Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2021/2105 E. 2022/1398 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/2105 – 2022/1398
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/2105 Esas
KARAR NO : 2022/1398
KARAR TARİHİ : 28/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/02/2021
NUMARASI : 2020/213 Esas, 2021/118 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın usulden reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yap işlet devret modeli çerçevesinde işletme hakkı sahibi olduğu köprü ve otoyolda, davalı adına kayıtlı bulunan … plaka sayılı araçlar tarafından, muhtelif saat ve tarihlerde ücret ödenmeksizin geçişler yapılması nedeniyle davalı hakkında icra takibi başlatıldığını, bedeli ödenmeyen geçiş ücretleri, gecikme cezaları ve işlemiş faizler toplamının 130.484,89 TL olduğunu ileri sürerek Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2018/5500 Esas sayılı takip dosyasında yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili tarafından süre tutum talebinde bulunulmuş olup ayrıca bir cevap dilekçesi verilmemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; itirazın iptali davasında usulüne uygun olarak başlatılmış ve itirazla durmuş geçerli bir takibin varlığının dava şartı olduğu, dava şartının varlığının yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetileceği, tarafların ticaret sicil kayıtların incelenmesinden her iki şirketin dava tarihinde İstanbul’da mukim olmasının yanı sıra, davalı yanın icra takibine yasal süresinde yetki yönünden itiraz ettiği, davanın hukuki dayanağını teşkil eden haksız fiile konu olay yerinin Ankara olmaması karşısında Ankara icra dairelerinin hiçbir şekilde takip için yetkili bulunmadığı, yetkili icra yerinde yapılan bir takip olmadığından yetki yönünden de itiraza uğradığı, ilamsız icrada genel yetkili icra dairesinin borçlunun ikametgâhındaki icra dairesi olduğu, diğer yandan ihlalli geçişin yapıldığı para cezasına konu eylemin gerçekleştirildiği yerdeki icra dairesinin de özel olarak yetkili bulunduğu, Ankara İcra Dairesi yetkili olmadığı gibi davalının seçimlik hakkını İstanbul olarak bildirmiş bulunması karşısında icra müdürlüğünün yetkisine yapılan itirazın yerinde olduğu ve bu nedenle ortada geçerli bir icra takibi bulunmadığı gerekçesi ile yetkili icra dairesinde yapılmayan takibe dayalı açılan davanın usul yönünden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; talep edilen alacağın, müvekkili şirketin idare olmaması, özel hukuk kişisi olması ve talep edilen gecikme cezası hususunda idari para cezasının unsurlarının bulunmaması nedeniyle salt sözleşmeden doğan bir alacak niteliğinde olduğunu, taraflar arasındaki ilişki para borcundan kaynaklandığından 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 89. maddesi uyarınca götürülecek bir borç bulunduğunu, takip konusu alacağın doğum tarihinde müvekkili şirketin merkezi Ankara olduğundan borcun ifa yerinin de Ankara olması nedeniyle davalının icra dairesinin yetkisine itirazı yerinde olmadığını, takip konusunda Ankara İcra Dairelerinin yetkili bulunduğunu, ayrıca davalı vekili lehine vekâlet ücretine hükmedilmiş olmasının da hukuka aykırılık teşkil ettiğini, davalı vekilinin yargılama boyunca hiçbir duruşmaya katılmadığını ve cevap dilekçesi dahi ibraz etmediğini ileri sürmüştür.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Somut olayda, öncelikle icra takibinin başlatıldığı icra dairesinin yetkili olup olmadığı, buna bağlı olarak mahkemenin yetkili icra dairesinde takip yapılmaması nedeniyle davanın usulden reddine dair kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, otoyol/köprü geçiş ücreti ve cezasının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince yetkili icra dairesinde yapılmayan takibe dayalı açılan davanın usul yönünden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Gerek istinaf sebebi yapılan ve gerekse HMK’nın 355. maddesine göre kamu düzeni nedeniyle resen dikkate alınması gereken hususların incelenmesinde;
Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2018/5500 esas sayılı takip dosyasında; davacı alacaklı tarafından davalı borçlu şirket aleyhine toplam 294.221,64 TL’nin tahsili için 04/05/2018 tarihinde ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinin davalı borçluya 25/05/2018 tarihinde tebliğ edildiği, borçlu vekilinin 28/05/2018 tarihinde, yasal itiraz süresi içerisinde; takibin yetkisiz icra müdürlüğünde başlatıldığı, müvekkili şirketin merkezinin İstanbul Bahçelievler olup Bahçelievler’in bağlı olduğu adliyenin Bakırköy Adliyesi olduğu, yetkisiz icra dairesine yapılan takibin iptalinin gerektiği ve borcun tamamına itiraz edildiği belirtilerek icra müdürlüğünün yetkisine, borca, faize ve ferilerine itiraz edilmesi üzerine takibin durduğu, davacı vekili tarafından hak düşürücü sürede eldeki itirazın iptali davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Davanın dayanağını oluşturan 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Hizmetleri Hakkında Kanun’un 30/5. maddesi “4046, 3465 ve 3996 sayılı kanunlar çerçevesinde işletme hakkı verilen veya devredilen otoyollar veya erişme kontrolünün uygulandığı karayollarından geçiş ücretlerini ödemeden geçiş yapan araç sahiplerinden, işletici şirket tarafından geçiş ücreti ödemeden giriş çıkış yaptığı mesafeye ait geçiş ücreti ile birlikte, bu ücretin dört katı tutarında ceza, genel hükümlere göre tahsil edilir. (Mülga ikinci ve üçüncü cümle: 16/5/2018-7144/18 md.)” hükmünü içermektedir.
İtirazın iptali davaları, yapılan takibe itiraz üzerine duran takibin devam etmesini sağlamak amacıyla açılan davalardır. Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. İcra takiplerinde yetki hususu, 2004 sayılı İİK’nın 50. maddesi yollaması ile Usul Kanunu hükümlerine göre yapılmaktadır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesi; “(Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.) Para veya teminat borcu için takip hususunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur. Şu kadar ki, takibe esas olan akdin yapıldığı icra dairesi de takibe yetkilidir.
Yetki itirazı esas hakkındaki itirazla birlikte yapılır. İcra mahkemesi tarafından önce yetki meselesi tetkik ve kati surette karara raptolunur.
İki icra mahkemesi arasında yetki noktasından ihtilaf çıkarsa Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25 inci maddesi hükmü tatbik olunur.”
6100 sayılı HMK’nın “Genel yetkili mahkeme” başlıklı 6. maddesi: “(1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. (2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre belirlenir.”
6100 sayılı Kanun’un “Sözleşmeden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesi: “(1) Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir.”
6098 sayılı TBK’nın “İfa yeri” başlıklı 89. maddesi: “Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir.” düzenlemesini içermektedir.
İtirazın iptaline konu Ankara 2. İcra Müdürlüğünün 2018/5500 esas sayılı dosyasında, davalı icra dairesinin yetkisine de itiraz ederek Bakırköy İcra Dairesi’nin yetkili olduğu ileri sürdüğünden mahkeme öncelikle, tetkik merciinin (icra hukuk mahkemesinin) yerine geçerek icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyip kesin olarak sonuçlandırmalıdır.
İtirazın iptali davasının görülebilmesi, geçerli bir icra takibinin varlığına bağlıdır. Ortada geçerli takip yoksa itirazın iptali davasının görülebilmesine usulen olanak yoktur. İcra dairesinin yetkisine itiraz halinde bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece geçerli bir takibin varlığından söz edilemez. Hukuk Genel Kurulunun 06/04/2004 tarih, 2004/19-410 esas, 2004/471 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
2004 sayılı Kanun’un yetkiyi düzenleyen 50. maddesinin 1. fıkrasına göre, para ve teminat borçlarına dair icra takiplerinde yetkili icra dairesi, 6100 sayılı HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir. 6100 sayılı Kanun’un 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davalar için, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiştir ki bu hüküm de özel yetkiye ilişkin bir düzenlemedir. Sözleşmenin yerine getirileceği yerin tarafların açık veya örtülü olarak belirlenmediği durumlarda, şayet borç bir para borcu ise sözleşmenin ifa edileceği yer 6098 sayılı Kanun’un 89. maddesine göre belirlenecektir. Bu maddeye göre, borç bir miktar paradan ibaret ise ödeme, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde yapılır. Para borçları kural olarak götürülecek borçlardandır. Bu durumda, 6098 sayılı Kanun’un 89. maddesi uyarınca bir para borcunun alacaklısının kendi yerleşim yerinde dava açmasında (veya 2004 sayılı Kanun’un 50. maddesi belirlemesiyle icra takibi başlatmasında) bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
İlamsız icra takibi yalnız para alacakları için geçerli olacağından, uyuşmazlığın giderilmesi istemlerine konu davaların dayanağı icra takiplerinin de para alacağına ilişkin olduğunda kuşku bulunmamaktadır. İtirazın iptali davalarına konu alacak, işletmeci/hizmet sağlayıcı şirketler tarafından işletilen köprü, otoyol ve tünellerden geçiş yapan araç sahiplerinin yaptığı iddia edilen ihlalli geçişten kaynaklı para alacağıdır. Takip, davacı/alacaklının seçimine göre hem genel ve hem de özel yetkili mahkemede açılabilir. Davanın dayanağı icra takibine konu para alacağı olup, talep edilen borç 6098 sayılı Kanun’un 89. maddesi uyarınca götürülecek borçlardandır. Alacaklı/işletici, kendi yerleşim yeri olan icra dairesinde de takip yapabilecektir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 29/11/2021 tarihli, 2021/23461 esas, 2021/9283 karar sayılı Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairelerinin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi kararı)
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelindiğinde; dosyada mübrez İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğünün 12/11/2020 tarihli yazı cevabında, davacı şirketin merkez nakli ile müdürlüklerine geldiği, bu hususun 09/07/2019 tarihinde tescil edildiği bildirilmiş, ekinde gönderilen CD’de yer alan sicil kayıtlarına göre; takip tarihi olan 04/05/2018 tarihi itibariyle şirketin adresinin … Ankara olduğu görülmüştür.
O halde; davacı alacaklının seçimlik hakkı gereği takip tarihi itibariyle yerleşim yeri olan Ankara İcra Dairelerinin de yetkili olduğu gözetilerek, icra takibinin yetkili icra dairesinde yapıldığının kabulü ile mahkemece icra dairesinin yetkisine yapılan itiraz reddedilerek, uyuşmazlığın esastan incelenip oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın usulden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-4. maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma nedenine göre davacı vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf nedeninin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)Davacı tarafın istinaf başvurusunun duruşma yapılmadan KABULÜ ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/02/2021 gün ve 2020/213 Esas, 2021/118 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin 4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2)Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3)Kaldırma nedenine göre davacı vekilinin vekâlet ücretine yönelik istinaf nedeninin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4)Davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde iadesine,
5)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3. maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a-4. maddesi uyarınca kesin olmak üzere 28/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/09/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip