Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2022/700 E. 2022/1044 K. 31.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/700 – 2022/1044
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/700 Esas
KARAR NO : 2022/1044
KARAR TARİHİ : 31/05/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/12/2021
NUMARASI : 2021/19 Esas, 2021/985 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın kısmen kabulüne dair hükme karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirkete ait … Kahramankazan/Ankara adresinde bulunan ve kiraya verilmiş olan fabrika binasının kiracısı tarafından faal olarak işletilmeye devam ettiğini, müvekkili şirkete ait fabrikanın yakınında bulunan davalıya ait geri dönüşüm fabrikasındaki ticari faaliyetler sonucu etrafa yayılan zehirli gazın, partiküllerinin bina yüzeyine yapışması sonucunda müvekkiline ait fabrikanın bilhassa dış cephesinde onarılması mümkün olmayan maddi zararlar meydana geldiğini, ortaya çıkan zehirli gazlar, dumanlar ve partiküllerin çevresel olarak büyük zararlara yol açtığını, davalının haksız fiilinin halen devam etmekte olduğunu, duracak gibi de görülmediğini, fabrika çalışanlarının hava kirliliğinden çalışamaz duruma geldiğini, kiracı fabrika sahibi de müvekkilini arayarak bu şekilde devam etmesi durumunda kira sözleşmesini feshedeceğini bildirdiğini, bahsi geçen atık dönüşüm tesisinin 7 gün 24 saat çevre koruma önlemi almaksızın faaliyetine devam etmekte olduğunu, davalının olayda tamamen kusurlu olduğunu, sulh hukuk mahkemesinden verilmiş olan tespit tutanağının da bunu ispatlar nitelikte olduğunu, müvekkili adına Kahramankazan Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/23 Esas sayılı dosyası ile 31.05.2019 tarihinde yaptırmış oldukları tespit ile ilgili olarak 07.08.2019 tarihli bilirkişi raporunu aldıklarını, tespit raporunda müvekkilinin zarar bedeli 175.000TL olarak hesaplanmış ise de bu zararı eksik hesaplandığını beyan ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak üzere tespit tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte, müvekkilinin davalının haksız fiili sebebiyle uğradığı maddi zararı ve işçilik bedeli için 175.000TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin fabrika binasında kurulu olan sistem bacasız torbalı filtreli, kapalı sistem olduğunu, mahkemece yerinde müvekkilin fabrikasında yapılacak keşif neticesi durumun daha net olarak ortaya çıkacağını, davacının davasına esas aldığı ve Kahramankazan Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/23 D.İş sayılı dosyasından tanzim edilen bilirkişi raporunda da müvekkil tesisindeki sistemin kapalı sistem olduğu, çıkan emisyonun torbalı fittrelerde toplandığı için hava emisyon konulu çevre izninden muaf olduğu, açıkça belirtildiğini, yine aynı raporda dosyadaki tüm yazı ve yazışmalara atıf yapılarak adeta müvekkilinin aklandığını, fakat raporun son kısmında nasıl ve neden o kanaate ulaşıldığı belli olmayacak bir şekilde hiçbir bilimsel veri sunulmaksızın davalı fabrika dış cephesinde bulunduğu iddia edilen ve yapıştığı belirtilen partiküllerin neler olduğu ve bunların müvekkilin fabrikasındaki imalat ile rabıtası ortaya konulmadan “davacı fabrikasındaki deformasyonun en yakın mesafede bulunan müvekkil fabrikasından kaynaklandığı kanaatine varıldığı” belirtildiğini, davaya konu fabrika binasının bulunduğu mahalde davacı fabrikasına zarar verebilecek pek çok imalathane bulunmaktayken, bunlardan hangisinin bu zarara sebep olduğu duraksamaya yer vermeyecek şekilde net olarak inceleme konusu yapılmadan sırf davacı talebinin bu yönde olması sebebiyle mevcut durum ile uyumlu olmayan bir şekilde müvekkil aleyhine tespit yapılması ve rapor tanzim edilmesinin doğru olmadığını, dilekçeleri ekinde müvekkil fabrikasında iki yılda bir yapılması zorunlu olan Hava Emisyon ölçüm raporlarından 2018 ve 2020 yılına ait olanları dilekçeleri ekinde mahkemeye sunduklarını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece, davacı