Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2020/74 E. 2021/513 K. 17.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

KARAR TARİHİ : 17/03/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : …1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/06/2019
NUMARASI :…

DAVANIN KONUSU : Alacak

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın reddine dair hükme karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2009 yılında nakliyecilik yapmak üzere … plakalı çekici ve … plakalı dorseyi aldığını, müvekkilinin araçları aldıktan sonra davalı şirkete araçları kiraladığını ve müvekkilinin kardeşi …’ın da bir süre araçta şoförlük yaptığını, daha sonra değişen mevzuat nedeniyle müvekkilinin … … belgesi standartlarını taşımadığı için aracını satma niyeti olmaksızın inançlı temlik işlemiyle önce dava dışı …. Ltd. Şti.’ye satış göstererek kiraladığını, üç yılın sonunda şirketle anlaşılamadığını ve daha önceden de kiracı olarak çalışan davalı şirket ile anlaşma sağlanıldığını, aracın 2014 yılının Eylül ayından bu yana davalı adına kayıtlı olarak müvekkilinin hesabına çalıştığını ancak üç yıldan bu yana aracın para kazanmadığı zararda olduğu vs.gibi gerekçelerle ödenmesi gereken kazanç bedellerinin ödenmediğini, davalı şirketin müvekkiline hesap ekstresi ve diğer masraf belgeleri adı altında dönem dönem evraklar verdiğini ileri sürerek davalı adına kayıtlı … plakalı çekici ve … plakalı dorsenin tescil kaydının iptaliyle müvekkili adına tesciline, mümkün olmaması halinde şimdilik 10.000TL araç bedeli ve 1.000TL kazanç bedeli olmak üzere 11.000TL’nin faiziyle birlikte davalıdan alınarak müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının soyut iddialar içeren dilekçesinde … plaka sayılı çekici ile … plaka sayılı yarı römorkun kendisine ait olduğunu belirttiğini, … plakalı sayılı aracın 2004 yılında alındığını doğrudan müvekkili şirket adına kayıtlı olduğunu, … plaka sayılı aracın ise … … Nak. Ltd. Şti.’den bedeli ödenmek suretiyle satın alındığını, davacının 2010 yılında maliki olduğu …. plaka sayılı araçlara haciz konulduğunu, davacının daha sonra söz konusu araçları sattığını ve müvekkili ile bir ilgisinin kalmadığını, … nakliye sektöründe çalıştırılacak araçların şirket adına kayıtlı olmasının bir zorunluluk olmadığını, şahıs adına kayıtlı araçların da kira sözleşmesi yapılarak çalışabileceğini, dolayısıyla davacının adına kayıtlı olan araçlarını şirkete devretme gibi bir zorunluluğunun bulunmadığını, davacı ile müvekkili şirket arasında yazılı veya sözlü inançlı bir işlemin söz konusu olmadığını, delil başlangıcı olarak sunulduğu evrakları kabul etmediklerini, tanık dinletilmesine muvafakatlarının bulunmadığını, müvekkili şirketin araç alım satımlarını yazılı olarak yaptığını, davacı ile inançlı bir işlem söz konusu olmadığından yazılı bir işlemde yapılmadığını, sadece davacı eski malik olması sebebiyle dava konusu … plaka sayılı aracı satın almak istediğini ancak o aşamada kaldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda; davacı tarafından sunulan belgeler arasında dava konusu olay ile ilgili HMK’nun 202. maddesi uyarınca yukarıda sayılan niteliklerde inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan bir belge bulunmadığı, delil başlangıcı niteliğini taşıyan herhangi bir belge sunulmadığı, bu nedenle tanık dinletme taleplerinin HMK’nun 201. maddesi uyarınca kabul edilmediği, Kayseri İl Emniyet Müdürlüğü’nün yazı cevaplarından trafik kaydı iptali ve tescili istenilen … plakalı aracın hiçbir zaman davacı adına tescili ve kaydı bulunmadığı, diğer … plakalı aracın ise 28/12/2009 tarihinde davacı adına kaydının yapıldığı, 13/12/2012 tarihinde davacının dava dışı … … … Turizm Tic. San. Ltd. Şti.’ye devredildiği, daha sonra bu şirket tarafından dava dışı … … Nakliyat Tic. San. Ltd. Şti.’ye devredildiği, bu şirketin de davalı şirkete aracı devrettiği, davacı ve davalı tarafların dilekçeler teatisi aşamasında sunmuş oldukları dilekçelerinde açık bir şekilde ticari defter ve kayıtlara dayanmadığı, davacı vekilince açıkça yemin deliline de dayanılmamış olması nedeniyle yemin teklif etme hakkının da hatırlatılmadığı, davacının davalı ile aralarında inançlı işlem bulunduğu iddiasını ispat edemediği kanaatine varılmakla davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava konusu dorse ve çekiciyi oluşturduğu birikimi ile satın aldığını, müvekkilinin … … belgesi standartlarını sağlayamadığı için aracını satma niyeti olmaksızın inançlı temlik işlemi ile aracı önce dava dışı bir şirkete satış göstererek kiraladığını, daha sonra ise bu aracın davalı şirkete devredildiğini, dosyaya davalı şirketin müvekkile verdiği hesap ekstresi ve diğer masraf belgeleri altında verdiği evrakların sunulduğunu, tanık dinletmek istediklerini ancak mahkemece uygun görülmediğini, davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Taraflar arasında geçerli bir inanç sözleşmesinin olup olmadığı, davacının iddiasını ispat edip edemediği hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, inanç sözleşmesine dayalı menkul malın aidiyetinin tespiti ile aracın adına tescili, olmadığı takdirde şimdilik 11.000 TL alacağın tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
İnanç sözleşmesi, inananla inanılan arasında yapılan, onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın, inanılan tarafından inanana geri verme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muameledir. Bu sözleşme, tarafların hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmeleri kaynağını olay tarihinde yürürlükte bulunan 6908 sayılı Borçlar Kanunu’nun 19. maddesi ile 05/02/1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’ndan alır. Sözü edilen bu karar uyarınca inanç ilişkisi ancak yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır. Kısaca, inanç ilişkisinin varlığını kabul edebilmek için yazılı bir sözleşmenin ya da açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek, karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin varlığı aranır. Yazılı delil başlangıcı niteliğinde belge varsa HMK’nun 202. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir (Hukuk Genel Kurulu, 04/07/2010….
Yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının, dava konusu dorse ve çekicinin kendisine ait olduğunu, davalı şirkete kiraladığını, kendisinin … belgesi olmadığı için dorse ve çekiciyi davalı şirkete satmış gibi devrettiğini, aralarında anlaşmazlık çıktığını iddia ederek dorse ve çekicinin kendisi adına tescil edilerek teslimine karar verilmesini talep etmiş olup davacı inanç sözleşmesine dayanmış olsa da sözleşmenin ispatı için dosyaya yazılı bir belge sunmadığı, yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilebilecek bir belgenin de ibraz edilmediği, dosyaya sunulan hesap ekstresi ve diğer evrakların yazılı delil başlangıcı olarak kabulünün mümkün olmadığı, bu nedenle sözleşmenin ispatı hususunda tanık da dinlenemeyeceği dikkate alındığında ilk derece mahkemesince ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde, usul ve esas yönünden bir hukuka aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davacı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 59,30TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 44,40TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3)İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Temyizi kabil olan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince;Dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince; tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/03/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 17/03/2021


Başkan

e-imza

Üye

e-imza

Üye

e-imza

Katip

e-imza