Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2022/1882 E. 2022/1593 K. 18.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1882 – 2022/1593
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2022/1882 Esas
KARAR NO : 2022/1593
KARAR TARİHİ : 18/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/04/2022
NUMARASI : 2021/258 Esas, 2022/243 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Tazminat

Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davacı vekili ile davalı …AŞ tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davalıların yapılan hasardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu, hasar gören 4 iletkenin değiştirilmesi gerektiğini, bu nedenle davalarının kabulüne karar verilmesi gerektiğini, davanın kısmen kabulüne dair kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosya kapsamında yapılan incelemelerde ve alınan bilirkişi raporlarından da anlaşıldığı üzere 4 iletkenin zarar gördüğü hususunun açık olmasına rağmen 11/04/2022 tarihli kararda 2 iletken üzerinden karar verilerek fazlaya ilişkin taleplerinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Ankara BAM 25. H.D.’nin 2020/51 E. 2021/509 K. Sayılı ilamında açıklandığı üzere ilk derece mahkemesinden çelişkinin giderilmesi istenerek kararın bozulduğunu, bozma ilamı gereğince dosyanın tekrar bilirkişiye tevdi edildiğini, yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde mahkemenin 04/10/2019 tarihli kararının gerekçesinde belirtildiği gibi 4 iletkende hasar oluştuğu tespit edilerek 4 iletkenin değiştirilmesi bedelinin 108.414,61TL olduğunun tespitine karar verilmişse de yeni alınan raporda bu bedelin 104.416,60TL olarak tespit edilmesinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, 11/04/2022 tarihli karar ile aradaki farkın çelişkileri daha da arttırdığını ayrıca söz konusu kararda bu görüşün neye göre değiştirilerek iki iletken üzerinden karar verildiğinin anlaşılamadığını belirterek, usul ve yasaya aykırı olan ilk derece mahkemesi kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak suretiyle davanın tam kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı …AŞ vekili istinaf başvuru dilekçesinde; davacı tarafa ait mevcut enerji nakil hattının yapım tarihi, kullanım süresi ve eskimişlik payının ne olduğu bilinmemekle birlikte hesaplamaya katılmadığını yani eksik-yeni farkı gözetilmeden etabın tamamının yenilenmesine yönelik hesap yapılarak yenileme için oluşan değer farkının söz konusu bedelden düşülmediğini, müvekkil teşekkülerine ait 154 ve 380 kw gibi ağır işçilik gerektiren E.İ. Hatlarında dahi yüklenici firmalar tarafından işçilere söz konusu rakamlardan daha düşük bedeller ödendiği belirtilmesine rağmen bilirkişi raporunda bu hususta bir ayrıntıya rastlanmamış olup, işçilik maliyetlerinde mahkemelerce veya ticaret odalarınca belirlenen rayiç bedellerin dikkate alınması gerekmekte iken bu durumun da göz ardı edildiğini, bu nedenle mahkeme kararının eksik incelemeye dayalı olması nedeniyle hatalı olduğunu, davacı şirketin dağıtım sistemine ya da iletim sistemine hangi hatlarla bağlı olduğu, zarar gördüğü iddia olunan hat dışında kullanmakta olduğu iletim ya da dağıtım hatlarıyla işlemeye devam edip etmediği incelenerek bu hususta değerlendirme yapılmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, davanın 03/05/2019 günlü celsesinde dosyaya kazandırılan CD’ye ilişkin olarak bu aşamada sunulan delile muvafakat etmediklerini belirtmiş olmalarına rağmen davacı tarafça sunulan CD’ye göre hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas teşkil etmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkil teşekkülün davacıya verilen zararda herhangi bir kusuru ve sorumluluğu bulunmadığını, dilekçe içeriğinde ayrıntılı olarak açıkladıkları üzere teşekküllerince üzerine düşen bütün yükümlülüklerin ayrıca ve açıkça yerine getirildiğini, usule ilişkin itirazlarının dikkate alınmadığını, dilekçe içeriğinde bildirmiş oldukları emsal nitelikte Yargıtay kararından da görüleceği üzere ortak yetkili mahkemenin haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi olduğunu, bu durumda ortak yetkili mahkemenin Ordu Mahkemeleri olduğunu ancak mahkemece yetki itirazlarının dikkate alınmadan karar verilmesinin doğru olmadığını, yüklenici firma ile teşekkülleri arasında imzalanan şartnamenin 4-/3 paragrafında yer alan hüküm gereğince zarar ziyan bedellerinden … İnşaat Limited Şirketinin sorumlu olduğunu, bu davada husumetin … İnşaat Limited Şirketine yöneltilmesi gerektiğini, somut olayda dava şartlarından husumet yokluğu bulunduğunu, bu nedenle davanın teşekkülleri yönünden esasa girilmeksizin usulden reddedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Davalı tarafın yetki itirazına ilişkin yapılan incelemede;
Bilindiği gibi ilke olarak bir davada, davalı sayısı birden fazla ise, dava bunlardan birisinin ikametgahı mahkemesinde açılabileceği gibi (HMK m. 7/I; HUMK’nın m. 9/II.c.1), aynı Kanun’un 16. maddesi uyarınca haksız fiilin vuku bulduğu, zararın meydana geldiği, zararın meydana gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.
