Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2022/907 E. 2023/1530 K. 14.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/907 – 2023/1530
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/907 Esas
KARAR NO : 2023/1530
KARAR TARİHİ : 14/06/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN :
ÜYE :
ÜYE :
KATİP :

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2021
NUMARASI : 2017/551 Esas, 2021/834 Karar

DAVACI :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … tarafından muhtelif tarih ve yerlerde yapılan çalışmalarda müvekkili şirketin alt yapısına zarar verildiğini, zarar tespit tutanakları tutularak zarara ilişkin fatura düzenlendiğini, davalı tarafa başvuruya rağmen borcun ödenmemesi üzerine icra takibi yapıldığını, davalı tarafça takibe haksız olarak itiraz edildiğini belirterek itirazın iptali ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı idarenin kusurlu ya da kusursuz sorumluluğunun bulunmadığını, dava konusu zararın meydana geldiği iddia edilen bir kısım yerlerde müvekkili idare tarafından çalışma yapılmadığını, bir kısım yerlerde ise alt yapı çalışmalarının dava dışı şirkete ihale edildiğini ve bu tip zararlardan yüklenici şirketin sorumlu olduğunu, bir kısım yerlerde ise çalışma öncesi davalı şirkete faks çekilerek teknik eleman talep edildiğini, bu talebin yerine getirilmediğini, hasar ve bedellerinin davacı tarafın tek taraflı hasar tespit raporlarına dayandığını, müvekkilini bağlamadığını müvekkilinin kusurunun olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; davalının kusuru ile davacı kurum altyapısına zarar verildi, verilen zarardan davalının sorumlu olduğu, 3, 5, 16, 17, 20, 22, 23, 24, 28, 30, 31, 34, 38, 40 numaralı hasarların davalı tarafından gerçekleştirildiğinin ispatlanamadığı, 03/06/2021 tarihli bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğundan davalının tüm hasarlardan sorumlu olduğu gerekçesi ile itirazın kısmen iptaline karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili idare tarafından yapılacak çalışma öncesi davacı şirkete bildirimde bulunulduğunu, ancak teknik eleman görevlendirilmediğini, diğer bir kısım hasarların meydana geldiği yerlerde müvekkili idare tarafından çalışma yapılmadığını, bir kısım hasar bölgelerinde ise çalışma yapılmış olmasına rağmen bir zarar verilmediğini, hasarların müvekkili tarafından verildiğinin davacı tarafın tuttuğu tek taraflı tutanaklarla ispatlanmış kabul edilemeyeceğini, dava konusu hasarların müvekkili idare tarafından verildiğinin ispatlanamadığını, bir kısım hasarların dava dışı yüklenici firmaların çalışma yaptığı alanlardan kaynaklandığını, bu hasarlar yönünden müvekkili idareye husumet yöneltilemeyeceğini, hasar bedellerinin davacı tarafın tek yanlı tutanakları ile belirlendiğini, zarar gören malzemelerden amortisman bedeli indirilmediği gibi işçilik bedellerinden de sorumlu tutulduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Davaya konu zarardan davalının sorumlu olup olmadığı ve zararın miktarı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalı idarenin davacının alt yapısına verdiği zararlara ilişkin başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davalı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, istinaf kanun yoluna başvuran tarafın sıfatı ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yargılamanın açıklığı ilkesi kabul edilmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır.
Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04/10/2016 tarihli, 2016/998 esas, 2016/7750 karar sayılı ilamı)
Hukuk Genel Kurulu’nun 24/02/2010 tarihli 2010/1-86 esas ve 2010/108 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “…Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir…” Kararın gerekçesiyle hüküm sonucu çelişkili ise tarafları adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip yazılmış, yasa yolu denetimine elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Kararın gerekçesiyle hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 11/01/2017 tarih, 2016/4164 esas, 2017/118 karar, 19.11.2020 tarih, 2020/142 esas, 2020/3038 karar sayılı ilamları).
Somut olayda; mahkemece gerekçeli kararda “3, 5, 16, 17, 20, 22, 23, 24, 28, 30, 31, 34, 38, 40 numaralı hasarların davalı tarafından gerçekleştildiğinin ispatlanamadığı” kabul edilmesine rağmen dava konusu edilen 41 adet hasarın tamamı için hesaplanan tutar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi suretiyle gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulmuştur. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup Dairemizce resen gözetilmiştir. Kaldı ki mahkemece gerekçeli kararda kabul edilen bir kısım hasarların davalı tarafından gerçekleştirilemediğinin kabulü dosya kapsamına uygundur.
Öte yandan, mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda dava konusu hasarların dava dışı şirket tarafından giderildiği, buna ilişkin davacı şirkete fatura düzenlendiği ve faturaların dosya kapsamında bulunduğu belirtilmiş, mahkemece de bu yönde hasarların giderimi için ödenen işçilik bedellerinin de dikkate alınması gerektiği kabulü ile karar verilmiş ise de, dosya kapsamında dava dışı şirket tarafından davacı şirkete kesilmiş işçilik giderlerine ilişkin faturalar bulunmamaktadır. Dosya içerisinde bulunan faturalar davacı şirket tarafından davalı idareye kesilmiş faturalar olup bu faturalarda işçilik bedelinin gösterilmesi davalı yönünden bağlayıcı olmayıp, hasar giderimi için işçilik hizmetlerinin başka bir şirketten alındığına dair mahkeme kabulünün dayanağı belgeler dosya içerisinde bulunmadan karar verilmesi hatalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının istinaf başvurularının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda ilkeler çerçevesinde araştırma ve değerlendirme yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma nedenine göre tarafların diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)Davalı tarafın istinaf başvurusunun duruşma yapılmadan KABULÜ ile Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 09/11/2021 gün ve 2017/551 Esas, 2021/834 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin 6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2)Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3) Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
4)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kesin olmak üzere 14/06/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/06/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip