Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1979 – 2023/161
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1979 Esas
KARAR NO : 2023/161
KARAR TARİHİ : 19/01/2023
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/03/2021
NUMARASI : 2020/338 Esas, 2021/224 Karar
DAVACI :
DAVALI :
VEKİLİ
İHBAR OLUNAN :
DAVANIN KONUSU : Tazminat
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın reddine dair hükme karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … cadde üzerinde davalı tarafından tedbirsizce ve dikkatsizce yapılan fiberoptik kanal-kazı çalışması ve diğer çalışmalar neticesinde rekortmen kablo kopması sonucu oluşan kısa devre neticesinde bu cadde üzerinde bulunan … 2-2 kodlu trafoyu koruyan elemanlarda ve panoda ark oluştuğunu, trafonun yandığını, Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/216 D. İş sayılı dosyasında hasarlanan tesislerin ve varlıkların tekrar yeniden yapılması için gereken bedelin işçilik dahil 79.014,19 TL olacağının tespit edildiğini, dava öncesi arabuluculuğa başvurulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığını belirterek şimdilik yalnızca malzeme bedeli için dava açıldığını ve 50.772,87 TL’nin hasar tespit tarihi olan 04/03/2019 tarihinden itibaren TC Merkez Bankası avans işlemlerinde uyguladığı faiz oranı üzerinden işleyecek faiz ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde olayın oluşuna ilişkin herhangi bir tarih belirtmediğini, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, davalının dava konusu olan işi ve bu neviden işleri yaptırmak için …AŞ ile 22/07/2014 tarihinde 2962 sayılı Erişim Şebekeleri Yapım Sözleşmesinin imzalandığını, sözleşme kapsamı gereğince oluşan zararlardan …. AŞ’nin sorumlu olduğunu, yine bu sözleşme hükümleri gereğince dava konusu zarardan davalının sorumlu olmadığından husumet itirazında bulunduklarını, davanın ihbar edilmesini talep ettiklerini, davalının bütün tedbirlerini yasalara ve somut durumlara göre zamanında ve gereği gibi aldığını somut olaydan sorumlu tutulmasının doğru olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda; Ankara Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı’ndan gelen yangın raporu ve yine Fen İşleri Başkanlığı Aykome Şube Müdürlüğü’nden gelen yazı cevapları içeriğinde hasarın meydana geldiği mahalde herhangi bir kazı çalışması izninin bulunmadığı, meydana gelen yangına sebep olanlar yönünden herhangi bir tespitin yer almadığı ve davaya dayanak tespit dosyası içeriğinde de bu hususta somut tespitlerin bulunmadığı, hasarı davalının verdiği iddiası ispat edilemediği gerekçesi ile davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirketin, dava konusu yerde bir çalışma yapmadığına dair savunmasının olmadığını, yüklenici olarak işi devrettiği …AŞ’ye davanın ihbar edilmesini talep ettiğini, davalının husumet itirazının bulunmadığını, buna rağmen davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Dava konusu olay nedeniyle davalı şirkete husumet yöneltilip yöneltilemeyeceği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yargılamanın açıklığı ilkesi kabul edilmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır.
Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04/10/2016 tarihli, 2016/998 esas, 2016/7750 karar sayılı ilamı)
Hukuk Genel Kurulunun 24/02/2010 tarihli 2010/1-86 esas ve 2010/108 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “… Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir…” Kararın gerekçesiyle hüküm sonucu çelişkili ise tarafları adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip yazılmış, yasa yolu denetimine elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Kararın gerekçesiyle hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 11/01/2017 tarih, 2016/4164 esas, 2017/118 karar, 19.11.2020 tarih, 2020/142 esas, 2020/3038 karar sayılı ilamları).
Öte yandan; 10/04/1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının, hükmün gerekçe kısmında kabul edildiği bildirilen bir yükümlülüğün, hüküm fıkrasında karar altına alınmayışının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK’nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 294-297 maddelerinde yer alan düzenlemeler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği kamu düzeni ile ilgilidir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/10/2020 tarihli, 2020/117 esas, 2020/5781 karar sayılı ilamı)
Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davacı vekilinin, dava konusu olayın meydana geldiği yerde davalı … AŞ tarafından bir kazı çalışması yapıldığını ve bu çalışma esnasında elektrik kablosunun koptuğunu ve oluşan kısa devre sonucu trafonun yandığını ileri sürmüş, zararlarının tazminini talep etmiş olup davalı vekili cevap dilekçesinde dava konusu yerde bir kazı çalışması yapmadıkları yönünde savunmada bulunmamış, yapılan işin dava dışı …Tic.Ltd.Şti. isimli şirkete ihale edildiğini, kendilerinin bir sorumluluğunun bulunmadığını ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince, gerekçeli kararda, dava konusu yerde herhangi bir kazı çalışması izninin bulunmadığı, meydana gelen yangına sebep olanlar yönünden herhangi bir tespitin yer almadığı ve davaya dayanak tespit dosyasında da bu hususta somut tespitlerin bulunmadığı, hasarı davalının verdiği iddiasının ispat edilemediği şeklinde davanın esasına ilişkin bir inceleme ve değerlendirme yapıldığı, gerekçe içeriğine göre davanın ispatlanamadığından esastan reddine karar verilmesi gerektiği, oysa kısa kararda davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilerek gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişkiye neden olunduğu görülmüştür. Mahkemece, gerekçe ile hüküm çelişkisi yaratılmadan, HMK’nın 294 ve devamı maddelerine uygun, kanun yolu denetimine elverişli hüküm kurulması gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a.4 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kaldırma kararının gerekçesine göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)Davacı tarafın istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin duruşma yapılmadan KABULÜ ile Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/03/2021 gün ve 2020/338 Esas, 2021/224 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinin 4. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2)Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Ankara 13. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3)Kaldırma nedenine göre davacının diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4)Davacı tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde iadesine,
5)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3. maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca kesin olmak üzere 19/01/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 19/01/2023
Başkan
e-imza
Üye
e-imza
Üye
e-imza
Katip
e-imza