Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 26. Hukuk Dairesi 2018/1477 E. 2021/584 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 26. HUKUK DAİRESİ
….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
26. HUKUK DAİRESİ

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/02/2018
NUMARASI : ….

DAVACILAR : ….

DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan

KARAR TARİHİ : 25/03/2021
GEREKÇELİ KARAR
YAZILMA TARİHİ : 14/04/2021

Mahalli mahkemesince verilen karara karşı davalı ….. vekili tarafından süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuş olup, başvuru şartlarının yerine getirildiği dosya üzerinde yapılan ön inceleme ile anlaşılmakla duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARI
Davacı vekili, 18.10.2016 tarihinde davalıya zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı aracın davacı yayaya çarparak yaralanmasına neden olduğunu, davalıya sigortalı araç sürücünün asli kusuru ile kazaya sebebiyet verdiğini belirtilerek HMK.nın 107. Maddesi gereğince 3.200,00 TL geçici ve daimi malullük-sakatlık tazminatının temerrüt tarihinden işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, yargılama aşamasında talebini 69.394,37 TL olarak belirlemiştir.
Davalı vekili, dava açılmadan önce gerekli belgeler ile birlikte davalıya başvuru yapılmadığını, sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında sorumlu olduklarını, Adli Tıp Kurumundan kusur raporu alınmasını, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre hesaplama yapılması gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminatının teminat dışı olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davalı sigorta şirketine sigortalı ….plakalı araç sürücüsü….. sayılı raporunda, davacının 18.10.2016 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde çalışma ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının %6,3, geçici iş göremezlik süresinin 6 ay olduğu, aktüer raporu ile davacının zararının belirlendiği, davacı küçüğün olay tarihinde 16 yaşında olup gelir getiren bir işte çalışması söz konusu olmadığından geçici işgöremezlik zararı bulunmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 69.394,37 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsiline, davacının geçici iş göremezlik tazminat talebinin reddine karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru yapılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı sigorta şirketi vekili istinaf başvuru dilekçesinde; tazminat ve maluliyet raporlarına itirazlarının yok sayıldığını, maluliyetin meslekte kazanma gücü yönetmeliğine göre tespit edildiğini, maluliyetin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirlenmesi gerektiğini, geçici işgöremezlik tazminatının poliçe teminatı kapsamında olmadığını ileri sürmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Davalı vekilinin istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, dosya içerisindeki bilgi ve belgeler, mahkeme kararının gerekçesi, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesi ile yapılan inceleme sonunda;
Dava trafik kazasında yaralanmadan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün davacı yayaya çarparak yaralanmasına neden olduğunu belirterek geçici ve sürekli iş göremezlik tazminatı talep etmiştir.
Dava konusu kaza 18.10.2016 tarihinde meydana gelmiş, aracın zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi 23.06.2016 tarihinde düzenlenmiştir. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları 14 Mayıs 2015 gün, …. sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 01 Haziran 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Olay tarihinde yürürlükte olan … sayılı Karayolları Trafik kanunun 90. Maddesinde “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu kanun ve bu kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu kanun ve genel şartlarda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” şeklindeki düzenleme Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde…. Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresi Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiştir.
Anayasanın 152. Maddesinde “Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır. Mahkeme, Anayasaya aykırılık iddiasını ciddi görmezse bu iddia, temyiz merciince esas hükümle birlikte karara bağlanır.
Anayasa Mahkemesi, işin kendisine gelişinden başlamak üzere beş ay içinde kararını verir ve açıklar. Bu süre içinde karar verilmezse mahkeme davayı yürürlükteki kanun hükümlerine göre sonuçlandırır. Ancak, Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.
Anayasa Mahkemesinin işin esasına girerek verdiği red kararının Resmî Gazetede yayımlanmasından sonra on yıl geçmedikçe aynı kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla tekrar başvuruda bulunulamaz.” düzenlemesi yapılmıştır. Madde metninden de anlaşılacağı gibi somut norm denetimi amacıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapılan hallerde mahkeme Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakacağı ve Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkemenin buna uymak zorunda olduğu düzenlenmiştir. Anayasası’nın 153/5,6 maddesinde “…İptal kararları geriye yürümez. Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.”şeklinde düzenleme mevcuttur.
Danıştay ve Yargıtay tarafından kabul edilen uygulamaya göre iptal kararının bağlayıcılığı ve ne zaman hukukî sonuç doğuracağı sorununa ilişkin olarak T.C. Anayasası’nın 153./6. maddesinde, “Anayasa Mahkemesi kararları Resmî Gazetede hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” düzenlemesi mevcut olup, bu düzenlemenin doğal sonucu olarak Anayasa Mahkemesi’nce bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin tümünün ya da bunların belirli hükümlerinin Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edildiğinin bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanan kurallara göre görüşülüp çözümlenmesi, Anayasa’nın üstünlüğü prensibine ve hukuk devleti ilkesine aykırı düşeceği için uygun görülmeyeceği kabul edilmektedir. (Danıştay 4. Dairesi. 09.05.2011 tarih ve 2011/2546 Esas, 2011/3384 Karar sayılı kararı). Bu konudaki Anayasa Mahkemesinin 12.12.1989 tarih ve 1989/11-48 sayılı kararında; “Anayasanın 152. maddesine göre, itiraz yoluna başvuran mahkemeler, Anayasa Mahkemesi’nce verilecek kararlara uymak zorundadırlar. Bu durumda, itiraz eden mahkeme, elinde bulunan ve Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından önce açılmış olan bir davayı Anayasa Mahkemesi kararına göre çözecek ve doğrudan iptal kararının etkisini önceye uygulayacaktır. Ayni durum, itiraz yoluna başvurmayan mahkemeler yönünden de geçerlidir. İptal davası veya itiraz üzerine bir kuralın iptali sonucu, mahkemeler bakmakta oldukları davaları bu karara göre çözmekle yükümlüdürler.” 09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da; “Sonradan çıkan içtihattı birleştirme kararının, Temyiz Mahkemesinin bozma kararına uyulmakla meydana gelen usule ait müktesep hak esasının istisnası olarak henüz mahkemede veya Temyiz Mahkemesinde bulunan işlere tatbiki gereklidir. Anayasa Mahkemesi iptal kararlarında da aynı ilke geçerlidir.” şeklinde açıklama yapılmış, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.07.2011 tarihli ve 2011/1-421 Esas, 2011/524 K. sayılı kararında da “Eldeki dava sonuçlanıp kesinleşmeden o davaya uygulanabilecek olan yasa metni Anayasa Mahkemesince iptal edilip, yürürlüğün durdurulmasına karar verildiğine göre, iptal kararı sonucu oluşan durumun 05.09.1960 tarihli, 21/9 sayılı YİBK’da da belirtildiği üzere maddi anlamda kesinleşmemiş olup, derdest olan eldeki davaya da uygulanması zorunludur.” denilmiş, aynı yöndeki içtihat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 tarihli ve 2012/20-12 Esas, 2012/232 Karar sayılı kararında da oy birliği ile kabul edilmiştir. Keza 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı ve 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 Esas, 2010/54 Karar sayılı kararlarında da: “Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal sonrası oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir.” yönünde değerlendirme yapılmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin somut norm denetimi neticesinde verdiği iptal kararlarının Resmî Gazete’de yayımlanması ile sonuç doğuracağı ve eldeki tüm uyuşmazlıklara uygulanması gerektiği uyulması zorunlu yargısal içtihatlar ile kabul edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde 2019/40 Esas – 2020/40 Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar vermiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerekir.
Davalı sigorta şirketi vekili davacının maluliyetinin zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarına göre Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre belirlenmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de; yerleşik Yargıtay uygulamasında sürekli iş göremezlik tazminatı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplara ilişkin olarak maluliyet oranın belirlenmesinde, 11.10.2008 tarihinden önceki kazalarda Sağlık İşlemleri Tüzüğü ve ekindeki cetvelin esas alınması gerektiği, 11.10.2008 tarihinden sonra meydana gelen kazalarda Sağlık İşlemleri Tüzüğünün, Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılması nedeniyle, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanması gerektiği, kabul edilmiştir. Aynı dönemlerde, 06.02.1998 tarihinden itibaren Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik ve bu yönetmeliği değiştiren yeni yönetmelikler yürürlükte olmasına rağmen, TBK 54. Maddesi kapsamındaki belirlenen iş gücü kaybını belirlemeye uygun olmaması, nedeniyle Yargıtay ilgili daireleri tarafından kabul edilmemiştir.
