Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/115 E. 2021/428 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/06/2017
NUMARASI :….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Maddi ve Manevi Tazminat)

KARAR TARİHİ : 04/03/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 26/03/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 11/10/2013 tarihinde saat 06.00 sıralarında, davalı …’ün sürücüsü olduğu ve davalı … şirketi tarafından ZMMS ile sigortalı aracın, müvekkilinin, taşıt yolundan karşıya geçtiği sırada çarpması neticesinde müvekkilinin yaralandığını ve maluliyetinin meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde davalı araç sürücüsünün tamamen ve asli olarak kusurlu olduğunu, davacının aşırı hızlı olduğunu, kaza mahallinde 7 m. fren izi meydana geldiğini, çarpmanın etkisi ile müvekkilini 3.40 m. ileriye fırlattığı, müvekkilinin zararlarından davalıların sorumlu olduğunu, manevi tazminattan ise sigortanın sigortada belirtilmiş ise sorumlu olduğunu, belirterek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücü azalmasından ve yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğinin sarsılmasından kaynaklanan kayıplar için 15.000,00 TL maddi tazminatın ve müvekkilinin manevi zararları için ise 50.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsilini istemiştir. 10/11/2014 tarihli dilekçesinde taleplerinin 2500,00 TL sinin tedavi gideri, 5000 TL sinin geçici iş göremezlik, 7500,00 TL sinin sürekli iş görmezlik zararına ilişkin olduğunu beyan etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; kazanın meydana gelmesinde müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, davacının yaya geçidi olmayan yerden karşıya geçtiğini, kaza mahallinden 40-50 m mesafede yaya geçidi olmasına rağmen yaya geçidini kullanmadığını, ayrıca 100 m. kadar ileride de trafik lambaları bulunduğunu, yaya geçidi ve trafik lambalarını kullanmayan davacının tamamen kusurlu olduğunu, kazanın gerçekleştiği yerde yasal hız sınırının da saatte 70 km olduğunu ve müvekkilinin azami hızdan düşük bir hızla seyrettiği sırada kazanın meydana geldiği, davacının talep ettiği tazminatların fahiş olduğunu, belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; sorumluluklarının sigorta limiti, kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, tedavi giderlerinin ve manevi tazminatın sigorta teminatı kapsamında olmadığını kaza tarihinden itibaren faiz talebinin de haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın trafik kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminata ilişkin olduğu, Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda sürücünün %60, davacı yayanın %40 kusurlu olduğunun belirtilmesi ve kusura yapılan itiraz nedeniyle Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Güvenliği Dairesinden seçilen 3 kişilik heyetten alınan raporda ise davacı yayanın %75 oranında, sürücünün %25 kusurlu olduğunun belirtildiğini, raporlar arasındaki çelişkiyi gidermek için İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Daresinden alınan raporda ise davacının %65 oranında, davalı sürücünün % 35 oranında kusurlu olduğunun tespit ediliği, davacının maluliyetine ilişkin Hacettepe Üni. Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan rapora göre ise kaza nedeniyle sürekli maluliyetinin meydana gelmediği, 90 gün iyileşeme süresinin olduğunu, aktüerya uzmanından ve tedavi giderlerine ilişkin adli tıp uzmanından alınan rapora göre davalının %35 kusur durumuna göre davacının talep edebileceği geçici iş göremezlik zararının 771,38 TL, SGK tarafından karşılanmayan tedavi giderinin ise 488,78 TL olduğu, davacının toplam 1260,16 TL maddi tazminat talep etmekte haklı olduğu, davacının kaza nedeniyle yaralanması nedeniyle TBK’nun 56. Maddesi gereğince davalı araç sürücüsünden manevi tazminat talep edebilecek ise de, davalı … şirketinin manevi tazminattan sorumluluğunun bulunmadığını, davalı …’dan talep edilen manevi tazminatın ise tarafların sosyal ekonomik durumu, yaralanma derecesi, kusur durumu dikkate alındığında 1000,00 TL nin uygun olduğu gerekçesi ile davacının maddi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 771,38 TL geçici iş göremezlik tazminatı, 488,78 TL tedavi gideri olmak üzere toplam 1260,00 TL maddi tazminatın davalı … şirketinden 30/12/2013 tarihinden, davalı … yönünden 11/10/2013 kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müştereken ve müteselsilen tahsiline fazlaya ilişkin maddi tazminat talebinin reddine, davalı … hakkındaki manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile 1000,00 TL manevi tazminatın 11/10/2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin ve davalı … şirketi hakkındaki manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş hüküm davacı tarafından istinaf edilmiştir.

İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece kararın eksik inceleme ile verildiğini, davalı araç sürücüsünün, hiç fren yapmaksızın, taşıt yolundan geçen müvekkiline çarparak kazaya yüzde yüz kusuru ile sebebiyet verdiğini, kazada müvekkilinin bir çok kemiğinin kırıldığını, araç sürücüsünün ceza davasında yapılan yargılamada cezalandırıldığını, Adli Tıp Kurumundan alınan raporda sürücünün %60, müvekkilinin ise %40 oranında kusurlu olduğunun tespit edilmesi üzerine itirazları üzerine 3 kişilik heyetten alınan raporda müvekkilinin %75 kusurlu, davalı araç sürücünün %25 kusurlu gösteriliğini, bu nedenle söz konusu raporların ve devamında alınan raporların dosyada esas alınmasının mümkün olmadığını, kazanın meydana gelmesinde, taşıt yolundan yavaşça geçmekte olan müvekkiline çarpan davalı sürücüsünün kusurlu olduğunu, dikkatli davranmadığı için kazanın meydana geldiğini, hükme esas alınan kusur raporunun, raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek mahiyette olmadığını, mahkemece Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığından alınan raporun her şeyi açıkça ortaya koyduğunu, diğer raporların ise yüzeysel olması nedeniyle gerçeği yansıtmadığını, KTK’ya göre kazanın meydana gelmesinde davalının asli kusurlu olduğunu, mahkemece raporlar arasındaki çelişkiyi tam olarak gidermeden eksik inceleme ile karar verdiğini, Yine davacının alınan maluliyet raporuna da itiraz etmelerine rağmen mahkemece nazara alınmadığını, itirazları nazara alınmadan bir hastaneden alınan rapora göre karar verilmesinin de hatalı olduğunu, öte yandan davalı … şirketi hakkında müvekkili tarafından açılan manevi tazminat davası olmadığını, zira dilekçelerinde “eğer” poliçede belirtiliyor ise tazminat istenebileceğinin yazılı olduğunu, bu nedenle karşı tarafa vekalet ücreti takdir edilmesinin de hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. Maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına ve istinaf sebeplerine göre yapılan inceleme sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekilinin kazanın meydana gelmesindeki kusur durumuna ilişkin istinaf sebeplerinin incelenmesinde; Kaza tespit tutağında; “sürücü …’ün sevk ve idaresindeki 06 T 0388 plakalı araç ile kabil caddesini takiben, olay yeri 28 numara önlerine geldiğinde, beyanına göre 31 numara önlerinden karşı istikamete doğru geçiş yapan yayayı fark ettiği anda 7 m. fren tedbiri almasına rağmen aracının ön kısımı ile çarparak 3.40 m. ileriye doğru düştüğü yaralamalı ve maddi hasarlı kazada sürücü …’ün 2918 Sayılı Yasanın 52/16 maddesi kural ihlal ettiği, Yaya …’ın kabil caddesi 31 numara önünden 28 numara istikametine seyri sırasında 2918 Sayılı Yasanın 68. Maddesi kuralını ihlal ettiği” belirtilmiş, kaza tespit tutanağına göre davalı sürücünün seyir istikametine göre yolun solundan taşıt yoluna girerek ilerlediği sırada, davalının sürücüsü olduğu aracın çarpması ile yaralandığı anlaşılmaktadır. Gerek davacının beyanlarına, gerekse de davalının beyanlarına göre, sabah saatinde ve yolun boş olduğu saatlerde kazanın meydana geldiği, kaza tespit tutanağına ve davalının sunduğu görsellere göre yolun düz ve görüşe açık olduğu, CD izleme tutanağına göre ise taşıt yolunda ağır adımlar ile giren davacının, taşıt yolunda 12 saniye ilerledikten sonra 15,60 mt genişliğinde olan taşıt yolunda, karşıya geçmesine 2 m. kala kazanın meydana geldiği, davalının aşırı hızın bulunduğuna yönelik delil bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığından alınan 10/07/2014 tarihli raporda, davacının %40, davalının %60 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş ise itiraz üzerine KGM Trafik Güvenliği Daire Başkanlığından 3 kişilik heyetten alınan raporda araç sürücüsünün %25, davacının %75 kusurlu olduğu belirtilmiş, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için İstanbul Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesinden alınan 04/08/2015 tarihli raporda ise davalı araç sürücüsünün %35 oranında, davacının ise %65 oranında kusurlu olduğu tespit edilmiş mahkemece alınan son rapor çerçevesinde belirlenen kusur oranlarının oluşa uygun olduğu kabul edilerek davanın esası hakkında karar vermiştir.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, Ankara 16. Sulh Ceza Mahkemesinin …. Sayılı dosyasında Ankara Adli Tıp Grup Başkanlığı Trafik İhtisas Dairesinden alınan raporda dahi davalının asli kusurlu olduğundan hareketle raporun yeterli olmadığını iddia etmiş ise de, Ceza Mahkemesi tarafından belirlenen kusur durumu TBK’nın 74. Maddesi gereğince hukuk hakimini bağlamayacağı gibi, ilgili ceza dosyasında Ankara 42. Asliye Ceza Mahkemesinin … Sayılı dosyasında da (Sulh Ceza Mahkemesindeki dava kanun değişikliği ile Asliye Ceza Mahkemesinde görüldüğünden), davacının dayandığı rapor yeterli görülmeyerek yeniden rapor alındığı, yeniden alınan raporda ise davacı yayanın asli kusurlu, davalı sürücünün ise tali kusurlu olduğunun belirtilmesi üzerine, alınan ikinci rapora göre davalı sürücünün kusuru belirlenerek cezalandırıldığı ve UYAP siteminden yapılan kontrolde kararın Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleştiği görülmüştür. Bu durum karşısında davacı vekilinin Ankara Adli Tıp Grup Başkalığı Trafik İhtisas Dairesinin raporlarına göre raporlar arasındaki çelişki olduğuna ilişkin istinaf talebi yerinde görülmediği gibi, kazanın taşıt yolu üzerinde meydana gelmiş olmasına, çarpma noktası üzerinde yaya geçidi ve sair yayaların geçişine öncelik tanıyan işaretleme olmamasına, bu nedenle ilk geçiş hakkının araçlara ait olmasına ve olayın oluş şekline göre davalının tali kusurlu kabul edilerek %35 oranında kusurlu kabul edilmesinin, dosyadaki mevcut delil durumuna uygun olmasına göre davacı vekilinin kusur durumuna ilişkin itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacı vekili tarafından maluliyet raporunun yeterli olmadığından bahisle de karar istinaf edilmiş ise de, Hacettepe Üni. Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığından alınan 11/05/2015 tarihli raporunun davacının tedavi evrakları, son durum raporları incelenerek ve davacının muayenesinin yapılarak, kazadan önceki rahatsızlıkları da değerlendirilerek düzenlendiği ve gerekçeli olduğu, davacının meydana gelen kaza neticesinde, “sol frontoparietal subdural” kanaması (kafa tası ve beyin zarı arasında meydana gelen beyin kanaması) ve L1 Vertebra korpusunda sol yarıda nodeplase fraktör (kemik hizaları bozulmadığı ve yer değiştirmediği kırık ) meydana geldiği, söz konusu yaralanmalar nedeniyle Adli Tıp, Nörojoji ve psikiyatrı Ana Bilim dalları tarafından davacının yaralanması değerlendirilerek raporun hazırlanmış olduğu ve rapora göre meydana gelen yaralanmaların araz bırakmadan iyileşmiş olduğu anlaşıldığından, alınan rapor davacının yaralanmasına ve maluliyetini tespite yönelik hükümlere uygun olduğundan, davacı vekilinin maluliyet raporuna yönelik istinaf sebepleri de yerinde görülmemiştir.
Davacının, davalı … şirketi hakkında manevi tazminatın reddi kararına yönelik istinaf talebine gelince; dava dilekçesinde, sigorta şirketi haricindeki davalılardan manevi tazminat talebinde bulunduğu, sigorta şirketi hakkında manevi tazminat talepli usulüne uygun açılan bir dava bulunmadığı, davacının dilekçesinde davalı … şirketinden maddi zararlarını talep etiklerini belirttikten sonra “poliçede belirtilmiş ise manevi zararlardan da sorumluludur.” denilmesinin, davalı … şirketi hakkında manevi tazminat talepli dava açıldığını kabulü için yeterli olmadığı gibi, davacı vekili tarafından verilen cevaba cevap dilekçesinde de, sigorta hakkında manevi tazminat davası açıldığına dair iddiasının olmadığı, mahkemece yapılan ön inceleme duruşmasında da, manevi tazminat hususunda açılan davanın varlığından bahsedilmediğine göre davalı … şirketi yönünden manevi tazminatın reddine ilişkin karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, bu nedenle davalı … şirketi lehine vekalet ücreti takdirine karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
Davacı vekilinin manevi tazminat miktarına yönelik istinaf sebepleri gelince; Dava konusu olan manevi tazminat istemi, 6098 sayılı TBK’nun 56.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan hükme göre, hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği para tutarı adalete uygun olmalıdır.
Manevi tazminat, zarara uğrayanda, manevi huzuru gerçekleştirecek ve tazminata benzer bir fonksiyonu da olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna ilişkin zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. Zarar görenin zenginleşmemesi, zarar sorumlusunun da fakirleşmemesi gerekmektedir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1976 günlü ve 7/7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir edilecek manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden, hakim bu konuda takdir hakkını kullanır iken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Tüm bu kriterlere göre belirlenecek tazminat -aynı anda- tarafların ikisini de memnun etmese dahi, adil olacağı için, hukuk tarafından kabul edilen ve uygulanan sistem haline gelmiştir.
Somut olayda kaza tarihinde 80 yaşında olan davacının, kaza nedeniyle sürekli maluliyeti meydana gelmemiş ise de, kaza neticesinde hayati tehlike yaratacak şekilde beyin kanaması geçirdiği ve operasyona alındığı, maluliyet raporuna göre ise iyileşeme süresinin 90 güne kadar uzayabileceği tespit ediliği, manevi tazminatın belirlenmesinde, araz bırakıp bırakmadığı kadar, yaralanmanın ağırlığının da nazara alınması gerektiği, davacının yaşı ve meydana gelen yaralanmanın boyutları ve kaza sonrası davacının yaşadıkları gözetildiğinde, ayrıca her ne kadar kazanın meydana gelmesinde davacı asli kusurlu olsa dahi, davalının görüşe açık yolda, meskun mahal içerisinde, CD izleme tutanağına göre davacının, çift çizgi ile bölünmüş ve kaplama genişliği 15.60 m. olan yola, giriş yaptıktan 12 saniye gibi bir sürede kat ettiği noktada, karşıya geçmesine 2 m. kadar kaldığı bir noktada davacıya çarparak kazaya sebebiyet vermiş olmasına göre, davacının birden yola girdiğinden ve meydana gelen kazanın anlık bir dikkatsizlikten meydana geldiğinin kabulünün mümkün olmamasına göre mahkemece takdir edilen manevi tazminat miktarı, duyulan acıyı, çekilen sıkıntıyı hafifletebilecek düzeyde ve her iki tarafın mali ve sosyal durumları ile kazadaki kusur oranlarına uygun olmadığı için, bir miktar artırılması gerektiğinden davacı vekilinin, bu kapsamda istinaf sebepleri yerinde görülmüştür.
