Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2020/1468 E. 2021/1894 K. 13.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

….
KARAR TARİHİ : 13/12/2021

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

BAŞKAN : … (…)
ÜYE : … (…)
ÜYE : … (…)
KATİP : … (…)

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/09/2018
NUMARASI …
DAVANIN KONUSU : Tazminat

Davacılar vekili tarafından davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın reddine dair hükme karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin yetkilisi olduğu davacı şirket …… 29.04.1976 tarihinden itibaren faaliyet gösterdiğini, itibarlı bir ticari şirket olmanın gereği olarak tüm işlem ve belgelerini usulüne uygun biçimde tuttuğunu, yükümlülüklerini yerine getirdiğini, müvekkili şirket ile davalı arasındaki ticari ilişki çerçevesinde Ankara 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin…..Esas sayılı dosyası ile dava değeri 1.000TL olan bir alacak davası görüldüğünü, müvekkilleri ile yaptığı iş gereği iş çevresini ve yapılan iş hakkında bilgi sahibi olan davalının bunları kullanarak zarar vermek kastı ile müvekkilleri aleyhine asılsız suçlamalarda bulunduğu, müvekkillerinin huzur ve sükununu bozduğu, tehdit ve hakaret ettiği, davalı hakkında bu hakaret ve tehditler nedeniyle şikayette bulunulduğu, açılan ceza davasında davalının Ankara 13. Asliye Ceza Mahkemesinin…. Esas sayılı dosyasında ceza aldığı, davalının müvekkilleri hakkında aynı mahiyette ve aynı taraflar hakkında çeşitli şikayetlerde bulunduğu, bu şikayetler sonucunda müvekkilleri hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, davalı yanın haksız iftira ve tehditlerinden ötürü …. sözleşme yenilenmediğini, davalı yanın müvekkilin işlerini bozmak adına ve müvekkillerini kötülemek adına bu tarz eylemlere giriştiğini, … Müdürlüğü’ne, … Bölge Müdürlüklerine, … Müdürü’ne, … çeşitli e-postalar göndererek müvekkillerini karalama kampanyası yaptığını, davalının 1 Aralık 2014 – 1 Aralık 2015 tarihleri arasında yapmış olduğu bu eylemlerden ötürü … de bu hususları bekletici mesele yaparak müvekkillerle sözleşme yenilemediğini, 03.12.2013 ile 09.07.2014 arasında şikayet nedeni ile … müvekkili şirketin teftiş geçirdiğinden dolayı sözleşme imzalayamadığını, davalının, hukuk yollarını bir silah gibi kullanarak haklı haksız açılan onlarca dava nedeniyle, 09.07.2015 tarihinden bu yana da müvekkil şirketle … sözleşme yapmadığını, sözleşmenin yenilenmemesinden dolayı müvekkillerinin maddi kayba uğradığını ve ayrıca itibarlarının zedelendiğini, bu nedenle de maddi ve manevi tazminat talebinin hasıl olduğunu, davalı yanın söz konusu eylemleri ile birlikte müvekkillere zarar verdiğini, davalı yanca, müvekkiller aleyhine organize şekilde suç duyurularında bulunulduğunu, piyasaya karşı zor durumda kalan müvekkillerin bir yandan da bir çok suç duyurusu ile uğraşmak zorunda kaldıklarını beyanla fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 100.000TL maddi tazminatın işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, müvekkillerinin uğradığı manevi zarar nedeniyle de 50.000TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; yapılan işlemlerin anayasal dilekçe vermek hakkı kapsamında yapıldığı, bu hakkın kullanılmasının suç olmadığını, davacının taşeronu olan davalının “hak edişini ödemediği gibi ” taşeronluk sözleşmesini hiç bir sebep olmaksızın feshettiğini, davacının ürettirdiği bir kısım malzemeleri alıp ihbarsız sebepsiz fesih ile piyasa borçları ile Bursa’da kalakaldığını, hak edişini istemesi ile morali bozulan şirket yetkilisinin kendi tercihi ile kaybettiği üretim kadrosu ve kapasitesi sebebi ile tazminat talep ettiğini, bu talebin haksız ve hukuk dışı olduğunu, asıl maddi ve manevi zarar görenin davalı olduğunu, dilekçe eklerinde yer alan tahkikat ile incelenen belgeler bilirkişilerce de farklı sonuçlar elde edildiğini ve somut suç delilleri tespit edildiğini, hukuk çerçevesinde gösterdiği çabanın kişilerin huzur ve sükûnunu bozma kastı ile yapılmadığını, hukuka uygun kanun çerçevesinde hak arama çabası ve haklı şikayetler olduğunu, asıl mağdur olan huzur ve sükûnu bozulan kişi haksız yere emeğinin karşılığını istediği için ihbarsız sözleşmesi fesih edilen ve hak ediş alacağını alamayanın davalı olduğunu, açıklamalardan ve somut delillerden de anlaşıldığı üzere iftira ve kimseyi rahatsız etmek kastı kesinlikle olmadığını, kendi haksız fiili neticesinde zarar gören davacının maddi alacak tazminat hakkı söz konusu olmayacağını, davacının haksız fiilleri neticesinde davalının manevi kişiliği ve ticari kişiliği eziyet gördüğü ve çalışma isteğini kaybettiğini, ticari kariyerinin ciddi zarar gördüğü savunarak davalının maddi ve manevi zarar talep hakkının saklı tutulmak kaydı ile davacının kendi haksız fili sebebi ile maddi zarar gördüğünün tespiti ile davacıların haksız taleplerinin reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; davalının şikayetlerinde az da olsa yeterli emare olduğu, davalının yasal şikayet hakkını kullandığı, şikayetin sırf davacıları zararlandırma amacıyla yapıldığının söylenemeyeceği, davacıların davalının şikayetleri nedeniyle herhangi bir maddi zarara uğradıklarını ispatlayamadıkları, davacılar vekilinin son celsede maddi ve manevi tazminat istemlerinin sadece haksız şikayet nedeniyle olduğunu, hakaret ve tehdit suçları nedeniyle manevi tazminat talep etmişlerse de, bu taleplerinden bu dosya için feragat ettiklerini bildirdiği anlaşılmakla davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalının şikayet hakkının müvekkillerinin ticaret hayatının yok olmasına sebep olduğunu, maddi zarar ile fiil arasında illiyet bağının olduğunu, maddi zararın failin kusuruyla meydana geldiğini ve Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesi kararıyla ispatlandığını, birden fazla yapılan şikayetler nedeniyle ticari ve şahsi itibarlarının de zedelendiğini, manevi tazminat şartlarının oluştuğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Davalının şikayetini haklı kılacak zayıf ve dolaylı da olsa emare bulunup bulunmadığı, şikayet hakkının sınırlarının aşılıp aşılmadığı, buna bağlı olarak maddi ve manevi tazminat ödetilmesi koşullarının oluşup oluşmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız şikayet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiş olup davacılar vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf isteminde bulunulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya gelince; ilk derece mahkemesi gerekçesinde de ayrıntılı olarak açıklandığı üzere taraflar arasındaki ticari ilişki ve dosya kapsamı ile özellikle … inceleme raporu içeriği nazara alındığında davalının şikayetini haklı gösterecek dolaylı ve zayıf da olsa bir kısım emareler bulunduğu, şikayet hakkı sınırlarının aşılmadığı, şikayet hakkının kötüye kullanıldığının ispatlanamadığı, davalının şikayetleri nedeniyle maddi ve manevi zararlarının ispatlanamadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; usul ve yasaya uygun olarak verilen ilk derece mahkemesi kararına karşı davacılar vekili tarafından yapılan istinaf kanun yolu başvurusunun HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince duruşma yapılmadan esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1)İlk derece mahkemesi kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğundan, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesinin 1. fıkrası b bendinin 1 numaralı alt bendi gereğince; davacı tarafın istinaf başvurusunun ESASTAN REDDİNE,
2)492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 59,30TL istinaf karar ve ilam harcından, peşin alınan 54,40TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90TL harcın davacılardan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
3)İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4)Temyizi kabil olan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3.maddesi gereğince;Dairemiz tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361.maddesi gereğince; tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine yahut temyiz edenin bulunduğu yer bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine veya ilk derece mahkemesine verilebilecek bir dilekçe ile Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 13/12/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 14/12/2021

….