Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2018/3342 E. 2021/740 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 26. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R


İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/06/2018
NUMARASI : …..

DAVANIN KONUSU : Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
KARAR TARİHİ : 08/04/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 11/05/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla duruşmalı yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili dava dilekçesinde; 03/07/2016 tarihinde davalı tarafından ZMMS ile sigortalı … plakalı aracın, bisikleti ile seyreden müvekkiline çarpması neticesinde müvekkilinin yaralandığını ve maluliyetinin meydana geldiğini, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğunu, zararlarından davalı sigorta şirketinin sorumlu olduğunu, davalı sigorta şirketine müracaat etmelerine rağmen zararının karşılanmadığını belirterek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.500,00 TL geçici iş göremezlik ve 1500,00 TL sürekli iş göremezlik tazminatının kaza tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile davalından tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili talep artırım dilekçesi ile geçici iş görmezlik zararını 1500,00 TL olarak, sürekli iş göremezlik tazminatını ise 29.367,49 TL olarak belirleyerek davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kaza yapan aracın kaza tarihinde müvekkili tarafından ZMMS ile sigortalı olduğunu, sorumluluklarının sigorta limiti kusur ve zarar ile sınırlı olduğunu, davacının yaşının küçük olması nedeniyle geçici iş göremezlik zararı oluşmayacağından buna ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerektiğini, keza geçici iş göremezlik zararlarından Genel Şartlara göre müvekkilinin sorumlu olmadığını, davacının maluliyetinin… “Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılmasına ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik” hükümlerine göre alınacak rapor ile belirlenmesi gerektiğini, ayrıca davacının müterafik kusurunun da araştırılması gerektiğini, davacı vekilinin kaza tarihinden itibaren avans faizi talebinin de haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davanın trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş görmezlik tazminatına ilişkin olduğu, kusur bilirkişisinin 16/10/2017 tarihli raporuna göre, meydana gelen kazada sigortalı aracın sürücüsünün % 100 oranında kusurlu olduğu, … Adli Tıp ABD Başkanlığı’nın 13/09/2017 tarihli raporuna göre, yaralanma nedeniyle davacının % 3,3 oranında sürekli iş göremezliğe uğradığının ve 4 ay süresince iş göremez halde kaldığının anlaşıldığı ve aktüer hesap bilirkişisinden alınan rapora göre, sürekli iş göremezlik nedeniyle davacının talep edebileceği tazminat miktarının 29.367,49-TL olduğu, sigorta şirketinin poliçe gereğince bu zarardan sorumlu olduğu, davacının 5 yaşında olması nedeniyle geçici iş göremezlik zararının bulunmadığı, her ne kadar davalı sigorta şirketi kask takılmaması ve dizlik takılmaması nedeniyle tazminattan indirim talep etmiş ise de davacının sürekli iş göremezliğe sebep olan yaralanmasının sağ femur cisim kırığı olduğu, söz konusu kırık ile iddia edilen güvenlik tertibatlarının takılmaması arasında illiyet bağının bulunmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 29.367,49 TL sürekli iş görmezlik tazminatının 07/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile davalıdan tahsiline, geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; müvekkilinin kaza neticesinde yaralandığını, geçici ve kalıcı maluliyetinin meydana geldiğini, müvekkilinin geçici iş göremezliği nedeniyle oluşan zararların da tazmininin gerektiğini, müvekkilinin yaşı küçük olduğundan bahisle tazminata hükmedilmeyeceği iddia edilmiş ise de, Yargıtay 17. HD. emsal kararlarının geçici iş göremezlik zararının talep edilebileceği yönünde olduğunu, bu nedenle mahkemenin davacının 5 yaşında olması nedeniyle geçici iş görmezlik zararı talep edemeyeceğine ilişkin kararının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca geçici iş göremezlik zararının tedavi gideri olmadığını ve davalının sorumluluğunda olduğunu, bu nedenle emsal Yargıtay kararları da nazara alınarak kararın kaldırılarak geçici iş göremezlik zararları yönünden de davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı Vekili İstinaf başvuru dilekçesinde; kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davada maluliyetin “Özürlülük Ölçütü, Sınırlandırılması ve Özürlülere Verilecek Raporlar Hakkındaki Yönetmelik” hükümlerine göre düzenlenmesi gerektiğini, Mahkemece “Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Maluliyeti Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre rapor alındığını ve alınan raporda davacının maluliyetinin %3,3 olarak belirlendiğini ve fahiş hesaplandığını, sigortalı aracın müvekkili tarafından 16/11/2015-16/11/2016 tarihleri arasında ZMMS ile sigortalı olduğunu ve kazanın 03.07.2016 tarihinde meydana geldiğini, bu nedenle 01/06/2015 tarihli genel şartların nazara alınması gerektiğini, nitekim Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin emsal kararında 01.06.2015 tarihinden sonra düzenlenen poliçelerde yeni genel şartların uygulanması gerektiğini belirttiğini, bu nedenle mahkemece alınan raporun karar vermeye elverişli olmadığını, davacının özürlülük ölçüt ve sınıflandırılmasına ilişkin yönetmelik hükümlerine göre engel durumunun bulunmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkili tarafından alınan ve dosyaya sunulan uzman görüşünün de bu yönde olduğunu, davayı kabul etmemekle beraber, aktüer raporunun da hatalı olduğunu, bilirkişinin teknik faizi %1 oranla uygulanmasının bu durum genel şartlara aykırı olduğunu, ayrıca ıslah edilen miktara dava tarihinden itibaren yasal faiz hükmedilmesi gerektiğini, belirterek kararın kaldırılarak itirazları doğrultusunda yeniden hüküm kurulmasını istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ ve GEREKÇE
Mahkemece verilen kararda kamu düzenine aykırılık görülmemesi nedeniyle, istinaf edenin sıfatına göre ve istinaf sebepleri ile sınırlı ve duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda;
Dava trafik kazasından kaynaklanan cismani zarar nedeniyle geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Olay tarihinde, 5 yaşında olan davacıya, davalı tarafından sigortalanan aracın çarpması ile meydana gelen kaza nedeniyle açılan davada, istinaf sebeplerine göre taraflar arasında kusur durumunun belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık geçici iş göremezlik nedeniyle tazminat talep edilip edilemeyeceği, alınan maluliyet raporunun uygun olup olmadığı ve aktüer bilirkişi tarafından yapılan hesaplamaya ilişkindir.
Geçici iş göremezlik zararının, kazanç getiren bir işte çalışması yahut çalışma imkanı bulunmakla beraber, yaralanması nedeniyle iyileşmesi süresi içerisinde çalışamaması nedeniyle uğranılan zararlara karşı talep edilebileceği Yargıtay içtihatlarında kabul edilmiştir. Bu nedenle çalışma çağında olmayan kişilerin geçici iş görmezlik zararı oluşmayacağından, bu kapsamda tazminat talep edilemez. Nitekim Yargıtay 17 Hukuk Dairesinin ….. sayılı kararlarında “Sorumluluğu doğuran olayın, zarar görenin vücut bütünlüğünü ihlal etmesi hali 6098 sayılı TBK m. 54’te özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince, vücut bütünlüğünün ihlali halinde mağdurun malvarlığında meydana gelmesi muhtemel olan azalmanın ve dolayısıyla maddi zararın türleri; tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı çocuğun kaza tarihindeki yaşı itibariyle, kazanç getiren herhangi bir işte çalışması sözkonusu olamayacağına ve bu yönden mahrum kalınan bir kazançtan bahsedilemeyeceğine göre; davacı çocuk için hesaplanan geçici işgöremezlik tazminatına hükmedilmemesi gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.” denilerek, çalışma yaşında olmayan ve fiilen de çalışması olmayan küçükler için geçici iş göremezlik zararının oluşmayacağı kabul edilmiştir. Somut olayda davacı 5 yaşında olup, mahrum kalınan bir kazacının da olmamasına göre davacı vekilinin geçici iş göremezlik zararlarının da tazmini gerektiğine ilişkin istinaf talebi yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin hesaplamada esas alınan maluliyet raporuna yönelik istinaf talebi yönünden ise; istinaf eden davalının sorumluluğunun belirlenmesinde, 2918 sayılı KTK’nın 85. maddesi, 91. maddesi ile 90 ve 92. maddeleri esas alınır. KTK’nın 91. maddesinde, sigortanın, işletenin sorumlu olduğu zararlarından sorumlu olduğu belirtilmiş iken, 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde zararın ve tazminatın belirlenmesinde uygulanacak hükümlere yer verilmiş, 92. maddesinde ise teminat dışı kalan haller düzenlenmiştir.
