Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2021/687 E. 2022/1400 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/687 – 2022/1400
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/687 Esas
KARAR NO : 2022/1400
KARAR TARİHİ : 28/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2020
NUMARASI : 2019/487 2020/760

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın kısmen kabulüne dair verilen hükme karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve Kuzey Çevre Otoyolunun işletmesinin müvekkili şirket tarafından yürütüldüğünü, davalı borçluya ait araçların çeşitli tarihlerde ücret ödemeksizin ihlalli geçişler yaptığını, geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapan araç sahiplerine 6001 sayılı Kanunun 30/7 fıkrası gereğince geçiş tarihinden itibaren on beş günlük süre içerisinde geçiş bedellerini cezasız olarak ödeyebilme imkânı verildiği halde davalının ihlalli geçiş ücretlerini bu sürede ödemediğini, bu sebeple ödenmeyen geçiş ücretleri ile 6001 sayılı Kanunun 30/5 maddesi uyarınca tahakkuk ettirilen geçiş ücretinin 4 katı tutarındaki gecikme cezası alacağının tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2018/9707 E. sayılı dosyası ile 16/08/2018 tarihinde icra takibi başlatıldığını, davalıya ödeme emrinin 05/10/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, davalının borcun tamamına, faize, faiz oranına, yetkiye ve her türlü ferilerine itiraz etmesi üzerine takibin durdurulmasına karar verildiğini ileri sürerek davanın kabulü ile davalı borçlunun Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2018/9707 esas sayılı dosyası kapsamında yapılan itirazın iptali ile takibin 7144 sayılı Kanunun 18. maddesi ile 6001 sayılı Kanunun 30/5 fıkrasında geçiş ücretlerine uygulanan avans faiz oranlarında yapılan değişiklikler uyarınca faizin değişen oranlarda kademeli olarak hesaplanması gerektiği göz önünde bulundurularak devamına, davalı borçlu şirketin İİK’nın 67/2 maddesi uyarınca takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin adresinin Mersin olduğunu, bu nedenle davanın yetkisiz mahkemede açılması sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, davacıya borcu olmadığını, konkordato dosyası kapsamında kesin mühlet içerisinde olduğunu, bu aşamada icra takibi yapılamayacağını, bu sebeple Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/378 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; davalı şirkete ait araçların davacı tarafın işleteni olduğu köprü ve otoyoldan ihlalli geçişi nedeni ile düzenlenen tutanak kapsamında yapılan hesaplama neticesinde 42.444,40 TL geçiş ücreti, 158.439,20 TL para cezası olmak üzere toplam 200.883,60 TL davalı yanın borcu bulunduğu, borcun hesaplanma ve belirlenme biçiminin 3996 sayılı yasal mevzuata uygun olduğu, davacı yanın geçiş ücreti ve para cezasına ilişkin isteminin yerinde görüldüğü, diğer taraftan takip tarihinden önce davalı borçlunun temerrüde düşürüldüğü belgelendirilmediğinden, işlemiş faiz ve işlemiş faizin KDV’sine ilişkin istemlerin reddine karar vermek gerektiği gibi, alacağın varlığı yargılamayı gerektirdiğinden ve alacak ‘likit’ olarak kabul edilemeyeceğinden, davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddinin gerektiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile Ankara 23. İcra Müdürlüğü’nün 2018/9707 Esas sayılı takibe vaki itirazın 42.444,40 TL geçiş ücreti, 158.439,20 TL para cezası olmak üzere toplam 200.883,60 TL alacak yönünden iptaline, takibin 200.883,60 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacı yanın icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının işlemiş faiz, KDV ve icra inkar tazminatı yönünden kaldırılması gerektiğini, alacağın likit olduğunu, yargılamayı gerektirmediğini ve zaten mahkemece tüm asıl alacak taleplerinin (geçiş ücreti ve para cezası) kabul edildiğini, müvekkili şirketin ihlalli geçiş yapan araç sahiplerine, ihlalli geçiş yapıldığına ilişkin herhangi bir bildirim yapma yükümlülüğü bulunmadığını, ihlalli geçiş ücreti 15 gün içinde cezasız ödenebileceğinden temerrüdün 15 günlük süre sonunda oluşacağının kabulü gerektiğini, İcra İflas Yasası kapsamında takibe alınan borçların tahsili aşamasında 3095 sayılı kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin kanun hükümleri çerçevesinde icra daireleri tarafından hesaplanmak suretiyle yürütülen faizlerin katma değer vergisine tabi olduğunu ileri sürmüştür.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Somut olayda öncelikle, davalı şirket hakkında verilen iflasın açılmasına dair kararın eldeki itirazın iptali davasına etkisinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, otoyol/köprü geçiş ücreti ve cezasının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Ankara 23. İcra Müdürlüğünün 2018/9707 Esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu aleyhine 202.249,80 TL geçiş ücreti ve para cezası, 29.422,59 TL faiz, 5.296,09 TL KDV olmak üzere toplam 236.968,48 TL alacağın tahsili amacı ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 05/10/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalı borçlu tarafından 09/10/2018 tarihinde yetkiye, borca, faize ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu, davacı alacaklı tarafından yasal 1 yıllık süre içerisinde iş bu itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Anılan icra dosyasına, UYAP üzerinden gönderilen Mersin 5. İcra Dairesinin 2022/1 İflas sayılı dosyasının 15/03/2022 tarihli yazısında; davalı şirketin Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/699 esas sayılı dosyasında iflasına karar verildiği bildirilmiş olup Dairemizce inceleme talebi gönderilerek anılan mahkeme dosyası tetkik edilmiştir.
UYAP ortamında yapılan sorgulamada ve temin edilen belgelere göre; davalı şirketin Mersin 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/699 esas sayılı dosyasında iflasına karar verilerek, iflasının 11/03/2022 günü saat 12:06 itibariyle açılmasına, İİK’nın 308/2 maddesi uyarınca iflasının adi tasfiye usulüne göre yapılmasına hükmedildiği, bu hususta Mersin 5. İcra Dairesinin 2022/1 iflas sayılı dosyasında tasfiye işlemlerinin yürütülmesine başlandığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 11/03/2021 tarih ve 2021/3014 esas, 2021/791 karar sayılı kararında; “Kural olarak, İİK ‘nın 191. maddesi gereğince borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüz olup, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflas ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesinde de masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Diğer anlatımla, iflasın açılmasıyla dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı) artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK’nın 226-229 maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK’nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Müdürlüğüne (İflas Dairesine) aittir.
Somut olayda, müflis davalılar …. Gıda San. Tic. Ltd. Şti.’nin iflas tasfiyesinin adi tasfiye yolu ile yapıldığı anlaşılmıştır. Müflisin tasarruf yetkisinin kısıtlanmış olması (İİK’nın m.191), müflisin iflâs masasına giren mal ve haklarına ilişkin davaları takip etme yetkisini de etkiler. Müflis, nasıl iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmiyorsa, dava ehliyetini de kaybetmez. Ancak müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki dava takip yetkisi (ve taraf sıfatı), artık müflise değil, iflâs idaresine aittir.
İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını (yani davalara devam edip etmeyeceğini) tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, Kanun, müflisin taraf bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durmasını kabul etmiştir. (md. 194).
İflastan önce açılmış olup da devam eden, müflisin (davacı veya davalı olarak) taraf bulunduğu hukuk davaları, (maddede yazılı istisnalar dışında) iflâsın açılması ile durur. Bu durma, ikinci alacaklılar toplantısından (md. 237) on gün sonraya kadar devam eder; ancak bundan sonra, duran hukuk davalarına devam edilebilir. (md. 194/1)
İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan (görülmekte olan) ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, (davacı olarak) müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı (davalı olarak) açılmış olan davalardır. Mesela alacak, taşınır mal veya taşınmaz mal davaları gibi.
Yukarıda görüldüğü gibi, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşen icra takipleri (md. 193/1 ve 3) ile ilgili itirazın kaldırılması, icra takibinin iptal ve taliki, itirazın incelenmesi ve icranın geri bırakılması talepleri de düşer. Yani, bu talepler, 194. madde hükmüne tabi değildir. İcra mahkemesi, artık bu talepler hakkında inceleme yapıp karar veremez.
Buna karşılık, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşen icra takipleri (md. 193/1 ve 3) ile ilgili hukuk davaları, iflâs kararının kesinleşmesi ile düşmez; bu davalar, iflâsın açılması ile sadece durur. Buna göre itirazın iptali davası (md. 67), borçtan kurtulma davası (md. 69), menfi tespit davası veya istirdat davası (md. 72) borçlunun iflâsı ile sadece durur; fakat iflâs kararının kesinleşmesi ile düşmez. Bilâkis, bu davalara da, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra devam edilir. (md. 194)
Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, bir ayrım yapmak gerekir:
Müflisin davacı olduğu davalarda, iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde, o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir (md. 245). Hiçbir alacaklı, davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir.
Müflisin davalı olduğu davalara gelince:
İflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, ( md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı (çekişmeli) alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplanması verir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra (müflis yerine) davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Yargıtay 19. HD’nin 25.11.1999 tarih ve 7032 E, 7129 K; 11. HD’nin 22.08.2007 tarih ve 2005/13761 E, 2007/624 K; 02.11.2007 tarih ve 8826 E, 11712 K. 23. Hukuk Dairesinin 02.12.2013 tarih ve 6042 E., 7639 K. sayılı ilamlarında açıklandığı üzere; bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK’nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan Mahkemece asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırılması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına kararı verilmesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya, alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir.
Bu durumda, İİK’nın 195/1. maddesinin “Borçlunun taşınmaz mallarının rehni suretiyle temin edilmiş olan alacaklar müstesna olmak üzere iflasın açılması müflisin borçlarını muaccel kılar. İflasın açıldığı güne kadar işlemiş faiz ile takip masrafları anaya zammolunur.” hükmü uyarınca mahkemece, asıl davada iflas tarihine kadar alacak ve fer’ileri ile takip masrafları konusunda uzman bilirkişiden rapor alınıp, belirlenen tutarın kayıt ve kabulüne karar verilmesi gerekir. İİK’nın 195. maddesine göre iflas masasına yazılacak alacakların iflas tarihi itibariyle hesaplanıp, belirlenmesi gerekir. İflasın açılması ile ipotekle temin edilen alacaklar hariç, diğer alacaklar muaccel hale gelir ve iflasın açıldığı tarihe kadar işleyen faizler ve takip masrafları da asıl alacağa eklenerek masaya yazılır. Asıl alacağa faiz işlemeye devam ederse de, bu ancak tasfiye bakiyesi kalırsa ayrıca ödenir. Kayıt kabul davalarında tahsile değil, alacağın iflas masasına kaydına karar verilmekle yetinilir. Alacağın ödenmesi ancak tasfiye sonunda masa mevcudunun sıra cetveline uygun biçimde dağıtımı aşamasında gerçekleşir ve alacakların tam olarak ödenip ödenmeyeceği ancak bu aşamada anlaşılabilir.
Bu durumda mahkemece, iflasına karar verilen davalı borçlular yönünden iflas idaresi oluştuğuna ve İİK’nın 226. maddesine göre adi tasfiyede iflas masasının kanuni mümessili iflas idaresi olduğuna göre, iflas idaresine tebligat yapılarak, münferiden ya da müştereken temsil durumuna göre iflas idare memuru ya da memurları veya varsa vekili huzuru ile davaya kayıt kabul davası olarak bakılması; iflas idaresince, kaydına karar verilen miktar yönünden davanın konusuz kaldığının kabulü, varsa kabul edilmeyen kısım yönünden ayrıca kayıt kabul davası açılmamışsa alacağın iflas masasına karşı kayıt kabul davası olarak devam edilmesi, diğer davalılar yönünden de uyuşmazlığın esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken İİK’nın 194. maddesinin hukuk davalarının “durması”ndan sözettiği hususu göz ardı edilerek iflas kararından sonra açılan davalar için uygulama yeri bulunan İİK’nın 235. maddesi uyarınca görevsizlik kararı verilmesi doğru olmamıştır.” denilmiştir.
İflâs hukukuna ilişkin düzenlemeler kural olarak kamu düzenini ilgilendirmekte olup 2004 sayılı İİK’nın 194. maddesindeki davanın durması da kendiliğinden gerçekleşir. Bir diğer ifade ile tarafın iflâs ettiği mahkemece bilinmese veya somut olayda olduğu gibi mahkemece uyuşmazlık ile ilgili nihai karar tesis edilmek suretiyle dava dosyasından el çekilmiş olsa bile dava durur. (Yargıtay HGK’nın 10/06/2021, E. 2017/9-1779, K. 2021/738; 17/10/2019, E. 2017/19-916, K. 2019/1085; 24/01/2018, E. 2017/13-771, K. 2017/1428 tarih ve sayılı kararları).
Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin yukarıda değinilen 11/03/2021 tarih ve 2021/3014 esas, 2021/791 karar sayılı kararında da belirtildiği gibi, davalı şirketin iflasına karar verildiği anlaşıldığından, bu durumda mahkemece, iflas müdürlüğünden ikinci alacaklılar toplantısının yapılıp yapılmadığı araştırılıp, ikinci alacaklılar toplantısı beklenerek, alacağın iflas masasına kaydedilip, masaca kesin olarak kabul edilmesi halinde konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına karar verilmesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya, alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin esasa ilişkin istinaf sebepleri incelenmeksizin, istinaf başvurusunun usul yönünden kabulü ile yerel mahkeme kararının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirme yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma nedenine göre davacı vekilinin istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davacı tarafın istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin duruşma yapılmadan KABULÜ ile Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18/12/2020 gün ve 2019/487 Esas, 2020/760 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2)Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3)Kaldırma nedenine göre davacı vekilinin istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4)Davacı tarafça yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde iadesine,
5)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3. maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddenin 1. fıkrasının a bendinin 6. maddesi uyarınca kesin olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/09/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip