Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2020/1508 E. 2021/1954 K. 21.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

….
KARAR TARİHİ : 21/12/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/02/2020
NUMARASI …

Davacı vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın reddine dair hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin dava dışı “…’nden alacaklı olduğunu ve Ankara 30. İcra Müdürlüğünün ….Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine geçerek takibin kesinleştiğini; dava dışı şirketin ise davalıdan alacaklı olduğunu öğrendiklerini, bu nedenle davalıya 23/10/2017 tarihinde 2.519.173,45TL tutarında alacağın tahsili için haciz müzekkeresi yollandığını ve haciz konulduğunu; davalının farklı tarihlerde 5 kalem ayrı ayrı olmak üzere dava dışı firma alacağı nedeniyle toplamda 1.888.546,12TL’yi icra dosyasına yatırdığını; davalının muvazaalı olarak 55 farklı kalemde toplam 870.000TL’yi dava dışı borçlu … … Firması adına başkaca kişi ve kurumlara ödediğini; bu sebeple, 630.627,33TL’nin ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren ticarî faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının, müvekkili şirketin bazı tesislerinde taşeron olarak çalışan dava dışı “…”nden alacaklı olduğu gerekçesiyle Ankara 30. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı takip dosyasından icra takibi yaptığını ve müvekkiline 2.165.846,30TL için ihtiyati haciz yazısı gönderdiğini; ilk etapta 1.037.929,56TL’nin dosyaya ödendiğini, bilahare 1.434.321,64TL kesin haciz yazısı geldiğini ve alacak doğduğunda haciz konularak gönderileceğinin bildirildiğini; dava dışı firmanın, çalışanların aylık ücretlerini, SGK primlerini ve muhtasar vergileri yatırmaması nedeniyle, müvekkili şirketin bu ödemeleri yaptığını ve davacıya toplamda 1.888.546,12TL ödendiğini ve dava dışı borçlu çalışanları ile kurumlara 676.794TL ödendiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; alacaklı tarafından üçüncü kişiye (davalıya) İİK’nın 78. maddesi uyarınca gönderilen haciz müzekkeresi ile borçlunun doğacak tüm hak ve alacakları üzerine haciz konulduğu, dava dışı … şirketinin defterleri üzerinde istinabe yoluyla bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup, dava dışı şirket ile davalı arasında 2017 yılı öncesinden gelen ticarî ilişkinin bulunduğu, davalı … tarafından dava dışı borçlu … şirketi çalışanlarına ve SGK’ya 676.793,58TL ödeme yapıldığı ve bu ödemelerin dava dışı … defterinde de yer aldığının anlaşıldığı, ikinci bilirkişiler kurulu raporlarında, davalı ödemelerinin, davalının dava dışı borçlu … ile arasındaki sözleşmeden kaynaklanan iş dolayısıyla ve yine dava dışı borçlu şirketin işçilerine ve SGK’ya olan borçları karşılığı yapıldığını, bu ödemelerin öncelikle hakedişten kesilmesi gerektiğini mütalaa ettikleri, itirazlar üzerine aynı kuruldan ek rapor alındığı, toplanan tüm deliller kapsamında, davalı … Beton şirketi ile dava dışı borçlu … şirketi arasında iş ilişkisi olduğu ve devam eden iş sebebiyle işçilerin ücret vesairelerden ve SGK ödemelerinden davalı şirketin de sorumlu olduğu, bu kesintilerin hak edişlerden de yapılması gerektiği, davalı şirket, dava dışı şirketin hak edişlerinden kesinti yapması imkanına sahip olduğuna göre bu kesintilerin yapılması sonunda “borçlunun tahakkuk etmiş bir alacağı” bulunursa İİK’nın 78’inci maddesine göre icra dosyasına gönderilmesi gerektiği, halbuki bilirkişilerin tespitlerinden kesintilerin yapılmasından sonra “borçlunun tahakkuk etmiş bir alacağı” bulunmadığından, icra dosyasına yollanacak tutarda olmayacağı, her ne kadar, dava dışı firmanın verdiği iki adet toplamı 950.000TL olan teminat mektubunun davalı nezdinde olduğu ve dava tarihinden sonra nakde çevrildiği belirlenmiş ise de sürekli iş ilişkisi nedeniyle verilen teminat mektubunun varlığı, davalının, bizzat sorumlu olduğu anlaşılan yasal kesintileri yapmasına engel görülemeyeceğinden davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; haciz yazısının tebliğinden sonra davalının dava dışı kişi ve kurumlara dava dışı borçlu adına yaptığı ödemelerin usulsüz olduğunu, bu miktar ödemeler icra dosyasına yapılsaydı alacaklarının tamamının tahsil edilmiş olacağını, kaldı ki davalının dava dışı borçludan aldığı teminat mektuplarını nakde çevirdiğini, bu teminat mektuplarında artan miktar olup olmadığının da araştırılarak artan miktar varsa icra dosyasına yatırılması gerektiğini, bu durum araştırılmadan karar verilmesinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Somut olayda; takibin kesinleşmesinden sonra icra müdürlüğünce gönderilen haciz yazılarının gereğinin davalı şirket tarafından yerine getirilip getirilmediği, getirilmemişse bunun hukuka uygun olup olmadığı, bir miktar alacağa haciz uygulanmaması ve borçlu adına 3. kişilere ödenmesi nedeniyle davalı şirketin sorumlu tutulup tutulamayacağı, uğranılan zararla davalının işlemleri arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.

DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, icra müdürlüğü tarafından gönderilen haciz yazısının (müzekkeresinin) gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan maddi zararın tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş olup davacı vekili tarafından yukarıda belirtilen sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
İİK’nın 106/2. maddesi uyarınca, borçlunun üçüncü kişilerdeki alacağı menkul hükmündedir. Bu nedenle, tıpkı menkul haczinde olduğu gibi icra dairesince üçüncü kişiye yazılacak yazı ile haczedilebilir. Bunun dışında, İİK’nın 89. maddesi gereğince haciz ihbarnamesi gönderilmesine de yasal bir engel yoktur. Ancak bu işlem yapıldığı takdirde; İİK’nın 89 ve bunu izleyen maddelerdeki hukuki sonuçlar doğar. İcra dairesince 3. kişi konumundaki davalı şirkete, İİK’nın 89. maddesindeki koşulları taşımayan haciz müzekkeresi (yazısı) gönderilmesi halinde ise; anılan maddedeki sonuçların doğmayacağı ve borcun davalının zimmetinde sayılmayacağı açıktır.
Alacaklının İİK’nın 78 ve devamı maddeleri gereğince; borçlunun hak, alacak ve malları üzerine doğrudan haciz konulmasını isteme hakkı bulunduğuna göre, haciz müzekkeresi gönderilmesi halinde davalı, borçluya ait hak ve alacak var ise haciz gereği işlem yapmak, yok ise bunu icra dairesine bildirmek durumundadır. Bu maddeye göre istenen haciz nedeniyle anılan işlemlerin dışında, davalının itiraz vb. herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.
Yargıtay11. Hukuk Dairesinin 27.12.1990 tarihli ve … Karar sayılı ilamına göre; “… Teminat mektubu hiçbir zaman kıymetli evraktan madut değildir. Kıymetli evrak bir hakkı temsil eden, içinde bir hakkın mündemiç bulunduğu senetlerdir. Teminat mektubu ise bir hakkı temsil etmeyip bir taahhüdü muhtevidir. …” Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 03.10.2016 tarihli ve…. Karar sayılı ilamına göre; “… Teminat mektuplarının kıymetli evrak niteliği bulunmamaktadır. Banka ile muhatap arasında garanti sözleşmesi niteliğinde olan teminat mektubunda lehtar, akit durumda değildir. Yani, teminat mektubu ile doğmuş ve doğacak bir hak bulunmadığından, lehdarın borcu için teminat mektubunun haczedilmesine yasal imkan yoktur. Teminat mektubu hangi iş için verilmiş ise onun için haczedilip paraya çevrilebilir. …”.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin….Karar sayılı ilamında “…Kural olarak iki kişi arasında mevcut olan bir hukuki ilişkiye (temele) dayanan, henüz doğmamış olmakla birlikte ilerde doğması muhtemel bulunan alacaklara müstakbel alacak denir. Müstakbel (beklenen) ya da doğacak alacaklar için haciz ihbarı ya da haciz yazısı gönderilebilmesi, üçüncü kişi ile borçlu arasında süregelen bir hukuki ilişkinin varlığına bağlıdır. Hukuki münasebetin varlığı ve bu ilişki nedeniyle borçluya ödenecek ve devamlılık arzeden bir alacağın bulunduğu hallerde, üçüncü kişiye haciz yazısı gönderilebilir. Müstakbel (beklenen) bir alacaktan bahsedilebilmesi için, bir hukuki ilişkinin (temelin) mevcut olması, bu hukuki ilişkiden doğacak alacağın cinsinin ve borçlunun (olayda borçlunun çalıştığı kurumun) belli olması yeterlidir. Alacağın miktarının belli olup olmaması veya böyle bir alacağın doğmama ihtimalinin bulunması önemli değildir. İşçiler ve memurların işveren nezdinde işleyecek ücret alacakları, müstakbel alacaklara örnek olarak gösterilebilir (Baki Kuru İcra ve İflas Hukuku EI Kitabı-sh 428 vd .. ). Kanun, ücret hacizlerinde, bu anlamdaki müstakbel alacakların haczedilebileceğini açıkça kabul etmektedir (İİK. 83,355,356.)…” vurgusu yapılmıştır.
