Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2022/234 E. 2022/347 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ


KARAR TARİHİ : 23/02/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
….

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2021
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : Tazminat

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın reddine dair hükme karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; muhabir olan davalı … tarafından 15/12/2018 tarihinde “Danıştay İptal Kararına Rağmen …’te Taşıma” başlıklı haber yayımlandığını, haberde davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde ifadeler bulunduğu, haber içeriğinin de gerçeği yansıtmadığını, internet sitesinde haberin yayımlanmaya devam ettiğini, internet ortamında ara motoruna davacının adının yazılması halinde ilk haber olarak göründüğünü, haber nedeniyle davacının sıkıntılar yaşadığını belirterek 100.000TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; söz konusu haberlerde … Barajı nedeniyle su altında kalacak olan …’teki bazı tarihi eserlerin taşınmasına ilişkin ihalenin Danıştay tarafından iptaline karar verilmesine rağmen bölgede … faaliyetlerinin devam ettiğinin haber konusu yapıldığını ve bu yolla işi yapan firmaların eleştirildiğini, yayının bütününde okuyucuya aktarılmak istenen hususun kamuoyunun yoğun ilgisine neden olmuş bölgedeki kültür varlıklarının kurtarılması işinde iptal edilen ihaleye rağmen işlemlerin yapılmaya devam ettiğinin bildirilmesi olduğunu, yapılan haberin gerçek olay ya da olaylara dayanması halinde aşırılığa gitmeyen hatalı eksik bilgi ve değerlendirmelerin tek başına sorumluluk nedeni olamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacı şirketin Batman ili, … ilçesinde yapılmakta olan baraj inşaatı kapsamında bir kısım kültür varlıklarının korunması amacıyla taşınmasına ilişkin olarak yapılan ihaleyi kazanması nedeniyle yüklenici sıfatına sahip olduğu, işin yapılması sırasında açılan davalar sonucunda davacının yüklenici sıfatı ile yürütmekte olduğu işe ilişkin ihalenin Danıştay kararı ile iptaline karar verildiği, dava konusu haberin içeriğinde yer alan olayın kamuoyunun dikkatini çeken ve halkın takip ederek haberdar olmak istediği nitelikte bulunduğu, haber içeriğinde davacı şirketi doğrudan hedef alan, toplum nazarında küçük düşürücü nitelikte bulunan ya da yaptığı hizmet nedeniyle ilişkili bulunduğu kurumlarda aleyhine algı oluşturabilecek nitelikte, kişilik haklarına saldırı teşkil eden sözlerin bulunmadığı, dava konusu haberdeki ifadelerin toplumun bilgi edinme hakkı ve basının haber verme özgürlüğü kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, basın özgürlüğünün halkı ilgilendiren haber ve görüşleri iletme özgürlüğü olduğu, bu hali ile dava konusu haberin basın ve ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı, yukarıda alıntılanan yasal mevzuat kapsamında manevi tazminat ödetilmesine ilişkin yasal şartların oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu haberde geçen taşıma işinin müvekkili şirket tarafından yapılmadığını, gerçek dışı haber yapıldığını, müvekkili şirketin mahkeme kararlarına uymayan bir firma olarak gösterildiğini, bu durumun müvekkili şirketin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Dava konusu haber nedeniyle, basın özgürlüğü sınırlarının aşılıp aşılmadığı ve davacı lehine manevi tazminat ödetilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, basın yoluyla kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğunun kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “haber” veya “fikirler” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun, çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.
İfade özgürlüğü ve bu bağlamda basın özgürlüğünün asıl, sınırlamanın ise istisna olduğu unutulmamalıdır. Sınırlamanın kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması da gözetilmelidir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, Cumhuriyet gazetesinin 24/12/2018 tarihli nüshasında “Danıştay’ın iptal kararına rağmen …’te taşıma” başlıklı haberde, “… Barajının sular altında kalacak olan Batman’ın 12 bin yıllık tarihi ilçesi …’teki bazı tarihi eserlerin taşınmasına ilişkin ihaleyi Danıştay iptal etmesine rağmen … şirketi, işlemleri hızlandırarak bazı tarihi mekanları üç gün önce akşam saatlerinde taşıdığı ortaya çıktı” şeklinde haber yapıldığı, yine 15/12/2018 tarihinde Cumhuriyet.com.tr adlı internet sitesinde “…Danıştay kararına rağmen tarihi ilçede taşıma işlemlerinin yapıldığı ortaya çıktı. … …+… … iş firmalarının ortaklığı, önce kapısının ve duvarının taşındığı…Perşembe günü akşam 18:00’dan sonra taşınmış. …’sini de parçalayarak taşıyacak olan firmaların caminin minaresini de birkaç güne taşıyacakları öğrenildi. Yurttaşlar, Danıştay’ın durdurma kararı ardından …’teki taşıma işlemlerinin daha hızlandırıldığını söylüyor…” şeklinde bir haber yapılmış olduğu görülmüş olup haberlerde, inşası devam eden … Barajı nedeniyle sular altında kalacak olan …’teki tarihi eserlerin taşınması işlemi ve bu konuya ilişkin Danıştay kararına dair bilgi verildiği ve eleştirilerde bulunulduğu, bölgedeki vatandaşlardan taşıma işleminin hızlandığı yönünde gelen bilgiler olduğunun belirtildiği, haberde doğrudan davacı şirketin hedef alınmadığı, haberin güncel ve kamuoyu ilgisine matuf olduğu, bu nedenle haberin yayınlanmasında kamu yararı bulunduğu, davacı şirket her ne kadar haber tarihi itibariyle taşıma işlemi yapan şirket olmasa da, daha önce aynı yerde ihale ile taşıma işi yaptığı gözetildiğinde, haberde yapılan hatanın kabul edilebilir olduğu, basının maddi gerçeği tam olarak araştırma yükümlülüğünün bulunmadığı, haberin görünür gerçeğe uygun olmasının yeterli olduğu, özle biçim arasındaki denge bozulmadan, basın özgürlüğü sınırlarında haber yapıldığı, bu itibarla davacının kişilik haklarının zedelendiği hususunun ispatlanamadığı kanaatine varıldığından ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davacı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 80,70TL istinaf karar ve ilam harcı, peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3)İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362.maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 23/02/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 23/02/2022