01.09.2013 tarihinde ise Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği yürürlüğe girmiş, yönetmelik ile Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde de düzenlenen, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 25. maddesi (malul sayılma), 28. maddesi (yaşlılık aylığı bağlanması), 47. maddesi (vazife Malullüğü) çerçevesindeki uygulamanın ne şekilde yapılacağına ilişkin düzenlemeler getirilmiştir. Bu yönetmelik ile Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği tümüyle yürürlükten kaldırılmamış, sadece “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” ile düzenlenen konulardaki düzenlemeler yürürlükten kaldırılmıştır. Cismani Zarar nedeniyle Maluliyet raporu, Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin 2. Maddesinde “(1) Bu Yönetmelik; a) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalıların iş kazası ile meslek hastalığı sonucu sürekli iş göremezlik hâllerinin meslekte kazanma gücünü ne oranda azaltacağına,….ilişkin usul ve esasları kapsar.” düzenlemesi ve ilgili yönetmeliğin 22. Maddesinde yer alan “(1) İş kazası veya meslek hastalığı sonucu meydana gelen arızalar sonucunda, sigortalının meslekte kazanma gücünün ne oranda azalacağına ilişkin hesaplama, Meslekte Kazanma Gücü Kayıp Oranı Tespit Cetvellerinde (Ek-3) yer alan A, B, C, D ve E cetvellerine göre yapılır.” düzenlemesi gereğince, “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerinde düzenlenmekte olup bu düzenlemeler Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliği ile yürürlükten kaldırılmamış olduğundan halen yürürlüktedir. Nitekim Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin 23. Maddesinde “(1) Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinde yer alan; çalışma gücü kaybı, vazife malullüğü, harp malullüğü ile erken yaşlanma durumlarının tespiti ile ilgili tüm hükümler yürürlükten kaldırılmıştır.” denilmiş, ancak iş kazası ve meslek hastalığı nedeniyle maluliyet oranın belirlenmesine yönelik hüküm ve cetvellerin yürürlükten kaldırıldığı belirtilmemiştir. Maluliyet Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin uygulanmasına ilişkin olarak Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Genel Sağlık Sigortası Genel Müdürlüğü tarafından çıkartılan 2013/34 Sayılı Genelgede de “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na dayalı olarak yürürlükte olan “Maluliyet Tespiti İşlemleri Yönetmeliği” 03.08.2013 tarihli ve 28727 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanmış olup, 01.09.2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik ile birlikte; 2011/49 sayılı Genelge çerçevesinde iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin hususlar devam etmekte olup, çalışma gücü kaybı tespitine ilişkin hususlar yeniden düzenlemiştir.” denilerek maluliyet oranının tespitinden uygulana gelen iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin olarak yönetmelik hükümlerinin yürürlükte olduğu belirtilerek, bu çerçevede uygulamanın “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre yapılmasının gerekliliği açıklanmıştır. Yine Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Emeklilik Hizmetleri Genel Müdürlüğü de 17.09.2015 tarihli 2015/23 Sayılı Genelgesinde, iş kazası ve meslek hastalığının rapor düzenlemeye yetkili sağlık kuruluşları tarafından “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine” göre düzenleneceği belirtilmiştir. Bu nedenlerle 01.09.2013 tarihinden sonrası içinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğinin” iş kazası ve meslek hastalığına ilişkin düzenlemelerin yapıldığı 17 ve devamı maddeleri hali hazırda yürürlükte bulunması nedeniyle, sürekli iş göremezlik oranının belirlenmesinde “Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği” hükümlerine göre maluliyetin belirlenmesi gerektiğinden davalı vekilinin Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasına ilişkin itirazları da yerinde görülmemiştir. Ancak mahkemece hükme esas alınan aktüerya raporunda davacının maluliyet oranın %13,2 olarak belirtilmiş ve buna göre tazminat hesabı yapılmış ise de dosyada bulunan …. Başkanlığından alınan raporda %6,3 oranında maluliyetinin bulunduğu belirlendiğinden davacının maluliyet oranına göre hesaplama yapılmamış olması nedeniyle dairemiz tarafından davalının istinaf başvurusunun HMK.nın 356. Maddesi gereğince duruşmalı olarak yapılması ve aktüerya uzmanı bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi …. alınan 15.02.2021 tarihli ek raporda zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarında belirtilen esaslara göre yapılan hesaplamaya göre davacının zararının %6,3 maluliyet oranı ve davalının %75 kusur oranına göre 32.766,63 TL tazminat belirlenmiş, Yargıtay tarafından kabul edilen hesaplama yöntemine göre ise 43.489,87 TL tazminat belirlenmiş, bilirkişi raporları taraflara tebliğ edilmiş, taraflarca bilirkişi raporuna karşı süresi içerisinde beyanda bulunulmamış, davacı vekili duruşmadaki beyanında bilirkişi raporunun aleyhe olan kısımlarını kabul etmediklerini belirtmiştir.
İstinaf incelemesi aşamasında Anayasa Mahkemesinin 17.7.2020 tarihinde …. Karar sayılı kararı ile Karayolları Trafik Kanunu’nun 90. maddesinin birinci cümlesinde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi ile ikinci cümlesindeki “…ve genel şartlarda…” ibaresinin ve 92. maddesinin (i) bendinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiş olması nedeniyle davacının zararının ve zararın kapsamının 2918 sayılı KTK.nın ve 6098 sayılı TBK.nın haksız fiile ilişkin hükümlerine ve Yargıtay uygulamalarına göre belirlenmesi gerektiğinden bilirkişi ek raporunda Yargıtay uygulamalarına göre yapılan hesaplamanın usul ve yasaya uygun olduğu kanaati ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK 356/2 maddesi gereğince 43.489,87 TL sürekli iş göremezlik tazminatının davalıdan tahsiline, geçici iş göremezlik tazminatı talebinin reddine dair kesinleşmiş yönler korunarak yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına, karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
I -Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABÜLÜ ile, ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, HMK 356/2 maddesi gereğince yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına,
Buna göre;
1-Davanın KISMEN KABÜLÜ İLE 43.489,87 TL sürekli iş göremezlik tazminatının 25/11/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
2-Davacının geçici iş göremezlik tazminat talebinin ve fazlaya ilişkin talebin reddine,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince, alınması gereken 2.970,79 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 31,40 TL peşin ve 226,77 TL tamamlama harcı toplamı 258,17 TL’nin mahsubu ile kalan 2.712,62 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4.-Davacı yargılamada vekil ile temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan 6.463,58 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
5.-Davalı yargılamada vekil ile temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince reddine karar verilen miktar üzerinden hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
6.-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL başvurma, 31,40 TL peşin ve 226,77 TL tamamlama harcı toplamı 289,57 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7.-Davacı tarafından yapılan 175,30 TL tebligat /müzekkere masrafı, 800,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 975,30 TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesaplanan 614,43 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
8.-Davacı tarafından yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde iadesine,
II-İSTİNAF BAŞVURUSU NEDENİYLE YAPILAN HARÇ VE MASRAFLAR YÖNÜNDEN;
1-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının istek halinde iadesine,
2-İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından yapılan 522,00 TL yargılama giderlerinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
3-Başvuran tarafça yatırılan delil ve gider avansından kullanılmayan kısmın HMK.nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
4-Davalı vekili duruşmalara katılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-Karar tebliği, harç mahsup, iade ve tahsil işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda HMK.nın 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile 25/03/2021 tarihinde verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.

….
* Bu belge, 5070 sayılı Kanun hükümleri gereğince elektronik imza ile imzalanmıştır.