Buna göre, davacı vekili tarafından, sigorta şirketi hakkında manevi tazminat davası açılmamış olmasına rağmen, manevi tazminata ilişkin hüküm kurulmuş olması ve davalı … hakkında hükmedilen manevi tazminat miktarının yeterli olmaması nedeniyle davacı vekilinin istinaf sebeplerinin kabulüne, sair itiraz sebeplerinin ise reddine karar vermek gerekmiş, kabul edilen istinaf sebepleri yönünden ise mahkemece yapılan yargılamada eksiklik bulunmamasına, kanunun olaya uygulanmasında hata edilmiş olmasına ve yapılan hata nedeniyle yeniden yargılamaya ihtiyaç duyulmamasına göre belirleten nedenler ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, ilk derece mahkemesi kararında kesinleşen yönler korunarak esas hakkında yeniden karar vermek gerekmiştir.
Bu çerçevede, davalı … şirketi hakkında, usule uygun olarak davalı … şirketi hakkında manevi tazminat talepli açılan bir dava bulunmadığından, ilk derece mahkemesi tarafında bu davalı hakkında manevi tazminata yönelik olarak verilen ret kararının, hükümden çıkartılmasına; davacının, davalı …’den talep ettiği manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulü ile yukarında açıklanan sebeplerle, davacının manevi zararları nedeniyle 15.000,00 TL manevi tazminat uygun olduğundan, ilk derece mahkemesi tarafından hükmedilen manevi tazminatın 15.000,00 TL olarak düzeltilerek, bu miktarın davalı …’dan tahsiline karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile; Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 22/06/2017 tarihli, ….sayılı kararının KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine, buna göre;
1-Davacının maddi tazminata yönelik davasının KISMEN KABULÜ ile,
a)-Davacının sürekli iş göremezlik tazminatına yönelik davasının REDDİNE,
b)-Geçici iş göremezlik ve tedavi giderlerine yönelik maddi tazminat isteminin KISMEN KABULÜ ile, davacının 771,38 TL geçici iş göremezlik, 488,78 TL tedavi gideri zararı olmak üzere toplam 1.260,16 TL maddi tazminatın davalı şirket yönünden dava tarihi 30.12.2013 tarihinden itibaren, diğer davalı bakımından ise haksız fiil tarihi olan kaza tarihi 11.10.2013 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
2)-Davacının manevi tazminata yönelik davasının KISMEN KABULÜ ile, 15.000,00-TL manevi tazminatın kaza tarihi 11.10.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …’dan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
3)-Harçlar kanunu gereğince alınması gereken 1.110,73 TL (Sigorta Şirketi yönünden 86,08 TL) harçtan, peşin alınan 222,05 TL harcın düşümü ile bakiye 888,68 TL harcın davalı …’den alınarak hazineye irat kaydına
4)-Davacı tarafından yatırılan ve peşin harçtan mahsup edilen 222,05 TL (davalı … Şirketi 86,08 TL ile sınırlı olmak üzere) davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5)-Davacının dosya, pul, davetiye, yazışma ve bilirkişi ücreti olarak sarf ettiği 1.951,70 TL ve 24,30 TL başvuru harcı olmak üzere 1976,00 TL’nin haklılık oranına göre hesap ve takdir olunan 494,31 TL’sinin (Davalı … şirketi 41,02 TL ile sınırlı olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, kalan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
6)-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. uyarınca kabul edilen maddi tazminat üzerinden hesap ve takdir edilen 1.260,16 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden A.A.Ü.T. uyarınca kabul edilen manevi tazminat üzerinden hesap ve takdir edilen 4.080 TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
8)-Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden taraflar lehine red edilen maddi tazminat yönünden Avukatlık Asgari Ücret tarifesine göre 1.980,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
9)-Davalı … taraf lehine red edilen kısım yönünden 4.080,00 TL ücreti ve vekaletin davacıdan alınarak davalı …’e verilmesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
II-Davacı tarafça yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
lll-İstinaf başvurusu nedeniyle davacı tarafından yapılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ve 65,00-TL tebligat ve posta giderleri olmak üzere toplam 163,10 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
lV-HMK’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
V-Kararın usulüne uygun olarak taraflara tebliğine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK.nın 361/1. maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren İKİ HAFTALIK SÜRE İÇERİSİNDE TEMYİZ YASA YOLU AÇIK olmak üzere 04.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.