Bu çerçevede, sigorta şirketi, KTK’nın 85/1 maddesi kapsamında kalan zararlardan, zarar görene karşı (2918 Sayılı Yasanın 92. maddesi sayılan haller hariç) sorumludur. 2918 Sayılı Yasanın 90. maddesinde, daha önceki düzenlemede “Maddi tazminatın biçimi ve kapsamı ile manevi tazminat konularında Borçlar Kanunun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır” denilerek, zararın ne şekilde belirleneceği belirtilmiş ve “gerçek zarardan” sigorta limiti ile sınırlı olarak sorumlu olan sigorta yönünden ayrım yapılmayarak, farklı hesaplama yöntemi ve zarar belirleme yöntemi kanunda getirilmemişken, KTK’nın 90. Maddesinde 6704 Sayılı yapılan 26/04/2016 tarihinde yürürlüğe giren değişiklik ile “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” denilerek, sigortanın sorumluluğun belirlenmesinde, işletenin ve sürücüsünün sorumluluğunun belirlenmesinde esas olan ilkelerden ayrılınmış, sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlemesi açısından, işleten ve sürücüsünün sebep olduğu “gerçek zarar” belirlenmesine ilişkin TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen ilkelerin yerine “Genel Şartlarda” kabul edilen hesaplama ve zarar belirlenmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Böylece sigortanın sorumluluğunda işletenin zararlarından sorumlu olacağı teminat miktarı ile sınırlama yanında, TBK ve Yargıtay içtihatları ile belirlenen “Gerçek Zarar” belirlenmesine ilişkin hükümlere bağlı kalmaksızın, idareye tazminat hesaplama yöntemini belirleme yetkisi verilmiştir.
6704 Sayılı Yasa ile yapılan bir kısım düzenlemelerin iptali hususunda Anayasa Mahkemesine açılan iptal davasında da, Anayasa Mahkemes….. Karar Sayılı Karar Tarihi 17/7/2020 kararında “Kanunun 90. Maddesinin Birinci Cümlesinin ‘„.bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Bölümünde Yer Alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda..,” İbaresi, İkinci Cümlesinde Yer Alan “…ve genel şartlarda… ” İbaresi ve 92. Maddesinin (i) Bendi” başlığı altında incelediği Anayasa Aykırılık Sorunun incelemesinde bu duruma dikkat çekilerek “Bu çerçevede 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilmeyen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmesi hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı farklılaşacaktır. Bu itibarla sigorta şirketinin, işletenin sorumlu olduğu tazminatı aşan miktarda tazminat sorumluluğu dahi söz konusu olabilecektir. Bu durum, sigorta şirketi bakımından fakirleşmeye, zarar gören üçüncü kişi bakımından ise sebepsiz zenginleşmeye yol açabilecektir. 6098 sayılı Kanun’a göre zarar olarak nitelendirilen hususların genel şartlarda zarar olarak nitelendirilmemiş olması hâlinde de işletenin tazminat borcunun kapsamı ile sigorta şirketinin bu borcu teminat altına alması gereken tazminat sorumluluğunun kapsamı yine farklı olacaktır. Bu durumun ise gerçek zararın karşılanmamasına yol açacağı, dolayısıyla işleten ile zarar gören kişi aleyhine sonuç doğuracağı açıktır. İşleten sorumluluk sigortası yaptırmış olmasına rağmen sigorta şirketi tarafından ödenen tazminat ile gerçek zarara karşılık gelen tazminat arasındaki farktan zarar görene karşı sorumlu olmaya devam edecektir. Zarar görenin sigorta şirketi tarafından tazmin edilmeyen zararı ise ancak işletenin ekonomik durumunun bu zararın karşılanması için yeterli olması hâlinde tazmin edilebilecektir.” denilerek, ilgili düzenlemelerin iptalinde, somut değerlendirmelerini ortaya koyarak, gerçek zarardan sigorta teminat limiti ile sorumlu olan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, sürücü ve işletenin sorumlu olduğu yöntemden faklı bir değerlendirme yoluna gidilemeyeceği kabul edilmiştir.
