Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2021/447 E. 2022/1395 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/447 Esas
KARAR NO : 2022/1395
KARAR TARİHİ : 28/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/11/2020
NUMARASI : 2018/675 Esas, 2020/823 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, otoyol/köprü geçiş ücreti ve cezasının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı, Ankara İcra Daireleri ile Ankara Mahkemelerinin yetkisiz olduğunu, davanın tüketici mahkemelerinin görevine girdiğini, OGS/HGS cihazlarından geçişlerde geçiş ücretinin tahsili için hesap bakiyelerinin her zaman uygun olduğunu, davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmadığını, icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, alacağın likit ve belirlenebilir olmadığını, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiğini ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
6001 sayılı Kanunun “Geçiş ücretini ödememe ve güvenliğin ihlali” başlıklı 30. maddesinin 5. fıkrası “4046, 3465 ve 3996 sayılı Kanunlar çerçevesinde işletme hakkı verilen veya devredilen otoyollar veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarından geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapan araç sahiplerinden, işletici şirket tarafından geçiş ücreti ödemeden giriş çıkış yaptığı mesafeye ait geçiş ücreti ile birlikte, bu ücretin dört katı tutarında ceza, genel hükümlere göre tahsil edilir. (Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16/5/2018-7144/18 md.) (…)…”
Aynı maddenin 7. fıkrası ise; “Geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapanlardan, ödemesiz geçiş tarihini izleyen on beş gün içinde yükümlü olduğu geçiş ücretini usulüne uygun olarak ödeyenlere, bu maddenin birinci fıkrası ile beşinci fıkrasında belirtilen cezalar uygulanmaz. (Ek cümle: 16/5/2018-7144/18 md.) Otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayolları için belirlenen geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yaptığı tespit edilen yabancı plakalı araçlara uygulanan idari para cezaları için bu fıkrada belirlenen on beş günlük süre beklenmez. (Ek cümle:23/7/2020-7252/9 md.) Ancak, ödemesiz geçiş tarihini izleyen on beş gün içinde geçiş ücretinin ödenmesi halinde idari para cezası tahsil edilmez.” şeklindedir.
Ankara 18. İcra Müdürlüğünün 2018/3370 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; 93.179,15 TL asıl alacak (geçiş ücreti + para cezası), 8.887,85 TL faiz ve 1.599,80 TL KDV olmak üzere toplam 103.666,80 TL için ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu tarafından süresi içinde icra dairesinin yetkisine, borca, faize ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu, davacı vekili tarafından hak düşürücü sürede eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
TTK’nın 12. maddesine göre bir ticari işletmeyi kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Somut uyuşmazlıkta davacının işlettiği otoyoldan ihlalli geçiş yaptığı ileri sürülen araçların ruhsat kayıtlarına göre; kullanım amaçları ticari, kullanım şekilleri yük nakli olan çekici yahut yarı römork cinsinde araçlar oldukları anlaşılmaktadır. Anılan araçlar, niteliği gereği ticari kazanç elde etmek için üretilmektedir. Bir nev’i ticari işletme sayılmalıdır. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir. O halde, araçların ticari nitelik taşımasına ve davalının da tacir sayılmasına göre; tacirler arası hizmet sözleşmesinden kaynaklanan eldeki davanın nispi ticari dava niteliğinde olması nedeniyle 6102 sayılı TTK’nın 4, 5, 11 ve 12. maddeleri uyarınca mahkemenin görevli olduğu anlaşıldığından davalının bu yöne ilişkin istinaf nedeni reddedilmiştir.
2004 sayılı Kanun’un yetkiyi düzenleyen 50. maddesinin 1. fıkrasına göre, para ve teminat borçlarına dair icra takiplerinde yetkili icra dairesi, 6100 sayılı HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. 6100 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu hüküm de özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Sözleşmenin yerine getirileceği yerin tarafların açık veya örtülü olarak belirlenmediği durumlarda, şayet borç bir para borcu ise sözleşmenin ifa edileceği yer 6098 sayılı Kanun’un 89. maddesine göre belirlenecektir. Bu maddeye göre, borç bir miktar paradan ibaret ise ödeme, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde yapılır. Para borçları kural olarak götürülecek borçlardandır. Bu durumda, 6098 sayılı Kanun’un 89. maddesi uyarınca bir para borcunun alacaklısının kendi yerleşim yerinde dava açmasında (veya 2004 sayılı Kanun’un 50. maddesi belirlemesiyle icra takibi başlatmasında) bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davacı alacaklının seçimlik hakkı gereği takip tarihi itibariyle yerleşim yeri olan Ankara İcra Daireleri yetkili olduğu gibi, itirazın iptali davasını görme yetkisi de, takibin yapıldığı yer mahkemesine ait olduğundan Ankara Mahkemeleri de yetkilidir. Davalının bu yönlere ilişkin istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacı şirketin işletmesindeki köprü ve otoyoldan, davalı adına kayıtlı bulunan… plaka sayılı araçların muhtelif saat ve tarihlerde ihlalli geçiş yaptıkları, ihlalli geçişlere ilişkin geçiş ücretlerinin ödendiğinin davalı tarafça ispat edilemediği, geçişlere ilişkin görüntü ve provizyon kayıtları, bilirkişi raporu ve anılan yasal düzenlemeler gereğince davalının davacıya talep edilen miktarda borcu bulunduğu, takip konusu alacak takip tarihi itibariyle likit ve muayyen olduğundan, icra inkar tazminatına karar verilmesinde de isabetsizlik görülmediği anlaşılmakla davalının bu yönlere ilişkin istinaf nedenleri de reddedilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davalı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 3.245,04 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 770,34 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.474,70 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3)İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4)Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca kesin olmak üzere 28/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/09/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip