Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2022/198 E. 2022/209 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ ….
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

….
KARAR TARİHİ : 28/01/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

…..

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/03/2021
NUMARASI :…..
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın usulden reddine dair hükme karşı süresi içerisinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı adına kayıtlı bulunan …… plaka sayılı araçlar ile muhtelif saat ve tarihlerde ücret ödemeksizin davacının işletmekte olduğu köprü ve otoyollardan geçişler yapıldığını, bedeli ödenmeyen geçiş ücretleri, gecikme cezaları ve işlemiş faizlerin toplamı 40.243TL olduğunu belirterek Ankara 29. İcra Müdürlüğünün 2019/11439 Esas sayılı takip dosyasında yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle icra müdürlüğünün yetkisine takibe, borca, faiz ve ferilerine itiraz edildiğini, davanın yetkisizlik nedeniyle reddi gerektiğini, icra takibinin yetkisiz icra müdürlüğünde açıldığını, yetki itirazında bulunduklarını, davalıya herhangi bir ihtarat yapılmaksızın takipte faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davalıya herhangi bir ihtarat yapılmaksızın yasal takibe geçildiğini, davacının ödemelere ve tahsilata rağmen kötü niyetli ve haksız olarak mükerrer yapmaya çalıştığını, haricen yapılan ödemelerin hiçbirinin mahsup edilmediğini, davalının davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince, itirazın iptâli davasının görülebilmesi, geçerli bir icra takibinin varlığına bağlı olduğu, ortada geçerli bir icra takibi yoksa itirazın iptâli davasının görülebilmesine de usulen olanak olmadığı, itiraz iptaline konu icra takip dosyasında davalı borçlu vekili süresinde ve usule uygun şekilde icra müdürlüğünün yetkisine de itiraz ederek İstanbul Anadolu İcra Müdürlükleri’nin yetkili olduğunu ileri sürdüğünden öncelikle mahkememizin tetkik merciinin yerine geçerek, icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazı incelemesi gerektiği, bu doğrultuda yapılan incelemede, icra takip tarihi itibari ile davalı borçlu şirketin ticaret sicilde kayıtlı adresinin İstanbul ….. ve davacı alacaklı şirketin adresinin ise (takip tarihinden önce ticaret sicilde adres değişikliği hususu ilan edildiği üzere) İstanbul …. olduğu, takibe konu ihlalli geçişler de yine İstanbul’da yapılmış olarak gözüktüğü, bu doğrultuda, davalı borçlu vekilinin Ankara icra müdürlüğünün yetkili olmadığına, yetkili icra müdürlüğünün kendi seçimine göre de İstanbul Anadolu icra müdürlüğü olduğuna yönelik takip dosyasına yaptığı itirazı usul ve yasaya uygun olduğundan ve itiraz tarihinde adresinin de ….. olduğu tespit edildiğinden, Ankara icra müdürlüklerinin yetkili olmadığı ve ortada geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek davanın dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin işletme hakkı sahibi olmakla bir özel hukuk tüzel kişisi olduğunu, bu bağlamda icra takibi ile talep olunan alacağın müvekkil şirketin özel hukuk kişisi olması nedeniyle salt sözleşmeden doğan alacak niteliğinde olduğunu, takip konusunda Ankara İcra Dairelerinin yetkili olduğunu belirterek istinaf taleplerinin kabulü ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Davalı adına kayıtlı ticari araçların ihlalli geçiş yaptığı iddiasına dayalı olarak başlatılan ilamsız icra takibinde, icra dairesinin yetkisi ile birlikte borca itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında verilen kararın usul ve yasaya uygun olup olmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, ihlalli geçiş ücretinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibinde vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın usulden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Ankara 29. İcra Dairesi’nin 2019/11439 Esas sayılı dosyasında alacaklı tarafından borçlu şirket aleyhine ihlalli geçişten kaynaklanan toplam 40.243TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatılmıştır. Ödeme emri tebliğ edilen borçlunun icra dairesinin yetkisine ve borca itirazı üzerine icra takibinin durdurulmasına karar verilmiştir. Alacaklı tarafından itirazın iptali istemi ile bu dava açılmıştır. Mahkemece, Dairemizin kaldırma ve davanın yeniden gönderilmesi kararından sonra yetkili icra dairesinde başlatılmış icra takibi bulunmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.
Davanın dayanağını oluşturan 6001 sayılı … Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun’un 30/5. maddesi “4046, 3465 ve 3996 sayılı kanunlar çerçevesinde işletme hakkı verilen veya devredilen otoyollar veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarından geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapan araç sahiplerinden, işletici şirket tarafından geçiş ücreti ödemeden giriş çıkış yaptığı mesafeye ait geçiş ücreti ile birlikte, bu ücretin dört katı tutarında ceza, genel hükümlere göre tahsil edilir. (Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16/5/2018-7144/18 md.)” hükmünü içermektedir.
İtirazın iptali davaları, yapılan takibe itiraz üzerine duran takibin devam etmesini sağlamak amacıyla açılan davalardır. Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK’nın) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. İcra takiplerinde yetki hususu, 2004 sayılı İİK’nın 50. maddesi yollaması ile usul Kanunu hükümlerine göre yapılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesi; “(Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.) Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.
Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.
İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur.” düzenlemesini içermektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde, itirazın iptaline konu Ankara 29. İcra Müdürlüğünün 2019/11439 Esas sayılı dosyasında, davalı icra dairesinin yetkisine de itiraz ederek İstanbul Anadolu İcra Dairesi’nin yetkili olduğu ileri sürdüğünden mahkemece öncelikle tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır.
İtirazın iptâli davasının görülebilmesi, geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Ortada geçerli takip yoksa itirazın iptâli davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. İcra dairesinin yetkisine itiraz halinde bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin varlığından söz edilemez. O halde mahkemece, icra dairesinin yetkisine itiraz edildiği gözetilerek eldeki dava da öncelikle bu itiraz incelenerek doğru bir şekilde karar verilmelidir. Hukuk Genel Kurulunun 06/04/2004 tarih, 2004/19-410 esas, 2004/471 karar sayılı ilamı da bu yöndedir. İlâmsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun ikametgahındaki icra dairesidir. Diğer yandan ihlalli geçişin yapıldığı para cezasına konu eylemin gerçekleştirildiği yerdeki icra dairesi de özel olarak yetkilidir.
Somut olayda, davalı borçlunun ikametgahının Tuzla/İstanbul, davacı alacaklının takip tarihi itibariyle yerleşim yeri adresinin ise Sarıyer/İstanbul olduğu ve ihlalli geçişten kaynaklanan eylemin gerçekleştirildiği yerin de Ankara yargı çevresinin dışında olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, yetkili icra dairesi tarafların ikametgahının bulunduğu İstanbul Anadolu ya da ihlalli geçişten kaynaklanan para cezasına konu eylemin gerçekleştiği yerdir. Davalının Ankara icra dairesinin yetkili olmadığına, yetkili icra dairesinin kendi seçimine göre de İstanbul Anadolu icra dairesi olduğuna dair icra dairesinin yetkisine yapmış olduğu itirazı usul ve yasaya uygundur.
Bu nedenle, mahkemece, Ankara icra dairesinin yetkili olmadığı ve ortada geçerli bir icra takibi bulunmadığı gözetilerek davanın usulden reddine karar vermesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı tarafın istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince duruşma yapılmadan esastan reddi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davacı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 80,70TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 59,30TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40TL harcın davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3)İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362.maddesi gereğince; miktar veya değeri yüz yedi bin doksan (107.090) Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından miktar itibari ile kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/01/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/01/2022
…..