Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2021/1136 E. 2022/1516 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1136 Esas
KARAR NO : 2022/1516
KARAR TARİHİ : 12/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/03/2021
NUMARASI : 2018/981 Esas, 2021/276 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Maddi Tazminat

Taraflar arasındaki maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonucunda mahkemece davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, tacirler arası haksız fiil nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili, yerel mahkemenin müvekkilinin sorumluluğunun haksız fiil sorumluluğu olduğu yönündeki kabulünün hatalı olduğunu, olay tarihi itibariyle müvekkili şirketin herhangi bir eylemi bulunmadığını, kiracı tarafından müteahhide husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkili şirketin söz konusu taşınmazın maliki olmadığı gibi davacı ile arasında akdedilmiş herhangi bir sözleşme de bulunmadığını, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, dava tarihi 31/12/2018 olmasına rağmen ıslah tarihinin 12/02/2021 olduğunu, davacının dava dilekçesinde kısmi dava açtığı ve yalnızca 100,00 TL talep ettiği gözetildiğinde ıslah tarihi itibariyle açıkça zaman aşımına uğrayan ve taraflarınca ıslaha karşı süresinde zaman aşımı itirazı yapılan talebin kabul edilmesinin doğru olmadığını, davacının özen ve bakım yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini, zararın kendi kusurundan kaynaklandığını, illiyet bağının kesildiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunun kusur ve hesap yönünden hatalı olduğunu, ihtimal üzerine hesaplama yapıldığını, işçilik maliyetlerinin birim maliyete eklenmesinin mükerrerlik arz ettiğini ileri sürerek istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
6098 sayılı TBK’nın 49. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür.
Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.”
50. maddesinde; “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır.
Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.”
72. maddesinde; “Tazminat istemi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yılın ve her hâlde fiilin işlendiği tarihten başlayarak on yılın geçmesiyle zamanaşımına uğrar. Ancak, tazminat ceza kanunlarının daha uzun bir zamanaşımı öngördüğü cezayı gerektiren bir fiilden doğmuşsa, bu zamanaşımı uygulanır.
Haksız fiil dolayısıyla zarar gören bakımından bir borç doğmuşsa zarar gören, haksız fiilden doğan tazminat istemi zamanaşımına uğramış olsa bile, her zaman bu borcu ifadan kaçınabilir.”
7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un Geçici 1. maddesinde; “(1) Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla;
a) Dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm süreler; 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hükmü içeren diğer kanunlarda taraflar bakımından belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim tarafından tayin edilen süreler ile arabuluculuk ve uzlaştırma kurumlarındaki süreler 13/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden,
b) 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlarda belirlenen süreler ve bu kapsamda hâkim veya icra ve iflas daireleri tarafından tayin edilen süreler; nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri, taraf ve takip işlemleri, yeni icra ve iflas takip taleplerinin alınması, ihtiyati haciz kararlarının icra ve infazına ilişkin işlemler 22/3/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, itibaren 30/4/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durur. Bu süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden itibaren işlemeye başlar. Durma süresinin başladığı tarih itibarıyla, bitimine on beş gün ve daha az kalmış olan süreler, durma süresinin sona erdiği günü takip eden günden başlamak üzere on beş gün uzamış sayılır. Salgının devam etmesi halinde Cumhurbaşkanı durma süresini altı ayı geçmemek üzere bir kez uzatabilir ve bu döneme ilişkin kapsamı daraltabilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır.
(2) Aşağıdaki süreler bu maddenin kapsamı dışındadır:
a) Suç ve ceza, kabahat ve idari yaptırım ile disiplin hapsi ve tazyik hapsi için kanunlarda düzenlenen zamanaşımı süreleri.
b) 5271 sayılı Kanunda düzenlenen koruma tedbirlerine ilişkin süreler.
c) 6100 sayılı Kanunda düzenlenen ihtiyati tedbiri tamamlayan işlemlere ilişkin süreler.
(3) 2004 sayılı Kanun ile takip hukukuna ilişkin diğer kanunlar kapsamında;
a) İcra ve iflas daireleri tarafından mal veya haklara ilişkin olarak ilan edilmiş olan satış gününün durma süresi içinde kalması halinde, bu mal veya haklar için durma süresinden sonra yeni bir talep aranmaksızın icra ve iflas dairelerince satış günü verilir. Bu durumda satış ilanı sadece elektronik ortamda yapılır ve ilan için ücret alınmaz,
b) Durma süresi içinde rızaen yapılan ödemeler kabul edilir ve taraflardan biri, diğer tarafın lehine olan işlemlerin yapılmasını talep edebilir,
c) Konkordato mühletinin alacaklı ve borçlu bakımından sonuçları, durma süresince devam eder,
ç) İcra ve iflas hizmetlerinin aksamaması için gerekli olan diğer tedbirler alınır.
(4) Durma süresince duruşmaların ve müzakerelerin ertelenmesi de dâhil olmak üzere alınması gereken diğer tüm tedbirler ile buna ilişkin usul ve esasları;
a) Yargıtay ve Danıştay bakımından ilgili Başkanlar Kurulu,
b) İlk derece adli ve idari yargı mercileri ile bölge adliye ve bölge idare mahkemeleri bakımından Hâkimler ve Savcılar Kurulu,
c) Adalet hizmetleri bakımından Adalet Bakanlığı, belirler.” hükümleri düzenlenmiştir.
Dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre; davalı şirketin … Ticaret Merkezinin müteahhidi olduğu, davacı şirketin ise anılan ticaret merkezinde kiracı olarak diyaliz kiti üretimi yaptığı, olay günü meydana gelen yağış sonrasında davacının üretim yaptığı iş yerini su bastığı, davacı beyanına göre ürün ve makine zararlarının dava dışı sigorta şirketince giderildiği, 12 iş günü boyunca üretimin durması nedeniyle zarar meydana geldiği iddia edilerek eldeki davanın açıldığı, mahkemece isabetli şekilde tespit edildiği üzere davanın hukuksal dayanağının yukarıda hükmüne yer verilen haksız fiil sorumluluğu olduğu, haksız fiil faili olarak hasım gösterilen davalı şirkete husumet yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, dosya kapsamında alınan bilirkişi rapor ve ek raporlarında davalı şirkete %20 oranında kusur izafe edilmesinin dosya kapsamına uygun ve yerinde görüldüğü, davacının kusurunun illiyet bağını kesecek düzeyde bulunmadığı, yine hesap yönünden hükme esas alınan 01/06/2020 tarihli kök rapor ile aynı görüşü tekrar eden 08/12/2020 tarihli ek raporun dosya kapsamına uygun, denetlenebilir, gerekçeli ve hükme esas alınmaya yeter nitelikte olduğu anlaşılmakla davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf nedenine gelince; somut uyuşmazlıkta zamanaşımı süresi TBK’nın 72. maddesine göre zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıldır. Dava tarihi itibariyle davaya konu alacağın dava dilekçesinde talep edilen kısmının zamanaşımına uğramadığında kuşku bulunmamaktadır.
Islahla arttırılan istem yönünden ise; dava ve ıslah dilekçesi içeriğinden davanın kısmi dava olarak açıldığı anlaşılmış olup, kısmi davada dava açılmasıyla sadece alacağın dava konusu edilen kısmi yönünden zamanaşımı kesilir, henüz açılmayan (saklı tutulan) ve daha sonra ıslahla arttırılan bölüm için ise zamanaşımı işlemeye devam eder. Davacı tarafından davadan önce, davaya konu zararlandırıcı olayın meydana gelme sebebi ve tazminat yükümlüsünün tespiti için Ankara 12. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/173 D. İş sayılı dosyası ile hasımsız olarak tespit yaptırılmıştır. Tespit dosyasına sunulan bilirkişi raporunda su sızmasının çatıdaki yapım hatasından kaynaklandığının açıklanması üzerine 31/12/2018 tarihinde davalı şirket aleyhine eldeki dava açılmıştır. Tespit dosyası ile zarar sorumlusunun çatının yapımını gerçekleştiren kişi/şirket olduğu davacı tarafça öğrenilmekle birlikte, yapımı gerçekleştirenin –müteahhit firmanın- davalı şirket olduğunun davacı tarafça hangi tarihte öğrenildiğine dair davalı tarafça dosyaya herhangi bir delil ibraz edilmemiştir. Davalı şirket, davacı ile herhangi bir hukuki ilişkileri olmadığını bildirmiş olup dosya kapsamından davacının binada kiracı olduğu da anlaşılmıştır. Aksi davalı tarafça ispatlanamadığından, davacı şirketin tazminat yükümlüsünün davalı şirket olduğunu en erken dava tarihi olan 31/12/2018 tarihinde öğrendiği kabul edilmelidir. Buna göre iki yıllık zamanaşımının başlangıç süresi 31/12/2018 olup ıslahın en geç 31/12/2020 tarihine kadar yapılması gerekmekte ise de, yukarıda hükmüne yer verilen 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun Geçici 1. maddesi ile Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde görülmüş olması sebebiyle yargı alanındaki hak kayıplarının önlenmesi amacıyla dava açma, icra takibi başlatma, başvuru, şikâyet, itiraz, ihtar, bildirim, ibraz ve zamanaşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve zorunlu idari başvuru süreleri de dâhil olmak üzere bir hakkın doğumu, kullanımı veya sona ermesine ilişkin tüm sürelerin 13/03/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden, 30/04/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar durdurulması, 30/04/2020 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 29/04/2020 tarihli Yargı Alanındaki Hak Kayıplarının Önlenmesi Amacıyla Getirilen Durma Süresinin Uzatılmasına Dair Cumhurbaşkanı Kararı ile 7226 sayılı Kanunun geçici 1’inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen durma süresinin, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununda öngörülen zorunlu idari başvuru yoluna ilişkin süreler hariç, 01/05/2020 (bu tarih dâhil) tarihinden 15/06/2020 (bu tarih dâhil) tarihine kadar uzatılması karşısında, Covid 19 pandemisi nedeniyle uzayan süreler dâhil edilerek hesaplama yapıldığında ıslah tarihi olan 12/02/2021 tarihi itibariyle davaya konu alacağın zamanaşımına uğramadığı görüldüğünden davalı vekilinin zamanaşımına yönelik istinaf nedeni de reddedilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle,
1-İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davalı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 4.412,00 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 1.103,01 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.308,99 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3)İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Karar tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362. maddesi uyarınca kesin olmak üzere 12/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022


Başkan

e-imza

Üye

e-imza

Üye

e-imza

Katip

e-imza