Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2022/450 E. 2022/525 K. 16.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ


KARAR TARİHİ : 16/03/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2020
NUMARASI :…….
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın reddine dair hükme karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından yapılan çalışmalar neticesinde davacı şirkete ait iletkenlerde ve varlıklarda hasara sebebiyet verildiğini, davalıya hasar bedelinin ödenmesi için başvurulduğu halde bir sonuç alınamadığını, bu nedenle oluşan zararın tazmini için davalı borçlu aleyhine Ankara 14. İcra Dairesinin 2018/8696 Esas sayılı dosyasında icra takibi yapıldığını, ancak davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğunu ileri sürüp itirazın iptaline, takibin devamına ve alacağın %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığı gibi herhangi bir ticari faaliyet konusu alacak da bulunmadığını, dava konusunun yargılamaya muhtaç olduğunu, davacı şirketçe gönderilen 12/03/2018 tarih …… numaralı faturanın (e-fatura) davalı şirketçe kabul edilmediğini ve 16/03/2018 tarihli iade e-faturası düzenlendiğini, davacıya ait direğin yıkılmasının davalı şirketin çalışmasından kaynaklanmadığını, başka bir nedenden kaynaklanmış olabileceğini, davalı şirketin olay tarihindeki çalışma alanı ile yıkılan direk arasında 150 metreyi aşkın mesafe bulunduğunu, çalışma alanı ile yıkılan direğin yan yüzeylerde ve yan istikamette bulunduğunu, direğin yıkılmasında davalının herhangi bir kusuru, hatası, fiili bağlantısı bulunmadığını, direğin yıkılması ile davalı şirketin çalışması arasında illiyet bağı bulunmadığını bildirip davanın reddini savunmuş, dava değerinin %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacıya ait direğin ve bağlantılarının davalının yol çalışması nedeniyle zarar gördüğü hususunun davacı tarafından ispatlanamadığı, davacıya ait elektrik direğinin yıkılması ile davalının çalışmaları arasında illiyet bağı kurulamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde tanık ismi bildirdiklerini ancak tanık dinlenmeden karar verildiğini, bu hususta kendilerine kesin süre verilmediğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Somut olayda, davalının haksız eylemi ile davacının zarar görüp görmediği, buna bağlı olarak başlatılan ilamsız icra takibinde ödeme emrine itirazın haklı olup olmadığı, davacının iddiasını ispat edip edemediği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi zararın tazmini istemiyle başlatılan ilamsız icra takibinde vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dosya kapsamından, davalı şirket tarafından yapılan yol çalışması esnasında yuvarlanan bir kaya parçasının davacı şirkete ait bir elektrik direğine çarparak zarar verdiğinin iddia edildiği anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince, olayın oluş şeklinin belirlenmesi, davalı şirketin kusurunun tespit edilmesi bakımından olay yerinde keşif icra edilmiş, inşaat bilirkişisi tarafından tanzim edilen raporda, “…kayanın hareketlenmesine neden olabilecek başka bir olayın varlığının araştırılması gerektiği, direğin üst kısmında çalışan bir iş makinesinin kayanın yuvarlanmasına neden olmuş olabileceği, ancak yıkılan direğin üst kısmında iş makinesi çalışmasına dair bir iz görülmediği, yapılan şev stabilite çalışmasının yıkılan direğin üst kısmında değil çaprazında kaldığı, yol inşaatının direğin alt seviyesinde olduğu, direk temelinde herhangi bir deplasman görülmediği, bu durumda yol çalışmasının kazaya neden olamayacağı, olay tarihinde çekilen fotoğraflarda yol inşaatının görülmediği, direk temelinde deplasman görülmediğinden direğin alt kısımdaki çalışmaların kazaya neden olmayacağı, bu durumda daha önceki yağışlarla dengesi bozulmuş kaya parçasının herhangi bir doğa etkeni nedeniyle yuvarlanarak kazaya neden olduğu kanaatine varıldığı…” şeklinde görüş belirtildiği görülmüştür. Davacı tarafça iddia edilen olayın gerçekleşme anına ilişkin bir görgü tanığının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili her ne kadar dava dilekçesinde bildirdikleri tanığın dinlenmeden karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek istinaf itirazında bulunmuşsa da, mahkemece, davacı vekiline, dava dilekçesinde ismi bildirilen tanığın (……) açık kimlik ve adresini bildirmek üzere süre verilmesine rağmen davacı vekili tarafından eksikliğin ikmal edilmediği, kaldı ki bildirilen tanığın, davacı şirket çalışanı olduğu ve olayın meydana gelmesinden sonra olay yerine intikal ederek hasar tespit tutanağını tanzim eden kişi olduğu ve tutanağı hasar tespit görevlisi olarak imzaladığı anlaşılmış olup tanığın davacı çalışanı olması ve olayın gerçekleşme anına ilişkin görgüsünün bulunmaması nedeniyle mahkemece dinlenmesinin dosyaya katkı sağlamayacağı kanaatine varılmış, bu itibarla davacı vekilinin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davacı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 80,70TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40TL harcın mahsubu ile bakiye 26,30TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3)İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362.maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 16/03/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2022

……