Hal böyle iken, Anayasa Mahkemesinin, 6704 Sayılı Yasa ile değişik 2918 Sayılı Yasanın 99. Maddesinde yer alan sigortanın temerrüte ilişkin maddeyi iptal etmemesi nedeniyle, bedensel zararlarda, aranacak maluliyet raporunu idarenin serbestçe belirleyebileceği, Sigorta Şirketinin de poliçe kapsamında, Genel Şartlarda niteliği belirlenen rapor çerçevesinde sorumlu olması gerektiği ileri sürülmekte ise de; Genel Şartlar ikincil norm olup, kanuna aykırı düzenlemeler geçerli değildir. Zorunlu Sorumluluk Sigortasının sorumluluk sınırları kanun ile belirlenmiş olup, Kanunla belirlenen sorumluluk Genel Şartlar ile daraltılamayacağı gibi, Kanun ile belirlenen ve “gerçek zarar” hesabında benimsenen yöntemden ayrık bir düzenleme de getirilemez. Bu durum bedensel zararlarda, maluliyetin belirlenmesi açısından alınacak raporları da kapsar. Kısaca sürücü ve işletenin sorumluluğu açısından, alınması gereken maluliyet raporu hangi niteliğe sahip ise sigortanın sorumluluğu açısından da aynı niteliğe sahip olmalıdır. Daha da somutlaştırmak gerekir ise; sürücü ve işletenin sorumluluğu “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” ile belirlendiği bir durumda Genel Şartlarda sigorta şirketinin sorumluluğunun belirlenmesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre sorumlu olacağı kararlaştırılamaz. Aksi takdirde, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de açıklanan sigortanın sorumlu olduğu zararın belirlenmesinde, “gerçek zarar” kriterinden uzaklaşılacağı aşikardır. Bu nedenle 2918 Sayılı Yasanın 99. maddesinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmemiş olması, Anayasa Mahkemesi tarafından inceleme konusu yapılmayan Genel Şartlardaki düzenlemenin, sigorta yönünden uygulanması gerektiği sonucunu doğurmaz.
Nitekim, Danıştay 8. Dairesi’de 20/03/2020 tarih ve…. sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında Değişiklik Yapan ve tazminatın belirlenmesinde idareye tanınan yetkilere ilişkin olarak yürütmenin durdurulması talepli iptal başvurusunda…. tarihli yürütmenin durdurulması kararında da, “gerçek zarar” ve Anayasa Mahkemesi kararına vurgu yapılarak, tazminat hesaplanmasına bir kısım maddelerin yürütmesinin durdurulmasına karar verilmiş, her ne kadar yürütmenin durdurulması kararı somut olay tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlere ilişkin ve olayda uygulanma imkanı yok ise de, Genel Şartlarda yapılan düzenlemeye, AYM’nin iptal kararından sonra bakış açısını yansıtmaktadır.
Somut olaya bakıldığında, meydana gelen trafik kazası 29/09/2016 tarihinde meydana gelmiş ve davalının sorumluluğu da, 01/06/2015 tarihindeki Genel Şartlar çerçevesinde düzenlenen poliçeden kaynaklanmaktadır. Mahkemece “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde maluliyet raporu alarak davanın esası hakkında karar vermiştir. Mahkemece raporun alındığı tarihte ve karar tarihinde, sigorta yönünden 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesinindeki Genel Şartlara atıf yapan madde iptal edilmemiş olması nedeniyle Genel Şartlar çerçevesinde “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” hükümlerine göre rapor alınması gerekir ise de, 2918 Sayılı Yasanın 90. ve 92. Maddesinde Genel Şartlara atıf yapılan maddeler yukarıda bahsi geçen Anayasa Mahkemesi Kararı ile iptal ediliğinden iptal kararı da 09/10/2020 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdiğinden, iptal kararının devam eden uyuşmazlıklarda da uygulanacak olması karşısında, davalının uyuşmazlıkta “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik” uygulanması gerektiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiş, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği”, “Maluliyet İşlemleri Tespit Yönetmeliği” ile kısmen yürürlükten kaldırılmış ise de, “çalışma gücü ve meslekte kazanma gücünün” belirlenmesinde uygulanan “iş kazası ve meslek hastalığı” oranlarının belirlenmesine yönelik hükümlerin, … Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede ve … Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 17/09/2015 tarihli 2015/23 Sayılı Genelgesinde de açıklandığı üzere halen yürürlükte olması karşısında, Davacının Maluliyetinin Belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” çerçevesinde alınan rapora göre karar verilmesi yerinde görüldüğünden davalının buna ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin aktüer hesaplamaya yönelik bilirkişi raporuna itiraz yönünden ise; mahkemece alınan bilirkişi raporunda, bilirkişi tarafından davacının meydana gelen zararının belirlenmesinde, … ve “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant Formülü” uygulanarak ve paranın reel getirisi nazara alınarak %1 teknik faiz uygulanmak suretiyle hesaplama yapılmıştır. İlk derecece mahkemesi tarafından verilen karar tarihinde yürürlükte bulunan 2918 Sayılı Yasanın 90. Maddesi gereğince hesaplananın Genel Şartlara göre yapılması gerektiğinden, Genel Şartlarda uygulanması gereken teknik faiz %1,8 olarak belirlendiğinden, bilirkişi tarafından paranın reel getirisinin %1 olduğu yönünde değerlendirme ile teknik faiz uygulamaya yaparak tazminat belirlemesi doğru olmadığından, söz konusu rapora göre karar verilmesi doğru görülmemiştir. Bu nedenle dairemizce yapılan yargılama sırasında yeniden bilirkişiden ek rapor alınması gerekmiş, ancak yukarıda bahsi geçen Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sonrasında sigorta şirketinin de TBK çerçevesinde belirlenecek gerçek zarardan sigorta teminat limitleri ile sorumlu bulunduğundan, bilirkişiden …… Yaşam Tablosuna göre “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant Formlü” ve %1,8 teknik faize dayalı hesaplama yanı sıra, …. Yaşam Tablosuna ve “progresif Rant Yöntemi” uygulanarak alternatifli olarak heaplamanın yapıldığı ek rapor alınmış, bilirkişi ek raporunda, ….. Yaşam Tablosuna göre yapılan hesaplamada davacının sürekli iş görmezlik zararının 33.387,42 TL olduğu,….. Yaşma Tablosuna göre “Devre Başı Ödemeli Belirli Süreli Rant Formülü” uygulandığında sürekli iş göremezlik zararının 29.367,49 TL olduğunu raporunda belirlemiştir. Bilirkişi tarafından hazırlanan ek raporda da ….. Yaşam Tablosuna göre yapılan hesaplamada teknik faiz %1 olarak uygulanmış ise de, davalının TBK ve Yargıtay tarafından benimsenen gerçek zararın belirlenmesinde uygulanacak yönteme göre zarardan sorumlu olması, gerçek zararın belirlenmesinde ise uygulanacak yöntemin “…..” olması, bu çerçevede yapılan hesaplamanın da ilk derece mahkemesi tarafından hüküm altına ve davacı tarafından istinaf edilmeyen miktarı aşması nedeniyle yeniden rapor alınmasına gerek görülmemiştir. Her ne kadar Yargıtay tarafından içtihat değişikliği ile “Progresif Rant Yöntemi” uygulanarak yapılacak hesaplamada ….. Yaşam tablosunun uygulamasına geçtiği belirtilmiş ise de, ….. Yaşam Tablosuna göre davacının muhtemel yaşam süresinin ….. Yaşam Tablosundaki muhtemel Yaşam süresine göre daha uzun olması karşısında istinaf edenin sıfatına göre bu durum da sonuca etkili görülmediğinden, davalının aktüer bilirkişi raporuna istinaf talepleri yerinde görülmekle birlikte itirazlarını karşılar şekilde alınan raporda tazminatın ilk derece mahkemesi tarafından hükmedilen miktarı aşması nedeniyle ve davacının sürekli iş göremezlik tazminatına ilişkin istinafının bulunmamasına göre ilk derece mahkemesi tarafından hüküm altına alınan miktar üzerinden sürekli iş göremezlik tazminatının kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekili tarafından talep artırımına konu edilen kısım yönünden, faize dava tarihinden itibaren karar verilmesi gerektiği belirtilmiş ise de, davacının davadan önce davalıya 2918 Sayılı Yasanın 99.maddesine uygun olarak müracaat etmiş olmasına göre davalının tüm tazminat miktarı açısından temerrütünün müracaat tarihini takip eden 8. İş günü sonundan itibaren gerçeklemiş olduğundan, mahkemece müracaat tarihini takip eden 15. gün sonundan itibaren tazminat miktarının tamamı üzerinden temerrüt faizine hükmedilmiş olmasında, davalı aleyhine yapılan bir hata bulunmadığından davalının talep artırıma konu miktar yönünden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiğine ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Buna göre, davacı vekilinin reddedilen geçici iş görmezlik zararları ile sınırlı olarak yaptığı istinaf başvurusundaki sebepler yerinde görülmediğinden HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin hükme esas alınan aktüer hesaplamaya ilişkin bilirkişi raporuna yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile İlk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, duruşmalı olarak alınan yapılan yargılama neticesinde alınan bilirkişi raporuna göre yapılan hesaplamada davacının sürekli iş göremezlik zararının 33.387,42 TL olarak hesaplanmış olması göre taleple bağlı kalınarak ilk derece mahkemesi kararında kabul edilen 29.367,49 TL sürekli iş görmezlik tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilemesine karar vermek gerekmiş, ilk derece mahkemesi kararında kesinleşen yönler korunarak aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
I- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
II-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABÜLÜ ile, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 05/06/2018 tarih ve ….. karar sayılı kararının kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına,
Buna göre;
1-Davacının davasının KISMEN KABÜLÜ ile, 29.367,49 TL. sürekli iş göremezlik tazminatının temerrüt tarihi olan 07/09/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Geçici iş göremezlik tazminat talebinin REDDİNE,
3-Alınması gerekli 2.006,09 TL harçtan peşin alınan 125,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.880,89 TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
4-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT uyarınca belirlenen ( kabul ve red oranına göre) 3.524,10 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT uyarınca belirlenen ( kabul ve red oranına göre) 1.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 776,30 TL ( başvurma harcı, bilirkişi ücreti, posta gideri ve v.s.masraf olmak üzere) yargılama giderinden kabul ve red oranına göre 738,58 TL nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından yatırılan 125,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı tarafından yatırılan ve kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya iadesine,
İSTİNAF HARÇ VE YARGILAMA GİDERLERİ YÖNÜNDEN:
III- İstinaf talebi reddedilen davacıdan alınması gerekli 59,30 TL istinaf karar harcından peşin alınan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,40 TL nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
IV- Davacı tarafından yapılan istinaf giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
V-İstinaf talebi kabul edilen davalı tarafça yatırılan 505,00-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
VI-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafça yapılan 98,10 TL istinaf başvuru harcı, 24,38 TL dosya gönderme ücreti olmak üzere 122,48 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
VII-İstinaf aşamasında duruşma açılarak davanın ispatı açısından yeniden yargılama yapılmış olduğundan, yeniden yapılan yargılama sırasında davalı tarafından karşılanan 300,00 TL bilirkişi ücretinin davadaki ret ve kabul oranına göre 14,58 TL sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, fazlaya ilişkin giderin davalı üzerinde bırakılmasına
VIII-İstinaf aşamasında duruşma açılarak davanın ispatı açısından yeniden yargılama yapılmış olduğundan, yeniden yapılan yargılama sırasında davacı tarafından yatırılan gider avansından karşılanan 22,00 TL tebligat giderinin davadaki ret ve kabul oranına göre 20,93 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin giderin davacı üzerinde bırakılmasına
IX- Davalının istinaf talebinin kabul edilmiş olmasına göre; İstinaf incelemesi sırasında duruşma açıldığından ve davalı taraf kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihi itibari ile yürürlükte bulunan AAÜT’sinin İkinci Kısım-İkinci Bölüm 17/b.maddesi gereğince 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
X-Başvuran taraflarca yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısım var ise HMK’nun 333. maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
XI- Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair karar davacı vekili Av. …’ın ve davalı vekili Av. …’ın yüzlerine karşı, HMK.nın 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/04/2021

….

* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.