Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2021/1547 E. 2022/2109 K. 14.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1547 – 2022/2109
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1547 Esas
KARAR NO : 2022/2109
KARAR TARİHİ : 14/12/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/04/2021
NUMARASI : 2017/742 Esas, 2021/231 Karar

DAVACI(TEMLİK ALAN) :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ
DAVANIN KONUSU : Alacak

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, ağaç kesimi sırasında kesilen ağaçlardan bir kısmının direk üzerine devrilmesi sonucu meydana gelen zarar nedeniyle sigortalıya ödenen bedelin zarara sebep olduğu iddiasıyla temlik ve halefiyet gereğince davalıdan rücuan tahsili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından, dosyada mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden yetersiz rapora göre hüküm kurulduğu; yapılan tespitlerle bağdaşmayacak şekilde olayın asıl sorumlusu olan …’ın kusurunun %45 olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu; alacağı temlik eden … ve … firmaları için belirlenen kusur oranlarının da yapılan tespitlere uygun olmayıp çok düşük kaldığı; meydana gelen zararda müvekkilin kusuru bulunmadığı gibi aksi düşünülecek olsa bile belirlenen kusur oranının çok yüksek olduğu; uyuşmazlığın doğumuna esas oluşturan olgular üç aşamalı olup, …’nın birinci aşamayla (elektrik direklerinin dikilmesi ve tellerin çekilmesi) bir ilgisi bulunmadığı, hattın yakınındaki ağaçların kesilmesi şeklinde gerçekleşen ikinci aşamada …’nın süreçteki tek eyleminin, …’ın ödemesi gereken bedeli onun nam ve hesabına ödemekten ibaret olduğu, zararın doğumuna neden olan aşamanın ise bu ikisinden bağımsız olarak, ikinci aşamanın tamamlanmasından ve ödemenin yapılmasından 36 gün sonra gerçekleştiği, bir an için …’nın salt kesim bedelini …’a ödemiş olması nedeniyle bir sorumluğunun olabileceği düşünülse dahi, bu sorumluluğun, sadece ve ancak ödenen bedelin ilişkin bulunduğu aşamayla (ikinci aşamayla) sınırlı olabileceği, oysa dava konusu zararın ikinci aşamada değil, ondan bağımsız olarak üçüncü aşamada gerçekleştiği, kesimleri yapan kişilerin, … ile başlayan irtibat sürecinin sonucunda temin edilen kişiler olduğunun anlaşıldığı, … kontrolörünün, yapılan son kontrolde kesilmesi gereken başka ağaçların da bulunduğunu tespit etmesi nedeniyle, …’ı 26.07.2017 günü telefonla arayarak tehlike yaratan 3-5 ağacın kesilmesi gerektiğini söylemesi üzerine …’ın daha önce sözlü olarak anlaştığı…’ ü telefonla arayıp bilgi verdiği, onun da, …’yı aradığı, sonuçta ağaç kesimini yapan işçiler temin edilip olay mahalline bu zincirleme ilişki sonucunda gönderildiği, müvekkilin bu olgulardan haberdar bile olmadığı, salt ikinci aşamadaki kesim bedeli müvekkil tarafından ödendi diye, ödemenin yapılmasından çok sonra kendisinin hiç bir dahilinin olmadığı bir kesim işi yüzünden meydana gelen zarardan müvekkilin kısmen dahi olsa sorumlu tutulmasının mümkün olmadığı; temlik alan sigorta şirketinin sigortalı … ve … Ltd.Şti.’nin halefi olarak hareket etmekte olup, müvekkille olan ilişkisinde müteselsil sorumlu durumunda olduğu, bu durumda müvekkile karşı sadece müvekkilin kusuru oranında rücu hakkına sahip olabileceği, diğer müteselsil sorumlu …’ın sorumlu olduğu miktarın da müvekkilden alınmasına karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu; mahkemenin kararına esas aldığı bilirkişi raporunda, yapılan hesaplamaların … ile dava dışı … arasındaki 05.09.2017 tarihli sözleşmeye dayalı olduğu, bulunan tutarın “sözleşme bedeli” olarak ifade edildiği, oysa yapılması gerekenin, kaza nedeniyle oluşan zararın gerçek miktarının ne olduğunun, talep edilen tutarın gerçeğe ve gerçek verilere dayalı bulunup bulunmadığının ve benzeri konuların değerlendirilmesi olduğu, objektif bir değerlendirmeye dayalı olmayan hesaplamanın hatalı olduğu belirtilerek, usul ve yasaya aykırı mahkeme kararının müvekkil lehine kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle istinaf kanunu yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Dosya kapsamından,… A.Ş. (…) ile yüklenici … Limited Şirketi arasında 13/11/2015 tarihli enerji iletim hattı tesis işine ait sözleşme imzalandığı, bağlantılı olarak, sözleşmeden doğabilecek rizikolar yönünden … Şti ile … A.Ş. arasında “montaj tüm riskler sigorta poliçesi” düzenlendiği ve poliçede …’ın da sigortalı olarak gösterildiği, tamamlanan iş nedeniyle yüklenici … Şti.nin 30/06/2017 tarihinde …’a geçici kabul başvurusunda bulunduğu, 27/07/2017 tarihinde klerans (enerji nakil hattının ağaçlara yaklaşma sınırı) nedeniyle ağaç kesimi yapılmakta iken kesilen ağacın direğin üzerine devrildiği, 13 no.lu direğin, 12-14 no.lu direkler arası faz iletkeninin, OPGW koruma iletkeninin, hırdavatlar ve izolatörlerin tahrip olduğu, bunun üzerine yeniden yapım ve imalat için yüklenici … Şti.nin … Ltd Şti ile 05/09/2017 tarihli alt yüklenici sözleşmesi imzaladığı, … Ltd Şti’nin, 29.09.2017 tarihli fatura düzenlediği, … Şti.nin 29.09.2017 ve 23.10.2017 tarihlerinde bu şirkete ödeme yaptığı ve zararı sigortalayan … AŞ.ne ve ağaç kesim işinin bedelini ödeyen … … AŞ.ne fatura bedelinin tazmini için iş bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Yargılama devam ederken davalı sigorta şirketinin, zararı karşıladığından bahisle 04/01/2018 tarihli dilekçe vererek, ekli ibraname ve temlikname üzere, müddeabihi kısmen temlik alan sıfatıyla davaya dahil olduğu, davacı … Şti.nin ise yargılama sırasında iflas etmesi nedeniyle davanın müflis yönünden tefrikine karar verildiği, davanın temlik alan … AŞ. ile … AŞ. arasında devam ettiği ve hükme bağlandığı görülmüştür.
Dava konusu zararın, iş sahibi idare … ile yüklenici …. Ltd Şti arasındaki sözleşme uyarınca enerji iletim hat tesisi işinin tamamlanması ve şirketin geçici kabul başvurusu sonrasında, sahanın … tarafından kontrolü ve kesimi gereken ağaçların tespiti üzerine, bu işi pazarlık usulünde üstlenen … Mühendislik’in taşere ettiği şirket/kişilerce ağaç kesimi sırasında meydana geldiği anlaşılmaktadır. Davalı … AŞ ise, elektrik nakil hattının tamamlanmasından sonra sisteme elektrik verecek olan şirket olup, işin hızlanmasında menfaati olan ve inkara uğramayan yazışmalara, ifadelere, taraf kabullerine göre … namına … Mühendislik’in ağaç kesim faturasını ödeyen şirkettir.
Bu durumda, iş sahasını hukuken ve fiilen hazır hale getirme ve teslim etme sorumluluğunu -ağaçların kesim işi noktasında- tam olarak yerine getirmeyen …’ın; bu eksikliğe rağmen sahayı teslim alarak işe başlayan …. Şti.nin; tesisin zarar görmesiyle sonuçlanan ağaç kesim işini ehil işçilere yaptırmayan … Mühendislik Şirketi’nin ve son olarak bu işin faturasını ödemekle sürece dahil olan ve şirket sıfatıyla basiretli tacir gibi davranmak yükümlülüğü altında bulunan, işin kaçıncı aşamasında olursa olsun, ehil kişilerce ve yöntemince yapılmasını takip etmek zorunda olan davalı … AŞ.nin zarardan müteselsilen sorumlu tutulacağı açıktır. Davalı şirketin … ile yaptığı iç yazışmalarda sorumluluk kabul etmeyeceğini ifade etmiş olması, ağaç kesim işinde işçiye talimatı kimin vermiş olduğu gibi hususlar, zarar görene ve halefine karşı ileri sürülemeyip, iç ilişki ve rücu ilişkisinde değerlendirilmelidir. Bu kabullere itibar edilerek hazırlanan 08/03/2021 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Zararın miktarı belirlenirken maliyet bedelinin, tesisi eski hale getiren firma ile yüklenici firma arasındaki sözleşme ve ekindeki birim fiyat cetveli esas alınarak saptanmasında da hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Ayrıca alınan iki bilirkişi raporunda da davalıya kusur atfedildiği ve kusur oranının %15 olarak belirlendiği anlaşılmakla, raporlardaki rücu ilişkisini ilgilendiren diğer hususların hüküm kurmaya engel olmadığı kanaatine Dairemizce de ulaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davalı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca davalı taraftan alınması gerekli 17.894,73TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 4.473,69TL harcın mahsubu ile bakiye 13.421,04TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3)İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Temyizi kabil olan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince;Dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 361. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde temyiz yolu açık olmak üzere 14/12/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/12/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip