Emsal Mahkeme Kararı Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 24. Hukuk Dairesi 2022/1684 E. 2022/1322 K. 09.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ BAM 24. HUKUK DAİRESİ Esas-Karar No: 2022/1684 – 2022/1322
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
24.HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2022/1684
KARAR NO : 2022/1322

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2022
NUMARASI : 2022/217 E. 2022/501 K.

DAVACI :
VEKİLİ :
DAVALI :
VEKİLİ :

DAVANIN KONUSU : İTİRAZIN İPTALİ
İSTİNAF TALEBİNDE
BULUNAN : DAVACI VEKİLİ
KARAR TARİHİ : 09/11/2022
KARARIN YAZILDIĞI
TARİH : 14/11/2022
Mahkemece verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf talebinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya okunup gereği düşünüldü:
TALEP: Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalı arasında görülen Ankara 9. As. Tic. Mahkemesinin 2016/324 E., 2017/303 K.sayılı kararı uyarınca davalının aleyhe başlattığı Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2009/12352 E.sayılı dosyası için borçlu olunmadığının tespit edildiğini, kararın Yargıtay 19. H. Dairesinin 2018/215 E., 2019/3190 K.sayılı ilamı ile kesinleştiğini, davacının davalı aleyhine Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2021/385 E.sayılı takip dosyası ile Ankara 3. İcra Müdürlüğünün 2009/12352 E.sayılı dosyasında icra tehdidi ile yaptıkları ödemelerin iadesini talep ettiklerini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, vaki itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde, …. Ltd. Şti.’nin …. Ltd. Şti. (Yeni Unvan= … A.Ş.) olduğunu, davanın husumetten reddinin gerektiğini, her iki şirket arasında yakın bağ olduğunu, her ikisinde de yetkilinin … olduğunu, hakkın kötüye kullanıldığını, davacı şirket ile dava dışı … arasında organik bağ bulunduğunu, söz konusu bağın derin ve güçlü olması nedeniyle tüzel kişilik perdesi aralanarak dava dışı …şirketinin ve her iki şirketin yetkilisi olan …’ın sorumluluğuna gidilmesi gerektiğini, kambiyo vasfı taşımadığı belirlenen senedin borç ikrarı içeren adi yazılı bir senet olduğunu, davacının iddialar ile MK’nun 2.maddesine göre hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı şekilde davrandığını, davanın …. ve Tic. Ltd. Şti. ile …’a ihbarının gerektiğini belirterek, davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiş, zamanaşımı def’inde bulunulmuştur.
MAHKEME KARARI:
Mahkemece, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinde görülen itirazın iptali davasında ….ve Tic.Ltd.Şti.’nin davacıya borçlu olmadığının tespit edildiğini, davacının borcunu ödediğini, davacının ödediği miktarın asıl borçlu ….ve Tic.Ltd.Şti.’nden alabileceği gerekçesi ile Karar Verilmesine Yer Olmadığına ilişkin hüküm kurulduğu, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesi kararının taraflar arasında kesin hüküm teşkil ettiğini belirterek, kesin hüküm nedeniyle HMK.’nun 115.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf talebinde bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf dilekçesinde, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin kararı ile borçlu olmadıklarının tespit edildiğini, borçlu olunmadığı halde davalıya ödeme yapıldığını, bu ödemeyi istediklerini, mahkeme kararında “icra dosyasına parayı yatıran davacının isterse bu parayı asıl borçlu … şirketinden isteyebileceği”nin gerekçede yazıldığını, hüküm fıkrasında yazılmadığını, 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin kesin hükme bağlanan hususunun bu olmadığını, mahkeme kararı ile yasada öngörülen hakların önüne geçilemeyeceğini, mahkemenin borcun kaynağını tespit etmesi gerektiğini, borcu olmayan şeyi ödeyen davacının bunun davalıdan veya dava dışı …. ve Tic.Ltd.Şti.’nden talep edebileceğini, borcun kaynağının haksız fiil ve sebepsiz zenginleşme ile yarışacağını, hukuki sınıflandırma olduğunu, bu nedenle istenilen sebebe dayandırabileceklerini, sebepsiz zenginleşmeye göre 2 yıl sürenin dolmadığını, icra takibinin süresinde yapıldığını, kesin hüküm olmadığını belirterek, mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Davada, itirazın iptali talep edilmektedir.
Dava konusu uyuşmazlığın daha önce bir kesin hüküm ile (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) madde 114/1-i) çözümlenmiş olması da dava şartıdır. Bu şart, olumsuz dava şartı olarak adlandırılır.
Dava konusu uyuşmazlık hakkında kesin hüküm bulunuyorsa aynı konuda, aynı taraflar arasında ve aynı dava sebebine dayanılarak yeni bir dava açılamaz.
Kesin hüküm itirazı davanın her aşamasında ileri sürülebilir ve mahkemenin de davanın her aşamasında kesin hükmün varlığını kendiliğinden gözetip, davayı kesin hüküm bulunduğu (dava şartı yokluğundan) gerekçesiyle reddetmesi gerekir. Yine kesin hüküm itirazı mahkemede ileri sürülmemiş olsa dahi ilk defa Yargıtayda (temyiz veya karar düzeltme aşamasında) ve dahası bozmadan sonra da ileri sürülebilir ve tarafların iradesine de bağlı olmayan mutlak bir etkiye sahiptir. O nedenle kesin hükmün varlığının, yargılamanın bir kesiminde nazara alınmamış olması diğer bir kesiminde ele alınmasını engellemez (Kuru, Baki:Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001, C. V, s. 4980 vd.).
Kesin delil ise tarafları ve hâkimi bağlayan, bu tip delillerle kanıtlanan olayın hukuksal doğru olarak kabul edilmesini gerektiren delillerdir. Hâkimin kesin delilleri takdir yetkisi bulunmamaktadır. Bu biçimde ispatlanan hususu doğru kabul etmek zorundadır.
Hukukumuzda kesin deliller sınırlı olup kesin hüküm de bunlar arasında sayılmıştır (HMK, m. 303). Kesin hüküm aynı konuda daha sonra açılan davada kesin delil oluşturur (Kuru, C. II, s. 2034 vd).
Kesin hüküm şekli anlamda kesin hüküm ve maddi anlamda kesin hüküm, olmak üzere ikiye ayrılır. 6100 sayılı HMK’nın 303. maddesinin birinci fıkrasına göre “Bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir”.
Maddi anlamda kesin hükümden bahsedilebilmesinin koşulları her iki davanın taraflarının, müddeabihin, dava sebebinin aynı olmasıdır. Bu bağlamda önceki dava ile yeni davanın müddeabihlerinin (dava konularının) aynı olup olmadığını anlamak için hâkimin, eski davada verilen kararın hüküm fıkrası ile yeni davada ileri sürülen talep sonucunu karşılaştırması gerekir. Eski ve yeni davanın konusu olan maddi şeyler fiziksel bakımdan aynı olsa bile bu şeyler üzerinde talep olunan haklar farklı ise müddeabihlerin aynı olduğundan bahsedilemez. Dava sebeplerinin aynı olması koşulundan ise her iki davanın da dayandığı maddi vakıalar (olaylar) aynı olması anlaşılır.
Bu kavramın usul hukuku açısından “olumsuz dava şartı olması” ve “kesin delil olması” itibariyle iki yönü mevcuttur. Bu nedenle kesin hükmün dava şartı olma özelliği ile delil olma özelliğini birbirinden ayırt etmek gerekir. Delil anlamında kesin hükümden bahsedilebilmesi, başka bir anlatımla bir davada verilen kesinleşmiş kararın başka bir davada kesin delil niteliği taşıyabilmesi için öncelikle iki dava arasında dava şartı olarak kabul ettiğimiz şekilde bir birlik olmamalıdır. Zira dava şartı yokluğu işin esasının incelenmesine engel bir durum olup bu hâlin varlığı delil değerlendirmesi yapılarak sonuca varılmaksızın davanın usulden reddi sonucunu doğurur. Başka bir anlatımla ikinci davanın konusunun farklı olması durumunda ilk davada verilen kesin hükmün yalnızca kesin delil niteliği ve bunun sonucu olarak da bağlayıcı olup olmadığı tartışılacak, kesin hüküm olumsuz dava şartı olarak etki etmese de daha önce incelenmiş ve kesinleşmiş bir hususu mahkeme tekrar inceleyemeyecektir.
Her ne kadar, mahkeme ilâmlarının kesin delil olduğu kabul edilse de, maddi anlamda kesin hükmün, taraflar ve dava sebebinin aynı olması koşulunu sağlamayan bir ilâmın, diğer davada hâkimi bağlamayacağı, daha açık bir ifadeyle, hâkimi vakıa incelemesinden alıkoyacak şekilde bağlayıcılığının bulunmadığı da gözden kaçırılmamalıdır.
Dosya kapsamından, Ankara 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/324 E., 2017/303 K.sayılı dosyasında; davacının …. Ltd. Şti., davalıların …, …. ve Tic. Ltd. Şti. ve …. Şti. olduğu, davalılardan … ve …. Şti. yönünden davanın reddine karar verildiği, davalı …. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle Esas Hakkında Karar Verilmesine Yer Olmadığına ilişkin karar verildiği, gerekçesinde ise senedin kambiyo vasfının olmadığını, davalılar … ve …. Şti.’nin aval veren ve kefil olmadığını, bu nedenle davanın reddine karar verildiğini, davalı …. ve Tic. Ltd. Şti. ile davacı arasında cari hesap teminatı için senet verildiğini, davalının 142.075,14 TL borçlu olduğunu, davalı …. Şti. tarafından borcun ödendiğini ve konusuz kaldığını, borcun …. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ait olduğunu, ödeme yapan …. Şti.’nin, kendi borcu olmayan miktarın iadesi için davalı … A.Ş’den tahsili amacıyla başlattığı Ankara 9. İcra Müdürlüğünün 2021/385 E.sayılı icra takibi ile bedelin tahsilinin talep edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda, her iki dava dosyası arasında HMK.’nun 303.maddesi gereğince kesin hüküm oluşturacak koşulların oluşmadığı gibi taraflar arasında kesin hükme bağlanmış bir uyuşmazlığın bulunmadığı anlaşıldığından, mahkemece; davanın Kesin Hüküm Nedeniyle Usulden Reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerle, mahkemece; kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddine ilişkin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK.’nun 353/1-a,6 maddesi gereğince, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi ve davanın esası hakkında inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre hüküm kurulması için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK.’nun 355. md. hükmüne göre istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,
1-) ANKARA 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’nin 17/06/2022 tarih,
2022/217 E., 2022/501 K. sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,
2-)Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden karar verilmek üzere mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-)Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
4-)Davacıtarafından yatırılan peşin harcın talep halinde iadesine,
5-)İstinaf kararının ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a- maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/11/2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan

Üye

Üye

Katip

İş Bu Karar İlamı E-İmza ile İmzalanmıştır.