Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2021/436 E. 2022/1430 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/436 – 2022/1430
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/436
KARAR NO : 2022/1430
KARAR TARİHİ : 05/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/12/2020
NUMARASI : 2018/744 Esas, 2020/703 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, otoyol/köprü geçiş ücreti ve cezasının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece esas alınan bilirkişi raporunun geçiş ücreti yönünden hatalı olduğunu, sunulan ihlali geçiş listesi ile provizyon listesinde geçiş tutarının 8.565,45 TL olmasına rağmen bilirkişice hatalı olarak 8.420,90 TL hesaplanarak mahkemece bu miktar üzerinden davanın kabulünün hatalı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve talepleri yönünde kararın düzeltilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Ankara İcra Dairelerinin yetkisiz olduğunu, OGS/HGS cihazlarından geçişlerde geçiş ücretinin tahsili için hesap bakiyelerinin her zaman uygun olduğunu, davacının sisteminde ki hatalar sebebiyle bu kartların okunamayarak cezalı duruma düşüldüğünü, sistem hatasının tespitine yönelik taleplerinin değerlendirilmediğini, çekici ile bağlantılı dorseler için ayrı ihlali geçiş ücreti tahakkuk ettirildiğini, dosyaya sunulan HGS dökümlerinde para yükleme tarihinin belli olduğunu, geçiş tarihinde hesaplarda yeterli bakiye bulunduğunu, mahkemece verilen kesin sürenin usulüne uygun olmadığını, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Davacı vekilinin istinaf taleplerinin incelenmesinde; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. maddesinde öngörülen “Miktar veya değeri üç bin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir.”Aynı maddenin 4. fıkrası gereği alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü üç bin beş yüz altmış Türk Lirasını geçmeyen taraf istinaf yoluna başvuramaz. 6763 sayılı Kanunun 44. maddesiyle Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Ek Madde 1’de öngörülen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle 2020 yılı için bu miktar 5.390,00 TL’dir.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2 ve 352. maddeleri gereğince istinaf edenin sıfatına göre hükmedilen ya da mahkemece kabul edilmeyen bölümünün miktar veya değeri karar tarihi itibariyle 5.390,00 TL’yi geçmeyen davalara ilişkin ilk derece mahkeme kararlarının istinafı kabil değildir. İstinaf dilekçesi, kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi verilmemiş olması halinde bölge adliye mahkemesi tarafından istinaf isteminin reddine karar verilebilecektir.
Davada reddedilip istinafa konu edilen 3.824,44 TL yukarıda belirtilen istinaf kesinlik sınırının altında kalmaktadır. O halde ilk derece mahkemesi kararının istinaf kabiliyeti olmayıp kesin olduğu tespit edilmekle davacının istinaf dilekçesinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Davalı vekilinin istinaf taleplerinin incelenmesinde;
6001 sayılı Kanunun “Geçiş ücretini ödememe ve güvenliğin ihlali” başlıklı 30. maddesinin 5. fıkrası “4046, 3465 ve 3996 sayılı Kanunlar çerçevesinde işletme hakkı verilen veya devredilen otoyollar veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarından geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapan araç sahiplerinden, işletici şirket tarafından geçiş ücreti ödemeden giriş çıkış yaptığı mesafeye ait geçiş ücreti ile birlikte, bu ücretin dört katı tutarında ceza, genel hükümlere göre tahsil edilir. (Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16/5/2018-7144/18 md.) (…)…”
Aynı maddenin 7. fıkrası ise; “Geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapanlardan, ödemesiz geçiş tarihini izleyen on beş gün içinde yükümlü olduğu geçiş ücretini usulüne uygun olarak ödeyenlere, bu maddenin birinci fıkrası ile beşinci fıkrasında belirtilen cezalar uygulanmaz. (Ek cümle: 16/5/2018-7144/18 md.) Otoyollar ile erişme kontrolünün uygulandığı karayolları için belirlenen geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yaptığı tespit edilen yabancı plakalı araçlara uygulanan idari para cezaları için bu fıkrada belirlenen on beş günlük süre beklenmez. (Ek cümle:23/7/2020-7252/9 md.) Ancak, ödemesiz geçiş tarihini izleyen on beş gün içinde geçiş ücretinin ödenmesi halinde idari para cezası tahsil edilmez.” şeklindedir.
Ankara 1. İcra Dairesinin 2018/4198 esas sayılı dosyasının incelenmesinde; 81.782,95 TL asıl alacak (geçiş ücreti + para cezası), 8.885,13 TL faiz ve 1.599,33 TL KDV olmak üzere toplam 92.267,41 TL için ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu tarafından süresi içinde icra dairesinin yetkisine, borca, faize ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu, davacı vekili tarafından hak düşürücü sürede eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
2004 sayılı Kanun’un yetkiyi düzenleyen 50. maddesinin 1. fıkrasına göre, para ve teminat borçlarına dair icra takiplerinde yetkili icra dairesi, 6100 sayılı HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. 6100 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu hüküm de özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Sözleşmenin yerine getirileceği yerin tarafların açık veya örtülü olarak belirlenmediği durumlarda, şayet borç bir para borcu ise sözleşmenin ifa edileceği yer 6098 sayılı Kanun’un 89. maddesine göre belirlenecektir. Bu maddeye göre, borç bir miktar paradan ibaret ise ödeme, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde yapılır. Para borçları kural olarak götürülecek borçlardandır. Bu durumda, 6098 sayılı Kanun’un 89. maddesi uyarınca bir para borcunun alacaklısının kendi yerleşim yerinde dava açmasında (veya 2004 sayılı Kanun’un 50. maddesi belirlemesiyle icra takibi başlatmasında) bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davacı alacaklının seçimlik hakkı gereği takip tarihi itibariyle yerleşim yeri olan Ankara İcra Daireleri yetkilidir. Davalının bu yönlere ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde, davacı şirketin işletmesindeki köprü ve otoyoldan, davalı adına kayıtlı bulunan farklı plaka sayılı araçların muhtelif saat ve tarihlerde ihlalli geçiş yaptıkları, ihlalli geçişlere ilişkin geçiş ücretlerinin ödendiğinin davalı tarafça ispat edilemediği, usulüne uygun olarak verilen kesin süreye rağmen geçiş tarihlerinde HGS/OGS kartlarının yeterli bakiyesinin bulunduğuna dair belge sunulmadığı, sunulan belgelerden geçiş tarihlerinde yeterli bakiye bulunduğunun ispatlanamadığı, dorseler için sanal kayıt oluşturulduğu da iddia ve ispat edilemediği, dosya kapsamında ki geçişlere ilişkin görüntü ve provizyon kayıtları, bilirkişi raporu ve anılan yasal düzenlemeler gereğince davalının davacıya talep edilen miktarda borcu bulunduğu, takip konusu alacak takip tarihi itibariyle likit ve muayyen olduğundan, icra inkar tazminatına karar verilmesinde de isabetsizlik görülmediği anlaşılmakla davalının bu yönlere ilişkin istinaf nedenleri de reddedilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A)-1)Karar tarihi itibariyle 5.390,00 Türk Lirasını geçmeyen davalara ilişkin kararlar kesin olup istinaf yoluna başvurulamayacağından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2, 346 ve 352. maddeleri gereğince davacı vekilinin istinaf dilekçesinin REDDİNE,
2)Davacı tarafça istinaf kanun yolu başvurusu sırasında yatırılan istinaf harçlarının talep halinde iadesine,
3)İstinaf başvurusu sırasında davacı tarafça yapılan giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
B)-1) İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davalı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 2.907,94 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 624,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.283,64 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3)İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4)Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca kesin olmak üzere 05/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip