Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 2020/1317 E. 2022/1402 K. 28.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 25. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
25. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/1317 Esas
KARAR NO : 2022/1402
KARAR TARİHİ : 28/09/2022

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/12/2019
NUMARASI : 2019/75 Esas, 2019/1112 Karar

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine açılan davanın yapılan yargılaması sonunda, davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi. Gereği görüşülüp düşünüldü:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının otoyol geçiş ücret bedelini ifa etmeden … plakalı aracı ile 06/12/2016-14/08/2017 tarihleri arasında geçiş yaptığından ihlalli geçiş bildirimi yapıldığını, geçiş ücreti ile ceza bedeli ödenmediğinden Ankara 19. İcra Müdürlüğünün 2017/21029 sayılı dosyasında başlatılan takibe borç bulunmadığı gerekçesiyle itiraz edildiğinden takibin durduğunu, ancak davalının itirazının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin 19.787,31TL üzerinden devamına karar verilmesini ve asıl alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: Mahkemece yapılan yargılama sonunda özetle; davacının sunduğu ihlalli geçiş listesinden davalının … plakalı araç ile ücretli geçiş yapabileceği otoyol ve köprüden geçiş ücreti ödemeden faydalandığının anlaşıldığı, bedel ödenmediği için Ankara 19. İcra Müdürlüğünün 2017/21029 sayılı dosyasında 41.948,75 TL geçiş ücreti ve ceza tutarı toplamı ile 2.344,53 TL faiz, 422,01 TL KDV olmak üzere toplam 44.715,29 TL üzerinden takip başlatıldığı, ancak takip tarihinden sonra ihlalli geçişlerde alınacak ceza miktarının 10 katı yerine, 4 katı olacak şekilde yeniden düzenlendiği, dosya kapsamında takibe konu borcun kanıtlandığı, sonrasında cezalarda yapılan indirim ile davacının bu hususu da içeren talebi dikkate alındığında davacının davalı hakkında başlattığı takibin yerinde görüldüğü, davalının takibe itirazı ile takip durduğundan ve bu itirazında haklı olmadığından İİK’nın 67. maddesi gereği devamına karar verilen alacak üzerinden %20 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulü ile Ankara 19. İcra Müdürlüğünün 2017/21029 sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin 18.587,55 TL geçiş ücreti ve cezası, 1.021,71 TL faiz, 183.091,00 TL KDV olmak üzere toplam 19.793,17 TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; yerel mahkemece, alacak kalemleri bakımından taleplerine uygun şekilde hüküm kurulmasına rağmen, “fazlaya ilişkin istemin reddine” denilmek sureti ile icra inkâr tazminatına ilişkin taleplerinin reddedildiğini, ancak alacağın likit olduğu yönünde herhangi bir tereddüt bulunmadığından ve icra inkar tazminatı için gerekli şartlar oluştuğundan hükmün bu yönüyle kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR: Gerekçe ile hüküm fıkrası arasında ve hüküm fıkrasının kendi içinde çelişki bulunması nedeniyle mahkeme kararının HMK’nın 294 vd maddelerine aykırı olup olmadığı hususlarında uyuşmazlık bulunmaktadır.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI, DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, otoyol/köprü geçiş ücreti ve cezasının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından yukarıda yazılı sebeplerle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Dairemizce, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesi gereğince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine ilişkin hususlar resen gözetilerek inceleme yapılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yargılamanın açıklığı ilkesi kabul edilmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK’un 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş ve mahkeme kararlarına duyulan güven sarsılmış olacaktır.
Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 04/10/2016 tarihli, 2016/998 esas, 2016/7750 karar sayılı ilamı)
Hukuk Genel Kurulu’nun 24/02/2010 tarihli 2010/1-86 esas ve 2010/108 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere; “…Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çekişmesiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir…” Kararın gerekçesiyle hüküm sonucu çelişkili ise tarafları adalete uygun karar verildiği ve yargılamanın adil yapıldığına ikna edebilecek, mantıksal tutarlılık taşıyan kanuna uygun verilip yazılmış, yasa yolu denetimine elverişli bir hüküm bulunduğundan söz edilemez.
Kararın gerekçesiyle hüküm fıkrası arasında çelişki yaratılması, Anayasa ile teminat altına alınan yargılamanın açıklığı, adil yargılanma hakkı prensibine ve kararların gerekçeli olması gerektiğine dair Anayasa ve yasa hükümlerine aykırılık teşkil eder (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 11/01/2017 tarih, 2016/4164 esas, 2017/118 karar, 19.11.2020 tarih, 2020/142 esas, 2020/3038 karar sayılı ilamları).
Öte yandan; 10/04/1992 gün 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olmasını öngörmektedir. Kısa kararda hükmedilen bir yükümlülüğün gerekçeli kararda hüküm altına alınmamış olmasının, hükmün gerekçe kısmında kabul edildiği bildirilen bir yükümlülüğün, hüküm fıkrasında karar altına alınmayışının çelişki teşkil etmediğini söylemek mümkün değildir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İBK’nın bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Öyle ki İBK ile bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde başka bir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 294-297 maddelerinde yer alan düzenlemeler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği kamu düzeni ile ilgilidir. (Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15/10/2020 tarihli, 2020/117 esas, 2020/5781 karar sayılı ilamı)
Somut olayda mahkemece hükmün gerekçesinde; devamına karar verilen alacak üzerinden %20 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesinin doğru görüldüğü açıklanmasına karşın, hüküm fıkrasında; davanın kabulüne karar verildiği belirtilmekle birlikte “fazlaya ilişkin istemin reddine” denilerek gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulduğu gibi, hüküm fıkrasında kendi içinde de çelişkiye düşülmüştür. Dava dilekçesindeki istem ile hükümde karar altına alınan alacak kalemleri gözetildiğinde, hüküm fıkrasında davacının “icra inkâr tazminatı” dışında reddedilen bir istemi bulunmadığı gibi aksine, alacak miktarı yönünden talep aşılarak hüküm kurulmuştur. Zira dava dilekçesi ve ekli liste incelendiğinde; davacı tarafından 3.913,75 TL geçiş ücreti, 14.673,80 TL para cezası, 1.016,75 TL işlemiş faiz ve 183,01 TL KDV olmak üzere toplam 19.787,31 TL üzerinden takibin devamının istendiği, mahkemece ise “18.587,55 TL geçiş ücreti ve cezası, 1.021,71 TL faiz ve 183.091,00 TL KDV (183,91 TL olarak yazılması gerekirken mahkemece hüküm fıkrasına sehven 183.091,00 TL yazıldığı ve bu hususun maddi hata olduğu Dairemizce kabul edilmiştir) olmak üzere toplam 19.793,17 TL” üzerinden takibin devamına karar verildiği görülmektedir.
Tüm bu hususlar kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmiştir.
Mahkemece yapılacak iş; gerekçe ile hüküm çelişkisi yaratılmadan, talep aşılmadan, HMK’nın 294 ve devamı maddelerine uygun, kanun yolu denetimine elverişli hüküm kurmaktan ibarettir.
Bu itibarla, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde yeniden esas hakkında değerlendirme yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine, kaldırma nedenine göre davacı vekilinin istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1)Davacı tarafın istinaf başvurusunun esası incelenmeksizin duruşma yapılmadan KABULÜ ile Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23/12/2019 gün ve 2019/75 Esas, 2019/1112 Karar sayılı kararının Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-6. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2)Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren Ankara 10. Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine,
3)Kaldırma nedenine göre davacı vekilinin istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4)Davacı tarafça yatırılan istinaf karar ve ilam harcının talep halinde iadesine,
5)Temyizi kabil olmayan bu kararın, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/3. maddesi gereğince; ilk derece mahkemesi tarafından tebliğe çıkarılmasına,
Dair, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddenin 1.fıkrasının a bendinin 6. maddesi uyarınca kesin olmak üzere, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 28/09/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

GEREKÇELİ KARARIN YAZILDIĞI TARİH : 28/09/2022

Başkan

Üye

Üye

Katip