Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2022/409 E. 2023/1205 K. 10.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/409 Esas
KARAR NO : 2023/1205
KARAR TARİHİ : 10/05/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/06/2021
NUMARASI : 2020/99 Esas, 2021/422 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Maddi Tazminat

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın reddine dair verilen karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 27/10/2017 tarih ve … nolu fatura ile … adlı şirketten 1 adet …marka forklift (…) satın aldığını, müvekkiline ait bu makine ile ilgili olarak 26/04/2018 tarihli, … isimli firmanın … adına, aynı seri nosuyla fatura düzenlenerek, Ankara Ticaret Odasına 02/07/2018 tarih ve … sıra no ile Tescil ettirilen forkliftin ihtiyatı tedbir konularak, 3. kişilere devrinin engellenmesini, dava konusu iş makinesinin taraflarına iadesini, mümkün olmadığı takdirde makinenin değerinin davalıdan tahsilini, davaya konu makinenin tesliminden bu yana geçen süre için, haksız kullanımdan kaynaklı zararın tespitinin ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak koşuluyla 1.000,00 TL yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı asil cevap dilekçesinde özetle; 2006 model … km şasi nolu foklifti Ankara Ticaret Odasından sordurarak, fatura kayıtları araştırılmak ve ücreti ödenmek suretiyle 3. kişi sıfatıyla tescildeki kayıtlara güvenerek …’dan satın aldığını, Yenimahalle 3. Noterliğinin 27/12/2019 tarihli iş makinesi satış sözleşmesi ile 2006 model, … km şasi nolu forklifti …’e sattığını, şu an tarafında forklif olmaması nedeniyle davaya itiraz ettiğini, tedbir talebinin reddinin gerektiğini, tüm tarafların ticari defter ve kayıtları ile banka hesaplarının ilgili kurumlardan ve makinenin ATO’dan yazı ile kayıtlarının celbini talep ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; dava dilekçesine göre davacının …marka forkliftinin bulunduğu, iş makinasını ev almak maksadıyla satışa çıkardığı, makinayı almak isteyen ihbar olunanlardan … ve … ile 190.000,00-TL üzerinden anlaşmaları sonrası, davacı tarafından iş makinasını denemek isteyen ihbar olunanlara makinanın verilmesi sonrası iade edilmediği belirtilerek eldeki davanın açıldığı, davaya konu iş makinasının Çubuk Sulh Hukuk Mahkemesi dosyasından da anlaşılacağı üzere davalı tarafından alınan tarihe kadar ticaret odasında bir tescil kaydının bulunmadığı, davalının iş makinesini ticari defter kayıtlarına göre ihbar olunan … isimli kişiden 26/04/2018 tarihinde düzenlenen fatura uyarınca 6.844TL üzerinden satın aldığı, 27/12/2019 tarihli düzenlenen faturada ise dava dışı …’e 11.800,00-TL bedelle satmış olduğu, davacının ticari defter ve kayıtlarına göre 27/10/2017 tarihli düzenlenen fatura ile dava dışı … firmasından 7.000TL karşılığında iktisap edilen iş makinasını bu tarihten yukarıda belirtildiği gibi ihbar olunanlara teslim ettiği tarihe kadar adına ilgili ticaret odasına tescil ettirmemesinin kusurlu bir davranış olarak kabul edilmesi gerektiği, davacının bu durumun rizikosuna katlanmasının söz konusu olacağı, davalının aracı iktisap ederken kötüniyetli olduğuna dair dosyada somut bir bilgi ve belgeye dosya kapsamında ulaşılmadığı, her ne kadar davacı taraf iş makinasının çok düşük bir bedelle davalıya satılması nedeniyle davalının kötüniyetli olduğunu ileri sürse de bilirkişi raporuyla tespit edildiği üzere dava taraflarının iş makinasını alırken ve satarken düzenlediği faturalarda belirtilen miktarlar dikkate alındığında davacı tarafın bu iddiasına itibar edilmediği, ayrıca davalının satış faturasının KDV tutarının vergi dairesine bildiriminin yapıldığı, mahkememizce tespit olunduğu üzere yukarıda belirtildiği şekilde gelişen olgular karşısında davacının iyiniyetli olarak aracı iktisap eden davalıya karşı mülkiyet iddiasında bulunmasının MK. md. 2 hükmü karşısında objektif iyiniyet kurallarıyla bağdaşmadığı ve iş makinasının haksız olarak kullanımından kaynaklı tazminat talebinin de yerinde olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın konusunun zilyedin rızası dışında elinden çıkan bir şeyi elinde bulunduran kişinin sorumluluğunun kapsamına dair olduğunu, davaya konu edilen iş makinesinin müvekkilinin elinden dolandırıcılık sureti ile alındığını ve akabinde davalıya devredildiğini, bu nedenle yapılan şikâyet üzerine açılan ceza davasının, Akyurt Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/20 Esas sayılı dosyasında derdest olduğunu, iş makinesinin müvekkilin elinden rızası dışında çıktığını, mahkemece davalı taraf iyi niyetli olarak kabul edildiğinden davanın reddine karar verilmiş ise de; bedelin düşüklüğü karşısında davalı tarafın iyi niyetli olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını, yazılı belgenin aksinin tanıkla da ispat edilemeyeceğini, ayrıca davalının iyi niyetli olmasının kendisine karşı dava açılmasına engel bir husus olmadığını, TMK da, iyi niyetli malike karşı, açılan davalarda iyi niyetli malikin satın alırken aldığı bedelin ödenmesinin gerekli görüldüğünü, TMK’nın 989. maddesinde bu hususun açıkça düzenlendiğini, mahkemece kanunun uygulanmasında hata yapıldığını, davalı iyiniyetli kabul edilse dahi iş makinasını alırken ödemiş olduğu bedelin kendisine ödenmesi sureti ile iş makinasının iadesinin gerekeceğini, Akyurt Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/20 Esas Sayılı dosyası halen derdest olup, ilk derece mahkemesince bu davanın neticesi beklenilmeden, davacının elinden rızası dışında çıkıp çıkmadığı değerlendirilmeden hüküm verilmesinin yerinde olmadığını, sırf ticaret siciline tescil yapılmamasından bahisle müvekkilinin kusurlu kabul edilerek davalının iyiniyetli olduğu yönündeki mahkeme kararının hatalı olduğunu, davalının iş makinasını alırken kesilen faturanın, sahte bir fatura olduğunu, sahte fatura ile davalının adına iş makinasını tescil ettirmesinin yolsuz tescil niteliğinde bulunduğunu, bu sebeple davalı adına yapılan tescilin kabulünün de mümkün olmadığını ileri sürmüştür.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Somut olayda öncelikle ceza dosyasının bekletici mesele yapılıp yapılmaması hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, iş makinesinin mülkiyetinin davacıya ait olduğunun tespiti ile aracın iadesi, bunun mümkün olmadığı takdirde bedelinin ödetilmesi ve haksız olarak kullanımından kaynaklı maddi tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
TMK’nın “Emin sıfatıyla zilyetten edinme bakımından” alt başlıklı 988. maddesinde; “Bir taşınırın emin sıfatıyla zilyedinden o şey üzerinde iyiniyetle mülkiyet veya sınırlı aynî hak edinen kimsenin edinimi, zilyedin bu tür tasarruflarda bulunma yetkisi olmasa bile korunur.” hükmü düzenlenmiştir.
Bu maddenin uygulanabilmesi için gerekli şartlar; ayni hakkın emin sıfatıyla zilyetten kazanılmış olması, ayni hakkın kazananının üçüncü kişi olması, üçüncü kişinin bir ayni hak kazanmış olması, üçüncü kişinin ayni hakkı iyi niyetle kazanmış olması, üçüncü kişinin ediniminde tasarruf yetkisi dışında diğer geçerlilik unsurlarının mevcut olmasıdır. Bu koşulların gerçekleşmesi durumu, mülkiyet hakkı sona eren önceki zilyedin üçüncü kişiye karşı taşınır davası veya istihkak davası açamaması hukuki sonucunu doğurur.
Ancak bir malın zilyedi, onu başkasına emanet etmiş olmayıp çaldırma, gasp, unutma gibi bir sebeple elinden çıkarmış bulunuyorsa, üçüncü şahıs böyle bir malı iyi niyetle iktisap etmiş olsa dahi onun iktisabı geçerli değildir. Gerçekten Türk Medeni Kanunu’nun 989. maddesi bu konuda açık düzenleme içermektedir. Buna göre, taşınırı çalınan, kaybolan ya da iradesi dışında başka herhangi bir şekilde elinden çıkan zilyet, o şeyi elinde bulunduran herkese karşı beş yıl içinde taşınır davası açabilir.
Görülüyor ki Kanun iyi niyetin korunması hususunda emaneten bırakılan mallarla sahibinin elinden rızası olmadan çıkan mallar hususunda bir ayrım yapmıştır. Bu ayrım şu düşünceye dayanmaktadır; malı başkasına emaneten bırakan kimse az çok risk altına girmiş ve emaneten verdiği şeyin alan tarafından başkasına geçirilmesi tehlikesini göze almış sayılabilir. Oysa bir malı rızası olmadan elinden çıkaran kimsenin böyle bir riske önceden katlandığı söylenemez. Böyle olunca, bir malı iyi niyetle iktisap eden üçüncü şahsın menfaati, malı emaneten veren kimsenin menfaatine tercih edilmekte, rızası olmadan malı elinden çıkan kimsenin menfaatine ise feda edilmektedir.
Sahibinin elinden rızası olmadan çıkan bir şeyi, iyi niyetli üçüncü şahıs bir açık artırmadan, pazardan veya bu gibi eşyayı satan bir kimseden iktisap ederse, asıl mal sahibinin gerek bu şahıs, gerekse daha sonraki müktesipler aleyhinde açacağı iade davasını kazanabilmesi şöyle bir şarta bağlanmıştır: Böyle hâllerde, iyi niyetli üçüncü şahsın bu malı iktisap etmesi için verdiği bedel, iadeyi isteyen davacı, yani asıl mal sahibi tarafından ona iade edilmelidir. Eğer bu şart yerine getirilmezse hâkim, asıl mal sahibinin açacağı iade davasını kabul edemez (TMK m. 989/2.).
TMK’da düzenlenen zilyetlik karineleri değerlendirildiğinde, iyi niyetli birinci veya sonraki edinenlere yöneltilen taşınır davasının kabulü için TMK’nın 989/2. maddesinde düzenlenen ödenen bedelin geri verilmesi koşulu, taşınır malın açık artırmadan veya pazardan ya da benzeri eşya satanlardan iyi niyetle edinilmiş olması hâline münhasır olup, iyi niyetli kişiye ödeme yapılmasına ilişkin başkaca yasal düzenleme bulunmamaktadır.
Bedel karşılığında iade koşulu, ancak sahibinin elinden iradesi dışında çıkan eşyalar hakkında bahse konu olur. Böyle bir taşınırı TMK’nın 989/2. maddesindeki şartlarla iktisap etmiş bulunan dava olunan, ancak bunun iktisabı için ödediği bedel kendisine verilmek şartıyla iadeye mecbur tutulabilir. (Akipek, J.: Türk Eşya Hukuku, 2. Bası, Ankara 1972, s. 256) (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21/02/2018 tarihli, 2017/4-1367 E., 2018/249 K. sayılı, 23/03/2021 tarihli 2017/4-1422 E., 2021/321 K. sayılı kararları)
Davacı soruşturma aşamasında verdiği ifadesinde; …marka bir adet forklifti olduğunu, ev alma amacıyla bu forklifti satmayı düşündüğünü, daha öncesinde inşaat malzemelerini nakliye aracıyla taşımış olması nedeniyle tanıdığı ve inşaat işiyle uğraşan ihbar olunanlar … ve … isimli kişilerin forkliftinin satılık olduğunu çevreden öğrenerek forklifte talip olduklarını ve ellerinde olan 190.000 TL bedelli evi kendisine satarak forklifti alabileceklerini, forkliftin bedelini de düşerek bakiyesini taraflarına ödeyebileceğini söylediklerini ve forklifti denemek için 3 günlüğüne istediklerini, daha önceden şahıslarla yaptığı işlerde sıkıntı yaşamamış olması ve şahıslardan Tuncay’ın hemşehrisi olması nedeniyle güvenerek forklifti kendilerine 18/04/2018 günü deneme amaçlı olarak verdiğini, ancak sonrasında bu kişilerin forkliftini iade etmedikleri gibi parasını da vermediklerini, telefonlarını da kapattıklarını ve kendilerine ulaşamadığını beyan etmiş, davacı vekili dava dilekçesinde forkliftin 26/04/2018 tarihli … isimli firma (…) adına düzenlenen sahte fatura ile davalı …’a satılarak 02/07/2018 tarihinde Ankara Ticaret Odası’na tescil ettirildiğini bildirmiştir.
Mahkemece dosyaya kazandırılan belgelerden davaya konu iş makinesinin dava tarihinden önce 27/12/2019 tarihinde dava dışı … isimli kişiye noter satış sözleşmesi ile satılarak 04/02/2020 tarihinde adı geçen adına tescil edildiği, ondan da 28/02/2020 tarihinde dava dışı … isimli kişiye satılıp tescil edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının şikâyeti üzerine başlatılan soruşturma neticesinde Akyurt Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2018/1127 soruşturma, 2019/395 sayılı karar ile yeterli delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, davacının itirazı üzerine Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 2019/3232 D.İş sayılı kararıyla dava açmaya yeterli delil bulunduğu belirtilerek itirazın kabulü ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına hükmedildiği, ihbar olunanlardan …, … ve … hakkında davaya konu forklifti müştekiden hile ile alarak sattıkları ve bundan menfaat temin ettikleri belirtilerek dolandırıcılık suçundan Akyurt Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/20 esas sayılı dosyası üzerinden kamu davası açıldığı, UYAP üzerinden Dairemizce yapılan incelemede, dosyanın derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Türk Borçlar Kanunu 74. maddesi hükmü uyarınca hukuk hâkimi, ceza mahkemesinin beraat kararı, kusurun bulunup bulunmadığı ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı ile bağlı değil ise de, hem ilmi, hem de kökleşmiş yargı kararlarında ceza mahkemesince belirlenen maddi olgunun hukuk hâkimini bağlayacağı kabul edilmektedir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 10.01.1975 gün ve 1971/T-406 Esas, 1975/1 Karar; 23.1.1985 gün ve 1983/10-372 Esas, 1985/21 Karar; 27.04.2011 gün ve 2011/17-50 Esas, 2011/231 Karar; 03.04.2013 gün ve 2012/19-873 Esas, 2013/433 Karar sayılı ilamları)
Bunun nedeni, hukuk usulünün bir şekil hukuku olmasıdır. Davanın açılması, itirazların ileri sürülmesi, tanıkların ve diğer delillerin bildirilmesi belirli süre koşullarına bağlı kılındığı gibi, ikinci tanık listesi verilememesi, iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı gibi yargılamanın süratle sonuçlandırılması gayesi ile belirli kısıtlamalar getirilmiştir. Bunun sonucunda, hukuk hâkimi şekli gerçeği arayacak, maddi gerçek öncelikli hedef olmayacaktır. Ancak ceza hâkimi bunun tersine öncelikli hedef olarak maddi gerçeğe ulaşmaya çalışacaktır. O halde ceza mahkemesinin maddi nedensellik bağını (illiyet ilişkisi) tespit eden kesinleşmiş hükmünün hukuk hâkimini bağlamasına, Türk Borçlar Kanunu’nun 74. maddesi (818 sayılı BK 53. maddesi) bir engel oluşturmaz (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16.09.1981 gün 1979/1-131 Esas, 1981/587 Karar; 27.04.2011 gün ve 2011/17-50 Esas, 2011/231 Karar; 03.04.2013 gün ve 2012/19-873 Esas, 2013/433 Karar sayılı ilamları)
Açıklanan ilkeler uyarınca, davacı tarafça ihbar olunanların kendisini dolandırdığı, davaya konu taşınırın elinden rızası dışında çıktığı ve davalının iyiniyetli olmadığı iddia edildiğine göre, ihbar olunanlar hakkındaki ceza yargılamasının sonucu davalının hukuki durumunu da doğrudan etkileyecektir. Ceza hâkimince tespit olunacak maddi olgu hukuk hâkimini bağlayacağından, somut olayın özelliği gereğince davanın esaslı delili haline gelen ceza davasının sonuçlanması ve kesinleşmesinin beklenmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bu durumda mahkemece, dava konusu olaya ilişkin Akyurt Asliye Ceza Mahkemesinin 2020/20 Esas sayılı dosyasında verilecek kararın niteliği itibari ile esaslı delil mahiyetinde olmasından dolayı sonucu beklenerek diğer tüm deliller ile birlikte değerlendirilip varılacak sonuca göre davalının hukuki durumunun tespiti gerekirken anılan ceza yargılamasının sonucu beklenmeden ve değerlendirilmeden karar verilmiş olması doğru görülmemiş, davacının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a.6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, davacının diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davacı tarafın istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin duruşma yapılmadan KABULÜ ile Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/06/2021 gün ve 2020/99 Esas, 2021/422 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin 6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2)Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3)Kaldırma nedenine göre davacının diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4)Davacı tarafça yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde iadesine,
5)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3. maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddenin 1.fıkrasının a bendinin 6. maddesi uyarınca kesin olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 10/05/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 10/05/2023


Başkan

e-imza

Üye

e-imza

Üye

e-imza

Katip

e-imza