Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2021/2279 E. 2023/146 K. 18.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2279 – 2023/146
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2279 Esas
KARAR NO : 2023/146
KARAR TARİHİ : 18/01/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2021
NUMARASI : 2020/611 Esas, 2021/525 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : Tazminat

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı taraf vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından inşası yapılan… adlı apartmanın site girişinde su sızıntısından kaynaklı çökmeler meydana geldiğini, bu çökmelere bağlı olarak maddi zarar oluştuğunu, davalıya yapılan başvurusu sonrası davalı tarafça sızıntının giderildiği belirtilmesine rağmen aynı sorunun devamı ile hasarların tekrar oluştuğunu, müvekkilince bu hasarların giderildiğini, davalı tarafa yapılan başvuruya rağmen hasar bedellerinin karşılanmadığını, Ankara 5. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2019/206 D. İş sayılı dosyası ile zararın tespit edildiğini belirterek oluşan zararın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;dava konusu yerde meydana gelen sızıntı iddiası sonrası müvekkilince yapılan incelemede alınan numune suların analiz sonuçlarında arazi suyuna benzediğinin tespit edildiğini, dava konusu inşaatta meydana gelen zarardan müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, davacının yaptığı inşaatı fen ve sanat kaidelerine uygun yapmayarak kendi kusuru ile zarara sebep olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; davalının döşediği temiz su hattında meydana gelen sızıntı sonrası davalının inşaatında zarar meydana geldiği, bilirkişice 48.026,00 TL zarar hesaplanmış ise de, davacı tarafından sunulan faturalardan toplam zararın 46.768,00 TL olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile 46.768,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;kök raporda müvekkilinin sorumlu olmadığı belirtilmesine rağmen ek raporda bu görüşün tamamen değiştirildiğini, buna dair bir açıklama da yapılmadığını, zarar hesabının afaki yapıldığını, davacı tarafın ticari defterlerinin incelenmediğini, taşınmazdaki suyun arazi suyu olduğunun tespit edildiğini, davacının kendi kusuru ile sebebiyet verdiği zarardan müvekkilinin sorumlu tutulduğunu, zararın 04.03.2019 tarihinden önce meydana geldiğini, ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili katılma yolu ile verdiği istinaf dilekçesinde özetle; meydana gelen zararın faturalara göre 62.485,00 TL, bilirkişi raporuna göre ise 48.026,00 TL olmasına rağmen kabul edilen tutarın bu miktarlardan az olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalının kusurlu eylemi sonucu davacının inşaatında meydana gelen zararın tazmini istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı taraflarca yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak, istinaf kanun yoluna başvuran tarafın sıfatı ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 114. maddesinin 1/d ve f bentleri gereği tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları, vekil aracılığıyla takip edilen davalarda, vekilin davaya vekâlet ehliyetine sahip olması ve usulüne uygun düzenlenmiş bir vekâletnamesinin bulunması dava şartıdır.
Aynı Yasa’nın 19/1-b maddesi gereği davacı ile davalının adı, soyadı ve adreslerinin dava dilekçesinde bulunması gerekmektedir.
Anılan yasal düzenleme karşısında davanın davacısı dava dilekçesinde ismi bulunan kişi olup bu kişinin taraf ehliyeti ve varsa vekilinin vekalet ehliyeti ile vekaletnamesinin bulunması gerekmektedir. Söz konusu eksikliklerin bulunması halinde mahkemece yapılacak işlemler yasanın 115 ve 119/2. Maddelerinde düzenlenmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesi ve ıslah dilekçesinde davacı olarak … Şirketi olarak gösterilmesine rağmen tevzi formu ve harç makbuzunda davacı … Şirketi olarak görülmektedir. Mahkemece yapılan yargılama boyunca da davacı olarak … Şirketi kabul edilmiş ve karar başlığında da bu şirket davacı olarak bulunmuştur. Dava dilekçesinde ismi bulunmayan bu şirketin davacı olarak kabulü mümkün değildir.
Ayrıca dosya içerisindeki vekaletnamede dava dilekçesinde ismi bulunan şirket yetkilisi tarafından hazırlanmış olup mahkemece karar başlığında gösterilen davacı şirketin vekaletnamesi de bulunmamaktadır. Dosya kapsamındaki belgelerden de dava konusu inşaatı yapan şirketin dava dilekçesinde ismi bulunan şirket olduğu, bu şirketin isim değişikliği yaparak karar başlığında gösterilen şirket ismini aldığı veya bu şirkete devredildiğine dair de bir belge bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda bahsedilen yasal düzenlemeler doğrultusunda öncelikle davacı tarafın doğru olarak tespit edilerek dava şartlarının sağlanması sonrası işin esasına girilmesi gerekirken davada davacının dahi tam olarak tespiti yapılmadan yargılamaya devam edilmesi hatalıdır.
Kabule göre de; hükme esas alınan fatura ve gider makbuzlarının bir kısmı dava dilekçesinde ismi bulunan şirket, bir kısmı ise karar başlığında gösterilen şirkete ait olup mahkemece bu belgelerin tamamının karar başlığında gösterilen şirket belgeleri olarak kabulü de hatalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının istinaf başvurularının kamu düzeni yönünden kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 ve 355. maddeleri gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda ilkeler çerçevesinde araştırma ve değerlendirme yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma nedenine göre tarafların diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)Davalı tarafın istinaf başvurusunun duruşma yapılmadan KABULÜ ile Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13.09.2021 gün ve 2020/611 Esas, 2021/525 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin 6 ve 355. maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2)Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3)Taraflarca yatırılan istinaf karar harçlarının talep halinde ilgilisine iadesine,
4)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca kesin olmak üzere 18/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 18/01/2023

Başkan

Üye

Üye

Katip