Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2022/1737 E. 2022/1480 K. 07.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1737
KARAR NO : 2022/1480

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/12/2021
NUMARASI : 2018/625 E. – 2021/857 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLLERİ :
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit – Alacak
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : TARAF VEKİLLERİ
KARAR TARİHİ : 07/12/2022
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 08/12/2022

Mahkemece verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:
TALEP: Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında mülkiyeti davacıya ait turizm alanında bulunan taşınmazlar üzerine otel ve/veya tatil köyü yapılması konusunda 14.10.2005 tarihinde “Ortaklık Sözleşmesi” düzenlendiğini, davalının davacıya söz konusu yapının kurulmasına ilişkin olarak idari ve hukuki destek sağlayacağı ve her türlü yargılama giderini karşılamayı taahhüt ettiğini, uygun süre içerisinde tarafların eşit hisseye sahip oldukları anonim şirket kuracakları ve 549 ve 953 parsel sayılı taşınmazların mülkiyetinin …’a geçmesi halinde bu taşınmazların kurulacak anonim şirkete ayni sermaye olarak aktarılacağını, davalının davacıya ait taşınmazla ilgili olarak 641.756,74-TL borcu nakdi sermaye taahhüdüne mahsuben alacaklıya ödeyerek davacının başka taşınmazları üzerine 10 yıllık süre ile anapara ipoteği tesis edildiğini, 04.10.2013 tarihli Antalya Ticaret Sicil Müdürlüğünde … ticaret sicil numarası ile kayıtlı bulunan “…. A.Ş.” kurulduğunu, davalının sözleşmeden kaynaklanan nakdi sermaye koyma borcunu yerine getirmediğini, davalının 15.02.2018 tarihinde ihtiyati haciz kararı alarak elinde bulunan 7.500.000 Türk Lirası bedelli teminat senedini ve borç yenilenmesine göre verilen 7.500.000-TL senet ile bedelsiz kalan 163.302 USD tutarındaki senedi icra takibine koyarak davacıya ait bütün malvarlığına haksız haciz uyguladığını, bunun dışında 7.500.000 TL Senet içerisinde bulunan ve borcun yenilenmesi ile ortadan kalkan ödemeleri de ilamsız icra takibine koyarak mükerrer tahsilat yapmak istediğini ve sözleşme hükümlerini ihlal ettiğini, bu davranışıyla sözleşmeleri ifa etmeyeceği iradesini gösterdiğini, davalının 953 parsel numaralı 2/B arazisinin alımı için ödemeyi taahhüt ettiği 10 adet taksitten son 3 taksiti ödemeyerek davacıyı alacaklı hazineye karşı temerrüt durumuna düşürdüğünü ve zarara uğrattığını, davalının ödemesini yapmadığı 515.379,12 x 3 = 1.546.137,36 TL’yi ödemiş gibi göstererek 7.500.000 TL senet içerisinde tahsil için icra takibi başlattığını belirterek, davacının 163.302,00 dolar bedelsiz kalan senet ve 1.546.137 TL yapılmayan ödeme için borçlu olmadığının tespitine, İİK’nın 72/5. m. gereğince bedelsiz kalan senedi İcra takibine koymakta haksız ve kötü niyetli olan davalının davacıya %40 oranında kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında mülkiyeti davacıya ait taşınmazlar üzerine tatil köyü yapılması, bu amaçla anonim şirket kurulması ve işletilmesi konusunda 14/10/2005 tarihinde ortaklık sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşme uyarınca davacıya ait olan taşınmazların hukuki durumları sözleşmenin 4. maddesinde açıklandığını, 5. Maddede tarafların hak ve yükümlülüklerinin düzenlendiğini buna göre davalının davacıya bu süreçte idari ve hukuki destek sağlayacağını ve her türlü yargılama giderini karşılayacağını, sözleşmenin 10. Maddesinde haksız fesih halinde diğer tarafın zararı ile birlikte cezai şart olarak 2.000.000,00 USD ödeneceğinin kabul edildiği, 22/12/2015 protokol başlıklı sözleşme ile 14/10/2005 tarihli Ortaklık sözleşmesi uyarınca davacının bu taşınmaz nedeniyle üçüncü kişi… tarafından Antalya 5. İcra Müdürlüğünün 2005/7351 numaralı dosyasında başlatılan icra takibinde toplam 641.756,74 TL borcun, davalı tarafından ödenmesi karşılığında, davacıya ait başka taşınmaz hisseleri üzerine davalı adına 641.756,74 TL tutarında anapara ipoteğinin tesis edildiğini, davacının 14/10/2005 tarihli ortaklık sözleşmesinden itibaren sözleşme hükümlerine bağlı kaldığını, davalı tarafından taşınmazı üzerine taahhüt edilen tatil köyünün bir an önce inşa edilmesinin beklendiğini belirterek, davalının 19/07/2013 tarihli sözleşmenin 2. Maddesinde düzenlenen yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle aynı sözleşmenin 5. Maddesine göre davacı zararı olan 3.092.274,72 TL ve gecikme cezalarından fazlaya ilişkin hakları saklı kalması kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL cezai şart alacağının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde; takibe konu bonoların bütün nitelikleri haiz ve sebepten mücerret olduklarını, senedin temel borç ilişkisinden soyutlanarak ayrı bir varlık kazandığını, her iki senedin de davaya konu 19.07.2013 tarihli protokolden sonra 19.06.2015 ve 08.07.2016 tarihlerinde keşide edildiğini, dolayısıyla davacı vekilinin bu bonolar daha ortada yokken taraflar arasındaki 19.07.2013 tarihli protokol kapsamında değerlendirilmesinin olayların gelişimi ve kronolojik sırasına uymayan mahkemeyi yanıltıcı nitelikte beyanlar olduğunu, dava dilekçesinde dayanılan sözleşmelerin geçersiz olduğunu, taraflar arasında 14.10.2005 tarihli ortaklık sözleşmesinin düzenlendiğini, davalıya ait taşınmazlar üzerinde otel yapılmasına ilişkin iradenin tarafların ortak iradeleri ile 17.11.2017 tarihinde feshedildiğini, böylece taraflar arasında 2005 yılında başlayan otel hayalinin 13 yılın sonunda sona erdiğini, 17.11.2017 tarihli fesih protokolünün taraflar arasındaki tüm ilişkiyi ortadan kaldırdığını, taraflar arasındaki son protokolün 25.07.2017 tarihli olduğunu, davacı vekilinin 25.07.2017 tarihli protokolün tarafların rızası ile sona erdirilmesine rağmen bundan önce yapılan protokollerin halen ayakta olduğu yönündeki bu sonuca nasıl ulaştığını anlamanın mümkün olmadığını, davaya konu bonoların teminat bonosu olmadıklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiş, 01/06/2021 tarihli ıslah dilekçesinde, 2005 yılından dava tarihine kadar, davalı tarafından davacıya sağlanan maddi menfaatin 17.736.000,00 TL olduğunu, 7.500.000,00 TL bedelli kambiyo senedi ile 163.302,00 USD bedelli kambiyo senedinin teminat senedi olmadığını ve kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğinin kabulü gerektiğini, birleşen dosyada, cezai şart talebi ile açılan davanın, cezai şartın koşullarının oluşmadığını ifade etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde; kısmi dava açılmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddinin gerektiğini, davacının bu davadaki isteminin zamanaşımını uğradığını, davaya konu 19/07/2013 tarihli ek protokolün ayni ve nakdi sermaye taahhüdünü içermekte olduğunu, TTK 128 md. uygun düzenlenmediğinden geçersiz olduğunu, 17/11/2017 tarihli fesih protokolünün taraflar arasındaki tüm ilişkiyi ortadan kaldırdığını, edimini yerine getirmeyen tarafın davacı taraf olduğunu, davalının icra takiplerinin senetlerden kaynaklandığını, davaya konu protokolle ilgisinin bulunmadığını belirterek, davanın usulden esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 22/12/2021 tarih, 2018/625 E., 2021/857 K. sayılı kararı ile asıl davanın kısmen kabulüne, dava konusu Ankara 1.İcra Müdürlüğü’nün 2018/2111E. sayılı takip dosyasında takibe dayanak 08/07/2016 tanzim, 01/09/2016 vade tarihli ve 7.500.000,00-TL’lik bono yönünden bononun 1.546.137,36-TL’lik asıl alacak kısmı ile anılan kısım yönünden takip tarihine kadar işlemiş 240.546,77-TL’lik faiz, 4.638,41-TL komisyon bedeli alacağı ve 120,55-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti dahil olmak üzere toplam 1.791.443,09-TL alacak ile sınırlı olmak üzere davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalının kötüniyeti sabit olmadığı sabit olmakla davacının yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine, davacının kötüniyeti sabit olmadığından davalının yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine, dava konusu Ankara 1.İcra Müdürlüğü’nün 2018/2110E. sayılı takip dosyasında takibe dayanak 163.302 USD bedelli bonoya ilişkin istemin reddine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, davalının ortak sıfatıyla yaptığı ödemeler toplamının, 5.953.862,64.-TL olduğunu, 7.500.000,00.-TL senet kapsamında olan üç taksit ödemesi ifa edilmediğinden, 1,546.137,36.-TL için ve bedelsiz kalan 163.302,00.-USD tutarındaki senetten dolayı davacının davalıya borcu bulunmadığını, kesin delil oluşturması açısından, bu sözleşmeler kapsamında davalının toplam ödeme miktarının, 7.500.000,00.-TL. – 1.546.137,36.-TL. = 5.953.862,64.-TL olduğu hususunda değerlendirme yapılmasını talep ettiklerini, davacının sözleşme kapsamında, toplam ödeme miktarının, 7.500.000,00.-TL- 1.546.137,36.-TL= 5.953.862,64.-TL olduğu kabul edilerek, gerekçenin düzeltilmesini, Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/2111 Esas sayılı dosyası, görevsizlik nedeniyle Kemer İcra Müdürlüğü’ne gönderilip, 2020/996 numarası aldığından, infazda tereddüt oluşturmaması için Kemer İcra Müdürlüğünün 2020/996 Esas numarasının da hükme eklenmesini, yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine dair hükmün kaldırılmasına ve İİK m.72/5’e göre, bedelsiz kalan senedi icra takibine koymakta haksız ve kötüniyetli olan davalıdan %20 den fazla kötüniyet tazminatının tahsiline, Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/2110 Esas sayılı takip dosyasında takibe dayanak 163.302 USD bedelli bonoya ilişkin istemin reddi hükmünün kaldırılarak, yerine bu icra takibinin iptaline, İİK.m 72/5’e göre, haksız ve kötüniyetli takip nedeniyle kötüniyet tazminatının davacıya ödenmesine, birleşen cezai şart istemli davanın kabulüne, mahkemenin red hükmünün kaldırılmasına ve şimdilik, 10.000,00.-TL cezai şart alacağının avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf dilekçesinde; dava konusu 7.500.000,00 TL bedelli kambiyo senedinin, 19 Temmuz 2013 tarihli sözleşme kapsamında 2/B arazisinin toplam bedeline ilişkin “borcun yenilenmesi” olarak kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını zira, 2/B arazisine ilişkin peşinat ödemesinin 23.07.2013 tarihinde, ilk taksit ödemesi ise 22.01.2014 tarihinde yapıldığından; 19.07.2013 tarihi itibari ile henüz doğmamış bir borç için borcun yenilenmesinin de mümkün olmadığını, 2/B arazisine ilişkin peşinat ve taksit ödemeleri 19 Temmuz 2013 tarihi itibari ile henüz başlamamış olduğundan; dava konusu kambiyo senedinin “borcun yenilenmesi” hukuki nedenine dayandığının kabulünün de mümkün olmadığını, dava konusu 7.500.000,00 TL bedelli kambiyo senedinin hem borcun yenilenmesi iradesi ile hem de teminat senedi olarak keşide edildiğine ilişkin davacı iddiaları arasında var olan çelişki dikkate alındığında; dava konusu kambiyo senedinin müstakil bir borç ikrarını içerdiğini, borcun yenilenmesi iradesi ile veya teminat senedi olarak düzenlenmediğinin sabit olduğunu, icra takiplerinin toplamına bakıldığında; davalının, davacı tarafından da kabul edilmiş olan, ancak, herhangi bir şekilde kendisine ödenmeyen toplam 17.736.000,00 TL tutarındaki alacağını haklı olarak tahsil etmeye çalışmaktan başka bir amacının olmadığının açıkça görüldüğünü, hükme esas alınan 14 Eylül 2021 tarihli ikinci ek rapora itirazlarının karşılanmadığını, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir rapor alınmasına karar verilmesi gerektiğini, davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinin 01.06.2021 tarihinde ıslah edildiğini, mahkemenin gerekçeli kararında 01.06.2021 tarihli cevap dilekçesini dikkate almadığını, ileri sürülen esaslı hususların gerekçeli kararda tartışılmadığını, 2005 yılından dava tarihine kadar, davalı tarafından davacıya sağlanan maddi menfaatin 17.736.000,00 TL olduğunu, 08 Temmuz 2016 keşide, 01 Eylül 2016 vade tarihli, 7.500.000,00 TL bedelli kambiyo senedinin teminat senedi olmadığını ve kayıtsız şartsız borç ikrarını içerdiğini, davalı aleyhine açılan menfi tespit talepli davada Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/2110 sayılı dosyası yönünden davanın reddine karar verilmesine rağmen; reddedilen bedelin % 20’sinden aşağı olmamak üzere tazminata karar verilmemesinin de hatalı olduğunu ileri sürerek, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın tümüyle reddine, reddedilen bedelin % 20’sinden aşağı olmamak üzere davacı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Asıl davada, davacı arsa sahibi ile davalı yüklenici arasında düzenlenen gelir paylaşımı sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit, birleşen davada ise 19/07/2013 tarihli sözleşme uyarınca cezai şart talep edilmektedir.
Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin, 11/04/2019 tarih, 2018/636 E., 2019/272 K. sayılı kararı ile dava dosyasının, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/625 Esas sayılı dava dosyası ile aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle HMK 166. madde uyarınca birleştirilmesine, esasın bu şekilde kapatılmasına, yargılamanın Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/625 Esas sayılı dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmiştir.
Ankara Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Daireleri Başkanlar Kurulu’nun 12.09.2022 tarih ve 2022/339 sayılı kararı ile “davacı taşınmaz sahibi ile davalı yüklenici ve müteahhit arasında davacının taşınmazına otel inşaatı yapılması konusunda anlaşma yapılarak ortaklık kurulduğu, süreç içerisinde davalının inşaata harcamalar yaptığı ve davacıya nakit para verdiği, davacının da buna karşılık sözleşme ile borç senedi verdiği daha sonra otel inşaatının yapılamaması üzerine davalının ödediği paraya karşılık ve yaptığı masrafa karşılık verilen senetleri icraya koyduğu, davacının icraya konulan senetler nedeniyle borçlu olmadığını ileri sürerek açtığı menfi tespit ve karşı davacı davalının açtığı alacak davasında uyuşmazlığın eser sözleşmesi veya tacirler arası ticari alım-satım ilişkisi ve ticari satım sözleşmesinden değil taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisi ve adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklandığı” gerekçesiyle dava dosyasının istinaf incelemesinin 24. Hukuk Dairesince yapılmasına karar verilmiştir.
Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2018/2110 esas sayılı takip dosyasında, Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15/02/2018 tarih, 2018/53 D.iş., 2018/53 K. sayılı 163.302,00 USD bedelli bonoya istinaden İcra İflas Kanunun 257. maddesi gereğince karşı taraf … aleyhine ihtiyati haciz kararına istinaden 19/02/2018 tarihli takip talebi ile takip yapıldığı; Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2018/2111 esas sayılı takip dosyasında, davalı alacaklı vekili tarafından, davacı borçlu aleyhine, 7,500.000,00 TL bono, 1.107.812,50 TL işlemiş faiz ( avans faizi ), 22,500,00 TL bono komisyonu ve 585,20 TL ihtiyati haciz vekalet ücreti ve harçları olmak üzere toplam 8.630.897,70 TL alacak için 08/07/2016 düzenleme, 01/09/2016 vade tarihli 7.500.000,00 bedelli bonoya istinaden, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılacak takipte 19/02/2018 tarihli ödeme emri düzenlendiği, Kemer İcra Dairesinin 2020/996 esas sayılı dosyasında; davalı alacaklı vekili tarafından, davacı borçlu aleyhine Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2018/2111 esas sayılı takip dosyasındaki aynı alacaklar için aynı bonoya istinaden 23/10/2020 tarihli kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılacak takipte ödeme emri düzenlendiği görülmüştür.
Mahkemece, asıl dava konusu 7.500.000,00 TL bedelli senedin taraflar arasında ortaklık ilişkisi çerçevesinde kurulacak şirket ile ilgili olarak ve ortaklık konusu faaliyet kapsamında düzenlenerek davacıya verildiği, davacı tarafın dava konusu 7.500.000,00-TL bedelli bonoyu davalının ortaklık ilişkisi çerçevesinde yapacağı harcamalara karşılık olarak düzenlediği dikkate alınarak 953 parsel sayılı taşınmaz yönünden davalının ödemediği sabit olan 3 taksit bedeline karşılık olan 1.546.137,36- TL yönünden senedin bedelsiz kaldığı, 240.546,77-TL takip tarihine kadar işlemiş faiz, 4.638,41-TL komisyon bedeli alacağı ve 120,55-TL ihtiyati haciz vekalet ücreti dahil olmak üzere toplam 1.791.443,09-TL alacak ile sınırlı olarak menfi tespit isteminin kısmen kabulü gerektiği, asıl dava konusu diğer 163.000 USD bedelli bono yönünden ise; söz konusu bonoya taraflar arasındaki ortaklık sözleşmesi ve eki protokollerde anılan bonoya miktar ve diğer unsurları belirtilerek herhangi bir atıf yapılmadığı, söz konusu bononun değinilen ortaklık kapsamında düzenlenerek davalıya verildiği ve ödeme veya başkaca bir nedenle bedelsiz kaldığına yönelik olarak herhangi bir delil de dosyamıza sunulmadığı gibi 163.000 USD bedelli senedin davalının ortaklık ilişkisi çerçevesinde yaptığı harcamaların sözleşmede belirlenen bedeli olan 7.500.000,00-TL bedelli senedin içerisinde yer aldığı ve bu senetten doğan alacak ile mükerrer şekilde ileri sürüldüğü de kanıtlanamadığından, asıl dava konusu takibe dayanak 163.000 USD bedelli bonoya yönelik menfi tespit isteminin reddine, birleşen davada cezai şart alacağının 19/07/2013 tarihli ek protokolde düzenlendiği, ek protokolün sözleşmede 2 ve 3. maddede belirtilen ve şirkete ayni sermaye olarak konulması kararlaştırılan 953 ve 549 parsel sayılı taşınmazların taraflar arasında kurulacak şirkete davacı tarafından ayni sermaye olarak konulmasının kararlaştırıldığı, davacının şirkete söz konusu taşınmazları ayni sermaye olarak koyduğunu ve taahhüt ettiği edimi ifa ettiğini kanıtlayamadığı, bu durumda karşı edim olarak birleşen davalıdan ediminin ifasını talep edemeyeceği gibi bahse konu ek protokol kapsamında cezai şart alacağının tahsilini de talep edemeyeceği gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişiler 06/03/2020 tarihli raporlarında; asıl dava açısından, davacının toplam 7.500.000,00 tutarındaki bononun 1.546.137,36 TL kadarı ile borçlu olmadığını, Ankara 1. İcra Dairesinin 2018/2111 E. sayılı dosyasında icra takibinin bu tutar asıl alacak ve buna isabet eden eklentileri dikkate alınarak iptalinin gerekeceğini; 163.302,00 USD bonoya ilişkin taraflar arasındaki temel ilişkiyi ve bononun konusuz kaldığını kanıtlayıcı herhangi bir bilgi ve belge sunulmadığından bu kaleme ilişkin menfi tespit talebinin yerinde olmadığını; taraflar arasında başka bir hukuki ilişkinin olmadığı ve protokollere göre davalı tarafından yapılan harcamaların (2-B taşınmaz için ödenecek bedeller dahil) tamamının 7.500.000,00 TL olduğu, bunun dışında bir harcama ve davacıya ödenen bir tutarın bulunmadığı dikkate alındığında ise 163.302,00 USD tutarındaki senedinde 7.500.000,00 TL’lık harcamaya dahil olduğunun düşünülebileceğini, mahkemece bu yönde kanaate varılması halinde mükerrer tahsilata yol açılmaması için 163.302,00 USD tutarındaki senet sebebi ile davacının davalıya borçlu olamayacağını, seçeneklerin takdirinin mahkemeye ait olduğunu; birleşen dava açısından 19/07/2013 tarihli protokolün geçerli olmadığını veya taşınmazların mülkiyetinin şirkete getirilmesinden önce uygulanamayacağının kabul edilmesi halinde birleşen davadaki taleplerin yerinde olamayacağını; 19/07/2013 tarihli protokolün geçerli olduğunun düşünülmesi halinde ise mahkemece davacının 19/07/2013 tarihli sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmeden bu sözleşmede belirlenmiş olan cezai şarta bağlı tazminat talep edemeyeceği düşünüldüğünde davacının cezai şart talep etmekte haklı olmadığını; mahkemece davacının cezai şart talep etmekte haklı olduğu düşünüldüğünde cezai şartın 602.993,57 TL x 2 = 1.205.987,14 TL olarak hesaplandığını, hakimin cezai şartı indirebileceği hususunun mahkemenin takdirinde olduğunu belirtmişler, 09/03/2020 ek raporlarında yapılan değerlendirme sonucunda kök raporlarında belirtilen kanaatlerinde bir değişiklik oluşmadığını ifade etmişler, 14/09/2021 tarihli ikinci ek raporlarında davacının 7.500.000,00 TL tutarındaki bononun 1.546.137,36 TL’sı kadarı ile borçlu olmadığını, Ankara 1. İcra Dairesinin 2018/2111 esas sayılı dosyasında icra takibinin bu tutar asıl alacak ve buna isabet eden eklentileri dikkate alınarak iptalinin gerekeceğini, ödeme emrine dahil edilen 22.500,00 TL komisyon alacağından 4638,41 TL için davacının davalıya borçlu olmadığını, işlemiş faiz yönünden, mahkemenin yasal faizi uygulanmasına karar vermesi halinde ödeme emrinde gösterilen 1.107.812,50 TL işlemiş faizin 320.923,91 TL’lık kısmından, mahkemenin avans faizi uygulanmasına karar vermesi halinde 240.546,77 TL’lık kısmından borçlu olmadığını; 163.302,00 USD bedelli bonoya ilişkin taraflar arasındaki temel ilişkiyi ve bononun konusuz kaldığını kanıtlayıcı herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılamadığından, bu kaleme ilişkin menfi tespit talebinin yerinde olmadığının düşünülebileceğini; taraflar arasında başka hukuki bir ilişkinin olmadığı ve davalı tarafından yapılan harcamaların tamamının 7.500.000,00 TL olduğu bunun dışında bir harcama ve davacıya ödenen bir tutarın bulunmadığı dikkate alındığında ise 163.302,00 USD tutarındaki senedinde 7.500.000,00 TL’lık harcamaya dahil olduğu düşünülmekle birlikte, mahkemece bu yönde kanaate varılması halinde mükerrer tahsilata yol açılmaması için 163.302,00 USD tutarındaki senet sebebi ile davacının davalıya borçlu olamayacağını, bu durumda icra takibi ile talep edilen asıl alacak ve ferileri sebebi ile de davacının davalıya borçlu olamayacağını, birleşen dava açısından kök rapordaki görüşlerinde bir değişiklik olmadığını belirtmişlerdir.
İcra İflas Kanunun 72 nci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca, menfi tespit davasında kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için alacağın likit olması koşulu yanında takibin kötüniyetli olması da gerekmektedir. Dava konusu olayda davalının kötü niyetli olduğu iddia ve ispat edilmemiştir.
Her ne kadar davacı vekili Ankara 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/2111 Esas sayılı dosyası, görevsizlik nedeniyle Kemer İcra Müdürlüğü’ne gönderilip, 2020/996 numarası aldığından, infazda tereddüt oluşturmaması için Kemer İcra Müdürlüğünün 2020/996 Esas numarasının da hükme eklenmesini talep etmiş ise de HMK 304 ‘‘Hükümdeki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hatalar, mahkemece resen veya tarafların birinin talebi üzerine düzeltilebilir.’’ maddesi gereğince icra takip numarasının yanlış yazılması maddi hata olup mahallinde her zaman düzeltilebilir olduğundan bu husus istinaf nedeni yapılmamıştır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nun 355.md hükmüne göre istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı bilgi ve belgelere, özellikle istinaf olunan ilk derece mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre, reddedilen kısım sebebiyle davacının kötü niyeti sabit görülmediğinden, davalının kötü niyet tazminatı isteminin reddine karar verildiği anlaşılmakla, yerinde bulunmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi ile taraf vekillerinin istinaf başvurularının ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenler ile
1- Davacı ve davalı vekillerinin istinaf başvurularının HMK.’nun 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-)İstinaf karar ve ilam harcı peşin alındığından davacıdan yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- Harçlar Kanunu uyarınca davalıdan alınması gereken 122.373,47-TL harçtan davalı tarafça yatırılan 30.593,37 TL nin mahsubu ile bakiye 91.780,10 TL nisbi karar ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf kanun yoluna başvuranlar üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı HMK’nın 361/1. maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere 07/12/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Üye

e-imzalıdır

Katip

e-imzalıdır

İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.