Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2021/1081 E. 2022/1523 K. 12.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2021/1081 – 2022/1523
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2021/1081 Esas
KARAR NO : 2022/1523
KARAR TARİHİ : 12/10/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/03/2021
NUMARASI : 2020/104 Esas, 2021/158 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : Haksız ihtiyati tedbir nedeniyle tazminat

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda davanın reddine dair hükme karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkili şirketin dava dışı… Elektrik şirketinden taşınma satış vaadi sözleşmesi ile … Parselde bulunan inşaatta 3 adet bağımsız bölüm aldığını, 30,31 ve 32 nolu bağımsız bölüm yerler olup 13/03/2019 tarihinde müvekkili şirket adına tapuda tescil edildiğini, her bir bağımsız bölüm için 510.000TL ödediğini, ancak davalı … personel vakfı talebi ile taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir şerhi konulduğunu, tedbirin haksız olarak konulduğunu, bu tedbir nedeniyle taşınmazlar üzerinden tasarrufta bulunmasına engel olunduğundan kısıtlama nedeniyle şirketin zararının ortaya çıktığını, uzun süreli kira sözleşmesi yapılmasını tedbirin engellediğini, mahrum kaldığını kira geliri nedeniyle uğradığı zarardan davalı sorumlu olduğundan fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100TL maddi zararın yasal faizi ile birlikte davalı taraftan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın davasının zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın davayı belirsiz alacak davası açmasında hukuki menfaatinin bulunmadığını, ihtiyati tedbir süresinin çok kısa bir süre için verildiğini, davacının bildirdiği gibi 73 günlük bir süre olmadığını, davacı tarafın alacak talebinde haksız olduğunu, henüz inşaatın tamamlanmadığını, iskan ruhsatının bulunmadığını, arsa sahibi müvekkilinin yüklenici firmanın sözleşmesini feshetmiş olup, uyuşmazlığın yargıya intikal ettiğini, davacı tarafın dosyaya sunmuş olduğu belgeler basit, adi yazılı belgeler olup ekonomik hayatın gerekliliklerine uygun olmadığını belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; davanın haksız ihtiyati tedbirden doğan 100TL maddi tazminat davası olduğu, eldeki davanın davacı olan şirket adına kayıtlı taşınmazlar üzerine aleyhine Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/04/2019 tarihli 2019/157 D.iş 2019/157 Kararı ile, davadışı bu şirketin adına kayıtlı taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir kararının verildiği, D.İş dosyasında eldeki davanın davacı şirketi 3.kişi olarak verilen karar ile adına kayıtlı taşınmaz üzerine tedbir kararı verilmesi nedeniyle hak ve hukuku etkilendiği iddiası üzerine, D.İş dosyasına itiraz etmesi üzerine, mahkemenin 12/06/2019 tarihli ek karar ile iki hafta içinde esas hakkında dava açılmadığından ihtiyati tedbir kararın kendiliğinden kalktığının tespitine karar verilmiş olduğu, eldeki davanın davacı şirketi ihtiyati tedbir kararı verilen dosyada 3.kişi olduğu, ihtiyati tedbir isteyen tarafın kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında birden fazla şahıslar hakkında ihtiyati tedbir kararı aldıkları, muvazaalı olduklarını düşündükleri işlemler hakkında iptal davası açıp bu taşınmazlar yönünden ise iki hafta içinde dava açmadıklarından tedbirin kendiliğinden kalktığını beyan ettiklerinin tespit edilmiş olduğu, D.İş dosyasında ihtiyati tedbir isteyen taraf ilk başta hangi taşınmazların muvazaalı olarak devredildiğini bilinmesinin mümkün olmaması nedeniyle zarar verme amacıyla yapılmış olduğunun tespit edilemediği, kötü niyetli olmadığı kanaatine varıldığı, arsa sahibi davalı taraf ile yüklenici firmanın arasındaki sözleşmenin feshedilmiş olduğu uyuşmazlığın yargıya intikal ettiğinin anlaşılmış olduğu haksız ihtiyati tedbir kararından dolayı tazminat isteyen 3.kişi davacı şirketin dosya sunduğu, kira müzakere tutanaklarının basit, adi yazılı şekilde olup her zaman geriye yönelik tutulması mümkün olduğundan, davacı şirketin ihtiyati tedbir kararından tazminatı gerektirir zararının oluşmadığı sonuç ve kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından satın alınan taşınmazların kurumsal firmaların tercih ettiği lokasyonlarda bulunduğunu, satın almadan sonra bazı kurumsal şirketlerin kiralama tekliflerinin müvekkil şirkete ulaştığını, müvekkili şirket gelen teklifler doğrultusunda şirket için en karlı teklifi belirleyip söz konusu taşınmazların kiralama görüşmelerine başladığını, ancak bu aşamada davalının talebiyle taşınmazlar üzerine ihtiyati tedbir şerhinin koyulmasının müvekkili şirketle yürütülen kiralama görüşmelerini olumsuz etkilediğini, yerel mahkeme tarafından söz konusu tutanakların doğruluğunun teyit edilebilmesi amacıyla ilgili kurumlara müzekkere yazılmadığını, kira müzakere tutanaklarının muhatabı olan ilgili kişi ve kurumlara tutanaklarla ilgili olarak bilgi verilmesi için müzekkere yazılmadan ve bu hususta açık ve net bir şekilde bilgi edinilmeden müvekkili şirketin zarara uğramadığı yönünde tespit yapılmasının hukuka ve hakkaniyete aykırılık teşkil ettiğini belirterek Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Hukuk Muhakemeleri Kanunu 399. maddede düzenlenen haksız ihtiyati tedbir nedeniyle tazminat koşullarının somut olayda oluşup oluşmadığı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Davacı vekili deliller toplanmadan davanın reddine karar verildiğini istinaf sebebi olarak ileri sürdüğüne göre öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 27. maddesi :”(I) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir”. şeklindedir.
Hukuki dinlenilme hakkı çoğunlukla “iddia ve savunma hakkı” olarak bilinmektedir. Ancak bu hak iddia ve savunma hakkı kavramına göre daha geniş ve üst bir kavramdır.
Hakkın temel unsurları maddede tek tek belirtilmiş, böylece uygulamada bu temel yargısal hak konusundaki tereddütlerin önüne geçilmesi amaçlanmıştır.
Bunlardan ilki “bilgilenme hakkı” dır. Bu çerçevede, öncelikle tarafların gerek yargı organlarınca gerek karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir. Hak sahibinin kendisi ile ilgili yargılama ve yargılamanın içeriği hakkında tam bir şekilde bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Tarafın bilgi sahibi olmadığı işlemler, belge ve bilgiler yargılamada esas alınamaz. Bilgilenmenin şekli bakımından, hukuki dinlenilme hakkına uygun davranılmalı, ilgilinin bilgilenmesi şeklen değil, gerçek anlamda sağlanmaya çalışılmalıdır.
Bu hakkın ikinci unsuru, “açıklama ve ispat hakkı”dır. Taraflar, yargılamayla ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkına sahiptirler. Her iki taraf da bu haktan eşit şekilde yararlanırlar. Bu durum “silahların eşitliği ilkesi” olarak da ifade edilmektedir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) adil yargılanma hakkını düzenleyen 6. maddesinin 1. bendinin ilk cümlesinde yer alan silahların eşitliği ilkesi, yine AİHS’ne göre, mahkeme önünde sahip olunan hak ve vecibeler bakımından taraflar arasında tam bir eşitliğin bulunması ve bu dengenin bütün yargılama boyunca korunmasıdır. Başka bir deyişle, silahların eşitliği ilkesi, davanın taraflarından birini diğeri karşısında avantajsız bir duruma düşürmeyecek şekilde her iki tarafın deliller de dahil olmak üzere, iddia ve savunmasını ortaya koymak için makul bir olanağa sahip olması, tarafların denge içinde olması demektir. Söz konusu ilke tarafların usulüne uygun olarak mahkemenin önüne gelmelerini sağlayan tebligat işlemi açısından da önemlidir. Çünkü ancak hukuka uygun bir usulde gerçekleşen tebligat üzerine, durumdan haberdar olan taraflar iddia ve savunmalarını eşit şekilde yapabileceklerdir.
Hukuki dinlenilme hakkının üçüncü unsuru, “tarafların iddia ve savunmalarını yargı organlarının tam olarak dikkate alıp değerlendirmesi”dir. Bu değerlendirmenin de karar gerekçesinde yapılması gerekir (6100 sayılı HMK’nın hükümet gerekçesi madde 32). Yargılama bakımından, sadece bir tarafın dinlenip diğerinin dinlenmemesi, tek yönlü karar verilmesi demektir. Yargılamada yer alan taraflar yargılamanın objesi değil, süjesidir. Hukukî dinlenilme hakkı doğru karar verilmesinin garantisidir; bu nedenle, haksızlığa karşı koyabilme imkânı tanır. Bu hak, hukuk devletinin, insan onurunun korunması ve eşitlik ilkesinin, hak arama özgürlüğünün, adil yargılanma hakkının bir gereğidir.
Somut olayda; davacı vekilinin dava dilekçesinde Ankara 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 08/04/2019 tarihli 2019/157 D.iş dosyası, dava dışı şirket tarafından sunulan kira teklifi, bilirkişi incelemesi, tanık, yemin ve her türlü yasal delile dayandığı, dava dilekçesine dava dışı şirketin kiralama teklifinin ve buna ilişkin görüşme tutanağının suretlerini, tapu suretlerini eklediği, basit yargılama usulüne tabi davada ön inceleme duruşmasında tahkikat aşamasına geçilerek, davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Her ne kadar 6102 sayılı TTK 4/2 ve 6100 sayılı HMK 316 ve devamı maddeleri uyarınca iş bu davanın ön inceleme duruşmasında tahkikat aşamasına geçilmesine dair yasal bir engel bulunmuyor ise de, davacı vekilinin dava dilekçesine eklediği belge mahiyetli delillerin, gerektiğinde muhatap gerçek veya tüzel kişilerden HMK 195.madde kapsamında istenerek dosyaya kazandırılması sonrasında, HMK 399 maddeye göre davacının maddi zararının oluşup oluşmadığının tespit edilmesi gerekirken, yukarıda özetlenen hukuki dinlenilme hakkına aykırı olarak davacı tarafın delilleri toplanmadan ve değerlendirilmeden, ilk derece mahkemesince kira müzakere tutanaklarının basit, adi yazılı şekilde olup her zaman geriye yönelik tutulması mümkün olduğundan, davacı şirketin ihtiyati tedbir kararından tazminatı gerektirir zararının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle; davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca kaldırılmasına ve yeniden görülmek üzere mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davacı tarafın istinaf başvurusunun duruşma yapılmadan KABULÜ ile Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 03/03/2021 gün ve 2020/104 Esas, 2021/158 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (a) bendinin 6.maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2)Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3)Davacı tarafça yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde iadesine,
4)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddenin 1.fıkrasının a bendinin 6. maddesi uyarınca kesin olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 12/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 12/10/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip