Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2022/326 E. 2023/897 K. 24.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/326 – 2023/897
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/326
KARAR NO : 2023/897

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/10/2021
NUMARASI : 2017/590 E. 2021/650 K.

ASIL DAVADA :
DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALILAR :
VEKİLİ

DAVANIN KONUSU : ALACAK
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : DAVACI VEKİLİ
KARAR TARİHİ : 24/05/2023
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 25/05/2023
Mahkemece verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:
TALEP: Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacının, … 400 Yataklı Eğitim ve Araştırma Hastanesi ihalesini aldıktan sonra davalı …. Şti. ile 08/08/2007 tarihinde protokol imzalayarak iş ortaklığı tesis ettiğini, işin yürütümünde sorunlar çıkmasıyla davacı şirket ile davalılar”, “…. A.Ş.” ve … arasında 15/11/2011 tarihli başka bir protokol imzalandığını, davacıya ait komisyon alacaklarının sözleşme ile tanınan 10 günlük sürede ödenmediğini ve faiz alacağı doğduğunu, sözleşme konusu işe ilişkin vergilerin ödenmemesi nedeniyle vergi borcunun çıktığını, 15/11/2011 tarihli protokolün 5/f bendine göre davacı şirket tarafından dava açılması durumunda davalı …. A.Ş. ve …’ün hüküm altına alınacak miktarın 2 misli ceza-i şartla yükümlü olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla vergi borcu için şimdilik 100,00 TL, komisyon ödemelerinin geç ödenmesi ve faizi için şimdilik 100,00 TL, …. A.Ş. ve …’ten ceza-i şart olarak 100,00 TL’nin ticari faiziyle birlikten davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dava dilekçesinde ise, asıl dava dilekçesini tekrarla, davalılar …. A.Ş. ve … tarafından ödenmesi gereken vergi borcu ve faizi için 133.162,94 TL, …. Şti. için 1,00 TL, protokolde tanımlı komisyon ödemelerinin geç ödenmesi nedeniyle tüm davalılardan şimdilik 1,00 TL, ceza-i şart olarak …. A.Ş. ve …’ün 266.425,88 TL’nin ödenmesine, diğer davalı …. Şti. için 1,00 TL, alacağın ticarî faiziyle davalılardan tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı …. A.Ş. ve … vekili cevap dilekçesinde, davacı ile davalı “…. Şti.” arasında … 400 Yataklı Eğitim ve Araştırma Hastanesi işi için 20/06/2007 tarihli ön protokol ve 08/08/2007 tarihli iş ortaklığı sözleşmesi imzalandığını, “…. Şti.”ni ödenecek %1’ler için “…. A.Ş.”nin BK 110 uyarınca “…. Şti.”nin fiilini taahhüt ettiğini ve bunun için davacıya 08/08/2007 tanzim tarihli 3.000.000 TL tutarlı senet verdiğini, davacılara açılan davanın pasif husumet ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesini, üstlenilen işin 27/06/2011 tarihinde geçici kabulünün, 01/02/2013 tarihinde kesin kabulünün yapıldığını, davanın iki yıllık zamanaşımına uğradığını, davacıya %1’lik olarak toplam 846.000,00 TL ödendiğini, davacının faiz alacağını saklı tutmaksızın ödemeleri aldığını ve faiz talep hakkının zamanaşımına uğradığını, davacıya fazla ödeme yapıldığını, vergi yönünden bir alacağın bulunmadığını, ceza-i şart alacağının da zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı süresinde yanıt vermemiş, birleşen davada davalılar …. A.Ş. ve … vekili, asıl dava dosyasındaki gerekçelerle birleşen davaya yanıt vermiş, zamanaşımı def’ini ileri sürmüş ve davanın reddini talep etmiştir.
Davalı …. Şti. vekili asıl dava dosyasındaki savunmalarını tekrar ederek birleşen davaya yanıt vermiş, zamanaşımı def’ini ileri sürmüş ve davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI:
Mahkemece, davacı ile davalı …. Şti. hisse oranları farklı olmasına karşın davacının kazancı yalnızca hakkedişlerden alınacak %1 tutarında olduğunu, ön protokol hükümlerine göre davacının herhangi bir sorumluluğu bulunmadığını, bu ön açıklama çerçevesinde son bilirkişinin 09/04/2021 tarihli raporundan, davacıya %1 tutarından fazla olarak hisseye tekabül eden %51 yönünden vergi iadesi yapıldığını, davacıya da bağlayan 08/08/2007 tarihli protokol hükmünü göre hakedişlerden %1 oranında ödeme yapılması gerektiği ve 15/11/2011 tarihli ön protokole göre de herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, dolayısıyla, davacı şirketin adi ortaklıktaki payının BK’nun 623.maddesi gereğince sözleşme ile aksinin kararlaştırıldığının anlaşıldığını, başka deyişle %51 ortaklık hissesi varken %1 kazanç hissesi belirlendiğini, bu nedenle davacı %1’den ziyade vergi iadesi alamayacağını, bilirkişinin tespitinden fazla ödeme bulunduğundan (a) bendinde vergi borcu ve faiz istemi yönünden talebin reddi gerektiğini, ön protokol 5.f maddesi gereğince ceza-i şartı haklı kılan bir hususun bulunmadığının anlaşıldığını, bu kalem yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği nedeni ile asıl ve birleşen davalarda tüm kalemler yönünden davanın reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, sözleşmede komisyon ödemelerinin 10 gün içinde yapılmasının kararlaştırıldığını, süresinde ödeme yapılmadığını, gecikmeli ödemeler olduğunu, faiz taleplerinde haklı olduklarını, 133.620,94 TL vergi borcunun çıktığını, davalıların ödemediğini, alacaklarından mahsup edildiğini, sorumluluklarının olmadığını, davalıların ödemesi gerektiğini, protokolün 5/f.maddesine göre davacı şirket tarafından dava açılması durumunda davalıların hüküm altına alınacak miktarın 2 misli ceza-i şartla yükümlü olduğunu,dava açıldığını, zarar uğradıklarını, vergi borcu alacaklarından mahsup edildiğini, ceza-i şart talep etmekte haklı olduklarını, bilirkişi raporunda bu durumun tespit edildiğini, mahkemenin aksi yönde vergi bilirkişi raporu aldığını, buna itibar ettiğini, hatalı olduğunu, heyet bilirkişi raporunda alacağın, ceza-i şart talebinin haklılığını ortaya koyduğunu, bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmeden karar verildiğini belirterek, mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
GEREKÇE : Asıl ve birleşen davada, davacı ile davalı …. Şti. arasında imzalanan 08/08/2007 tarihli protokol ile …. A.Ş. ve … arasında imzalanan 15/11/2011 tarihli protokol hükümleri kapsamında, %1’lik ödemelerin gecikmeli ödendiği iddia olunan faiz alacağı, vergi borcu ve ceza-i şart alacağının tahsili talep edilmektedir.
Dosya kapsamından, davacının diğer davalıların vergi borcunu ödediğine ilişkin iddiasının varlığı dikkate alındığında, bu talebin tasfiye anlamına geldiği ve tasfiye memuru atanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Davacı ortağın, ortaklık borçları için yaptığı ödemeleri ve yapılan harcama bedellerini talep etmesi, ortaklığın feshini ve ortaklığın tasfiyesini de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözümüne kavuşturulmalıdır.
Buna göre mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 vd. maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümlerinin dikkate alınması ve 642. vd. maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir.
Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu’nun 644. maddesinde; “Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.”hükmü düzenlenmiştir.
Mahkemece, tasfiyenin nasıl yapılacağına dair ortaklık sözleşmesinde hüküm bulunmaması durumunda, ortaklardan anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemeli; bu konuda anlaşamamaları halinde ise, tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak re’sen atamalıdır.
Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hâkim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK’nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse,değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hâkim, (HMK’nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
Dosya kapsamından, hükme esas alınan 27/03/2019 tarihli bilirkişi heyet raporunda;”Davacının iş faaliyetlerinden kaynaklanan vergi borcundan dolayı kendisinden mahsup edilen 133.262,94 TL’yi davalılardan …. A.Ş. ile …’den talep edebileceği”nin belirtildiği, davacı ile davalılardan …. A.Ş ve … vekillerinin itirazı üzerine alınan 02/09/2019 ve 27/11/2020 tarihli ek raporlarda aynı görüşün tekrar edildiği, daha sonra Emekli Vergi Dairesi Müdürü tarafından düzenlenen 09/04/2021 tarihli raporda ise davacının alacağının bulunmadığının açıklandığı anlaşılmıştır.
Bu durumda, mahkemece; taraflar arasında kurulan adi ortaklığın tasfiyesinin talep edilmesi nedeniyle, adi ortaklığın yukarıda açıklanan usul ve esaslar doğrultusunda tasfiye memuru atanarak oluşacak sonuca ilişkin hüküm kurulması gerekirken, dava konusu ihtilafı çözücü, hüküm kurmaya ve denetime elverişli nitelikte olmayan bilirkişi raporunun esas alınması suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerle, mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış ve değerlendirilmemiş olması nedeniyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nun 353/1-a,6 maddesi gereğince, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK.’nun 355. md. hükmüne göre istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1-) ANKARA 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 19/10/2021 tarih, 2017/590 E., 2021/650 K. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-)Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
4-) Davacı tarafından yatırılan peşin harcın talep halinde iadesine,
5-)İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a- maddesi gereğince KESİN olmak üzere 24/05/2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.