Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2020/920 E. 2021/1479 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ


KARAR TARİHİ : 29/09/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2019
NUMARASI :…
DAVANIN KONUSU : Alacak

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın kısmen kabulüne dair hükme karşı, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … ile … AŞ. arasında … trafo merkezinde 40 mw’lık bir mobil santralin kiralanması ve hizmet alımı yoluyla işletilmesine ilişkin 13/10/2000 tarihli sözleşme imzalandığını, … …. Üretim AŞ olduğunu, santralin en geç 05/07/2001 tarihinde konuşlandırılması gerekirken 399 günlük gecikme ile 09/08/2002 tarihinde işletmeye alındığını, sözleşmenin 10.maddesi doğrultusunda işlem yapılıp 4.500.000USD gecikme cezası hesaplandığını ancak davalının…. kesilen cezasının tahsilini durdurulması talebi ile Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin…. ihtiyati tedbir talep ettiğini ve mahkemece 19/06/2003 tarihinde ceza tutarının tahsilinin davanın sonuçlanmasına kadar durdurulmasına karar verildiğini, ihtiyati tedbir kararı nedeniyle 4.500.000USD’lik gecikme cezasının tahsil edilemediğini, Ankara 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin ….Esas sayılı dosyasında görülen davada asıl dava ve birleşen davanın reddine karar verildiği ve kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin onamasından sonra kesinleştiğini, ihtiyati tedbir kararının mahkemece kararın kesinleşmesine kadar devam ettirildiğini, bu nedenle karar kesinleşene kadar alacağın tahsil edilemediğini, haksız ihtiyati tedbir nedeniyle alacağın 11 yıl gecikme ile tahsil edildiğini, bu nedenle müvekkilinin zarara uğradığını, davalının gecikme nedeniyle 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesi ve sözleşmenin 10. maddesi gereğince 6183 sayılı Kanun’da öngörülen gecikme cezası oranında zarardan davalının sorumlu olduğunu belirterek 21.231.178,49TL’nin 28/05/2014 tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde düzenlenen gecikme zammı üzerinden faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince santralin süresinde konuşlandırılmaması nedeniyle sözleşmenin 10. maddesi uyarınca davacı tarafından gecikme cezası talep edilmesi üzerine mahkemenin…. Esas sayılı dosyasında menfi tespit davası açıldığını, mahkemece ihtiyati tedbir kararı verildiğini, yapılan yargılama sonucunda 28/12/2004 tarihinde davanın kabulüne karar verildiğini, Yargıtay 11. Hukuk dairesince kararın bozulması üzerine davanın reddine karar verildiğini ve derecattan geçerek kararın kesinleştiğini, haksız ihtiyati tedbir nedeniyle tazminat istenebilmesi için talep edenin talepte bulunduğu anda haksız olması gerektiğini oysa davacı kurumun talep ettiği cezai şart niteliğinde alacağın kesinleşmiş belirli bir alacak olmayıp ancak davacının haklılığı uzun yıllar görülen dava sonucunda verilen karar ile belirlendiğini, dolayısıyla müvekkilinin menfi tespit davasında talep ettiği ihtiyati tedbir talep ettiği anda haksız olduğunun söylenemeyeceğini, 4.500.000USD’nin kararın kesinleşmesinden sonra 28/05/2014 tarihinde ABD doları kuru üzerinden ödendiğini, bu nedenle davacının bir zararının söz konusu olmadığını, davacının zarara uğradığını kanıtlayamadığını, 6183 sayılı Kanun’un 51.maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığını, zir sözleşmenin 10. maddesinde 6183 sayılı Kanun’un uygulanacağına ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, davacının ancak bankaların ABD doları uyguladığı yasal faizi talep edebileceğini, temerrüt faiziyle ayrıca faiz yürütülemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda; bilirkişiye yaptırılan hesaplama sonucunda bilirkişinin 02/11/2018 tarihli ek raporuna göre, davacının tedbir tarihi ile ödeme tarihi arasında 4.500.000 USD’nin tahsil edilememesinden dolayı uğradığı faiz miktarı zararının 7.295.904,97TL olduğunun tespit edildiği, faize faiz yürütülemeyeceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne 7.295.904,97TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşme esas alınarak faiz zararının belirlenmesi gerektiğini, belirlenen faiz zararının eksik olduğunu, gecikme zammının USD olarak belirlenmiş olması nedeniyle TL’ye çevrilmeden faiz hesabının yapılması gerektiğini, davalıdan faiz talebi ile dava açılmış olması nedeniyle faiz alacağının ana para alacağına dönüştüğünü, bu nedenle faize faiz işletilmez yasağının uygulanamayacağını ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tümden kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; olayda HMK’nın 399. maddesi şartlarının oluşmadığını, ihtiyati tedbirin kalkması üzerine 28/05/2014 tarihindeki kur üzerinden gecikme zammının davacı tarafa ödendiğini, davacının bir zarara uğramadığını, zararın varlığının davacı tarafça ispat edilemediğini ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Dava konusu olayda HMK’nın 399. maddesi koşullarının oluşup oluşmadığı, mahkemece davacının zararının belirlenmesi yönteminin usul ve yasaya uygun olup olmadığı ve faiz hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Haksız ihtiyati tedbirden dolayı maddi tazminat davası açılabilmesi için icra edilmiş bir tedbir kararının bulunması, bu tedbirin haksız olduğunun ortaya çıkması, tedbir sebebiyle zarar meydana gelmiş olması ve zarar ile haksız ihtiyati tedbir arasında uygun illiyet bağının bulunması şarttır. Maddi tazminat isteklerinde, manevi tazminat isteklerinden farklı olarak haksız ihtiyati tedbirden dolayı ihtiyati tedbir koyduran tarafın kusursuz sorumluluğu kabul edilmiştir. Yani, haksız ihtiyati tedbiri koydurtmuş olan tarafın bundan doğan maddi zararla sorumlu tutulabilmesi için ihtiyati tedbiri kötü niyetle istemiş ve koydurmuş olması gerekmez. İcra edilmiş olan ihtiyati tedbirin haksız olması ve bir zarara neden olmuş olması sorumluluk için yeterlidir.
Öte yandan, haksız ihtiyati tedbir sebebiyle tazmini gereken zarar ise gerçek zarardır. Gerçek zarar, zarar verici eylem olmasaydı zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idi ise o durumun yeniden tesisi için gerekli olan miktar kadardır. Zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı da oluşabilecek zararlar gerçek zarar kapsamında değerlendirilemez. Bu sebeple tazminleri istenemez. Çünkü anılan zararlar ile zararlandırıcı eylem arasında kanunun aradığı anlamda bir illiyet bağı mevcut değildir. (Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2016/13435 Esas, 2018/8055 Karar)
Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür (Bknz Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2014/6874 Esas, 2015/6302 karar sayılı ilamı).
Somut olayda, … …. … AŞ arasında 13/10/2000 tarihinde yapılan sözleşme ile … bir mobil santralin 5 yıl süre ile konuşlandırılması ve hizmet alımı yoluyla işletilmesinin kararlaştırıldığı, mobil santral işinin yapımını üstlenen davalı…. tarihinde işi teslim etmesi gerekirken belirlenen sürenin aşıldığı, bu nedenle sözleşmede öngörülen 4.500.000USD gecikme cezasının davalıdan talep edildiği, bunun üzerine davalı şirket tarafından Ankara 5. Asliye Ticaret Mahkemesinden….. gecikme zammının ödenmesinin durdurulması yönünden ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğu, mahkemece talebin kabulüne karar verilerek gecikme cezasının tahsiline yönelik iş ve işlemlerin bu yolda açılacak dava sonuçlanıncaya kadar tedbiren durdurulmasına karar verildiği, daha sonra ise davalı tarafça Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde (2007/448 Esas, 2012/51 Karar sayılı) gecikme cezası yönünden borçlu olmadıkları iddiası ile menfi tespit davası açıldığı ancak davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay tarafından onanması ile kararın kesinleştiği, davalı şirket tarafından gecikme cezası olan 4.500.000 USD’nin 28/05/2014 tarihinde davacı şirkete ödendiği anlaşılmış olup bu durumda zarar ile haksız ihtiyati tedbir arasında uygun illiyet bağının bulunduğu açıktır. Bu nedenle, davalı vekili tarafından ileri sürülen davacının zarar görmediği, davacının zararın varlığını ispat edemediği yönündeki istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilinin istinaf itirazlarının incelenmesinde ise;
İlk derece mahkemesince, haksız ihtiyati tedbir nedeniyle gecikme cezasının davalı tarafça geç ödemesinden kaynaklanan davacı zararının hesaplanması bakımından alınan bilirkişi raporunun ayrıntılı, gerekçeli ve dosyadaki bilgi ve belgelerle uyumlu olduğu görülmüştür. Davanın niteliği gereği sözleşme esas alınarak faiz zararının belirlenmesi gerektiğine yönelik istinaf itirazı yerinde görülmemiştir. Bununla birlikte, her ne kadar ilk derece mahkemesince, davalı tarafından yapılan ödeme tarihine kadar işlemiş faiz alacağının hesaplandığı ve hüküm altına alındığı, bu nedenle hükmedilen bedele faiz işletilmesi halinde “faize faiz işletilemez” ilkesinin ihlal edileceği gerekçesi ile davalının faiz talebinin reddine karar verilmiş ise de, bu değerlendirme yerinde görülmemiştir. Şöyle ki, işbu dava haksız eylemden kaynaklanan zararın tazminine ilişkin olup bilirkişinin hesaplaması bu zararın belirlenmesine yöneliktir. Bilirkişinin, davalı tarafın ödemesi gereken gecikme cezasını haksız ihtiyati tedbir nedeniyle geç ödemesi nedeniyle davacının uğradığı zararı belirlemek için yıllık USD faiz oranlarını esas alarak hesaplama yapmış olması bu alacağı bir faiz alacağı haline getirmez. Dolayısıyla, faize faiz işletilmez ilkesinden bahisle faiz talebinin reddi doğru değildir. Bu durumda, hesaplanan bedel üzerinden dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile faiz talebinin reddine karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-b.2 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak düzeltilerek yeniden esas hakkında “davanın kısmen kabulüne “, davalı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A)Davacı tarafın istinaf başvurusunun duruşma yapılmadan KABULÜ ile, Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/01/2019 gün ve…. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2.maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
1)Davanın KISMEN KABULÜ ile, 7.295.904,97TL alacağın 28/05/2014 dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin alacak talebinin REDDİNE,
2) 492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 498.383,27TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 362.575,50TL harcın mahsubu ile bakiye 135.807,77TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3)Davacı tarafından peşin yatırılan ve alınmasına hükmedilen 362.575,50TL harcın yargılama gideri olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; davacı tarafça istinaf kanun yolu başvurusu sırasında peşin yatırılan 54,40TL istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
5)Davacı tarafından hükümden önce yapılan 25,20TL başvurma harcı ile 1.153TL yargılama gideri ve hükümden sonra yapılan 38TL olmak üzere toplam 1.216,20TL yargılama giderinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326/2.maddesi uyarınca, tarafların haklılık oranına göre 417,94TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6)Davalı tarafından hükümden önce yapılan 100TL yargılama gideri yargılama giderinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326/2.maddesi uyarınca, tarafların haklılık oranına göre 34,36TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
7)Davacı tarafça istinaf kanun yolu aşamasında yapılan 43,40TL posta/tebligat gideri ile 148,60TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 192TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 332/3.maddesi uyarınca, hükümden sonraki yargılama giderlerinin haklılık oranına göre taraflara yüklenmesine,
9)Davacı, vekil ile temsil edildiğinden ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 138.159,05TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10)Davalı, vekil ile temsil edildiğinden ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 204.552,74TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi uyarınca, yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra iadesine,
C-1)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davalı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 498.383,27TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 124.595,82TL harcın mahsubu ile bakiye 373.787,45TL harcın davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3)İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Temyizi kabil olan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince;Dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince; tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/09/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 05/10/2021

….