Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2019/1092 E. 2021/1757 K. 14.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

-T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

….

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/01/2019
NUMARASI …

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)

KARAR TARİHİ : 14/10/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 04/11/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı … Sigorta A.Ş. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 31/08/2017 tarihinde davacının, sevk ve idaresindeki motosiklet ile seyir halinde olduğu sırada, davalı sigorta şirketine ZMMS poliçesiyle sigortalı araç sürücüsü dava dışı …’ın kontrolsüz olarak geriye doğru yola çıkması neticesinde, davacının motosikletinin arka kısmına çarptığını, çift taraflı yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiğini, davacının kazada yaralanması nedeniyle çeşitli hastanelerde tedavi gördüğünü, kazanın oluşumunda sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğunu, davalı sigorta şirketine yapılan başvuruya rağmen ödeme yapılmadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00 TL sürekli iş göremezlik ve 500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatının davalı sigorta şirketine başvuru tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 03/01/2019 tarihli dilekçesi ile, bilirkişi raporundaki asgari ücret üzerinden yapılan hesaplama uyarınca sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin dava değerini 85.826,43 TL daha artırarak 86.826,43 TL’ye yükselttiğini bildirmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının dava yoluna gitmeden önce zorunlu trafik sigortası genel şartlarında belirtilen evraklarla sigorta şirketine başvuru yapması gerektiğini ancak davacının başvurusunun eksik evrakla yapıldığını ve dava şartının yerine getirilmediğini, kazaya karışan aracın davalı sigorta şirketi nezdinde ZMSS Poliçesi ile sigortalı olduğunu, davalının sorumluluğunun sigortalı aracın kusurunun ispatı halinde poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, geçici iş göremezlik zararı bakımından sorumluluklarının bulunmadığını, davacının avans faizi talebinin hukuka aykırı olduğunu ve davayı kabul anlamına gelmemekle temerrüdün gerçekleşmesi sonrası alacağın muaccel olabileceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan deliller neticesi davanın kabulü ile 500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 86.826,43 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 87.326,43 TL tazminatın 14/12/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davalı … Sigorta A.Ş. tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … Sigorta Anonim Şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde; 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı kanun ile 2918 sayılı KTK’nın 97. maddesinin değiştirildiğini, trafik kazasından doğan tazminat talepleri için dava yoluna gitmeden önce ilgili sigorta şirketine yazılı olarak başvurunun bir dava şartı haline getirildiğini, davacı tarafından dava şartının gereği gibi yerine getirilmemiş olduğunu, sigortaya gerekli belgelerle başvuru yapılmadığını, maluliyet raporunun düzenlenmesinde esas alınan yönetmelik hükümlerine uyulmadığını, tedavi süresi tamamlanmadan rapor oluşturulduğunu, belirlenen özür oranının fahiş olduğunu, tazminat hesabında genel şart değişikliği gereğince TRH 2010 yaşam tablosu ve 1.8 teknik faizin esas alınması gerektiğini, sigortanın geçici işgöremezlik zararından sorumlu olmadığını, davacı seyir esnasında kask kullanmadığından müterafık kusur indirimi yapılması gerektiğini, sigortaya usulüne uygun başvuru olmadığından temerrüdün dava tarihinden itibaren başlaması ve yasal faiz uygulanması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 355. maddesi gereğince istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş görmezlik tazminatı istemine ilişkindir. Hüküm davalılardan … Sigorta A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili, davacı tarafından davadan önce davalı sigorta şirketine usulüne uygun başvuru olmadığını, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuruyu düzenleyen 2918 sayılı KTK.nın 97. maddesinde “sigorta kuruluşuna yazılı başvuruda bulunması” gerektiği belirtilmiş, bu yazılı başvuruya eklenmesi zorunlu olan ve dava şartı olan başvurunun yapılmamış sayılmasına neden olacak belgeler belirtilmemiştir. Dosya kapsamına göre davacı tarafından dava açılmadan önce, davalının da kabulünde olduğu üzere sigorta şirketine başvuru yapıldığı anlaşıldığından KTK.nın 97. maddesinde belirtilmeyen belgelerin ibraz edilmemesi nedeniyle dava şartının yerine getirilmediğine ilişkin itirazı yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin bir diğer itirazı geçici iş göremezlik zararlarının sigorta teminatı kapsamında olmadığına ilişkin olup; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun “Bedensel Zarar” başlıklı 54. maddesinde;
“Bedensel zararlar özellikle şunlardır:
1. Tedavi giderleri.
2. Kazanç kaybı.
3. Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
4. Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.”
Bedensel zarara uğrayan kimse tamamen veya kısmen çalışamamasından ve ilerde ekonomik yönden uğrayacağı yoksunluktan kaynaklanan zarar ve ziyanı ile bütün masraflarını zarar verenlerden isteyebilir.
Bunlar doktrin ve Yargıtay uygulamaları ile; Geçici iş göremezlik nedeniyle iş ve kazanç kaybı, sürekli iş göremezlik (kalıcı sakatlık yada maluliyet) nedeniyle çalışma gücü ve kazanç kaybı, tedavi giderleri ve tüm iyileşme sürecinde yapılan her türlü masraflar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar olarak kabul edilmektedir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun İşletenin Hukuki Sorumluluğu başlıklı 85. maddesinde işletenin sorumlu olduğu zararlar belirlenmiş, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar” denilmiştir, aynı kanunun 91. maddesinde ise “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” şeklinde belirtilmiştir. 6111 sayılı yasa ile değiştirilen 2918 sayılı 98. maddenin başlığı “Sağlık hizmet bedellerinin ödenmesi” olarak düzenlenmiş ve trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde … tarafından karşılanacağı belirtilmiştir. Ancak, …, tüm tedavi giderlerinden değil, söz konusu madde kapsamında kalan belgeli ve … ya da özel sağlık kuruluşlarından alınan tedavi giderlerinden sorumludur.
Yukarıda belirtilen maddelerden de anlaşılacağı üzere geçici iş göremezlik tazminatı, yaralanan kişinin iyileşme süresince çalışamaması nedeniyle ortaya çıkan zararı olup, 2918 sayılı KTK’nın 98. maddesinde belirtilen sağlık hizmet bedeli sayılamayacağından, TBK.nın 54. maddesinde de sayılan bu zarardan, KTK’nın 85. maddesi ve 91. maddesi gereğince araç işleteni ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sorumludur. KTK’nın 98. maddesinde belirtilen SGK’nın sorumlu olduğu sağlık hizmet bedeli kapsamında bulunmayan, geçici iş göremezlik zararının, yasaya aykırı şekilde ikincil norm olan zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları ile düzenlenmesi mümkün olmadığı gibi, kanun maddesine aykırı genel şart hükümleri de getirilemeyeceğinden davalı sigorta şirketinin bu yöne ilişkin istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Davalı vekili tarafından mahkemece alınan maluliyet raporunun tazminat hesabına uygun olmadığı belirtilerek itiraz edilmiş ise de; meydana gelen kaza tarihi 31/08/2017 olup, tazminatın belirlenmesinde kaza tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı KTK Hükümleri ve Yargıtay tarafından tazminat hesaplanmasında benimsenen ilkeler nazara alınır. ZMMS Genel Şartlarda tazminat hesaplanması açısından belirlenen yöntem ve ilkeler, kanun ve gerçek zararın hesaplanmasına ilişkin Yargıtay tarafından benimsenen ilkelere aykırı olmadıkça uygulanabilir. Tazminat hesabında nazara alınacak raporda, gerçek zararın belirlenmesinde önemli olduğundan hesaplama zarardan sorumlu olanın sıfatına göre değil, meydana gelen sonuca göre belirlenir. Yani, haksız fiil neticesinde meydana gelen ölüm veya yaralama halinde, hesaplanacak destek tazminatı veya iş görmezlik tazminatı zarar sorumlusu, ister gerçek kişi, ister kamu tüzel kişisi, ister özel hukuk kişisi, isterse de bunların eylemlerinden sorumlu olan sigorta şirketleri olsun, ortaya çıkan zarar aynı yöntem ile belirlenir. Aynı yöntemle belirlenen gerçek zarardan, sorumluların, sorumlu olacakları miktar ise farklılık gösterebilir ise de, yasal bir düzenleme olmadıkça genel şartlar ile gerçek zararın hesaplanma yöntemi, diğer sorumlulardan ayrıştırılarak farklı bir şekilde belirlenemez.
Bu çerçevede, sigorta şirketi, KTK’nın 85/1 maddesi kapsamında kalan zararlardan, zarar görene karşı (2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi sayılan haller hariç) sorumludur. 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde, kaza tarihindeki düzenlemede “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilerek, zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” sigorta limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan sigorta yönünden ayrım yapılmayarak, farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemiştir. Kaza tarihinden sonra KTK’nın 90. Maddesinde 6704 Sayılı yapılan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğunun belirlenmesinde, işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınmış, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlemesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “…” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “…” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
Ancak, Söz konusu yasal değişikliğin kaza tarihi itibariyle uygulanma imkanı olmadığı gibi, 6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, Anayasa Mahkemesi … Karar Sayılı Karar Tarihi 17/7/2020 kararında “Kanunun 90. maddesinin Birinci Cümlesinin’„.bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ve 92. Maddesinin (i) Bendi” başlığı altında incelediği Anayasa Aykırılık Sorunun incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan sigorta teminat limiti ile sorumlu olan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinde yer alan sigortanın temerrüte ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda, aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, Sigorta Şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartlar ikincil norm olup, kanuna aykırı düzenlemeler geçerli değildir. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, Kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, Kanun ile belirlenen ve “…” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortanın sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır.
Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğu “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda Genel Şartlarda sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “…” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır. Bu nedenle 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, sigorta yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmaz.
Nitekim, Danıştay 8. Dairesi’de 20/03/2020 tarih ve …. sayılı … Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapan ve tazminatın belirlenmesinde idareye tanınan yetkilere ilişkin olarak yürütmenin durdurulması talepli iptal başvurusunda …. E. Sayılı 26/01/2021 tarihli yürütmenin durdurulması kararında da, “…” ve Anayasa Mahkemesi kararına vurgu yapılarak, tazminat hesaplanmasına bir kısım maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, her ne kadar yürütmenin durdurulması kararı somut olay tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlere ilişkin ve olayda uygulanma imkanı yok ise de, Genel Şartlarda yapılan düzenlemeye, AYM’nin iptal kararından sonra bakış açısını yansıtmaktadır.
Somut olayda her ne kadar davalının sorumluluğuna ilişkin poliçe 01/06/2015 tarihli ZMMS Genel Şartlarından sonra düzenlenmiş ise de, kaza tarihinin AYM tarafından iptal edilen tazminat hesaplanmasında sigortanın sorumluluğunun genel şartlara göre belirleneceğine ilişkin düzenlemeden önce olduğu gibi söz konusu düzenlemenin de AYM tarafından iptal edilmiş olmasına göre gerçek zararın belirlenmesinde sigorta yönünden zarar sorumluları sürücü ve işletenden farklı bir yöntem getirilmesi kaza tarihinde yürürlükte bulunan KTK’nın 90. maddesine göre mümkün değildir.
Mahkemece kaza tarihinde yürürlükte bulunan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik”çerçevesinde maluliyet raporu alarak davanın esası hakkında karar verilmiş olması yerinde görüldüğünden ve davacının yaralanmasının sağ tibia ve fibula şaft kırığına ilişkin olması ile kaza tespit tutanağında kask takılmadığına dair bir belirlemenin bulunmadığının anlaşılması karşısında tazminattan müterafık kusur indirimi yapılmamış olmasında bir isabetsizlik görülmediğinden, davalının buna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Yine, tarafların bilirkişi raporunda kullanılan yaşam tablosuna ve tatbik edilen esaslara açık itirazları olmasa dahi TBK 51. maddesi uyarınca tazminatın kapsamının hakim tarafından belirlenmesi zaruridir. … miktarı, hak sahibinin olay tarihindeki bakiye ömrü esas alınarak aktif ve pasif dönemde elde edeceği kazançlar toplamından oluşmaktadır. … hesabı, özü itibariyle varsayımlara dayalı bir hesap olup, gerçeğe en yakın verilerin kullanılması esastır. Hak sahiplerinin bakiye ömürleri önceki yıllarda Fransa’dan alınan 1931 tarihli “PMF” cetvellerine göre saptanmakta iken,….a ilk peşin sermaye değerinin hesaplanmasında anılan tabloların uygulanmasına geçilmiştir. Gerek diğer kurumlar ile Yargıtay Daireleri arasında tazminat hesabında birliğin sağlanması açısından ve gerekse bu tablonun ülkemize özgü ve güncel verileri içerdiği de göz önüne alınarak, ülkemizce de tazminat hesaplamalarında TRH 2010 Tablosu’na göre bakiye ömür sürelerinin belirlenmesinin, güncel verilere ve ülkemiz gerçeklerine daha uygun olacağına Yargıtay 17.Hukuk Dairesi’nce de karar verilmekle görüş değişikliğine gidilmiştir. (Yargıtay 17.HD 22/12/2020 tarih, 2019/5206 Esas – 2020/8874 Karar sayılı ilamı, 14/01/2021 tarih 2020/2598 Esas – 2021/34 Karar sayılı ilamı) Bu itibarla, tazminat hesaplanmasında kaza tarihi itibarıyla TRH 2010 Yaşam Tablosu ile muhtemel yaşam süresi belirlenerek “progresif rant yöntemi” uygulanarak tazminat hesaplanması gerekirken, TRH 2010 Yaşam Tablosu uygulanarak, “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant Formülü” ve %1,8 teknik faiz uygulanarak hesaplama yapılması doğru görülmemiş ise de hükmün sadece davalı yönünden istinaf edilmiş olmasına ve yapılan hesaplamanın davalı lehine olmasına göre davalı lehine oluşan müktesep haklar gözetilerek bu husus inceleme dışı bırakılmıştır.
Davalının faizin türüne ve başlangıcına ilişkin istinaf sebeplerine gelince; davacı tarafından 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinden önce davalıyı temerrüde düşürmediği dosya kapsamında anlaşılmaktadır. Yapılan değişiklik ile 2918 sayılı KTK’nın 99. maddesindeki “Sigortacılar, hak sahibinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri, sigortacının merkez veya kuruluşlarından birine ilettiği tarihten itibaren sekiz iş günü içinde zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları içinde kalan miktarları hak sahibine ödemek zorundadırlar.” düzenlemesi gereğince, sigortanın temerrütü için Genel Şartlarda belirtilen belgeler ile sigorta şirketine müracaat zorunludur. Davacı tarafından 22.12.2017 tarihinde tazminat hesabına esas kalıcı maluliyet raporu, gelir belgesi ve nüfus cüzdanı sureti olmaksızın sigorta şirketine müracaat etmesi nedeniyle, davadan önce davalının temerrütü bulunmadığından, davalının temerrüdü açılan dava ile gerçekleştiğinden, dava tarihinden itibaren (aracın ticari kamyonet olması nedeniyle) değişen oranlarda avans faizine hükmedilmesi gerekirken, 14/12/2017 tarihinden itibaren avans faizine hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin sair istinaf taleplerinin reddi ile, faizin başlangıcına yönelik istinaf taleplerinin kabulüne, mahkemece yapılan yargılamada eksiklik bulunmamasına, yapılan hatanın yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmamasına göre HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının istinaf eden davalı yönünden kaldırılmasına, mahkemece hüküm altına alınan tazminatın faiz başlangıcının “dava tarihi” olarak düzeltilerek, ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararda kesinleşen yönler korunarak yeniden esas hakkında karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I-Davalı … Sigorta A.Ş. vekilinin istinaf talebinin KABULÜ ile; Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 22/01/2019 tarihli, … Karar sayılı kararın KALDIRILMASINA,
HMK’nın 353/1-b-2.maddesi uyarınca esas hakkında yeniden karar verilmesine,
Buna göre;
1-Davanın kabulü ile, 500,00 TL geçici iş göremezlik tazminatı ve 86.826,43 TL sürekli iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 87.326,43 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
2-Alınması gereken 5.965,27 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL ve talep arttırım dilekçesi ile yatırılan 294,00 TL harcın toplamı olan 325,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 5.639,87 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihindeki AAÜT gereğince 9.736,11 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından başlangıçta yatırılan 31,40 TL başvurma harcı, 31,40 TL peşin harç, 294,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 356,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 251,70 TL tebligat ve müzekkere, 1.462,00 TL… rapor gideri, 1.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.713,70 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
II-Davalı … Sigorta … Şirketi tarafından yatırılan 1.491,00 TL istinaf karar ve ilam harcının talep halinde istinaf eden davalıya iadesine,
lll-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 41,63 TL. yargılama giderinin davacıdan alınarak istinaf eden davalıya verilmesine,
lV-HMK’nun 333.maddesi gereğince kullanılmayan istinaf gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
V-Kararın taraflara usulüne uygun şekilde tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK.nın 361/1 maddesi uyarınca, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süresi içinde temyizi kabil olmak üzere 14.10.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi. .
…..