Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1168 E. 2021/1678 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2018
NUMARASI :….
DAVANIN KONUSU : Sigorta (Kaza Sigortası Kaynaklı)

KARAR TARİHİ : 07/10/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/10/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin mülkiyetinde bulunan….. plakalı aracının davalılardan ….. plaka sayılı aracın 12/09/2016 tarihinde karıştığı trafik kazasında davalılardan sürücü …’ın kazada %100 oranında tam kusurlu bulunduğunu, davalı sigortacının poliçe ile kusur nedeniyle zarardan sorumluluğu olduğunu, araçta 12.000,00 TL’lik değer kaybı bulunduğunu belirterek şimdilik meydana gelen zarardan 6.000,00 TL’sinin fazla hakları saklı ve kusur durumuna göre limit dahilinde davalı sigortacıdan da müştereken ve müteselsilen olmak üzere tahsilini talep etmiştir.
Davalılardan …vekili cevap dilekçesinde; Usulü yönden tüm delilerin kendilerine tebliğ edilmediğini, davanın dava şartı yokluğundan ve zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, esas yönünden zararın karşılanması anlamında … … sigorta tarafından 21.334,99 TL ödeme yapılmış olduğunu, bu ödeme ile müvekkilinin sorumluluğu kalmadığını, ve zararın hesaplanması gerektiğini, ….. kapsamında değer kaybı hesaplamasının yöntemine göre yapılmasını, şirketlerinin kabul anlamına gelmemek kaydı ile yasal faiz ile sorumlu bulunduğunu, resen de dikkate alınacak nedenlerle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini bildirmiş ve davanın reddini talep etmiştir.
Davalılar … ve …, davaya cevap vermedikleri gibi yargılamaya da katılmamışlardır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yapılan inceleme ve düzenlenen bilirkişi raporuna göre davalı sürücü …’ın olayda %100 oranında kusurlu bulunduğu ve hasarlanmanın meydana geldiği değer kaybı miktarının ise 11.760,00 TL olduğunun anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 11.760,00 TL’nin (davalı …nin bu miktarın 9.665,01 TL’sinden sınırlı sorumlu olması kaydıyla) davalılardan 12/09/2016 tarihinden (davalı …’dan 18/11/2016 ödeme tarihinden) itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … istinaf dilekçesinde, tahkikatın yokluğunda yapıldığını, dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğ edilmediğini, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini, bilirkişi incelemesinin yokluğunda yapıldığını, mahkemenin yetkisiz olduğunu, dava dilekçesi tebliğ edilmediğinden süresinde yetki itirazında bulunamadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan araç hasarı nedeniyle değer kaybından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiği iddiası yönünden;
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinde “Hukuki dinlenilme hakkı” düzenlenmiştir. Buna göre davanın taraflarının yargılama ile ilgili bilgi sahibi olma, açıklama ve ispat hakkı bulunmaktadır. Maddenin gerekçesinde açıklandığı üzere bu hak Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. İddia ve savunma hakkı olarak da bilinen bu hak, tarafların yargılama konusunda tam bilgi sahibi olmalarını, açıklama ve ispat hakkını tam ve eşit olarak kullanabilmelerini, yargı organlarının da bu açıklamaları dikkate alarak gereği gibi değerlendirme yapıp karar vermelerini zorunlu kılmaktadır. Taraflar “silahların eşitliği ilkesi” gereği iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat hakkına sahiptirler. Hakim tarafları dinlemeden veya açıklama ve ispat hakkını kullanmaları için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremez. Taraflar duruşmaya çağrılmadan hüküm verilememesi, Anayasa’nın 36. maddesi ile düzenlenen “iddia ve savunma hakkının kullanılmasına imkan tanınması ilkesi”nin doğal bir sonucudur. Gerçekten de savunma hakkını güvence altına alan T.C. Anayasası’nın 36. maddesi ile HMK.nun 27. maddesinde de açıkça belirtildiği üzere, mahkemece, davalı taraf, dinlenmek ve savunması alınmak üzere kanuni şekillere uygun olarak davet edilmedikçe hüküm verilmesi mümkün bulunmamaktadır. Aksi halde savunma hakkının kısıtlanmış sayılacağı, gerek öğreti gerekse yargısal kararlarda tartışmasız olarak kabul edilmektedir. Taraf teşkili dava şartı olup, davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir. Mahkemenin dava dilekçesini ve duruşma gününü taraflara kendiliğinden tebliğ edip taraf teşkilini sağlaması, Hukuk Muhakemeleri Kanunun amir hükmü gereğidir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden haberdar edilmesi ile mümkün olur. Kişinin hangi yargı merciinde duruşması bulunduğunu, hakkında iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilmesi 7201 sayılı Tebligat Kanunun ve Tebligat tüzüğünde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile sağlanabilir. (HGK’nın 04/03/2009 gün ve 2009/9-52-105 EK sayılı ve 14/12/2016 gün ve 2014/22-1618-2016/2162 EK sayılı kararları)
Davalı … kendisine dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliğ edilmediğini ve bu nedenle hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini iddia etmişse de, dava dilekçesinin kendisinin evde olmaması nedeniyle aynı evde ikamet eden ve görünüşe göre 18 yaşını bitirmiş ve ehliyetli olan oğlu …’a tebliğ edildiği, yine duruşma gününün de aynı şekilde muhatabın evde bulunmaması nedeniyle aynı evde ikamet eden ve görünüşe göre 18 yaşını bitirmiş ve ehliyetli olan oğlu …’a tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Bilirkişi raporu ise, muhatabın çarşıda bulunduğu şerh verilerek Tebligat Kanununun 21. Maddesine göre tebliğ edilmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “Aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçiye tebligat” başlıklı 16. maddesi ve Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesi uyarınca, öncelikle kendisine tebliğ yapılacak şahsın adreste bulunmadığı tespit edilerek mazbataya yazılmalı, daha sonra aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine tebligat yapılmalıdır. Muhatap yerine tebligat yapılan kişinin de tebellüğe ehil olduğunun mazbataya yazılması gerekmektedir.
Tebligat Kanununun 21. Maddesine göre ise, muhatabın, tebliğ adresinde ikamet etmekle birlikte, kısa ya da uzun süreli ve geçici olarak adreste bulunmadığının, tevziat saatlerinden sonra geleceğinin beyan ve bunun tevsik edilmesi halinde ancak, maddede sayılanlardan, örneğin muhtara imza karşılığı tebliğ edilip, 2 numaralı fişin kapıya yapıştırılması ve komşunun durumdan haberdar edilmesi işlemlerine geçilebilecektir.
Somut olayda, davalı … istinaf dilekçesinde, yapılan tebligatların usulüne uygun olmadığını iddia etmemiş bu yönde delil sunmamıştır. Tebligatın bizzat yapılmamış olması hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğini göstermez. Dosyada yer alan tebliğ mazbatalarının incelenmesinden tebligatların usulüne uygun olduğu anlaşılmakla, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğine yönelik istinaf sebeplerine itibar edilememiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde, özellikle oluşa uygun olarak düzenlenen uzman bilirkişi raporunda belirtilen kusur oranının ve maddi tazminata ilişkin hesaplamanın hükme esas alınmasında, bir usulsüzlük bulunmamasına göre davalının istinaf başvurusunun HMK.nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı …’ın istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davalıdan alınması gereken 803,33 TL nispi istinaf karar harcından, başvuru sırasında peşin alınan 202,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 601,33 TL istinaf karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına,
3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurma harcı peşin yatırıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Karar tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 07/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.