HMK’nin haksız fiillerde yetkiyi düzenleyen 16. maddesinde de esasen HMK’nin 7/I-2. cümlesindeki düzenleme anlamında kesin yetki sözkonusu değildir. Yasa koyucunun maddenin düzenlenmesinde ortaya koyduğu gerekçeden de bu durum anlaşılmaktadır. Adalet Komisyonu Gerekçesinde haksız fiilden doğan davalarda uygulamada ve doktrinde oluşan görüşler dikkate alınarak haksız fiilin işlendiği yer dışında zararın meydana geldiği yer, gelme ihtimalinin bulunduğu yer ve karşılaştırmalı hukuktaki örnekler de dikkate alınarak zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olarak kabul edilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 11/10/2017 tarih 2016/17378 Esas 2017/8966 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, dava sebebi olan haksız fiil halinde dahi HMK’nin 16. maddesi gereğince birden fazla mahkemenin yetkili kılınarak davacıya bir seçimlik hak tanınmış olması gözönüne alındığında bu maddenin amacına aykırı bir yorumla HMK 7/I. maddesi gereğince haksız fiilin vuku bulduğu yerin tüm davalılar için kesin yetkili mahkeme olarak kabul edilmesi ve HMK’nin 6. maddesinde düzenlenen genel yetkili mahkeme yetkisinin kaldırdığı şeklindeki bir yorum mümkün değildir. (H.G.K. 2013/11-2359 E.-2015/1443 K.)
Bir dava için birden fazla (genel ve özel) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasının bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de açar ise, o zaman seçme hakkı davalılara geçer.
HMK’nun 16. maddesinde, haksız fiilden kaynaklanan davalarda diğer yetkili yerlerin yanında haksız fiilin işlendiği, zararın meydana geldiği ve zarar görenin yerleşim yeri de yetkili kabul edilmiştir.
Somut olayda, dava haksız fiil nedeniyle uğranılan maddi zararın tazmini davası olduğundan zarar gören davacının yerleşim yerinin Ankara olması nedeniyle davalı … vekilinin davaya haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi olan Ordu Mahkemelerinde bakılması yönündeki istinaf itirazının da yerinde olmadığı anlaşılmıştır.

Davalı tarafın meydana gelen zarardan sorumlu olmadıkları ve kendilerine husumet yönetilemeyeceğini yönelik itirazlarının bulunduğu görülmektedir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 61. maddesi gereğince birlikte bir zarara yol açanlar, zarara uğrayana karşı dayanışmalı (müteselsil) olarak sorumlu olup; zarar gören, eyleme katılanların tümünün dayanışmalı olarak sorumlu tutulmasını isteyebilir. İş sahibi olan davalı … ile yüklenici şirket olan diğer davalı davacının zararından sorumlu olup aralarında akdedilen sözleşmenin haksız fill sorumluluğunu düzenleyen hükümleri ve meydana gelen zarara ilişkin sorumluluktaki kusur oranları kendi aralarındaki rücu davasında gözetilecektir. Bu itibarla, davalı tarafın husumete ve sorumluluğa yönelik istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesince Dairemizin kaldırma kararından sonra aynı bilirkişilerden daha önceki bilirkişi raporuna yapılan itirazları cevaplar şekilde ve daha önceki kararımızda belirtilen çelişkinin giderilmesi için 22/11/2021 ve 16/02/2022 tarihli raporlar alınmıştır.
Dosya kapsamı ve mevcut delil durumu birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince hükme esas alınan 22/11/2021 ve 16/02/2022 tarihli raporların dosya kapsamı ile uyumlu, denetime ve hüküm kurmaya elverişli olduğu, Ordu 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından olay mahallinde yaptırılan tespit sonrasında dosyaya sunulan 15/11/2017 tarihli bilirkişi raporunda 2(iki) adet iletkenin değiştirilmesi gerektiğinin belirtilmiş olması, bu hususa ilişkin dosyada başkaca bir tespit bulunmaması ve 4(dört) adet iletkenin zarar gördüğü iddiasının ispatlanamaması nedeniyle 2(iki) adet iletkenin değiştirilmesi gerektiği kanaati ile iki adet iletkenin değiştirilmesi gideri olan 65.709,53TL bedele hükmedilmesi ve bu bedelle birlikte 10.840TL onarım bedeli ile 21.537,65TL kar kaybı(üretim kaybı ve yakıt bedeli) olmak üzere toplam 98.087,18TL’nin tahsiline karar verilmesinin isabetli olduğu, bu nedenle taraf vekillerince zarar miktarına yönelik istinaf itirazlarının yerinde olmadığı ayrıca her ne kadar davalı tarafça 03/05/2019 günlü duruşmada dosyaya kazandırılan CD’ye ilişkin bu aşamada sunulan delile muvafakat etmedikleri belirtilmiş ise de, dosyanın incelenmesinde davacı tarafın dava dilekçesinde her türlü delile dayandığı, dolayısıyla yargılama aşamasında dosyaya kazandırılan CD’ye göre hazırlanan bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında usule aykırı bir yön bulunmadığı anlaşıldığından, davalı tarafın bu yöndeki istinaf itirazının da yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekili ve davalı … vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle,
A-1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davacı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 80,70TL istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3)İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
B-1) Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davalı …A.Ş.’nin istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 6.700,34TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 1.675,08TL harcın mahsubu ile 5.025,26TL harcın davalı …AŞ’den alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3)İstinaf yoluna başvuran davalı …A.Ş. tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere 18/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip