedavi süresince iyileşme olup olmayacağı, özür oranının kalıcı olup olmadığı, davacının kaza sonrası tedaviye devam edip etmediği, davacının tedavisini aksatıp aksatmadığı, aksatmışsa zararın artmasına etkili olup olmadığı, etkili olmuşsa ne kadar etkili olduğu, bu hususta kusurunun bulunup bulunmadığı hususlarının değerlendirildiği ayrıca meydana gelen yaralanma nedeniyle sürekli yahut geçici bakıma muhtaç kalıp kalmadığı, kalmış ise süresinin tespitine ilişkin maluliyet raporu alınarak, bu çerçevede yapılacak hesaplama çerçevesinde davanın esası hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma sonucu hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Yine, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. Gerçek zarar miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. Gerçek zarar hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken, …ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 E. – 2020/8874 K. sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 E. – 2021/34 K. sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında TRH 2010 Tablosu’nun kullanılmasında bir isabetsizlik görülmemiş ise de; Anayasa Mahkemesi’nin 17/07/2020 tarih…. sayılı kararı ile; KTK’nun 90.maddesindeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümündeki “Bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmekle; zarar hesaplanmasında ZMMS Genel Şartları ekindeki cetvellerin kullanılması mümkün olmadığından ve %1,8 teknik faiz bu cetvellerle getirildiğinden, artık uygulanması mümkün değildir. Bu nedenle aktüer raporunda %1,8 teknik faiz tatbik edilmesi doğru görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin istinaf talebinin kabulüne, öncelikle … ilgili ihtisas kurulundan kaza tarihinde iş gücü kaybı ve yitirilmesinde uygulanan yönetmelik hükümleri çerçevesinde rapor alınarak, dosyanın önceki bilirkişiye tevdii ile davacının muhtemel ve beklenen yaşam süresinin TRH 2010 Yaşam Tablosu’na göre belirlenmesi, bakiye ömrü esas alınarak, % 1,8 teknik faiz uygulanmadan progresif rant tekniği uygulanmak suretiyle tazminat miktarının hesaplanması için ek rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi, ayrıca geçici bakıcı gideri ve faturalandırılmayan tedavi giderine ilişkin olarak yukarıda belirtilen şekilde değerlendirme yapılması gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmediğinden; yerel mahkeme kararının kaldırılması ve dosyanın belirtilen gerekçeyle yerel mahkemesine gönderilmesine sair istinaf taleplerinin incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Taraf vekillerinin istinaf talebinin HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kabulü ile Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 28/12/2018 tarihli…. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, sair istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
2-İstinaf başvurma harçları peşin alındığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL, davalı sigorta şirketi tarafından yatırılan 2.554,00 TL istinaf karar harcının talepleri halinde ilgililerine ayrı ayrı iadesine,
4-Davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf gider avansından varsa, kullanılmayan kısımların ilgili taraflara ayrı ayrı iadesine,
5-Taraflarca yapılan İstinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde yeniden yapılacak yargılamada ayrı ayrı gözetilmesine,
6-Karar tebliği, kesinleştirme ve harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
7-Ankara 3. İcra Dairesinin ….esas sayılı dosyasına yatırılan 210.000,00 TL tutarlı teminat mektubunun yatıran iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 353/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 27/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.