Bu açıklamalar ve bahsedilen Yargıtay kararları ışığında somut olay ele alınacak olursa; Ankara 30. İcra Müdürlüğü dosyasında davalı şirkete gönderilen 23/10/2017 tarihli yazı, İİK’nın 89. maddesi uyarınca gönderilmiş olan ve anılan maddedeki koşulları taşıyan bir haciz ihbarnamesi olmayıp İİK’nın 78. maddesi uyarınca gönderilen bir haciz müzekkeresidir. Yazı ile borçlunun davalı şirket nezdindeki tüm hak ve alacaklarının ( nakit teminat, teminat mektubu, doğmuş ve doğacak hak edişleri, fatura alacağı vs. başka alacakların tamamı) tamamına haciz konulmasının istendiği ve bu kapsamda dava dışı borçlunun alacağı kapsamında beş ayrı ödeme ile toplam 1.888.546,12TL’nin icra dosyasına gönderildiği sabittir.
Asıl uyuşmazlık; haciz müzekkeresi gereğince icra dosyasına yapılan ödemeler haricinde davalı tarafından dava dışı borçlu şirketin çalışanlarına yapılan işçilik ve kıdem tazminatı ödemeleri ile borçlu şirket adına yapılan SGK ödemelerinin haciz müzekkeresi gereğince icra dosyasına ödenmesi gerekip gerekmediği ve davalı şirket tarafından davalıya verilen teminat mektuplarının nakde çevrilmesinden artan kısma da haciz konulması ve bu miktarın icra dosyasına yatırılması gerekip gerekmediği konusundadır.
Usul ve yasaya uygun olması nedeniyle hükme esas alınmasında isabetsizlik görülmeyen bilirkişi heyeti raporu ve ek raporu ile dosya kapsamından; dava dışı borçlu ile davalı şirket arasında 01/01/2016-31/12/2018 tarihleri arasında geçerli “…Agrega nakliyesi sözleşmesi” düzenlenmek suretiyle ticari ilişki bulunduğu, ilk derece mahkemesi kararında da isabetli olarak belirtildiği üzere, davalının bu sözleşme kapsamında üst işveren sıfatıyla dava dışı borçlunun sözleşme kapsamında çalıştırdığı işçilerin SGK primleri ile ücret ve kıdem tazminatlarından sorumlu olduğu ve davaya konu yapılan ödemelerin de bu kapsamda yapıldığı, bu ödemelerden sonra borçlu şirketin başkaca hak ediş alacağının da bulunmadığı anlaşıldığından, bu ödemelerin icra dosyasına yapılması gerektiğine yönelik istinaf istemine itibar edilmemiştir.
Davacı vekilinin dava dışı borçludan alacağı nedeniyle teminat mektuplarından artan kısmın icra dosyasına yatırılması gerektiğine yönelik istinaf talebi yönünden; yukarıda bahsedilen Yargıtay 8. HD’nın kararı kapsamında teminat mektuplarının mahiyeti ve nakde çevrilse dahi sadece davalının alacağının teminatı olması nazara alındığında, bu mektuplar nakde çevrilse dahi teminattan arta kalan kısmın icra dosyasına yatırılması gerektiğine yönelik istinaf istemi yerinde görülmemiş, ilk derece mahkemesi kararının teminat mektubu ile ilgili gerekçesinin bu şekilde düzeltilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; her ne kadar karar sonucu itibarıyla doğru olsa da, ilk derece mahkemesinin gerekçesi kısmen doğru olmadığından davacının istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince duruşma yapılmadan kabulü ile gerekçe düzeltilerek yeniden esas hakkında “davanın reddine” dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A)Davacı tarafın istinaf başvurusunun duruşma yapılmadan KABULÜ ile, Ankara 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 11/02/2020 gün ve …. Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
B)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353.maddesinin 1.fıkrası (b) bendinin 2. maddesi uyarınca kararın gerekçesinde hata edilmesi sebebiyle düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla;
1)Davanın REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 59,30TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 10.796,71TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 10.737,41TL karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; istinaf kanun yolu başvurusu sırasında peşin alınan 54,40TL istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davacıya iadesine,
4)Davacı tarafça istinaf kanun yolu aşamasında yapılan 11TL posta/tebligat gideri ile 148,60TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı olmak üzere toplam 159,60TL yargılama giderinin Dairemiz kararının gerekçesi gözetilerek davacı üzerinde bırakılmasına,
5)Davalı tarafça hükümden önce yapılan 43,50TL posta tebligat gideri ile istinaf kanun yolu aşamasında yapılan 39,70TL posta/tebligat gideri olmak üzere toplam 83,20TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326/1 maddesi uyarınca, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
7)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 332/3.maddesi uyarınca, hükümden sonraki yargılama giderlerinin davacı tarafa yüklenmesine,
8)Davalı, vekil ile temsil edildiğinden ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 48.581,37TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9)Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333.maddesi uyarınca, yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının hükmün kesinleşmesinden sonra iadesine,
10)Temyizi kabil olan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince;Dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince; tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 21/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 21/12/2021

….