yan Kahramankazan Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/23 Değişik iş sayılı dosyasında yaptırdığı tespit sonucu tarafına 23/08/2019 tarihinde tebliğ edilen bilirkişi raporuyla zararı ve zarar sorumlusunu öğrendiği, dava tarihinin ise 19/12/2019 tarihi olduğu, dava tarihi itibariyle zamanaşımı dolmadığı, dolayısıyla 175.000TL yönünden zamanaşımı kesilmiş ancak bakiye zarar yönünden dava kısmi dava olduğundan zamanaşımı işlemeye devam ettiği, ıslah tarihi olan 11/11/2021 tarihi itibariyle ıslah edilen tutar yönünden zamanaşımı süresi dolduğundan davanın kısmen kabulü ile 175.000TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı yanın fazlaya ilişkin isteminin zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; TBK md. 154/2’ye göre taraflarınca mahkemeye başvurulduğu anda zaman aşımının kesilmiş olduğunu, yargılama faaliyetinin devam ettiği sürece de bu kesilmenin ortadan kalkmayacağını, ara süreçte görev ve yetki uyuşmazlıklarının sebebi ile yargılama sürecinin uzadığını ve yargılama faaliyeti sonucunda en son bilirkişi raporunun 2021/19 Esas sayılı istinaf konusu dosyaya eklendiği tarihten hemen sonra 11/11/2021 tarihinde ıslah edildiğini, ıslah edilmiş olan bedele ilişkin zamanaşımı bakımından red kararının verilmiş olmasının usule ve kanuna tamamen aykırı olduğunu, açılan bir davada karar verildikten ve kesinleştikten sonra fazlaya dair tüm haklara ilişkin kesilmiş olan zaman aşımının işlemeye devam edecek iken açılmış ve derdest olan bir davada zamanaşımının meydana gelmesinin kabul edilmesinin kabul edilebilir bir durum olmadığını, davayı kısmi dava olarak değil, belirsiz alacak davası olarak açtıklarını, taraflarına uygulanacak en yüksek faizin uygulanmasının talep edilmiş olmasına rağmen adi kanuni faiz uygulanmasına karar verildiğini, bu hususa itiraz ettiklerini, avans faizi istenebilmesi için borçlunun tacir olmasının ve borcun da ticari işletme ile ilgili olmasının yeterli olduğunu, dava konusu olayda her iki tarafın da tacir olduğunu, bu nedenle mahkemece avans faizine hükmedilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; numune almadan ve kimyasal bir analiz yapılmadan sadece gözleme dayalı olarak yapılan kimyasal incelemeyi kabul etmediklerini, yapılan keşif ve incelemeler sonucu, davacının iş yerindeki zararın miktarının belirlendiğini ve bu zarardan müvekkilinin sorumlu olduğu hususunun her türlü şüpheden uzak, kesin, maddi ve bilimsel deliller ile ispatlanamadığını, sadece kimyager bilirkişinin görgüsüne dayalı beyanları ile zarardan müvekkilin sorumlu olduğu hususunun belirlenmeye çalışıldığını, numune alımının mahkemece yanlış değerlendirildiğini, ispat yükünün davacıda olmasına rağmen delil sunamayan davacı lehine karar verildiğini, dosyaya alınan numune zararının müvekkilden kaynaklanmadığını, uzman görüşü raporunun mahkeme raporu ile uyumlu olmadığını, çelişkili olduğunu, uzman raporunda davacı iş yerinde değil komşu iş yerlerinde korozyon ve renk değişimi olmadığının belirtildiğini, davacıya bitişik yerlerde korozyon ve renk değişimi olmamasının irdelenmediğini, mahkemenin eksik incelemeyle karar verdiğini, dosyadaki delillerin kendi lehlerine olduğunu belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Somut olayda, davalının eylemi sebebi ile davacının zarara uğrayıp uğramadığı, ıslah edilen miktarın zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, davanın belirsiz alacak davası olup olmadığı ve davaya konu zararın miktarı ile bu zarardan davalının sorumlu olup olmadığı ve hükmedilen tazminata uygulanması gereken faizin türü konularında uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, tacirler arası haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Birbirine komşu olan fabrikalardan geri dönüşüm tesisi olan davalı şirketin fabrikasından çıkan zehirli gazın ve partiküllerinin davacıya ait fabrika binasının yüzeyine ve çatısına yapışmasından dolayı meydana gelen zararın tazmini istemi ile bu dava açılmıştır.
Davacının ıslah edilen miktarın zamanaşımına uğramadığına yönelik istinafı yönünden;
Islah; iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının istisnalarından olup taraflardan birinin yapmış olduğu bir usûl işlemini tamamen veya kısmen düzeltmesi olarak tanımlanmaktadır. Islah ile taraflar, dava sebebini, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilirler. Usûlüne uygun olarak açılmış bir davanın bulunması şartı ile davanın tamamen veya kısmen ıslahı mümkündür.
Dava sebebinin veya dava konusunun değiştirilmesi tamamen ıslah hâlleridir. (Baki Kuru 4. Cilt s. 3990). Davanın kısmen ıslahında ise, dava dilekçesinden sonraki bir usûl işleminin ıslahı söz konusudur. Gerek doktrinde gerekse Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere müddeabihi (dava değerini) arttırma hâlinde kısmi ıslah söz konusu olup kısmi ıslahta, tamamen ıslahın aksine ıslah tarihine kadar yapılan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılmaz. Kısmi ıslah yapıldığı tarihten ileriye dönük olarak hüküm ifade eder.
Türk Borçlar Kanunu 72. maddesi uyarınca, zamanaşımı süresi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl, her halükarda zarar veren eylemin gerçekleşmesinden itibaren on yıldır. Eğer fiil ceza kanunları uyarınca daha uzun zamanaşımı süresi bulunan cezayı gerektiren bir eylemden doğmuş ise ceza zamanaşımı süresi uygulanır.
Zamanaşımı, borcu ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, doğmuş ve var olan bir hakkın istenebilirliğini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu nedenle zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır. Olay tarihinde yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanununda zamanaşımını kesen sebepler sayılmış olup bunlardan biri de dava açılmasıdır. Davanın tamamen ıslahında dava baştan beri (dava dilekçesinden itibaren) ıslah edildiği için ıslah edilen kısım içinde davanın açıldığı tarihte zamanaşımı kesilmiş olur.
Kısmi davada ise zamanaşımı yalnızca dava edilen kısım için kesilir. Henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için zamanaşımı işlemeye devam eder.
Öte yandan 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 107. maddesinde düzenleme altına alınan belirsiz alacak davası ve tespit davasında davacının iddianın genişletilmesi yasağı olmadan ve karşı tarafın rızasına ve ıslaha da gerek kalmaksızın talep sonucunun arttırılabileceği kabul edilmiş, maddenin gerekçesinde de bu dava ile ilk dava tarihinde zamanaşımının kesileceği belirtilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 109. maddesindeki kısmi davada ise zamanaşımının kesileceği yolunda bir açıklama yoktur. Doktrinde savunulan bir görüşe göre, belirsiz alacak davası açılabilmesinin mümkün olduğu hallerde kısmi dava açmak davacı açısından şu nedenlerle daha elverişli olmayacaktır. Birincisi, kısmi dava açan davacının alacağının geri kalan kısmı için zamanaşımı süresi kesilmemiş olacaktır. Buna karşılık belirsiz alacak davasında zamanaşımı, dava sonunda alacağın tümü için dava tarihinde kesilmiş sayılacaktır. İkinci olarak kısmi dava açan davacı dava sırasında alacağın geri kalan kısmını talep etmek isterse, bunu ancak ıslah ya da karşı tarafın açık rızası ile yapabilecektir. Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin ve Hukuk Genel Kurulunun önceki içtihatları gibi yeni HMK’da da kısmi dava açılması halinde sadece dava edilen bölüm için zamanaşımının kesileceği yolundaki istikrarlı uygulama geçerlidir.
“Gelişen durum” kavramı, salt zarar doğuran işlem ya da eylemin sonuçlarının gelişmesini ve bu nedenle zarar görenin bu konularda bilgi sahibi olabilmesinin zorunlu olarak bu gelişmenin tamamlanacağı ana kadar gecikmesini ifade eder. Sözü edilen “gelişen durum” kavramı, uygulamada çoğu kez yanlış anlaşıldığı şekilde zararın kapsamının zarar görence tam olarak öğrenilmesinin herhangi bir nedenle geciktiği (örneğin buna ilişkin bilirkişi raporunun geç alındığı) durumlara ilişkin olan, böylesi bir durumu ifade eden bir kavram değildir(Yargıtay 3.Hukuk Dairesi 2021/5385 Esas, 2022/462 Karar).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davaya konu olayda davacının zarardan ve zararı veren failden, sulh hukuk mahkemesindeki tespit sonucu düzenlenen bilirkişi raporunun kendisine tebliğ edildiği tarihte haberdar olduğu ve bu tarih itibarıyla yürürlükte bulunan Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesindeki iki yıllık süre içinde açılan davada dava dilekçesinde talep edilen 175.000TL yönünden zamanaşımının kesildiği, kaldı ki, sulh hukuk mahkemesindeki bilirkişi raporunda da işçilik dahil zarar miktarının 635.800TL olduğu yönünde rapor düzenlendiği, ortada “gelişen durum” olarak kabul edilebilecek bir olgunun da mevcut olmadığı, ıslah edilen miktar yönünden ıslah tarihi itibarıyla iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, davalının da süresinde zamanaşımı itirazında bulunduğu, dava dilekçesindeki açıklamalardan davanın kısmi dava olarak açıldığında duraksama olmadığına göre, ıslah dilekçesinin verildiği tarih itibariyle Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından, ıslah edilen maddi tazminat miktarı yönünden zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Tarafların zararın miktarına ve sorumluluğa yönelik istinafları yönünden;
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunu düzenleyen heyet içinde çevre mühendisi ve kimya mühendisinin de bulunduğu, bu kişilerin geri dönüşüm tesisinde işlenen malzemelerden ortaya çıkacak baca gazlarının mahiyet ve etkileri konusunda uzman olduğu, bu yönde ayrıca kimyasal bir analiz yapılmasına gerek olmadığı sonucuna varılmış raporun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden dava konusu zarardan davalının sorumlu olduğu kanaatine Dairemizce de ulaşılmıştır.
Haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında kural olarak gerçek zarar ilkesi geçerli olup, Borçlar Kanunu uyarınca zararın kanıtlanması davacı tarafa, hükmedilecek tazminatın kapsam ve miktarının belirlenmesi ise hakime aittir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15/06/2020 tarih, 2018/3079 Esas, 2020/1914 Karar sayılı ilamı ile, davalının diğer temyiz itirazlarının ise reddi ile zarar gördüğü belirtilen elektronik cihazların kullanılıp kullanılamayacağı endüstri bilirkişisinden alınacak rapor ile belirlendikten sonra kullanılabilir ise değerlerindeki azalma, kullanılamayacak durumda ise hurda değeri düşülerek davacının gerçek zararının belirlenmesi gerekirken, bu durumun gözardı edilmesinin doğru olmadığı gerekçesi ile bölge adliye mahkemesi kararının HMK 373/1. maddesi gereğince kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının HMK 371. maddesi uyarınca bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 01/02/2021 tarih ve 2020/3593 Esas, 2021/356 Karar sayılı ilamı ile “Dosya kapsamında bulunan 15/01/2019 günlü Meteoroloji Genel Müdürlüğü cevabi yazısına ek fevk (olağanüstü olay) raporu incelendiğinde; “olay tarihinde Ankara ili Mamak ilçesinde sağanak yağışın sele dönüştüğü, park halindeki birçok aracın sel sularına kapılarak sürüklendiği ve maddi zararların meydana geldiği” belirtilmiştir. Bu haliyle aşırı yağış nedeniyle yağmur sularının yükseldiği ve rögarların yetersiz kalıp taşmasına sebep olduğu, bu durumun davacının aracında meydana gelen zararının artmasında etkili olduğu gözetilerek olay tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nun 52. maddesi uyarınca hükmedilen tazminattan uygun bir miktar indirim yapılması” gerektiğine karar verilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalıya ait fabrikadan çıkan zararlı gazların zarar verdiği davacı fabrika binasının dış alimünyum kaplama ve çatı kaplamasının tamamen değişmesi için gerekli masrafların hesaplandığı, hesaplama yönteminin usulüne uygun olduğu, ancak değişen/sökülen parçaların (alimünyum vb.) hurda olarak değerlendirilebileceği de açık olup belirlenen zarar miktarından hurda indirimi yapılması gerekirken bu hususun nazara alınmadığı anlaşılmıştır.
Hakkaniyet, Türk Borçlar Kanunu’nun 51. maddesinde düzenlenmiş, bazı şartların ve çözümlerin önceden saptanmasının doğuracağı düşünülen sakıncaları ortadan kaldırmak için hukuk kurallarının esnek veya eksik bırakıldığı hâllerde etkisini gösteren ve belli somut olayların özelliklerine uygun karar verilmesini emreden kurallar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Buna göre hâkimin, tazminatı belirlerken durumun gereğini ve belirtilen maddede örnek olarak sayılan özel indirim sebeplerini göz önünde tutması gerekmektedir.
Dava konusu olay nedeniyle zarar gören dış cephe ve çatı kaplama malzemelerinin kısmen hurda olarak değerlendirilmesi mümkün eşyalardan olduğu ve hurda bedelinin belirlenen zarar miktarından indirilmesi gerekirken bu hususun gözetilmediği anlaşılmıştır.
O halde, zararın meydana geliş şekli (davalının zarar verme kastının olmaması ve ancak zararlı baca gazına uzun süre maruz kalmaktan dolayı dava konusu zararın meydana gelmesi) ile dosya kapsamında dava konusu edilen eşyaların hurda olarak satılabileceği de gözetilerek Türk Borçlar Kanunu’nun 52. maddesi uyarınca, talep edilen(zamanaşımına uğrayan kısım dışında kalan) tazminattan (175.000TL) takdiren %10 oranında hakkaniyet indirimi yapılması gerektiği kanaatine varılmış, davalı vekilinin istinaf itirazı bu yönden haklı bulunmuştur.
Haksız fiilden kaynaklanan davalarda haksız fiil tarihinden itibaren tarafların tacir olması da gözetilerek avans faizi işletilmesi gerekirken yasal faize karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı tarafın da bu yöne ilişkin istinaf itirazının kabulü gerekmiştir.
Yasal düzenlemeler gereği, Türk Borçlar Kanunu’nun 51. ve 52. maddelerinden kaynaklanan hakkaniyet ve takdiri indirimler nedeniyle, davanın kısmen reddedilmesi halinde, indirimden dolayı reddedilen kısım için davalı yararına vekalet ücreti takdir edilemeyeceği kuralı gözetilerek yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına ve davalı yararına müterafık kusur indiriminden dolayı reddedilen kısım için vekalet ücretine hükmedilmemesine karar verilmiştir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 21/10/2021 tarih ve 2021/22485 Esas, 2021/7332 Karar)
Yukarıda açıklanan nedenlerle; tarafların istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince duruşma yapılmadan kabulü ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve düzeltilerek yeniden esas hakkında davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A)Tarafların istinaf başvurusunun duruşma yapılmadan KABULÜ ile, Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/12/2021 gün ve 2021/19 Esas, 2021/985 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
1)Davanın KISMEN KABULÜ ile, 157.500TL maddi tazminatın 19/12/2019 dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin ve ıslahla arttırılan miktarın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 10.758,83TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 2.988,57TL harç ile 1.700TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 6.070,26TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3)Davacı tarafından peşin yatırılan ve alınmasına hükmedilen 2.988,57TL harç ile 1.700TL ıslah harcının yargılama gideri olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; davacı tarafça istinaf kanun yolu başvurusu sırasında peşin yatırılan 59,30TL ve 80,70TL istinaf karar harcı ile davalı tarafça istinaf kanun yolu başvurusu sırasında peşin yatırılan 2.989TL istinaf karar harcının talep halinde yatıran taraflara iadesine,
5)Davacı tarafından değişik iş dosyasında yapılan 1.442,60TL yargılama gideri, 44,40TL başvurma harcı ile hükümden önce yapılan 3.137TL yargılama gideri ve hükümden sonra yapılan 11TL olmak üzere toplam 4.635TL yargılama giderinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326/2.maddesi uyarınca, tarafların haklılık oranına göre 2.154,38TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6)Davalı tarafından yatırılan 40TL delil avansının talep halinde davalı tarafa iadesine,
7)Taraflarca istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerin üzerlerinde bırakılmasına,
8)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 332/3.maddesi uyarınca, hükümden sonraki yargılama giderlerinin haklılık oranına göre taraflara yüklenmesine,
9)Davacı, vekil ile temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 18.912,50TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10)Hakkaniyet indirimi nedeniyle reddedilen kısım için davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, zamanaşımı nedeniyle reddedilen kısım yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 22.555TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi uyarınca, yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra iadesine,
12)Temyizi kabil olan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince;Dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince; tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 31/05/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 31/05/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip