Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2021/1746 E. 2021/2003 K. 28.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C… BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

….
KARAR TARİHİ : 28/12/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ … BATI ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/06/2021
NUMARASI ….

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine dair hükme karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Kooperatifi üyesiyken, kooperatif tarafından ihraç edildiğini, ihraç işleminin mahkeme kararıyla kaldırıldığını, mahkeme kararı ile ihraç kararı arasında geçen sürede, …’ın …ni kurduğunu ve hukuki anlamda birleşme gerçekleştiğini, ancak … …’nin müvekkilinin üyeliği hususunda çelişkili kararlar verdiğini ve sonuç olarak müvekkiline … tahsis tapusunu teslim etmediğini beyan ederek, müvekkilin davalı … …’deki 3.600m2’lik (üçbinaltıyüzmetrekare) ortaklık payının, 2004-2007 tarihli tahsislerin yapıldığı taşınmaz ada ve parseline göre tahsisinin eda edilmesini ve davalı tarafından tapu tahsisinin sağlanarak tahsis tapusunun teslim ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı … arasında hukuki ve fiili anlamda kurulmuş bir irtibat olmadığını, eda davası olarak görülecekse husumetin … …’ya yöneltilmesi gerektiğini, hak düşürücü süre, zamanaşımı ve kesin hüküm yönünden de itirazları bulunduğunu beyan ederek öncelikle davanın usulden reddine karar verilmesini, esasa ilişkin olarak ise davacının 1998’de dava dışı …’a, 396 No ve 4 payla ortak olduğunu, anılan Kooperatifin 1990’da kurulduğunu, 2000’de yürürlüğe giren … Kanunu ve 2001’de yürürlüğe giren … Uygulama Yönetmeliği çerçevesinde … ortağı 15 kişi tarafından … … kurulduğunu, 30.04.2005’e değin Müteşebbis Heyet, bu tarihten sonra da Genel Kurulca yönetildiğini, 2001- 2005 aralığında … ve … …’nin tüzel kişiliklerini ayrı ayrı sürdürdüklerini, …’ın mal varlığının 2003’te iz bedelle … …’ye devredildiğini, davacının bu tarihte (31.01.2003’te) … üyesi olmadığını, iki ihtar ve yönetim kurulu kararıyla kooperatiften çıkartıldığını ve çıkarma işlemlerinin tamamlandığını, davacının kooperatiften çıkartılma sebebinin, kısmen 2000, 2001, 2002 yıllarına ait akçalı yükümlülüklerini yerine getirmemesi olduğunu, yasal süresinde dava açmadığı gibi genel kurula sunulmak üzere itirazda da bulunmadığını, … üyelerinin 2004 yılı itibariyle kooperatifteki payları baz alınarak … … katılımcısı yapıldığını, noter huzurunda kura çekilerek parsellerinin belirlendiğini, şerefiyelerinin tespit edildiğini, ödendiğini ve tahsislerinin kesinleştirildiğini, …’ın yetkili organ kararlarıyla 06.12.2006’da … … ile birleştiğini, … …’nın bir grup kişi tarafından 2005’te kurulduğunu, davacının üyesi (ortağı) olduğu … nezdinde yaptığı ödemelerin ihtarlara rağmen kendisine ödenemediği için bedelin hangi kuruluşun hesabında tutulacağı hususunun sorun olduğunu, davacının … …’ya yönelik olarak 2005’te Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesi 2005/37 Esas sayılı dosyası ile “… Yönetim Kurulu kararının iptaliyle üyelik tespiti ve ihyası” talebiyle dava açtığını, anılan davanın Y.K. kararı açısından, ‘usulüne uygun tebligat yapılamadığı’ gerekçesiyle kabulüne karar verildiğini, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2007/7179 Esas, 2008/3296 Karar sayılı 10.07.2008 günlü ilamıyla, kararın gerekçesi ile hüküm fıkrası arasındaki çelişki nedeniyle usulden bozulduğunu, bu aşamada … …’nin davaya dahil edildiğini, bozma sonrası 2008/ 552 Esas sayılı dosyası üzerinden görülen davada, davanın kabulü ile davacının ihracına ilişkin 31.01.2003 tarih 201 sayılı kararın iptaline karar verildiğini, Yargıtay ilgili dairesince esastan yapılan inceleme sonucu “…’ın ticari kayıtlarının getirtilerek hukuki durumun belirlenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken verilmemiş olmasının” usule ve esasa dair noksanlık ve yanılgı olarak nitelendirilmek suretiyle kararın ikinci kez bozulduğunu, bozma sonrasında yeniden kurulan hükümle davacının kooperatif ortağı olduğunun tespitine karar verildiğini, hükmün … … hakkında olumlu ya da olumsuz herhangi bir hüküm kurulmamış olması nedeniyle kısmen bozulduğunu, karar düzeltme talebinin reddedildiğini, mahkemece 2012/43 Esas sayılı dosya üzerinde yeniden yapılan yargılama sonucunda davalılar … … ve … … hakkında hüküm kurulduğunu, hükümle; … … açısından, 12.02.2009 tarih, 2008/552 Esas, 2009/33 Karar sayılı kararın 1 no’lu bendi kesinleşmiş olmakla yeniden karar verilmesine yer olmadığına, … … açısından aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verildiğini ve anılan kararın 07.02.2013’te kesinleştiğini, o arada davacının, üyelik (ortaklık) hakkının gereğini yerine getirmediği gerekçesiyle … … yönetimi hakkında suç duyurusunda bulunduğunu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/,,,, sayılı dosyasında yürütülen soruşturmada ilgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, çünkü kararla birlikte davacının … … Üyesi yapıldığını, Kooperatif yöneticilerinin görev ve yetkileri çerçevesinde yapılması gereken işlemlerin gereğinin yerine getirildiğini, davacının görevli ve yetkili ACM nezdinde yaptığı itirazın ise reddedildiğini, davacının 2012 kararı sonrasında, … … nezdinde 02.08.2013 günlü …. sayılı kararla, bir paylı 146 no’lu ortak yapıldığını, … …’ce mevduata uygulanan banka faizi üzerinden nemalandırılmış ödemeleri 78.099,53TL olarak … …’ya aktarıldığını, haricen davacının … … nezdindeki aidat vs. ödemelerini de yapmaması nedeniyle bu kooperatiften de çıkartıldığını öğrendiklerini, davacının kesinleşmiş kararlara ve ilamlara rağmen Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde 10.06.2014 günü, 2014/288 Esas sayılı dosya kapsamında, … … ortaklığının tespiti (düzeltilmiş haliyle Kooperatif üyeliğinin tespiti) davası açtığını, mahkemenin davanın konusunu tensiple, “Davacının davalı … …’ye üyelik hakkının bulunup bulunmadığıdır.” diye nitelediğini ve 13.10.2015 günlü kararıyla, “Davanın kabulü ile davacının, davalı … …’nin üyesi olduğunun tespitine” karar verdiğini, kararın … …’ce temyizi sonrasında, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2016/3151 Karar sayılı 19.04.2018 günlü ilamıyla, tespitte yarar yokluğundan, hükmün bozulduğunu, davacının karar düzeltme talebinin ise reddedildiğini, mahkemece 2019/13 Esas sayılı dosya üzerinden yapılan yeniden yargılama sonunda davacının davasının HMK 114/1-h, 115 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddedildiğini ve anılan kararın 02.07.2019’da kesinleştiğini, davacının 2000 yılı dahil olmak üzere …’a, daha sonra … …’ya, en sonunda da … …’ye aidat, altyapı ve sair giderler karşılığı, olası yükümlülükleri çerçevesinde asıl alacak ve fer’ileri kapsamında herhangi bir ödeme yapmadığını, davacın nemalandırılmış olarak dilekçe tarihi itibariyle 125.000TL alacağının … …’da vadeli hesapta olduğunu, bu bedelin her koşulda ve iyi niyet çerçevesinde, iadelerin maksimum sınırında bir bedel olarak kendisine ödenecek bedel olduğunu, müvekkilinin kurumun ilk itirazları reddedildiği takdirde işbu bedeli … …’dan çağırarak kendisine ödemeye hazır olduğunu, … …’nin mevcut imar ve katılımcılık koşullarında, davanın esasına girildiği takdirde aynen katılımcılığa kabulünün mümkün olmadığını, davalının tahsis vaadiyle katılımcı kabul eden bir … olmadığını, bunun fiilen ve hukuken olanağı bulunmadığını beyan ederek, davanın öncelikle ilk itirazlar çerçevesinde, husumet, hak düşümü, zaman aşımı ve/veya kesin hükümler nedeniyle reddine, esasa girildiği takdirde, davacının … … hesaplarında blokeye alınarak nemalandırılan ve bu kurumdan alınarak ödenmek üzere davayı 125.000TL üzerinden kabul ettiklerine, aynen iade veya kabul haricinde başkaca bedel açısından davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; ihtilafın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesince çözümlenmesi gerektiği, görev hususunun davanın her aşamasında dikkate alınabileceği sonuç ve kanaatiyle göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nun 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; kararın hukuka aykırı olduğunu, ticaret mahkemesinin görevli olduğunu, dava konusu ve dava dilekçesinde belirtilen hususları ayrı ayrı açıkladıklarını, bu davaların yıllardır ticaret mahkemelerinde devam ettiğini belirterek Ankara Batı Asliye Ticaret Mahkemesi kararının kaldırılarak incelenmek üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Somut olayda, … üyeliğinin tespiti ve buna bağlı olarak tapu tahsisinin tescili talebinden kaynaklı davanın ticari dava olup olmadığı, buna bağlı olarak hangi mahkemenin görevli olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, …’nin kuruluşunu gerçekleştiren … üyesi olarak …’nin kuruluşundan itibaren üye olması nedeniyle bu paya karşılık gelen arsanın tapusunun devir ve tescili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesi tarafından asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğundan mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş olup davacı vekili tarafından yukarıda gösterilen nedenlerle istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dosya kapsamından; davanın, 6335 sayılı Kanun ile değişik 6102 sayılı TTK’nun 5. maddesi hükmünün yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra asliye ticaret mahkemesinde açıldığı anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava olabilmesi için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve uyuşmazlığın ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan Kanun maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekli ve yeterlidir. Aynı Kanun’un 5/2. maddesinde ticari davaların, ayrı asliye ticaret mahkemesi olan yerlerde o yerdeki asliye ticaret mahkemesinde görüleceği hükme bağlanmış, maddenin 3.fıkrasında; asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak belirlenmiştir.
4962 sayılı … Kanununda …’lerin özel hukuk tüzel kişisi oldukları belirtilmiştir.
Eldeki dosyada; davacı tacir olmadığı gibi mutlak ticari dava da söz konusu olmadığından uyuşmazlığın ticari dava olarak asliye ticaret mahkemesinde görülüp çözülmesi doğru değildir (Yargıtay 4. HD’nin 2014/8822 Esas, 2015/4862 Karar)
6100 sayılı HMK’nın 1.maddesine göre; mahkemelerin görevleri ancak kanunla düzenlenir, göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.
6100 sayılı HMK’nın 114/c maddesinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak belirlenmiştir. Yine, 115. maddesinde dava şartlarının davanın her aşamasında ve kendiliğinden araştırılacağı, tarafların da her aşamada ileri sürebileceği, 137 ve 138. maddelerinde ise dava şartlarının(ve ilk itirazların) öncelikle inceleneceği düzenlenmiştir.
Şu durumda, davaya bakmakla görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi değil, asliye hukuk mahkemesi olduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesi tarafından göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar vermesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; usul ve yasaya uygun ilk derece mahkemesi kararına karşı davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince duruşma yapılmadan esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davacı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 59,30TL istinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3)İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362.maddesinin c bendi gereğince; yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemelerinin görev ve yetkisi hakkında verilen kararlar ile yargı yeri belirlenmesine ilişkin kararlar hakkında temyiz yoluna başvurulamayacağından kesin olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/12/2021

….