Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2022/2257 E. 2022/2238 K. 27.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/2257 – 2022/2238
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/2257 Esas
KARAR NO : 2022/2238
KARAR TARİHİ : 27/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/09/2022 (Ara Karar)
NUMARASI : 2022/638 Esas

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Alacak

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sırasında mahkemece verilen ihtiyati haciz talebi ile ihtiyati tedbir talebinin reddine karara karşı davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, maden ruhsatının davacıya ait olduğunun tespiti ile uğranılan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Sözleşmedeki bedel ödenmesine rağmen maden ruhsatının taraflarına devredilmediğini, kazı çalışmalarına başlandıktan sonra davalı tarafın anlaşmayı bozmaya yönelik tavır sergilediğini, müvekkil şirket tarafından çıkarılan ve stokta bulunan 10.200 ton maden ayrıştırılarak piyasaya gayri resmi olarak satıldığını, davalının hileli davranışlarının devletin kar payına ve vergi zararına sebep olduğunu, davalının sözleşme edimine aykırı davrandığını ve tüm madenlere el koyduğunu, taraflarınca cumhuriyet başsavcılığına şikayette bulunulduğunu belirterek, ihtiyati tedbir taleplerinin ivedilikle kabulünü talep ettiklerini, davalı şirketin mal kaçırma ihtimali yüksek olduğundan ihtiyati haciz talep ettiklerini belirterek, ilk derece mahkemesi ara kararının kaldırılarak tedbiren işletmenin durdurulmasına, taraflarınca çıkarılan ve stokta yer alan madenler üzerine tedbir ve haciz konulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
İhtiyati haciz müessesesi, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. İlgili kanun maddesi şu şekildedir;
İhtiyati haciz şartları:(1)
Madde 257 – “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.
Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir:
1 – Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa;
2 -Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa;
Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.”
Vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş alacakların zamanında ödenmesinin sağlanması amacıyla borçlunun mallarına geçici olarak hukuken el konulması şeklinde ifade edilebilecek olan ihtiyati haczin, kanunda düzenlenen istisnai hallerde vadesi gelmemiş alacaklar için tatbiki de mümkündür.Bu istisnalardan biri de 2004 sayılı İİK’nun 257/2. maddesinde yer alan, borçlunun taahhütlerinden kurtulmak amacıyla mallarını gizlemesi, kaçırması veya kendisinin kaçmaya çalışmasıdır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış içtihatlarına göre; zarar, haksız eylemden kaynaklandığında, tazminat da haksız eylemin gerçekleştiği tarihte muaccel hale gelmektedir. Buradaki “muaccel alacak ” kavramı, alacaklı tarafından belli durumlarda bir ekonomik değer veya icrası mümkün bir alacak iddiasını elde etmeye yönelik, makul bir şekilde ortaya konulmuş icra edilebilir bir iddianın doğurduğu, ulusal mevzuatta bir kanun hükmüne veya yerleşik içtihatlara dayalı başarılı olma şansı yüksek, yeterli somutluğa sahip nitelikteki talep ve dava edilebilir hale gelmiş alacakları ifade etmektedir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 258/1.maddesinde; “Alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecburdur.” şeklinde belirtilen husus alacağın yaklaşık ispat kurallarına göre, ispatına ilişkin delil ve belgelerin sunulmasını gerektirir.
Somut olayda, dosya kapsamına göre davacının uğradığını iddia ettiği zarar tutarının varlığı ve miktarının ancak yargılama yapılarak toplanacak delillerle ispatlanabilecek nitelikte olduğu, yaklaşık ispat şartının oluşmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesince ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu 389. maddesinin ilk fıkrasında; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” biçiminde düzenleme getirilmiş, aynı Kanunun 341/1-b. maddesinde ise “İhtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlar.” hakkında istinaf yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.
Aynı Kanunun 390/3. maddesinde ” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.” hükmü yer almaktadır.
Davacı vekili, stokta bulunan madenler yönünden de tedbir kararı istemişse de, madenlerin aidiyetinin, mülkiyetinin kime ait olduğunun, bu hususa yönelik iddiaların değerlendirilmesinin yargılamayı gerektirdiği, bu aşamada yaklaşık ispat koşulları çerçevesinde tedbin uygulamasını gerektirecek durum bulunmadığı ayrıca esas hükümle oluşacak sonuca yönelik bir ihtiyati tedbir uygulanmasına karar verilemeyeceği anlaşıldığından stokta bulunan madenlerin piyasaya gayri resmi satılmaması için madenler üzerine tedbir konulması talebi ile işletmenin faaliyetlerinin durdurulması talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından davacı tarafın istinaf isteminin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davacı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 80,70TL istinaf karar ve ilam harcı, peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3)İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362. maddesi gereğince; geçici hukuki korumalar hakkında verilen kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından, anılan Kanun hükmü gereği kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 27/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 27/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip